ayı sözlük itiraf

  • /
  • 13
ben çocukken komşumuzun oğlu, babamın iş arkadaşının oğlu, d sürekli beni öpmek isterdi. ben 9, o 8 yaşındaydı. ben buna bir türlü anlam veremezdim. çünkü erkek kadını öpmek isterdi. prens prensesi öperdi. bir erkek başka bir erkeği öpmek istemezdi. öpmezdi. ben utangaç bir çocuktum. kekemeydim. 10 kelime söylemek istesem 1 kelime ağzımdan ancak çıkardı. çok kızardım d'ye. çok. ama diyemezdim. bazen bağırırdım. bazen iteklerdim. arada bir küfür ederdim. ama çok küfür etmezdim. neden bilmiyorum. ona çok küfür etmek istemezdim.

ama bende de bir şeyler vardı. yok dersem yalan olur. şimdi size geyler tarafından kötü yola düşürülmüş masum heteroseksüel rolünü oynayamayacağım. o yıllarda rosalinda televizyonda fırtınalar estiriyordu. bütün anneler, genç kızlar ve benim gibi akşam yemeğinde annesinin kotrolündeki televizyonu izleyen çocuklar izlerdik rosalinda'yı. fernando vardı orada. bir de rosalinda. jeneriğinde fernando çıplak çıkardı. ne zaman onu görsem heyecanlanırdım. bazen erekte bile olurdu. belki o zamanlar idrar torbam prostata baskı yaptığı için kalkıyordu, bundan emin değilim ama fernando'nun beni heyecanlandırdığını hatırlıyorum. sonra jetix'te sissi diye bir çizgi dizi vardı. avusturya imparatoriçesinin kocasıyla tanışmasını ve aşklarını anlatıyordu. orada franz'ın soyunup şelalenin tepesinden suya atladığı bir sahne vardı. çizgi diziydi ama bu yaşıma geldim hala o sahne beni heyecanlandırır. sonra ansiklopedi karıştırırken davud heykelini görmüştüm. bu biraz daha eski. daha küçüğüm. sanırım ilk aşık olduğum erkek figürü de davud heykeliydi. kaslı bir adam olma arzum da o zamanlardan kalma. biraz dağınık oldu. konuya geliyorum.

d bana sürekli sırnaşıyordu. artık kızmaktan ve küfür etmekten bile yorulmuştum. "öpme" diyordum sadece. bir gün dayanamadım. çok merak ettim. "öp" dedim.

apartmanın girişinde hızlı ve kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma. ben 9 o 8 idi. karnımda kelebekler uçuşmuştu. kalbim ile midem arasında bir bölge vardı, hepiniz bilirsiniz, orası bir değişik olmuştu.

ikimizde gülüyorduk. sonra tekrar öptü. tekrar ve tekrar. ona apartman boşluğuna gidelim mi dedim. kimse görmez. oradan sıkılınca asansöre bindik. bizim asansörlerde çocuk kilidi vardı. ayakkabımı çıkarıp yukarıdaki kırmızı düğmeye ve son katın düğmesine bastım, o kata çıkana kadar öpüştük. sonraları sürekli öpüştük. onun penisiyle oynadığımı hatırlıyorum. o da benim kalçalarımla oynardı. hatta ilk defa onun penisiyle oynadığım ve onunda benim kalçalarımla oynadığı gün evimize çelik kapı takılıyordu. biz apartman boşluğundaydık. onu vücudunu okşarken içime çektiğim metalik koku hala aklımda ilerlemiştik. ama hala anlayamıyorum. o kadar küçük iki çocuk nasıl bunları yapabiliyor. ben 9 o 8 idi.

bir gün, onu odama attığım bir gün tekrar öpmek istedim. kafasını geri çevirdi. "annemle televizyonda izledik. öpüşmek ölümcül hastalık veriyormuş," dedi. korktum. üzüldüm. ama "peki," dedim. üzülmüştüm. midem bir garipti. "oyun oynar mısın?" diye sordum. oyuncaklarımı çıkardım.

