bir heteroya aşık olmak

kısa bir süre için bile olsa yaşadığım psikolojidir. kendimi keşfetme sürecim oldukça sancılıydı. çocukluğumdan itibaren beni bastıran dürtülerle savaşmaya ve kendimi normal(!) hissetmek adına erkeklerle ilişki yaşamaya çalışıyordum. ama onları öpemiyor, onlarla sevişemiyordum. seviyor taklidi yapmak kolaydı, ancak iş cinselliğe gelince hem bana eziyetti hem onlara. sonunda artık nefret boyutuna ulaşınca ya terk ediliyor ya da terk ediyordum. hayatımda hiç eşcinsel tanıdığım olmamıştı. tek bildiğim sapkın olduklarını bas bas bağıran bir toplumdu. inanır mısınız bilmem, bir ara kendimi hasta olarak görüp tedavi yolları bile araştırdım. üstelik ben bir kadındım da. birilerinin namusuydum. bu nasıl ortaya çıkabilirdi ki? ailem tabiki bu buhranın dışındaydı, bilmemelilerdi. sonra bir şekilde kırmızı elma sözlük ile tanıştım. oraya bir heteroseksüel kadın kimliğiyle girdim. sonra sözlükteki eşcinsel insanları dinledim, onlarla tanıştım. biralarımızı yuvarlarken anlattıkları hikayeler benim hissettiklerimle öyle benzerdi ki...
orada geçirdiğim ilk 1 sene içinde evrimimi tamamladım. kendimle, kendi bedenimle, kendi cinselliğimle, kendi yönelimimle barıştım. ayıp, günah saydığım tüm dürtülerim aslında mucizevi güzelliklerden biriydi, bunu gördüm. tanrıdan uzaklaştıkça, daha da kendime yaklaştım. evrimimi tamamladığımda geriye tek bir sorun kalmıştı. 3 senedir boşu boşuna oyaladığım adamdan ayrılmak. o dönem aramız artık çok kötüydü, başta da belirttiğim gibi nefret boyutuna ulaşmak üzereydik. ama onu kırmak çok zor geliyordu. çok şefkatli ve karakterli bir adamdı ve onu çığrından çıkaran zaten bendim. ben suçluydum. okula döndüğümde tesadüf bu ya, ben kara kara düşünürken o açtı konuyu. ayrılmak istediğini söyledi. çok şaşırmıştım, peki diyebildim sadece. açıklama yapmadı, ben de yapmadım. öylece bitirdik. akşam arkadaşlarımla bahçede oturmuş gitar çalıp şarkı söylüyordum. e haliyle aşk acısı çekiyor görünmem gerektiğinden pek konuşmuyor sadece gitara odaklanıyordum. sonra yan binadan sesimi duydu bir kadın. yanımıza geldi. film karelerinden bir parça yaşadım orada. şalım olsa ağır çekimde uçuşabilirdi. onun dışında her şeyin bir anda flulaştığına yemin edebilirim. ilk görüşte aşktı, ilk aşkımdı. tabiki o gece numarasını elime geçirdim ve aramaya başladım. sohbetler, eğlenceler. ağzının içine düşecektim. ama korkuyordum da. haliyle üniversitenin kız yurdunda böyle bir aşk tehlikeliydi. üstelik bu kadın hep eski birlikte olduğu adamları anlatıp duruyordu. ilk deneyimim, ilk aşk?ım heteroseksüeldi. şansa bak dedim içimden. olsun dedim. en iyi arkadaşı olurum, omzumda ağlasın. başka erkeklerle sevişip bana anlatsın, çekerim, yeter ki yanımda olsun dedim. sevdim diyorum ayol! çekmeye de başladım açıkçası, hatta ben de eski sevgililerimi anlatmaya başladım. bir hafta sonra ta-daaa... kafalarımızın hafif kıyak olduğu bir gece barda üstüme atladı. ben şok haliyle. meğer kadın biseksüelmiş. o tanıştığımız akşam o da beni gözüne kestirmiş. beni hetero sandığı için uzak durmaya çalışmış falan. oturup o şapşal halimize güldük. anlattıkça daha da çok güldük. şimdi aradan 2buçuk yıl geçti. mutluyuz. o dönemi hatırladıkça hala tüylerim diken diken oluyor.
