lost soul

kendisini tanımıyorum ama güle güle gitsindir, güle güle gelsindir.
acemilik dönemini bitirmiştir. ne güzel bir haber! artık, askerliği bitmiş sayabilir...
sanırım müzik zevkimiz oldukça yakın. artı oy meleği.
terhis olduğu anlaşılıyor...
bugün sözlüğe girmiş...
hoşgelmişsin çocuk!
yeni yazar olarak daha tanımasamda aramıza tekrardan hoş geldin. *
müzik zevki oldukça dikkat çekici yazar.
eski girilerine sözlüğün tozları arasında rastlıyor ve okuyorum; daha sık yazmasını dilediğim bir yazar.
terhis olduktan sonra sözlükte hiç giri yazmamış yazarcanımız... neye veya kime kızdı bilmiyorum ama, yokluğu sözlüğün kaybı....
sohbet ederken keyif aldığım ince düşünceli ve pusulası vicdanı olan yazarlardan biri. hangi ortam( ortamdan kasıt sanal-reel) olursa olsun böyle insanlara (ki siyaset,şiir, müzik ve edebiyat konuşabileceğiniz insan sayısının azlığını düşünecek olursak) denk geldikçe çok seviniyorum gerçekten.
bir yerlerde iyi insanların var olduğu düşüncesi mutlu ediyor.

kıssadan hisse; hisli yazar.
hiç tanımadığım konuşmadığım yazar olsa da kendisine aşırı sempati beslediğim yazardır. ortak müzik zevkimiz, taban tabana zıt siyasi görüşlerimiz olmasına rağmen dilerim bir gün yolumuz kesişir ve bir kahve içebiliriz.
ara ara uğrayıp, ayırdığı az zamanda dinlediğim şarkıları beğendiğini görünce çok mutlu olduğum yazar...
ara ara uğrayıp, ayırdığı az zamanda izlediğim filmleri beğendiğini görünce çok mutlu olduğum yazar...
dağlarına yedi
çarşılarına bir kez kar yağan doğu
durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler
uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya
diyelim fesleğen vardı
durup fesleğen çalıştım buralarda
diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada
bil dedim
ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan
ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda
yalvarırım bizi dünyaya bulaştırma

(bkz: kalp)
hangi şarkı ile ilgili birşeyler karalayayım desem, mutlaka ilgili entry'sine rastladığım güzel insan!
"tiocfiadh ar la"
bobby sands'e ait olan bu sözü çok severim.
" bizim de günümüz gelecek" diyor. karanfilleşen, cenazesi doğduğu topraklara iade edilmeyen bir karanfilin de çok sevdiği bir sözmüş.
bizim lacivert ülkemiz neresi sence diye sormuşsun ya; bizim lacivert ülkemiz olsa olsa hüzündür.

günün ve karanfilin hakkı verilene dek öyle kalması muhtemel.
bütün ukdeleri o vermiş gibi. çok değişik konularda çok fazla bilgili olduğunu düşündüğüm sevgili yazarımız.
bazen sadece fotoğrafına bakmak için uğradığım profil. çünkü bazı sözler çok güzel.
nedense bende sinek yiyen bitkiyi çağrıştırıyor.
entry nadiren giriyor, varlığını hissettirmiyor ve sonra bir anda benim entry im editleniyor. çok tehlikeli.

edit: emojee mi editlemiş yaa. konularımı mundar etti hep. (bkz: mındar)
bakıyoruz; neler yazabiliriz diye...

ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e.
o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.

zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.

ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım.
gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum
sonra
bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.

biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.

son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan.
sözlük de bu mecralardan bir tanesi.

ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum:
kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim.
"insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi,
vardır bi' bildiği.

şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum.
hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.

hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten.
ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan."
şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim.
kâfidir benim için.

"insan ne için yaşar?"
peki,
"insan ne için yazar?"

ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber,
ikinci sorunun cevabı benim için bellidir:
hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.

o yüzden girilerimi silmiyorum.
burada kalsınlar, okunsunlar.

ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*:
"hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."

kapanışı güzel bir müzikle yapayım.

"like little puffs of smoke
we're here and then we're gone"



ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim.
güzel günler görmek dileğiyle.


*bu arada,
olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir.
mail adresi şudur:
_________________
[email protected]
_________________
istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz.
okumaktan keyif alırım.

güzel günlere...
  • /
  • 4