dido

ülkerin kendimi bildim bileli piyasada olan ve an itibariyle tadına baktığım * * * sütlü çikolata kaplı gofret.. tazesi denk gelmezse tadından birşey anlaşılmıyor..
çocukluğumda 3 parmak kalınlığındayken şimdi tek parmak inceliğine gelen nestle
in kit-kat çakması çikolatalı gofret
power fm de sabah programı olan power morning team pmt de gayimsi sesiyle dikkat çeken kadın
eminem in piyasaya çıkardığı *, kanımca en iyi albümü, ilk albümü olan* 40 yaşını doldurmuş kadife sesli kadın şarkıcı.
tüm albümleri bmg müzik kalitesiyle çıkarılmış ingiliz müzisyen.

zamanında hem kasetini hem cdsini almışlığım var "no angel" albümünün. o derece sevmiştim. sapıklar gibi dinlemiştim. hatta cd kusunun ortasında küçük tutturma plastikleri kırılmıştı resmen dinlemekten. son albümü için de oldukça hoş eleştiriler var, göz atıcam bakalım.

dahası ilk albümünde abisinin inanılmaz desteği vardır, ailesinin çok çok acayip huyları oldugunu kendisi dile getirir ve asıl isminin 4 tane uzun kelimeden oluşur "florian cloud de bounevialle armstrong" *, televizyonsuz bir evde duvarların kitapla dolu olarak büyüdüğünü anlatır.

hatta çok eski bir blue jean röportajında cocuklugunu şöyle tanımlar:

"islington semtinde kitaplarla dolu koca bir evde büyüdük. okula başlayana dek televizyon denen şeyin varlığından habersizdik. herkes akşam ne seyrettiklerinden bahseder, en sevdikleri çizgi karakterleri tartışırken biz alık alık etrafımıza bakardık. televizyonumuz bulunmadığı gibi, fazla ziyaretçimiz de olmadı. hadi babam biraz aklı başındaydı ama annemin eksantrikliği rollo'yla hayatlarımızı kararttı. annem bize sadece garip isimler vermekle kalmadı, ayrıca garip kıyafetler giydirdi, beslenme çantalarımızı garip kokulu yiyeceklerle doldurdu. ikimiz de normal olmak için yanıp tutuşuyorduk."

ha gereksiz bilgi de olsa söyle bir anı biliyorum ama bence cidden çok önemli, çünkü bunu bana anlatan yaşını başını almış o dönem o cevrelerde bulunan bir ingiliz

şimdi senelerr önce 90larda bir adam var lonrada, matthew mu desem mark mı desem öyle ingiliz bir erkek ismi, bunun bir kız arkadası var ve kız arkadasının bir ev arkadası var, bu matthewun da kız arkadası seneler sonra afganistanda vurulup ölüyor ama bu da gereksiz bir bilgi. neyse matthew nun sevgilisinin ev arkadası olan kız bir gün eve geliyor ve bu ikisine, artık ben çalışamayacağım çünkü şarkıcı olmak istiyorum der, tabii tatlı matthewcuk bu kızcağızla dalga geçiyor off course filan fişman diye. sonuç itibariyle matthew bildiğin g.t oluyor, kız çok ünleniyor, ilk albümü dünya çapında 2000lerin ilk ortasında deli gibi satıyor, sevgili matthewnun dalga geçtiği, sevgilisinin ev arkadası olan kızcağız ise ingiliz sanatçı dido'dur
bulduğumda asla hayır demediğim, sevdiğim bir çikolata kaplı gofret. tadını seviyom.
pop müziğini enstrüman kullanarak yapan az sayıda yapan şahıslardan birirdir kendileri.bu yıl yeni çıkardığı yeni albümümün çıkış şarkısı no freedom ile kulakların pasını silmiştir
güzel şarkıları olan kadın.
esasında lakabı olan ve hiç sevmediği dido adı, sahne adı olarak fenomen olunca yola öyle devam etmiş, bir röportajda okumuştum. bayıldığım kadınlardandır.
life for rent gibi bir şarkısı olan melektir. kim bilir şimdi nerelerde neler yapıyor?
her seferinde dildo diye okuduğum gofret.


benim favori şarkım ise white flag.
ilk bakış da dildo diye okuyan bir tek ben miyim diye merak ettiğim bir başlık