yanında olunca mutlu olduğun ama imkansızlığından dolayı içten içe seni bitiren olay.
evet, yazma kararı aldığım ve okumak dışında üyelik açmama neden olan durum. 20 yaşındayım henüz. hayatıma gireli 1 yıl kadar oluyor. kendisi benim ondan hoşlandığımı bilmiyor ve hatta en yakın arkadaşlarından biriyim... ona aşık olduğumu fark bile edemeden kendimi bu cehennemin içinde buldum. bir şarkıyı dinlerken gözümün önüne imkansızlıkların geleceğini nereden bilebilirdim ki? her geç cevap verdiğinde acaba şu an kiminle konuşuyor diye kıskanacağımı, başka arkadaşlarına verdiği değeri görünce yıkılacağımı cidden nereden bilebilirdim ki? artık ne yaparsa yapsın değersiz hissediyorum kendimi ki çok şey yapıyor... kendi içinde bir insana nasıl değer veriyorsa öyle gösteriyor bana da... ama işte gelin bir de uykularımın kaçmasını sağlayan bu salak duyguyu bana sorun. bazen değersiz hissetmekten ağlayan bana bir sorun. ondan uzaklaşmak bir çözüm değil beni için, onunla yaşamak bir çözüm değil... ne yapsam ne etsem çıkamıyorum bu imkansızlığın içinden. hani diyor ya şarkıda "ben öyle biri sevdim ki, bir nevi intihardı..." öyle işte.
çok zor bir durum. sırf ona yakın olabilmek için onunla kanka olmak, sevdiği kızı ve onunla yaptığı şeyleri ballandıra ballandıra anlattığında onu ilgiyle dinliyormuş gibi davranmak, sevgilisiyle arası bozulduğunda istemediğin halde sırf o mutsuz olmasın diye aralarını düzeltmeye çalışmak, size yakın davrandığında mutlu olmak ama o her "kardeşimsin benim ya" dediğinde kendinizden nefret emek ve en sonunda bu durumun çıkmaz bir sokak olduğunu fark edip ona ve kendinize olan saygınızı yitirmemek adına saçma sapan bir bahaneyle ondan uzaklaşıp kankalığınızın bir süre arkadaşlığa dönüşmesi sonrasında ise tamamen hayatınızdan çıkması. sanki hiç olmamış gibi, kendi kendinizle büyük savaşlar vermemiş, onu hiç sevmemiş gibi tamamen hayatınızdan çıkarmak...
evet yine ben, hasta olduğumu fark ettim. ben baya bile bile kendimi hasta etmişim arkadaşlar. az bile olsa ilgisini göremediğim günlerde mide bulantısından ve baş ağrısından kendime gelemiyordum. bu şaka gibi ama gerçek. üç gün boyunca neredeyse kusmamak için sürekli ilaçla ayakta durdum ta ki konuşmaya başlayana kadar. benim olsun istiyorum, onun olmak istiyorum. bu cümleyi kurmak benim için ne kadar zor bir bilseniz... hiçbir zaman beni, benim onu sevdiğim gibi sevemeyecek biliyorum ama bu isteğimi bastıramıyorum. bana söylediği güzel sözlere bakıp ağlıyorum ara sıra. hani aşk dokunmadan da sevmektir diyorlar ya, o aşk insanı öldürüyor arkadaşlar. tek bir farkı var yaşamaya devam ediyorsunuz. şimdi bunları buraya neden yazıyorum bilmiyorum ama bir sabah onun yanında uyanmayı dileyerek uyuyacağımı da bilmiyordum ben. elimden gelse ilk fark ettiğim an çeker giderdim ama şimdi gidemiyorum da kalamıyorum da, ölüyorum ama fiziksel değil. bir gece de olsa benim olsun istiyorum arkadaşlar, en azından bir gece...
buraya yine düştüm. umarın başlığı takip eden arkadaşlar küfür etmiyordur bana. nasıl atlatacağımı cidden bilmiyorum. azıcık yakın olsa her şey günlük güneşlik, biraz uzak olsa mide bulantıları, kramplar. bu nasıl ölümdür cidden hiç bitmiyor...
