sinan

Durum: 2325 - 0 - 0 - 0 - 21.03.2016 03:52

Puan: 34482 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Türkiye'yi ailemle birlikte temelli terk ediyorum. - Düzenimi kurunca yurtdışında, uğramaya çalışacağım buraya. - Yıkık fildişi kulemin enkazında 22.yy.´ı arıyorum.
  • /
  • 117

diken

bir şeyi, örneğin bir bitkiyi dikmiş olan kişi.

örnek1: bu çam ağacını diken kişi ayşe'dir!
örnek2: şu karşıdaki binayı diken ali bey'dir!
örnek3: elbisemi diken terzi istanbul'un sayılı terzilerinden seyfettin bey'dir!

ek: gülü sevenin katlanmak zorunda olduğu hede.

(bkz: gülü seven dikenine katlanır).

kapitülasyon

osmanlı zamanında, kanuni devrinde verilmiştir ilk kez. o zamanlar bir lütuf, bir ödüllendirme olarak verilen ticari ayrıcalıklar, kapitülasyonlar, imparatorluk zayıflayınca aleyhimize dönmüş ve bir sömürü unsuru halini almıştır. ittihat ve terakki, birinci dünya savaşı sırasında kaldırdıysa da, yenilgiyle beraber bu uygulanamamıştır. tam anlamıyla kaldırılabilmesi cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir.

mankurt

kırgız türkleri'nin efsanelerinde geçen bir kavram.
buna göre, yeni kesilmiş bir deve derisi, kafası kazınmış bir adamın başına geçirilir ve güneşte kuruması sağlanır. bir süre sonra deve derisi adamın kafasıyla bütünleşir. adamın saçları içeri doğru çıkar ve beyne baskı yapar, beyni deler! bu süreci çoğu kişi atlatamaz ve acılar içinde ölür. atlatabilenler, artık karşı tarafın tam anlamıyla kölesi olur, bir nevi robotlaşır ve her dediğini yapar hale gelir. korkunç ve geri dönülmez bir beyin yıkama yöntemidir.
bu bağlamda, mecazi olarak toplumsal algı operasyonlarıyla beyin yıkamaya da "mankurtlaştırmak" denilir.
ünlü yazar cengiz aytmatov, "gün uzar yüzyıl olur" adlı romanında mankurt kavramını kullanmıştır.

kasaba

seyyare

arapça'dan osmanlı türkçesi'ne girmiş bir sözcük. "seyr" yani seyyar, gezgin sözcüğünden türemedir; seyir, seyretmek sözcükleri ile ilintilidir.

(bkz: gezegen)

gezegen

mars

roma mitolojisinde baş tanrı jüpiter'in oğlu olan savaş tanrısıdır mars; yunan mitolojisindeki karşılığı zeus'un oğlu savaş tanrısı ares'tir. mars gezegeninin osmanlı türkçesi'ndeki karşılığı merih'tir.

yaz saati

(bkz:#261293)´te aktardığım haber kesinleşmiş:

--- spoiler ---
yaz saati uygulaması 8 kasım'da sona erecek

1 kasım milletvekili genel seçimi nedeniyle yaz saati uygulamasının sona ereceği tarih, 25 ekim'den 8 kasım'a ertelendi.
alınan bilgiye göre, yaz saati uygulamasının sona erdirilmesinin ertelenmesine yönelik düzenleme, enerji ve tabii kaynaklar bakanı ali rıza alaboyun'un imzasıyla başbakanlığa gönderildi. bakanlar kurulu tarafından da onaylanan erteleme kararı, resmi gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girecek.

bakanlar kurulu kararıyla yaz saati uygulaması kapsamında gün ışığından daha fazla yararlanmak ve elektrik tasarrufu için saatler 29 mart'ta 03.00'ten itibaren 1 saat ileri alınmıştı. bu karara göre, 25 ekim'de yaz saati uygulamasının sona ermesi ve saatlerin 04.00'ten itibaren 1 saat geri alınması gerekiyordu.

yapılan yeni düzenleme doğrultusunda, bu yıl yaz saati uygulaması 1 kasım'da yapılacak genel seçimler nedeniyle 8 kasım'da sona erecek ve saatler 04.00'ten 03.00'e alınacak.
--- spoiler ---

kaynak: http://www.milliyet.com.tr/yaz-saati-uyg...

degüstasyon

üç aşamadan oluşur:

a) görsel

b) kokusal

c) tadımsal

görsel aşamada şarabın duruluğu, berraklığı, tortusu ve rengine bakılır. kokusal aşamada, şaraptan yayılan koku partiküllerinin burunda uyandırdığı duygulara bakılır. tadımsal aşamada şarap tadılır ve önceki aşamaların ışığında şarap hakkında nihai karar verilir.

kekremsi

tadı kekre gibi olan.
degüstasyon sırasında sıkça duyulabilecek bir sözcük.

kekre

tadı acımsı ekşi ve buruk olan.