bu olaydan bir hafta sonra d'nin annesi beni oğluna resim dersi vermem için çağırdı. okulumda düzenlenen bir yarışmayı kazanmıştım. resmim güzeldi. peki, dedim. onun yanına oturunca heyecanlandım ama hiçbir şey yapmadım. öpmek istiyordum, öpmedim. hasta olup ölmekten korktuğum için değil beni istemediği için. içten içe biliyordum öpüşerek kimsenin ölmeyeceğini. güzelce resim çizmeyi öğrettim. dünyanın en beceriksiz çocuğuydu. annesi sık sık kapı aralığından bize bakıyordu. masadaki suyu ve tatlı tabağını yenilemek için sürekli odaya giriyordu. o zamanlar buna bir türlü anlam verememiştim. sonraları annesinin amacını anladım.

annesinin amacını seneler sonra, o olaydan sonra, ailemle aralarının açılmasından sonra anladım. babası, babamı sayardı. büyüğü olarak görürdü. annesi de aynı şekilde. bizim apartmanımızdan ev almaları için babam aracı olmuştu. annesi, anneme taparcasına hayrandı. birden bire apartmanda bize karşı koalisyon oluşturdular. babam apartman yöneticisiydi. apartmana yakıt alınacağı zaman yönetici senet imzalardı. yani apartman sakinleri paralarını ödemezlerse borç bize kalırdı. işte d'nin ailesininde içinde bulunduğu bir grup aile paralarını ödememeye başladılar. aslında diğer aileler böyle aksaklıklar sık sık yapıyorlardı ama d'nin ailesinden güç alarak onlarda işi pişkinliğe vurmuşlardı. üstelik babamın arkasından onu, apartmanın parasını üstüne geçirmekle suçluyorlardı.

babam delikanlı adamdır. sakindir. güler yüzlüdür. ama damarına basıldığı zaman çıldırır. gözü hiçbir şey görmez. apartman toplantısının olduğu bir gün d'nin babası, babamı açık açık hırsızlıkla suçlamış. babam önce önündeki kül tablasını kafasına fırlatmış. kafasını sıyırmış. sonra kalkıp eşek sudan gelinceye kadar dövmüş. o gece toplantıda bulunanlar adamı babamın elinden zar zor almışlar. bunu bana babam anlatmadı. ertesi gün mahallenin çocukları hayranlıkla babamı bana anlatmak için geldiklerinde öğrendim. bizim evde uzun yıllar hiç konuşulmadı.

o olaydan sonra bizim evimize haciz geldi. arabamızı satıp, 2002'nin parasıyla 20 bin tl, senetin borcunu kapattık. babam tayinini istedi. biliyorum, katil olmamak için istedi. annemle bir sürü kavga ettiler. gittik. iyi ki gitmişiz. o da ayrı bir anı.

bir sene sonra d'nin elini, apartmanın altındaki dikiş kursunun dikiş makinesine kaptırdığını duydum. salak çocuk.
bay mükemmel yalancı'nın arabasından indikten sonra bir süre ağladım. öyle kolay ağlayan birisi değilim. hatta intihar, ağlamak, şikayet etmek, mızıldanmak gibi sırasıyla sayabileceğim pek çok şeyi acizlik olarak görüyorum. neyse. elimde onun için yaptığım cikolatali kek vardı. bu kek, benim sadece sevdiğim insanlara onları sevdiğim zaman yaptığım bir kek ve tarifini benden başka bilen bir iki kişi var. bir süre ağlayıp şoku attıktan sonra ona ne kadar berbat bir insan olduğuna dair bir mesaj atıp evin yolunu tuttum.

ev bomboş. kimse yok. o gece evde yalnızım. saat gecenin 12'si olmak üzere. psikolojim berbat. arkadaşlarımı aramaya çekiniyorum falan derken en iyisi hornet kurayım dedim. evet, ayrıldıktan sonra 1 saat geçmeden telefonuma hornet yükledim. birisiyle konuştum. fotoğraf attım. beklediğim gibi ret edilmedim. o da bana fotoğraflarını açtı ama bu pek umurumda değildi. çünkü gidiş amacım farklıydı.

