tanrı

insanları sistem içinde köleleştirmek için, insanlar tarafından yaratılmış varlık.
(bkz: korku)
"tanrı katında suç, baştan bağışlanmıştır. sen kutsalsındır. senin deneyimlerin de öyledir. yanlış davranışlarının bedelini sana sonuna kadar ödeten bir sistemde*, suç gerçekten bağışlanmıştır. ben her zaman senin iyiliğini önde tutarım. sana acı çektirmekten zevk almam. seni her koşulda desteklerim ve sana küsmem. suç işlemiş bile olsan seni sevmekten vazgeçmem. herkes benim sadece musa'yı sevdiğimi zanneder,gerçek tanrı firavunu da sever."

nereden duyup da sakladığımı hatırlamıyorum. bir deist olarak işte benim tanrım buna benzer
hristiyanlıkta isa'nın babası, müslümanlıkta muhammed'in sevgilisi. tercihlerini merak ettiğim varlıktır yani.
öz türkçede yaratıcı anlamına gelen kelime (bkz: tengri )

(bkz: tanrı ile allah arasındaki fark )
o kadar çok isimle çağırdılar ki o'nu, o bile şaştı! biliyordu ama böyle olacağını ezel ve ebed olan!
o değil miydi insan denilen "düşmüş"e dili ve konuşmayı bahşeden?
o halde, bunca kavga ve itiş-kakış neden? çünkü, kendinden üfledi bize; biz idik onun içinde ve o idi bizimle isim veren!
nitekim:

- " amon-ra", derdi mısırlı rahip.
- " marduk", derdi sümerli tapınak fahişesi.
- " jüpiter, hepinizinkini döver!" demişti romalı atalarım gururla...
- " zeus'u tek geçerim" demişti yunanlı yakışıklı oğlanlar.
- " ahura mazda, diye buyurdu ipek kaftanlı zerdüşt!
- gizemli keltler, "dagda" adıyla andılar onu...
- barbar iskandinav denizcilerinin yakardığı, haşmetli " odin" idi.
- bir tanedir benim "baha"m diye haykırmıştı bahai dede...
- " manitu" diyerek binlerce yıl dua etmişti kuzey amerika yerlisi...
- "gott" diye diye romalılara saldırırdı barbar germen kavimleri!
- " yehova" adını verdi musa'nın kavmi daha birkaç bin yıl önce...
- en sonunda ise, " allah"a hamd etmeye başladı muhammediler...(ki ibranice "ill-ah"tan dönme bir sözcüktü)

...eeeeeeee?
şimdi nasıl dersiniz onunki bununkinden daha doğru ve daha güçlü diye?
bilmeden, hepsi farklı isimlerle yakardı aynı şeye...
oysa, kadim ve daim bir tanrıya verilebilecek en güzel isim, " biz" veya "hepimiz"dir belki de...
bazıları onu yer, bazıları onun için kendini yer, bazıları da onu kullanarak diğerlerini yer.
var mı yok mu bilemem ama, dünyaya karışmadığı kesin. "mutlak iyilikten yanadır" falan hikaye. benim gözümde tanrı, yeraltında yaşayan dostoyevski'dir. oturup hayatlarımızı yazar, izlemeye üşendiğinden eminim.
doğadaki tasarım ve kanunların kaynağı olan evrensel yaratma gücüdür.
insanı canlıdan ayıran en önemli şey de temel içgüdüler dışında duyguların olmasıdır. özlem, yalnızlık, aşk gibi. duyguların oluşmasıyla tanrı oluşmuştur. çünkü duygusal açıdan tanrı kavramına bağımlıyızdır. duygusuz canlılar olsaydık, tanrı kavramı da olmazdı.
nedendir bilinmez çoğu insanın kafasında "erkek" olarak düşünülmüştür. güçlü oluşundan dolayı mıdır bilinmez, hep bir erkeksilik vardır. sanki kadın olamazmış gibi. *
ne kadar insan varsa o kadar tanrı vardır.
bazen, neredesin? diye haykırılarak özlemle çağrılan ve beklenen!!
homofobik olmadığı kesin. erkek de değil.
ben bir defa inandım tanrı'ya, bir defa güvendim; odur budur rast gitmiyor işim.
bazen diyorum ki; “vicdansız ulan bu, insafsız!”
bazen o kadar eminim ki istediğim şeylerin hiç kimseye zarar vermeyeceğinden, aksine insanları mutlu edeceğinden…
olmuyor, olsun istediklerimizin hiçbiri bir türlü gerçek olmuyor!
tanrı'yı anlamak mümkün olmuyor!
çocuklar ağlarken örneğin/acı çekerken, bu tanrı ne yapıyor?
kafasını mı çeviriyor başka bir yöne/ne yapıyor/kulaklarını mı tıkıyor?
her şeyi biliyorken nasıl oluyor da hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranabiliyor?
ya tanrı'nın vicdanı yok ya da vicdan dediğimiz şey bizi aldatıyor ve aslında tanrı diye bir şey yok