(bkz: kekremsi)

altıntop

greyfurt veya bir başka yazılışıyla greypfrut* karşılığı türkçe sözcük.

greyfurt

türkçe olarak altıntop da denir. latince adı citrus grandis'dir.

zangoç

kiliselerde ortalık hizmetlerini gören ve asli vazifesi çan çalmak olan görevli.

ayı sözlük yazarlarının anlık şiir denemeleri

kedi

yalıyordu
açık teneke kutuyu
saatler ve saatlerdir
bilmeden
içtiğinin
kendi kanı olduğunu*

pul

posta pulu ve damga pulu vb. dışında, pulun başka anlamları da vardır.
genel olarak ince ve yassı küçük şeylere de denir.

1) kimi elbise süslerinde kullanılan mercimek çapında, ortası delik parlak ve ince küçük madeni levha. payet.

2) çoğu balığın* ve bazı sürüngenlerin örtülü olduğu sertçe levhalar.

3) vida, cıvata gibi şeylere monte edildiği nesnesin etrafını iyice kavraması ve çıkmaması için takılan ortası delik madeni levhacık.

4) eskiden kullanılan akçeden küçük madeni bir para. "para pul oldu." deyimi de buradan gelir.

362

a) eylül ayı henüz bitmedi.
b) 362 belki de şu demektir: 3 adet 62'den tavşan yapmak.*
c) benim bu girimle 363 oldu.*



athena

atina

lgbti temalı filmler

  • /
  • 117
  • /
  • 39

amfi


ada


atina


whoami


bağlanmamayı marifet sanan hastalıklı kişi


çingenelerin sitesi


şoför


baby jane


love


nori


justin trudeau


browsec


diyojen


megafon


mezi


müfteri


singapur


brexit


dert


bozacının şahidi şıracı


  • /
  • 39
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 2325

pluviophile

nasıl ki bibliophile / bibliyofil'i "kitapsever" diye türkçeleştirebiliyorsak, "yağmursever" diye türkçeleştirilebilecek bir kavram.
aşırı ve zarar verici yağmurlar, abartılı sağanaklar hariç, sanırım ben de yağmurseverim.

uno

italyanca'da, latin kökenli çoğu dilde bir (1).

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

düşün ki o bunu okuyor

günler geçer üstümüzden, geceler doğrar, biçer, ezer ve kavuşuruz sonunda da, nasıl kavuşuruz, ne halde kavuşuruz? muamma. gönülün istediği aşktan ötesidir. aşkın özüsün, öyle birisin. kendi içindeki öteliklerden bana da ver ve alıştır kavuşunca kokunla sarhoş olmaya beni.
gerçekler, hayallerden ve düşlerden yapılmıştır, bilmez misin? benimle oynama daha fazla. böyle ortaya çıkman iyi oldu aslında. gel. özlemlerinle gel.
konuşalım. sussak bile yüreklerimiz, ruhlarımız bizi dinlemeyecek. onlar birbirleriyle hep konuştular; biz tanışmadan önce bile üstelik! beyinlerimizi dinlemeyecek onlar. dinlememeli de. aşk bir beyin işi değildir; yürek işidir. sonsuzluğun parçası olalım. seni boşvermek imkansız. sen mutluyken mutlu, mutsuzken mutsuz olan bana seni boşvermek imkansızdan da öte. sen ezelden gelip ebede gidensin. bu dünyada manevi olarak kendini düşününce varacağın nokta, ötekindeki kendindir. maddi olarak kendimizi düşünmeyi es geçiyorum! burda sönmediğini anladık. burda biten, bitişin sonu olmalı. başlangıca selam olsun! seviyorum. seviyorsun. sadece sarıl. öylece kal. gözyaşlarımız yıkasın kalp kırıklıklarımızın kirini. paklanalım. gel.
hayat, seni doğurandı. "gelsem mi?" deme, gel. hayal kırıklığının büyüğü sen yokken olandı daha fazlası olmaz bana inan. küçüklerini zaten saymıyorum; onları kanıksadım. o'nun ben olduğumu, o'nun sen olduğunu anladığım gibi anla n'olursun. tereddüt etme, göreceksin, göreceğim. birbirimize geç kalmadık. son tren, son uçak, son vapur henüz kalkmadı. birbirimizi beklemeye gerek yok. neden bekleyelim? haydi, şimdi! hayatın verdiklerini, ölüme taşıyacak değilim. yaşayalım.
özlediklerin gerçekleşecek; bunu bil ve iste ve gel. gel. sadece gel ve korkmadan gel. ürkek adımlarla değil, koşarak gel. bekleyeceğim. şimdi, uykumda bekleyeceğim seni. gel, düşüme gel. düşümü gerçek kıl.*

çeşme

"çeşm" farsça göz demektir ve çeşme sözcüğü göz'den türetilmiştir. çeşmeden akan su da gözyaşıdır.