bay mükemmel yalancı için hazırladığım kek paketini ve bir şişe süt ile hornet'ten tanıştığım adamın kapısını çaldım. adam kek yiyip süt içerken bende az önce bitirdiğim ilişkimden bahsettim. adam keki bitirdi, sütünü içti. karşımda, sadece konuşurken ve üstelik berbat biten ilişkimden bahsederken erekte olduğunu görebiliyordum. belki bunu saklamıyor belki saklamak istemiyordu ama sağ olsun beni çok güzel dinledi. ben konuştum, o dinledi.

sonra boş kek paketini alıp odadan çıktım.
dayanamadım meraktan baktım bu gün ne yazdın diye. iyi ki bakmışım. rakibinle tanışmışsın. ama bir daha nah bakarım. bakarsam da yine yazarım buraya, baktığımı bilirsin.

canım o aptal olabilir ama senden daha güzel. süt gibi süt. o ukalalığını alıp bankaya götürebilirsin. hem o daha önce geldi.

herhangi bir entrika girişimin olursa misliyle karşılık bulmakla kalmaz, benimle ilgili umutlarına da kökten veda edersin. ayriyeten çok pis ifşa ederim. mücadele edeceksen de insanlıktan çıkmamanı öneririm.
allahım neden bu kadar namusluyum? tam bi namus kumkumasıyım.
hayatımda ilk defa çokça şey hissettiğim insan açık ilişki istiyor ve ben onu kaybetmemek için kabulleniyorum
bazı insanlarla sırf acıdığım için sevişmek istiyorum. mesela birisi yetimhanede büyüdüğünü söyleyince veya kolu olmayan birisi veya kelimenin tam anlamıyla hayatın tokadını yemiş birisi; işte bunlara kocaman sarılıp öpmek istiyorum. belki psikolojide bir sebebi vardır. bilen arkadaşlar varsa mesaj atabilir mi?

hayır zaafım resmen.
#404896
toplanın sözlük anlatıyorum.
dışarda buluşuldu. akşam vaktiydi ne yapalım ne yapalım derken "gel 2 bira içelim" deme gafletinde bulundum. gaflet diyorum çünkü hiç ama hiç alışkın değilmiş alkole. bildiğin 2 biraya gitti ama aşırı tatlı oldu sormayın (tabii yorgonuz ağırbaşlılığını korudu).
zaten önceden konuşmuştuk biraz vakit geçirip eve gecicektik öyle de yaptık. geçen süre zarfında topladı kendisini. izletmek istediği bir film varmış onu izledik vs. dedim içelim böyle olmaz devamı gelsin şunun. yine şişeler açılmaya başlandı baktım gidici, önünü kesip yorgonuz içmeye devam etti.
tabii siz buralara kadar okuyup devamında cool seks storysi arayacaksınız ama olmadı öyle birşey. geçip yatağa sadece uyuduk. ne o ne ben bir hamlede bulunmadık. neden diye soracak olursanız sohbet, muhabbet o kadar güzeldi ki sanki seks yapınca olay tamamen yapay bir hale gelecek gibi hissettim (sanki bu aksiyonların hepsi seks içinmiş gibi algısı).
sabah uyandığımda mükellef bir kahvaltı masası hazırlanmış, sevdigimi bildiği için masanın ucuna gazetelerimi koymuş, camımı açıp uyandırdı beni. belki ilk defa bu kadar iyi hissettim kendimi o anı anlatamam..
kahvaltı yapıldı tam sigara keyfi diyecekken telefon geldi çıkmak zorunda kaldım.
hala irtibat halindeyiz. birbirimizi tanıma çabası, ufak ego yarışmaları, beyin fırtınaları o kadar güzeldi ki seks yapmanın çok ama çok ötesindeydi.

