her pasif, herhangi bir ulaşım aracı kullanan bir aktif tarafından (tır, taksi, uçak vs) domine edilme fantezisine sahiptir. sosyal statüye dayanarak sanırım, genelde janti olan pilot; kirli olan tırcı... taksicinin her türlüsü mübahtır valla, olsa alırız bi dal!
grubun, o fatma turgut denen kaprisli yüzünden dağıldını iddia edebilirim, hatta öyle olduğundan eminim, ama kanıtlayamam... kız tek başına da baltasız sap oldu zaten, layığını buldu... üzülmedik...
sokakta erkeksi, yatakta dozunda kadınsı bir pasif; idealidir. yani, kadınsılık bıçaksırtı bir mevzu. hoşlanmayan hoşlanmaz, yargılamamak lazım. kadınsı olan da kadınsıdır, kimseyi ilgilendirmez. iki tarafı da karşılıklı üzebilecek olan, kadınsı değilim deyip kadınsı çıkmaktır, işte o zaman başka.
şebnem işigüzel - sarmaşık
hasan ali toptaş - gölgesizler
boris vian - günlerin köpüğü
erhan bener - böcek
ayfer tunç - bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi
.... ve çocukluğumda belki de yüz bin kere okuduğum zoşçenko - lastik pabuçlar
sam mendes’in yönettiği, yazdığı ve yapımcılığını yaptığı, 2019 yapımı kurgusal dram epik savaş filmi.
klasik bir savaş filmi değil, kurgusal ve teknik anlamda keyif veren bir yapıt. tebriks.
kısaca, izlemeyenlere çok da spoiler vermeden, 1. dünya savaşı esnasında fransa’da hindenburg hattından stratejik olarak geri çekilen alman ordusunun kendilerine saldırı planlayan ingiliz ordusuna ait birliği yok etme planlarına dayanılarak yapılacak saldırıyı iptal etme emrini arada yer alan çekilme hattını aşarak bir ingiliz birliğinden diğerine iletmek ile görevli iki ingiliz askerinin hayati yolculuğu anlatılmaktadır. 3 akademi ödülü ile taçlandırılmıştır, hak etmiştir.
sfrpztf ekibi’nden uğur kanbay’ın yazdığı, yönettiği ve tek başına oynadığı tiyatro oyunu.
trans birey, trajik şekilde kaybettiğimiz can eylül cansın’ın hayatından esinlenilerek yazılmış bir metin.
ilk perdede bunların da hayatları ne güzel be dedirtme potansiyeli varken, ikinci perdede kazın ayağı öyle değil canlarım ifadesiyle gözleri patlatana kadar ağlatan oyundur... izleyin, izletin.
valla çok karizmatik ve yakışıklı bulduğum oyuncu ve son zamanlarda yaptığı işleri de göz önüne alarak şovmen diyebileceğimiz şukela ve çikileta gibi adam!
kendisi tiyatroda da harikalar yaratır, ki dot bünyesindeki “bunu ben de yaparım” performansı yeme de yanında yat kıvamındadır.
touche’de late nite show’umsu “bu gece”deki tarz ve tavrı da güzeldir. keşke zorlu grubunun bünyesinde olmasa idi, ama tabii ülkede böyle işleri yapmak için finansal destek nereden gelirse, oraya yamulmak gerekiyor. kendisinin oraya yamulmasının minimini kalmasını umarak, yolu açık olsun diyoruz.
yıllar yıllar oldu. six feet under bittiğinde yaşamış idim. aylarca geçmemişti o ağırlık, ki gelmiş geçmiş en güzel finaldir o, hem de sia’lı... ondan beri hiç yaşamadım. yaşamam da herhalde bir daha, sanmıyorum.
genel hatlarıyla beğenilecek filmdir... 2020 akademi adayları arasında en yaratıcı olanı olduğu kesin; kazanmasını da akademi üyelerinin holywood ahalisine “artık azıcık kafanızı kullanın, öyle gay ya da black issue kasarak ödül kazanma hevesine girmeyi bırakın, yaratıcı olun” mesajı vermesi olarak yorumlanabilir... orijinal senaryo ödülünü almasına sözümüz yok, ancak bu, hikayenin en can alıcı noktalarında bazı açıklar ve zorlamalar olduğu gerçeğini değiştirmiyor...
