yalnızlığın anlaşıldığı anlar

  • /
  • 8
evde bağıra bağıra şarkı söylediğim andır.
evde bilgisayar karşısında 31 çekmek
şarkılara sarıldığın anlardır. uzun zamandır şarkılarımla seviyeli bir ilişki içerisindeyim lan.
hayatımda trip atıp, naz yapabileceğim bir insan evladı olmadığını farkettiğim an oldu benim için.
telefonda hiç mesaj cevapsız arama ya da maıl olmadığında.
uyanırsın o koca yatakta senden başka kimse yoktur.işte o zaman...
her zaman tek kişilik yemek yaptığın için, evindekileri dolaba kaldırıp küçük tencere almaya karar verdiğin an.
tek başınıza acile gittiğiniz an.küçük bir şey nasıl olsa dersiniz ama o da ne?sizi plastik cerrahiye yönlendirirler,sopsoğuk koridorda tek başınıza endişeli endişeli beklersiniz.içeri çağırırlar; "ya,ufak bir bir şey battı parmağıma" dersiniz ama çıkaramazlar,kestikçe keserler,kazıdıkça kazarlar. akan kan başınızı döndürür,parmak acımasa da ruh acır,yarım saat böyle gider.doktor: "kötü oldunuz,yakınınızı çağıralım"der ama kimse yoktur.koridora çıkarsınız,etrafınıza boş boş bakarsınız;keşke yaslanacak bir omuz olsaydı,eve kadar yanımda gelseydi diye düşünürsünüz.

dışarda bir restoranda yemek yerken 'arkadaşınız size katılacak mı?' sorusuna 'hayır' dedikten sonra masadan kaldırılan o ekstra tabak-çatal-bıçak üçlüsü ile.

zaman öldürmek için sinemada, hele de film romantik komedi fln ise çevrenizdeki çiftler birbirine sarılıp gülerken siz patlamış mısıra sarıldığınızda.

en barizi, daha güne başladığınız ya da gün ortasında sözde insanlar yalnız hissetmesin diye ufak tasarlanan yuvarlak masada tek başınıza otururken birinin gelip 'sandalye' boş mu demesi.
gabile growlr gibi hedeler hayatında önemli yer kapladığında.
aynı gün içinde 3 kere telefonun sesini açayım da biri arar yada mesaj atarsa kaçırmayayım deyip telefonun sesinin full olduğunu fark ettiğin anlardır.

tek başına yemek yemekten hoslanmadığın halde yemek ısmarlayacak birini bile bulamadığın, bari yemek yerken televizyonu açayım da ses olsun dediğin anlardır.

çok fazla özlem hissedip de kimi özlediğini anlayamadığın anlardır.****

sürekli kulaklık takmaktan kulaklarının ağrıdığını fark ettiğin anlardır.

belki sokakta yürürken biri bişey der de diyalog yaşarım diye her an o kulaklıkları çıkarmaya hazır hissettiğin anlardır.

kendi kendine konuşmaya alışmış olduğun için başka biriyle konuştuğunda durumu yadırgadığın anlardır.
markette bir yandan para üstü alırken diğer yandan poşetleri doldurmaya çalışıp elinin ayağına dolandığı an.
*kendi kendine konuşma olayını alışkanlık haline getirmek bunu fark eden insanların "efendm bana mı dedin" sorusu.
*yolda ayakkabı bağcıklarını bağlarken beklettiğin kimsenin olmadığını fark etmek.
*kulaklıkla seviyeli bir ilişki yaşamak.
*bi çift ya da mutlu bir arkadaş grubu görünce içindeki o yanma hissi.
*sürekli özlemek (özleyene göre özlediği değişir)
paran ve zamanın olmasına rağmen haftasonunu yalnız geçirmek.
*çok eski arkadaşlarını ve o günleri hatırlayıp iç geçirmek.
*faturalarının ucuz gelmesi.
*hesap soran/soracağın insan bulamamak.
*bu başlıktaki tüm entryleri okuyacak kadar işsiz olmak.
hastaneye kaldırıldığında arayacak tek bir refakatçinin bile olmadığı anlar
gece uyurken yatağındaki iki yastıktan birine sarıldığında.

metroya, otobüse hemen hemen her gün tek başına bindiğinde.

kışın kar yağarken sevdiğin insanla dışarıda yürümek varken yağan karı tek başına camdan izlediğinde.
nefes aldığım her an.. anlamlı..
sen orda yoksun, susuzluğumda, açlığımda... her şeyi tek başına yaptığında anlarsın. üzgünken de, mutluyken de yalnız...
ayı sözlük ün alıp da kaçılası yazarları başlığında adımı göremediğim o an.. hiçbir ayının beni dağa/ormana kaçırmak istememesi..
şu şarkıda açıkça anlatılan:
  • /
  • 8