ama sanırım kendisi biraz kaptırdı. ben uyurken tişörtumu koklaması, ufak tricklerimi öğrenip hep beni şasırtması ve bana duyduğu hissiyatın aşk olduğunu söylemesi korkuttu beni açıkcası. aşk bana göre zaman isteyen, kolayca ağıza alınmaması gereken bir kavram ve bunu ona da belirttim. bakalım zaman ilerledikçe neler göreceğiz. şimdilik hoşçakalın.

edit piaf: adam ruh hastası çıkti sözlük. takıntı haline getirdi beni zaten balık baştan kokar anlamalıydım. bi zamanda duvara toslamayalım be sözlük.
#405699 inananı siksinler. millet sözlüğü kafalarında kurdukları fantezileri yazma yeri olarak görüyor ne haz alıyorlarsa...
galiba uzun zamandan sonra faşist olduğumu kabul ettim.kendi ırkımı yada herhangi bir kimliğimi diğerlerinden üstün görme hali değil bu.bariz bir gruptan tiksinme ve nefret etme.karadenizlilerden nefret ediyorum hatta yer yer tiksiniyorum.mevcut siyasi ikliminde buna katkısı çok.onların kemençeleri,boş beleş yemekleri,türkçe konuşma tarzları hatta tipleri bile bende nefret uyandırıyor.günlük hayatımda onlarla herhangi bir temasta bulunmamaya özen gösteriyorum.mümkün olduğunca alışveriş yapmıyorum onlardan.hatta hornette yazan yakışıklı çocuğu sırf trabzonlu diye geri çevirdim.ırkçılığa ve ayrımcılığa uğrayan en çok uğrayan alt kültürden olamama rağmen buna engel olamıyorum.işin kötü tarafı bunu içimde normalleştirdim.çoğu zaman bu bana rahatsızlık vermiyor.
*
itiraf ediyorum, barış mitinginde patlama başlığına "darısı istanbul'un başına" yazıp trolleyecektim ama vazgeçtim. neden vazgeçtim bilmiyorum. büyük ihtimalle silinirdi zaten. * şaka maka istanbul'da deprem ya da patlama bekliyorum ama.
hornette biri ile buluşunca beni beğenmedi zaman benim için hayal kırıklığı olurdu cidden oturup ağladığımı bilirim.
şimdi ise beğenmiyor mu boş boş bakıyorum, umursamıyorum(fotografimi attım engel yedim ona rağmen)sözlük ya ümidim kalmadı yada ben bence aseksüel yönelimimi yeni keşfediyorum kafam rahat ama kendim hakkında da karışık içimde hiç bir istek yok.
gay yakışıklı üniformalı birini bulsam, tanışsam.
özellikle de polislere çok ilgim var.
varsa aranızda lütfen bana yazsın :)
hayatımda hiç şerefsiz insan tutmuyorum. hatta son zamanlarda bir orospu çocuğunu hayatımdan silip attım, asla zamanınızı ve paranızı bilhassa pislik insanlar için harcamayın. ben fedakar olmamayı 26 yaşında öğrendim. orospu çocuklarına asla yer yok. unutmayın, bir gün en ufak başarınızda göt olup "ah keşke" diye peşinizde dolaşmaya kalkışacaklar. hatta yine sizin kötülüğünüzü isteyen o kişi olacaktır. bunlar başkasını bencillikle suçlar lakin düşündükleri sadece para ve orospu çocukluğudur. ihtiyaçları da sadece maddiyat olacaktır. geri dönerlerse bir tekmeyi de son kez atmayı unutmayın.