taş, hamam böceği ve koku metafor ya da “gerçeklik”leri çok iyi işlenmiş, tebriks, kıps!
son zamanlarda aldığı kilolar nedeniyle dikkat çekse de halen çok güzeldir. pek çok enstrüman çalabilmektedir ve o müthiş sesini de enstrüman olarak kullanabilmektedir. en son 2014'te ünlü besteci zbigniew preisner ile birlikte bir konser için istanbul'a gelmişti diye hatırlıyorum. bizim bulunduğumuz coğrafyayı eski sevgilisi ve dead can dance'ın diğer üyesi brendan perry ile birlikte çok severler. 2017 yılında efsanevi vokal topluluğu the mystery of bulgarian voices* ile verdiği konser büyüleyicidir. the host of seraphim, cantara, persephone, yulunga gibi dead can dance klasikleri onun sesi ve yorumuyla anılır. bir de çok eskilerden dreams made flesh vardır. onca yıl sonra 2012 turnelerinde daha da ürkütücü hale getirir eseri.
the love that cannot be (dead can dance konser kaydı)
neslihan yargıcı’nın seden gürel ile benzer zamanlarda ele alıp çok benzer stillerle hayatımıza soktuğu isimlerden, görsel olarak. ya sen ya hiç, ağlayayım mı, kerime, müjdeler ver vardı önce. ama sonra bendeniz ıı ve bendeniz ııı geldi... efsaneler çıkmamak üzere girdi hayatımıza. devamında da aslında güzel şarkılar yapmış olsa da, galiba tükendi bir yerde bendeniz. yani, oluyor bu bazı sanatçılarda. yenilerini yapmayı tercih etmese de, o hep bendeniz bizim gözümüzde, yeri bir başka.
şimdi... yaklaşık bir hafta önce bir d&r şubesinde kendisine rastlanması ile karşımıza ilk kez çıkan, yaklaşık 250 felsefe kitabını 150 günde okuduğunu iddia eden ve bilmiş bilmiş, ancak ezberin dışına çıkınca abzürd konuşan, göz altlarının sürmeli olduğu kesin, indigo projesi velet.
şahsen aşırı itici buluyorum kendisini, anne babaya şeym on yu diyorum... yazık lan çocuğun psikolojisine, ne istediniz 10 yaşındaki veletten?! medya şu an baştacı yaptı ama gün geçtikçe hem unutulacak, hem de bu söylemleri elbette bir noktada tepki toplayacak.
kendisi üstün zekalı falan değildir; zira 3-4 videosunu art arda izleyin, çok yanlış düzlüklerde gezdiğin göreceksiniz. alın şu çocuğu ortalıktan, cidden harcayacaklar matmazel...
hep dahasını istememiz?! daha büyüğünü, daha fedakarını, daha iyisini, daha zenginini, daha seksisini, daha yakışıklısını, daha kalınını, daha azgınını, daha espritüelini, daha fancy’sini, daha daha daha daha! la bu koca adayları bize ne yaptı?
artık hiçbir fonksiyonu kalmamış iş bulma şeysi. valla bazı firmalar paravan olarak, ilanı dışa açmadık olmasın diye ilan çıkıyorlar buraya, sonra dönüp bakmıyorlar bile...
hazdan uçurandır... boşalma sırasında tamamını ağzınızda biriktirdikten sonra koklamaya falan gerek yok, yuvarlayın gırtlağa aksın gitsin! valla keyiflidir, keyif de verir!
her ne kadar sevmesek de, devlet şu an dünya sağlık örgütü’nün sigara ile savaşta belirlediği kriterler olan mpower paketine uygun hareket etmektedir. bu paketin bir maddesi, halkın tütün ürünlerine erişimini zorlaştırmayı öngörür ve bu sebeple fiyat ve vergilerde artış öngörür.
mpower kriterlerini tam olarak uygulamaya başlayan ilk ülkeyiz tarihte! bu da şu anki yönetimin yaptığı tek iyi iştir sanırım...
kusura bakmayın, ama daha çoook zam gelecek, 30-40 liraya o paketleri alamayacağınız zamanlar olacak, iyi de olacak. kimse kusura bakmasın, içmeyin arkadaşım!
bu arada avustralya’da falan o paketler 30 dolar! aklınızı başınıza devşirin... bırakın yol yakınken...