mahalle baskısı

özgürlük sınırlarının yazılı olmayan mahalle kurallarıyla çizildiği, linç kültürünün kaynağını oluşturan rejim türü. sistemlidir, öğretilmiştir, muhafazakar toplumların kanayan yarasıdır.
mahalle baskısının adı,kadıköyde bira aldı diye sopalarla dövülen liseli çocuklar demektir...
mahalle baskısının adı,galata köprüsünde balık tutan kadını hırpalamaktır...
mahalle baskısının adı,sistemin biçtiği kılıfa direnmendir...
mahalle baskısının adı,eşinle dostunla beltur mekanlarında oturamamandır...
mahalle baskısının adı,her ne isen,ne yaşamak istiyorsan veya ne olmak istiyorsan bunu dört duvar arasında yapmaktır.
mahalle baskısı mevcut olan hükümetin sindirme politikasıdır,bizden değilsen sen hiç bir şeysin..dir...
yönetimin ya da iktidarın,çeşitli yollar ve ağız oyunlarıyla bireyleri üstü kapalı tehdit etmesi
daha çok siyasi arena da görmeğe alışık olsak da,yeri geldiğinde müdürün veya patronun ve hatta arkadaşların bile uygulayabilir
bizim kalıbımıza uymazsan seni dışlarız,bizim istediğimiz gibi olmalısın,sen aslında busun... gibi mesajlar verir bu sistem...
hiç tanımadığın veya tanışmayacağın ama bir şekilde aynı çevrede yaşadığın insanların senin adına ne yapman gerektiği ve nasıl davranmak gerektiğine dair kollektif olarak karar vermesidir. amaç sapmaları budamak, marjinallikten veya çeşitlilikten kaçınmak ve hep ortalamayı tutturmaktır. ancak bu kurguda unutulan çok önemli bir nokta vardır ki; o da budananlar odun değil insanlardır.
iliklerime kadar hissettiğim hadise. basketbol oynamaya giderken evden şort giyip çıktığımda mahalleli tarafından sanki taş hatunmuşum gibi kesilmişliğim vardır.
elalem ne der bakış ve düşüncelerini de yanında getiren baskı sistemi.
insanlar bazen kendi sorunlarını mahalleye yıkarlar. aslında sorun mahallede değildir kesinlikle, hatta mahallenin pek umrunda da değildir, görmezler bile, dokunmazlar.
kimse tarafından bilinmeyeceğini yahut izlenmeyeceğimizi bildiğimiz takdirde farklı davranacağımız tüm hal ve tavırlar bütünüdür. çoğunluğun görünmez baskısı altında icra ettiğimiz tüm davranışlar bundan nasibini alır.

keskin örnekleri vardır elbet; bazı bölgelerde ramazan ayında yasak olmasa dahi bir şeyler yiyip içememek, sevgililerin el ele tutuşamamaları, zorunlu olmayacağını bilse dahi din dersinden muaf olmayı dinsiz yaftasını yememek adına göze alamamak, güzel bir kıza laf atan arkadaşlarınızın yanında bir şeyler söyleme zorunluluğu hissetmek, etek boyunu toplum kabulüne göre ayarlamak, hala bir çok yerde sırf küpe taktığı için ibne lafına maruz kalınabiliyor. bekara ev vermekte tereddüt eden ev sahipleri de bu baskının uzantılarıdır.

mahalle baskısı nehir akıntısı gibidir, akış hızı ve debisine bağlı olarak etkileri farklılık gösterir. homojen yapıdaki baskının etkili olduğu alan değişkenlik gösterebilir. bazen atatürkçülük yahut din gibi tüm ülkede etkin bir mahalle baskısı olabilir. daha küçük çaplı; küpe takmak, oruç tutmamak, etek boyu, uzun saçlı olmak, siyasi düşünceleri dillendirmek, kişiler arası mesafe vs. bölgelere, şehirlere, semtlere hatta sokaklara kadar indirgenebilir.

baskı denen unsur, baskıyı uygulayan çoğunluk tarafından bilinçli ya da bilinçsiz şekilde olumlu bir yönlendirme yahut can simidi olarak görülür. daha ileri gidersek pozitif baskı olduğu durumlar da vardır. pozitiften kasıt evrensel insan hakları doğrultusunda oluşan baskıdır. misal ırkçı olsanız dahi bunu dillendirmek mahalle baskısı dolayısı ile her zaman mümkün olmayabilir.

farkında olmadan hepimizin bu baskının sağlanmasına katkı sağladığı olur. ortaya çıkan eylemin mahalle baskısı kalıbına sokulduğunu da her zaman fark etmeyebiliriz. bir kaç gün ateist gibi davranırsanız iliklerinize kadar hissedebilirsiniz.

sonuç: açıklanamayan mezhepler/inançlar, sansürlenen haberler, içselleştirilmiş problemler, sindirmeler, göz yumulan şiddet.... uzar gider.

üstesinden gelmek zordur, büyük öz güven gerektirir. dediğim gibi nehir akıntısı gibidir; büyük bir kaya olmak gerekir akıntıya kapılmamak için, kaya olsanız da akıntıya kapılmasanız da törpülenmek kaçınılmazdır.

(bkz: toplumsal uzlaşma) (bkz: farkındalık) (bkz: vurun kahpeye)
toplumun örf-i değerlere ve ahlaksal yapısana göre yaptığı baskı...
tüm keskinliğini günümüzde hissettiren, toplumdan topluma kuralları, derecesi değişim gösterebilen yaptırımlar.
bugün sokaklardaki insanların suratlarındaki ifadenin sebebi diye nitelendirdiğim. insanlar zaruri ihtiyaçları olmasa evden çıkmayacak duruma geldiler.
yazık, çok yazık.
bir kaç ay önce malum uygulamadan birisiyle tanıştım. eve davet ettim ve geldi.mormlade çok konuşmayı insan tanımayı dert dinlemeyi sevmem ama bu arkadaş tatlı ve hoşsohbet birisiydi.benide samimi bulduğu için özel hayatını anlatmaya başladı.
doğudan yeni tayin isteyip gelmiş ve yerleşemeyen çalışıyordu istanbul’a.bir sevgilisi varmış beş senelik ve birbirlerini çok seviyorlarmış.karşı tarafın ailesi çok tutucu olduğu için çocuğu zorla evlendirmek istemişler. ne kadar itiraz etsede bu mahalle baskısı denilen lanet galip gelmiş ve görücü usulü ile birini bulmuşlar.ülkemizin doğusu bu konuda maalesef orta çağ zihniyetinde olduğu için yaşaması buna bağlıymış.herneyse düğün dernek olmuş ve bu çocuk sevdiği adama yarım altın takıp düğününde halay çekip evine dönmüş. ertesi gün buluşup onu birdaha aramamasını,karşına çıkmamasını rica edip hem onu hem hayatını hemde şehri terkedip istanbul’a gelmiş.
birbirini seven iki insanın hayatını geridönülmez şekilde mahf etmiş bu baskı.