çeşme sözcüğü, göz sözcüğünün etimolojisinden müstesna, tek başına kaynak, pınar anlamlarındadır.

bu bağlamda, göz de, gözyaşının pınarıdır, kaynağıdır.

evet, farsça, oldukça şiirsel bir dil olabilmektedir çoğu zaman.*

seri eksi oy veren ezik

eksilenen bazı girilerime, hatta hepsine baktığımda, aslında eksilenecek bir şey olmadığını, eksileyen tarafın farklı düşünmekten değil de sırf eksilemek için eylemde bulunduğunu ve bana takmış bir psikopatın varlığını duyumsadığımı, dolayısıyla "seri eksi oy veren ibne" gibi seksist bir tanımlama yerine, "seri eksi oy veren psikopat" tanımlamasını yeğlediğim "sözde" yazardır.

edit: bunu da eksileyeceğini düşünüyordum. haklı çıktım. meraklısı profilimden eksilenen girilerimi görebilir ve yazdıklarımın haklılığını da teyid eder.

edit-2: umursamadığım ama ne olduğunun bilinmesini istediğim kişi ve durumdur.

sinan

bu kadar hızlı yazar yapılmasını hazmetmeye* çalışan dünkü çömez.

kırım'dan gelirim, adım da sinan'dır.*
sinan, bazen sinan cemgil'dir; mimar sinan'dır kimi zaman.
sin'dir**. an'dır*. nan'dır**. inan'dır*; sina'dır**... si'dir*.
velhasıl-ı kelam, mızrağın ucundaki lüledir. sivridir.*

teşekkür ederim " sözlük".

pasif olurken tanrı'nın imzasını unutmanıza hayranız

her yerde yobaz var. her yerin yobazı, ayrı bir yobaz ama yobazlıkta eşitler sonuçta.

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

kedi besleyen sözlük yazarları

şu an kedim yok ve şartlar gereği bir süre daha olmayacak. zaman içinde kedilerim olmuştu. ailemde de kedi besleyen çok insan var. bu kedilerden bazılarının adları şöyleydi: fadiş, mimi, carina*, tırmık, arabişko*, nuri sesigüzel*, pufkin*, nişantaşlı, beşiktaşlı...

mustafa kemal atatürk

varlıklarını kendisine borçlu olduklarını algılayamayacak derecede olup, ötekileştirildiği halde ötekileştirme yapabilen zevatın dahi çamur atmaya yeltendiği fakat altının çamura düşmesiyle altın olma niteliğini kaybetmeyeceği misali, hala ışıldayan, ebediyen de ışıldayacak insan.

how i met your mother'ın tek cümlelik özeti

dizi izlemeye yönlendirilerek uyuşturulmuş kitlelerin izledikleri amerikan dizilerinden biri.*

boşaltın sözlüğü almanyadan kolim gelecek

" boşaltın sözlüğü almanyadan kolim gelecek" şekinde yazılmış olan, doğrusunun " boşaltın sözlüğü almanya'dan kolim gelecek" şeklinde olması gereken ve cümleyi parçaladığımızda, farklı anlamlara garkeden(!) bir başlık:

- boşaltın sözlüğü: "sözlüktekileri boşaltmak" ile "sözlüğü boşaltmak" arasında anlam vermekte bocaladığım ifade.

- almanya'dan kolim gelecek: ev sahiplerinin kiracı çıkarmak için kullandıkları bahaneye kinaye üzerinden, en az her iki anlamdaki " koli" ifadesi ile cümlenin en anlamlı bulduğum kısmı.*

genel olarak, almanya'dan gelecek olan kolinin, sözlüğün içindekiler yani yazarlar olduğu sürece, sözlüğe sığamayacağını düşündürten; buradan da, almanya'dan gelecek olan koli kişisi veya nesnesinin, oldukça iri olduğunu çıkarsayabileceğimiz bir ifadedir. gelecek olan kolinin, sözlüğü doldurabileceği zannına kapılıp da açılmış bir başlık, edilmiş bir ifade olabilir kanımca.

(bkz: yaran başlıklar)

evde müziğin sesini açamamak

kulaklık, kablosuz kulaklık kullanılarak çözülebilecek sorunsal.

bedri baykam

sanatçı ve aydın bir kişilik. yazarlığı da vardır. "kemik" adlı romanını önerebilirim.
yıllar önce sanırım ist./ortaköy'de işlettiği bir parda yarı çıplak hatunlara çamur güreşi yaptırmaktan, ergenlikte yaptığı bir masturbasyonun kalıntısı olan sperm lekeli peçeteyi saklayıp, yıllar sonra bu kurumuş sperm lekeli peçeteyi sergilemeye ve daha neler neler... inanmayana google bir tık kadar yakın! velhasıl-ı kelam, ilginç bir kişiliktir.