hanımağanızdan minik dersler. öpüyorum gençler.
fun fact: hepinizden nefret ediyorum.
ergenlerin kız arkadaşı sendromu itiraflarını okuyunca abi noluyo ya ayısözlükte miyim incisözlükteki miyim anlamadım diyesim geldi itiraf ediyorum sözlük*
tavuk büzüğü ile ayı ayağı arasındaki fark üzerine düşünüyorum. şişman olmadığım aklıma geliyor. saç boyası reklamı izlerken daha ırkçıyım.
dün otobüste yanıma oturdu. nefsimi tuttum. sonra dayadı.
oh ne güzeldi. gözlerim kapalıydı. sürtündükçe yumuşadı.
zorlama edebiyatçılar yüzünden çaya olan sevgimi dile getiremiyorum. valla fantastik edebiyat dışında edebiyat kültürüm çok yoktur, twitter'da cemal süreya rt'lemiyorum, zeki demirkubuz izlemiyorum. ama çayın yeri çok ayrı bende ya. şu an yazdığım bu girdiyi eksilemek istiyorum mesela, bu zihniyeti yaratana lanet olsun. *
bir yazar var, nickini görmek bile sinirlerimi tepeme çıkarıyor.
tamamen psikolojik sebeplerden ötürü tam 4 gündür, günde en az 3 saatimi sıçmaya çalışarak geçiriyorum sözlük. bir karın ağrısı ki sorma. nerede olduğumu soranlara da grip oldum evde yatıyorum diyorum. tamam biraz kabızım ama zorla da olsa sıçıyorum, iş o zaman da bitmiyor, ardından bişey gelmemesine rağmen kasılı kalıyorum kalkamıyorum. sıçtıkça sıçasım geliyor ama malzeme kalmadığını anlamıyor bünye. bu sebepten dolayı sanırım hemoroid başladı sözlük. rectal prolapse olmaktan korkuyorum *

(bkz: ayı sözlüğün en iğrenç entrysi)
gündelik yaşamın telaşı yeterince zorlarken uzun zaman sonra derinden yoruldum, bu öyle bir yorgunluk ki geçmişimden bugüne her şeyi teker teker önüme serdi. varoluşum bir yana üstüne yıllardır fiziksel bir rahatsızlıkla boğuşuyorum ki insan kendini cennetin krallığı filmindeki kudüs kralı baldwin gibi hissediyor. ötekiyim, bulunduğum her yerde çevremdeki herkesten daha başarılı olmak zorundayım, herkesten daha fazla çabalamak ve herkesin gözünde yine herkesten daha "iyi" bir insan olmak zorundayım, aksi halde ben "öteki" olanım, en ufak hatamda bu halim yüzüme çarpılacak ama aynı zamanda bu halimle karşısına çeşit çeşit engeller koyulanım. dışarıda kimsenin empati yapmasını da beklediğim yok, çünkü mümkün değil dahası yaşamı boyunca "düz" ve makbul varoluşa sahip insanların yaptığı basit tavsiyeler midemi bulandırıyor, ne de olsa "bekara karı boşamak kolay". yaşadığım süreçte her zaman daha iyisinin hayalini kurdum, özellikle daha iyi, adil ve merhametli bir dünya ancak gerçekte var olanı da biliyorum, kendimi sıklıkla karanlık bir ormanda kurtlarla koşturan birisi olarak hayal ediyorum, sürüden biriyim ama aynı zamanda değilim çünkü biliyorum ki yeterince zayıf düştüğüm anda ben bu kurtların akşam yemeği olurum. hangi ortama ve kimlerin yanına gidersem gideyim ben onlardan birisi değilim, daha çok orada olan ve sessizce etrafını seyreden biriyim. ve bazen düz normal bir insan gibi yaşamak istiyorum, ne zaman bu derece gevşesem ve kendimi diğerleri gibi hissetmeye kalksam başıma en kötü belalar geliyor adeta toplum bana kim olduğumu kafama vura vura anlatıyor, rezil kepaze oluyorum, ne zaman tüm bunların farkında olan birisi olarak ayağa kalksam bu seferde adeta ss subayı gibi bir tipe bürünüyorum ve olmaktan tiksindiğim kişiliğe bürünüyorum çünkü karşımda duran herkes potansiyel bir düşman olarak beliriyor. başta dediğim gibi yoruluyorum.
  • /
  • 13