yazdıklarımı okuyan var mı bilmiyorum ama yazmaya devam ediyorum. belki bir kişi sesimi duyar ve bana yardım eder diye bir umudum var galiba. unutacağımı ve külleneceğini düşünmüştüm ama yanılmışım galiba. sürekli benimle olsun istiyorum. saat kaçta uyandığını merak ediyorum, wpde açık olduğunda kime yazdığını ya da ben dışında kime o komik postları yolladığını. azıcık bana ilgi gösterse o günümde güneş açıyor güller beliriyor ama aksi bir durumda dünyam başıma yıkılıyor, uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum ve yalandan bile olsa gülümseyemiyorum. nasıl bir cezanın içindeyim diye düşünüyorum. kendime olan inancımı kaybettim galiba. umarım içimden söküp atmanın bir yolunu bulurum...
bir kez başıma gelmiş olaydır. daha doğrusu aşık olmanın eşiğinden transit kaçmıştım. onu gördüğüm ilk anda ki genelde reelde başıma gelmemiş bir durumdu afallamıştım. sonra ona yakın olmak istedim onu görmek istedim acayip eğleniyordum onun yanında sonra biz yakınlaştık sürüklendik hatta çok özel bi gecenin sabahında bana eski erkek arkadaşıyla barıştığını söyledi. ben şok ben vefat ben arazi.
dedim kaç kızım bu hatuna tutulursan sürüm sürüm sürüneceksin. sonrasında evlendi zaten ara ara konuşuyoruz umarım iyidir.
eşcinsel bireylere baktıkça,tanıdıkça,bir şeyler yaşadıkça ister istemez heteroseksüellerden hoşlanabiliyoruz.
malum genelleme olacak ama eşcinsel bireylerden hoşlandığım olmadı tip,tavır,hal,hareket,tuttum(son 4'ü çok ağır basıyor).bunun sonucunda da heteroseksüel bireylerden hoşlanmak kaçınılmaz oluyor.sanırım zoru seviyoruz ne desem bilemedim.belki bir gün bize dönerler belli mi olur biz ümit edelim de.
nasıl oldu bilmiyorum. kendimi yanında aşırı değerli ve aşırı değersiz hissediyorum. daha önceden onunla hiçbir cinsel temas düşünmezken artık nedensizce rüyalarıma ya da günün ortasında herhangi bir anda gözümün önüne geliyor. korkuyorum onu kaybetmekten. inanır mısınız bazen kendimi bile kaybediyorum ve bundan hiç korkmuyorum ama onu kaybetme düşüncesi beni mahvediyor. biri bana yardım etsin diye bağıracağım belki ama nasıl ve kim bunu bilmiyorum. hayatımda hiçbir zaman çok iyi şeyler olmamıştı belki ama bu kadar da kötüsünü hiç beklememiştim. yavaş yavaş tükeniyorum ve bunu engellemek için elimden gelen en ufak bir şey bile yok. umarım bu başlığı çok kullandığım için beni dövmezsiniz.
genellikle genç ve gizli escinsellerin başına gelen durum.
kendimden biliyorum. kimseye acilmadigim, kendimi kabul etme süreci içerisindeyken iki defa başıma geldi.
biri ilk aşkım olarak kaldı sadece dokunup, öpebildim; arkadaşça.
diğeri; daha olgun dönemime denk geldi , beni arkadaşı olarak görmesini istemedigim için açılmaya karar verdim. sonucuna katlanarak. çünkü içimde tutup beni kemirmesini istemedim. geçtim karşısına söyledim. üzüldüğünü, beni çok sevdiğini, kaybetmek istemediğini vb şeyler söyledi. duyacaklarimi bildiğim halde yine de sonuna kadar dinledim. "tamam bu kadar, artık ikimiz de biliyoruz ve bundan sonra ona göre hareket edeceğiz" dedim.
kisa bi sürecin ardından daha da yakın arkadaş olduk, bu konuşmanın üzerinden 8 yıl geçti. şu an kolilerim ve sevgililerimle tanışıyor, yeri geliyor ona açıldığım günlerin goy goygoyunu yapıyoruz.
