punk kültürünün ve müziğinin kralı olduğu görüşündeyim. döneminde oldukça sert sahne şovlarıyla dinleyici kitlesini yüksekte tutması bunun kanıtı. çoğu insana göre irite edici şovları olabilir. örneğin sahnede dışkısını yapıp vücuduna sürmesi ve seyircilere atması, çırılçıplak şarkılar söylemesi, sahnede mastürbasyon yapması, mikrofonla dişlerini parçalaması vs. eğer punk kültürünün amacı insanları normların dışına itmeye çalışmaksa, bu adam işte tam bu noktada amacına üst seviyede ulaşabilmiş. "ayıbı" ayıp ile nötrleştiriyor diye düşünüyorum.
ataerkil toplumun temellerinde yatan, eril düşünce yapısına sahip kişilerin eylemidir.
kadının cinsel bir obje olarak görülmesi, bir kadının diğer bir kadınla kıyaslanması da buna dahildir. bu zihniyete sahip kişiler için kadın; çocuklarını doğurmakla ve onlara evde bakmakla yükümlüdür. çalışma "hakkı" elinden alınır. kadın beyninin saf ve yetersiz olduğunu savunurlar. sağlıksız bir zihniyetin başrolü üstlenmesi sonucu kadının metalaştırılması durumu ortaya çıkar.
espri ile mantığın bir arada toplandığı yazarımızdır. muhabbeti narin, yeri geldiğinde de tam bir gergedan :) oturup saatlerce sıkılmadan konuşabileceğim, muhteşem bir kişilik.
10 mayıs 2015 tarihinde gerçekleşecek olan park fest grubudur. lakin sadece "the cigarette duet" şarkısını bilip, "bayılıyorum abiğğe" diye geçinen kez'lerin (bkz: kezban) çoğunlukta olacak olması beni korkutuyor.
esmeray'ın "cadının bohçası" adlı tek kişilik performans oyununda kalıplaştırdığı kelime.
ayrıca reaksiyonu yüksekte tutmayı başarabilmekle beraber, seyirciyi de oyun içine katıyor.
izmit'te sergilediği oyunda, en önde oturmanın vermiş olduğu samimiyetle bize bakıp, "izmit'in seksonelleri de sizlersiniz herhalde" diyerek salonu kahkahaya boğmayı başarabilmiştir.
"radikal feminizm, 1970'lerde kadın hareketlerinin en güçlü olduğu dönemlerde en çok sözü geçen iki akımdan biri. kadın sorununun temeline inmeye çalışmışlar, sorunu patriyarka yani ataerkillik olarak tanımlamışlardır. radikal feminizm, toplumda temel kötülüğün toplumun üzerinde şekillendiği kadına yönelik baskı (veya ataerkillik) olduğu ve düzenlenmeye karşı çıkmanın temelini tüm standart cinsiyet rolleri ve erkek hakimiyetine karşı çıkmakta gören feminizmin bir koludur."
radikal feminist bir arkadaşım, aslında erkeklerin de xx kromozomundan oluştuğunu, zaman içinde xy kromozomuna evrim geçirdiğini söylemişti. ayrıca kendi bedeninin, bir erkek bedenine ihtiyaç duymadan doğurma özelliğinin imkanının var oluşu ideasını savunuyor.
yıl 2013, ağustos ayında ömrümün en kötü ayrılığını yaşadım. ankara'lı bir sevgilim vardı. ben bursa'daydım. ortak buluşma şehrimiz eskişehirdi... işin en ilginç tarafı ise "titanic - rose's theme" müziğini ikimizin de sapık gibi seviyor olmasıydı. o sıralar garip bir uyum diye geçiştirmiştim. ayrıca istanbul'dan nefret ettiğini her seferinde bana söylerdi. geçen yıl kadıköy'de antin kuntin şeyler bakmak için küçük yerleri dolaşıyordum. o sırada kulağımda tek kulaklıkla rose's theme'i dinliyordum. t-shirtün fiyatını sormak için başımı kasaya çevirdiğim anda kapıdan içeri girdi. onu gördüğüm an derler ye kafam yandı diye aynı o hisse kapıldım. o an bana acı veren şey nefret ettiği koskoca istanbul'da onunla denk gelmem olmadı, müziği iliklerime kadar hissettirmesi oldu.
gece gece oturdum düşündüm. hani insanın kendiyle yüzleştiği zaman aralığı derler.
şimdi şurda kime sorsak, büyük çoğunluk yalnız, mutsuz ve ilişkisizlikten yana derdi var. buna ben de dahilim. madem bu kadar depresif dolu fikirlere bürünüğüz niçin iki yakınan kişi birlikte mutlu bir hayat süremiyor? neden olmasın? ya kişinin kendi egosu, ya da karşıdan beklediği anlamsız bir adım. sırf bu yüzden kendimizi yalnızlığa tutsak ediyoruz. karşımıza hayallerimizde kurduğumuz tip veya karakterin çıkması olanaksıza yakın. bunlar çok güzel düşünceler olabilir bizler için ama karşına çıkacak kişiyi hiçe sayacak kadar da bencilce bir düşünce. fiziksel olarak dibini düşüren insan karakteriyle seni dibe batırabilir, veya tam tersi. bırak her insanı tanımaya çalış, seni - beni biz yapacak cinsten bir ruha sahipseniz, kim umursar beyaz atlı prensi? işin acı kısmı da bilincinde olup hâlâ aynı hareketlere kusursuzca devam etmek... kendimizi bir tık aşabilsek iki mutsuz insanın mükemmel hayatına şahit olacağız zaten.
şöyle eksiksiz bir huzur istiyoruz. turşu suyuna baklava batırmak gibi bir şey. eksiksiz huzur olmasın. tartışma olmadan birbirini tanıyamazsın. maksat o tartışmayı hemen bir sona getirmek değil, yeni bir başlangıca dönüştürmek.