yaşlanmak

garip bir şey...eskiden soranlara direk yaşımı söylerdim,artık söylerken biraz çekiniyorum...aşağı yukarı,herkesin iddia ettiği gösterdiğim yaşım "25" diyorum...biyolojik yaşım 27yi diyemiyorum...basitte olsa,güzel bir söz yetişiyor imdadıma,aklımdakileri kusmaya...

"küçükken kollarımızı ısırarak yapardık saatleri,sanki geçen zamanın bize sadece acı vereceğini bilirmişiz gibi..."
bu konuda yapacak bişi yok.hayatın bi döngüsü vede bedenın bun auyum sağlaması..o nedenle heryasın ayrı bi güzelliği vardır deyıp, hayatı sevmeye vede yaşamaya devam etcez.....
yaşımdan çok memmunum, herkes daha olgun gösterdiğimi söylüyor ama iyi böyle... yaşlanmaya gelince, evet hepimiz bir gün yaşlanıcaz ama anı yaşa diyenlerdenim. her yaşın ayrı bir güzelliği var en güzel çağımdayım la la la...
otuzbeş olduğunda bunu telaffuz etmekte zorlanırsın. bir de otuzbeş yaş şiirinin etkisiyle insan bunalıma girer. artık ikinci yarıya başlıyorum, bundan sonra herşey yokuş aşağı gidicek dersin. sonra 39 olana kadar yaşını sorduklarında otuz küsür der geçersin. ama kırk olduğunda artık bu ifadeyi kullanamazsın.
41 olunca ise sen artık 40+ sındır. her gün saçında, sakalında, göğsünde yeni beyaz kıllar peydah olur. kıçının kılları kadayıf olmuş lafını duyduğunda üzerine alınırsın.
sokakta ortaokullu çocuklar sana amca der, etrafına bakınırsın kime sesleniyorlar diye.
öyle hissettiğim yaştayım falan da yalandır. bal gibi yaşlanıyorsundur.
ya ben istemiyorum artık daha fazla yaşlanmayı,bu yaşımda kalmak istiyorum... <br> <br>"hızlı yaşa genç öl...cesedin yakışıklı olsun...
buzdan heykellerin güneşe karşı nafile direnişinin sonunda ortaya çıkan su birikintisidir. kimi saftır ve toprağa can verir, kimi bulanıktır çamur olur kalır.
ölmekten değil de yaşlanmaktan korkuyorum.
yaşlanmak;
normalinde de zor bir durum. gözlemliyor ve düşüncelere dalıyorum...
etrafımda gördüğüm tanıdık/tanımadık yaşlılar. kimi hastanede kimisi ise huzur evinde terk edilmiş gözleri yaşlı.

ya biz eşcinseller yaşlanınca ne yapıcaz..?

acı ama gerçektirki bazılarımız evlenip bir yuva kuramayacak, istesebile.
hastanede yada huzur evinde olsak "oğlum/kızım" yada "torunlarım" gelirlermi diye bir düşüncemiz olamayacak.
yada hastalandığımızda 1 bardak suyu isteyebileceğimiz kimsemiz.
an gelicek elimiz, an gelicek ayağımız tutmayacak. kimden destek görücez ?
kimseden...

biz eşcinsellerin acı ama gerçeği bu.

yaşlanıp, birilerine muhtaç kalmaktansa. bu bedenden allah ruhumu tez alsın derim hep...
"yalnız ölmeyeceğimin farkındayım" diyebiliyorsanız, sağlık ve huzur olduğu sürece ve etrafınızda aileniz olduğu sürece o yaşlanmak da keyif verir bünyeye.

(bkz: yaşlılık)

(bkz: yaslanmak)
zamanında yaşanan ve kalp ağrısı diye nitelenen şeylerin, asıl kalp ağrılarını yaşayınca onların sadece kalp sızısı olduğunu anlamaktır.*
olduğun yaştayken "şimdiye kadar ne bok yedim?" diye ardına döndürüp baktıran olay.
çocukken abi olursun abilik bir şekilde özümsenir ama baba* ve dışarıda çocuklar için yahu amca şu topu atsana dendiğinde anladığın durumdur. zamanın önüne geçilmediğinden geçen her günün tadını çıkartmak gerekmektedir.
ani bir geçiş formu olarak o lanet paralel evrenlerin birinde söylenim bulmuştur, ben mesela bir bakmışım dedemden yaşlı ertesi gün kardeşimden çocuk...
her boku bilmek,gülüp geçmektir..*
en korktuğum şeylerden biri ama kaçış yok..şarkıda da dediği gibi:
acı gerçek bu, ömrümüz bir su içiyor yıllar
sigarayı bırakma çabamın temel sebebi, zaten gelecek şeyi erkene almanın manası yok ama sigarada güzel yani.
zamanın çok hızlı geçtiğini anlamak.
saçta 3 5 beyaz telle, sakaldaki sararmalarla, her gülüşünüzde dere yatağı gibi yarılan nasolabial çukurlarınızla ya da bazen yorgun gözlerinizle size zamanın göreliligini tekrar tekrar hatırlatabilir. geride bırakılanlar yaşlılığın da kalitesini, çekilebilirligini belirleyecektir. kısa ömürde insan biriktirmeye bakmalı sanki beh.

evrene mesaj : en az 2 çocuk istiyorum,lütfen.. yaslaninca bana bakmasalar da sıkıntı değil, çocuğum olmadan ölmeyim pls.. ( evren bir insan ismi olarak kullanılmamistir)
  • /
  • 2