bana göre güzel ona göre kötü (sebebi bilinemiyor, karşı tarafı anlamaya çalışıyor)
ona göre güzel bana göre kötü (sebebi biliniyor, karşı taraf devleri yakıyor)
ikimize göre güzel (sebebi biliniyor ortak karar alınıyor)
ikimize göre kötü (sebebi biliniyor, ortak karar alınıyor)
bir toprak parçasını adlandırmak kime neyi iyi hissettirebilir diye çok düşünüyorum. türkiyesi, kürdistanı, italyası vs... toprak parçası. dünya bizim, toprak kitlesine hükmetmek bir insanın özgürlüğünü derinden sarsmakla eşdeğer. istediğim zaman, istediğim yere niçin "vize"siz gidemiyorum?
yoğun baş dönmesinin ardından, kafanı çöp konteynırının içine gömülü halde bulmanla sonuçlanır. hoş bunu yaşadığın halde niye ısrarla içmeye çalışırsın o da ayrı bir sual.
final döneminde yetişmeyen projelerini eve taşımaya kalkmakla başlar. isıttığın reçineye elini kazayla değdirdiğin an, gözünün yanına sıçrayan asidi farkeder çılgın atarsın.
yıl 2013, ağustos ayında ömrümün en kötü ayrılığını yaşadım. ankara'lı bir sevgilim vardı. ben bursa'daydım. ortak buluşma şehrimiz eskişehirdi... işin en ilginç tarafı ise "titanic - rose's theme" müziğini ikimizin de sapık gibi seviyor olmasıydı. o sıralar garip bir uyum diye geçiştirmiştim. ayrıca istanbul'dan nefret ettiğini her seferinde bana söylerdi. geçen yıl kadıköy'de antin kuntin şeyler bakmak için küçük yerleri dolaşıyordum. o sırada kulağımda tek kulaklıkla rose's theme'i dinliyordum. t-shirtün fiyatını sormak için başımı kasaya çevirdiğim anda kapıdan içeri girdi. onu gördüğüm an derler ye kafam yandı diye aynı o hisse kapıldım. o an bana acı veren şey nefret ettiği koskoca istanbul'da onunla denk gelmem olmadı, müziği iliklerime kadar hissettirmesi oldu.