"bir bakıyorsun 'hayatta yapmam' dediğin şeylerin başrolündesin."
son kez yazıyorum buraya, işgal ettiğim yerlerden dolayı özür dilerim. ben 20 yaşındayım ve hayatımda ilk defa bir şeyin geçmesi için bu kadar dua ettim. geçmiyor ya da eskimiyor galiba, sadece yeniden dirilene kadar bir yerde saklanıyor. bilmiyorum nasıl kurtulurum ya da kurtulmak istiyor muyum? bildiğim tek şey var o mutlu oldukça içimde açan kelebekler ölüyor ve öldürüyor beni. belki de benim de cezam budur diyorum kendi kendime ama hak edecek ne yaptım bilmiyorum açıkcası... neyse şimdiye kadar okuyan herkese teşekkür ederim, nasıl doğduğuma karar vermek isterdim belki ama bu çoktan geçti, keşke kime aşık olabileceğimi seçebilseydim...
bugün bir kız arkadaşı oldu. bana bahsederkenki sesini duysanız, nasıl mutlu olduğunu anlatamam. ben de mutluyum zira uzun zamandır ilk defa onun bu denli mutlu olduğunu işittim ama artık içimde bir yerlerde çarpmayan bir şeyler acıyor gibi ne tuhaf
heteroseksüel birine aşık oldum, o beni arkadaşı olarak görüyordu. 1 yıla yakın aralıklı sohbet ettik, sonrasında ona açıldığımda kötü bir tepki vermedi. çünkü aramızda var olan o büyülü çekime anlam veremiyordu zaten. şu an hala devam eden ve hiçbir sıkıntı yaşamadığım bir ilişkim var aynı kişi ile. bu tabular yıkılmalı, insan insana aşık olabilir... bırakır gider aldatır vs bunlar insanın kişiliği ile alakalı. karaktersizse karşınızdaki her şekilde her kimlikte sorun yaşatır size. önemli olan gerçekten kalbi ile ruhu ile kişiliği ile sizi anlaması, sizi sevmesi en önemlisi de saygı duyması. her insanın iyi kötü tecrübeleri olmuştur l , g , b ya da heteroseksüel biri ile. ben tüm tecrübelerimi değerlendirerek güzel ve doğru bir ilişkinin içinde görüyorum kendimi. ve bunu heteroseksüel biri ile yaşıyor oluşum, bu tarz kimlik ayrımı yapanlar için pozitif düşünce sevki olsun (:

sevk edildi...
olumlu düşünceler aşılanmaya başlansın efendim
büyük konuşmayayım ama heteroya aşık ollmak bile bile acıya koşmaktır. yani bunu yapan insan öbür türlü hayatını sürdüremez. bundan zevk alıyordur. şimdi şöyle; ben olmadım mı? defalarca oldum ama bende durum farklıydı. aşık olduğum insana hiçbir zaman hetero gözüyle bakmadım. başka sebepten de olabilir, bana karşı tavırları diğerlerine sergilediği tavırdan farklıydı. her zaman beni başka yerde tutardı aşık olduğum bütün insanlar. misal okul müdürüm vardı bş tane aşık olduğum, 6 kişi disipline giderdik. çok da sert biriydi. normalde disipline gidene tekme tokat dalarken, beni diğer 5 kişiden ayırıp sadece benle muhabbet kurardı. havadan sudan konuşur, günlük hayattan sorular sorardı. en sonunda hadi çıkın gidin derdi. aynı şekilde aşık olduğum dershane hocam 2-3 kişi derse geç kalınca önden giren ilk başkası olduğu için beni görmeyene kadar giremezsin deyip gördükten sonra hadi bu seferlik onun hatrına alayım demişti. ilgi duyduğun kişinin bunu yapması sana nasıl umut vermesin.

konuya farklı açıdan bakacak olursak geçen tip ve fizik olarak eriyip bittiğim biri ile iş icabı muhabbetimiz oldu. hani böyle biriyle sevişmeden ölmeyeyim diyorum içimden ama bir yandan da adamın bana karşı hiç ilgisi olmadığını görüyorum. normal konuşuyor sadece, ne bir mimik ne bir göz teması. bunu farkettikten sonra tamamen ona karşı beklentim bitiyor , ilgim azalıyor. halbuki iki defa yanlışlıkla gözü gözüme kaysa gece gündüz onu düşünerek yaşarım. yani karşıdan ilgi görmediniz mi bu işlere girişmemeyi öğrenin. en azından sonuçsuz kalacağını, git gide durumun daha da acıya gideceğini bilincinde olun. bu tür olaylar mutlu sonla bitmiyor emin olun. imkansız gibi bir şey. bunu da şöyle anladım: tesadüfen internetten tanışıp buluşup sex düşüncesi olmayan biriyle görüşmüştüm. normalde amaç çay muhabbetti sadece. işte o geçmişinden sevgilisinden bahsediyor, ben aynı şekilde ortam içindeki deneyimlerimden bahsediyorum. muhabbet sarıyor tekrar tekrar görüşüyoruz, evime kadar geliyor çayımızı sigaramızı içiyoruz saat geç oluyor geri gidiyor. ikimiz de muhabbetten, hoşlandığımız tiplerden falan anlıyoruz ki bir birimizi beğeniyoruz. ama bir türlü konuya giriş yapmaya cesaret edemiyoruz. bir iki haftanın sonunda yan yana oturmalar, tensel temastan aldığı cesaretle en son seni biraz sevebilir miyim dedikten sonra rahatça sevişebildik. derecelendirme yapacak olursak; adam eşcinsel, ben aynı şekilde. o genç seviyor, ben olgun. hoşlandığımız tipler tutuyor ama icraat iki hafta sonra. bu en kolayıydı. bunun biraz daha zor kısmı ve şu an yaşadığım. sen adamı kesiyorsun, adam beni kesiyor çok bariz. artık bana karşı ilgisi olduğundan eminim diyecek kadarım, onun da aynı düşüncede olduğunu biliyorum. 6 ay oldu henüz ilk merhabayı vermeye cesaret eden olmadı. tanışma evresi henüz 6 ay sürdü. bunun muhabbet kurup bir de konuya giriş evresi var ne kadar zaman tutar düşünemiyorum. bir de imkansız olan kısım var, hetero olana aşık oluyorsun. bu durumu yaşamadığım için pek bilgim yok. ama sanırım adam seni görmüyor ve sen, seni görmesi için uğraşıyorsun. bunun sonu hep hayal kırıklılığı olur. bu gün bir konuda ilgisini üzerine çekersin, tamam dersin o da seviyor dersin yarın olur katıldığın partiye gelmez, ee seven insan böyle bir fırsatı kaçırır mı dersin. kafanın içi allak bullak olur. tabii yazdığım bütün her şeye rağmen anında gidip karşısına dikilecek rahatlıktaysan zaten acı çekmeyecek potansiyelde olursun. içine kapanık çekingen kişiler için geçerli bunlar.
inanır mısınız? bazen geçti diyorum, her şey normal seyrinde. sonra bana acının ne kadar da süregelen bir şey olduğunu hatırlatıyor. olsun diyorum bazen sevmek de acı çekmekmiş galiba. hem biriyle konuşuyor yakında onu görmeye gidecek. sesindeki mutluluğu size anlatamam
benim için normal durumdur. zira hetero olmasa asıl o zaman yıkım olurdu. tabi bu kadın için geçerli.

hetero erkek içinse imkansız diyebilirim. ben hetero erkeklerle pek anlaşamam zaten. arkadaşlarım da kız veya homo erkektir.
test edilip onaylandığı üzere ayısever 10 kişinin 9 unun ölüp biteceği biri karşınıza çıkıp , üstüne tanıdığınızda da tam hayalinizdeki gibi biri çıkınca çok ta elinizde olamayabilen durum.ayı olmak için doğmuş birinin kazara hetero olması bizim suçumuz yada sorunumuz olamaz.keşke böyle insanları kendimize aşık etmenin bir yolu olsa , belki o zaman ömrümüzün sonuna kadar uzaktan göz ucuyla bakıp bakıp umutsuzca yutkunmak zorunda kalmazdık.