güzel sanatlar fakülteleri arasında efsanedir. dilden dile konuşulur. hatta orada okuyanlar kendilerine "mimar sinan"lı demezler "maymır saynın"lı derler..
final haftasını çok seksi notlarla kapadım sözlük. büte kalan arkadaşlarıma kıps çekiyorum çok havalı. inek diye arkamdan konuştular bilmiyordular ki her şeyi günü gününe teslim ediyordum. ah şu grafucker tasarımcılar...
çok üzdü be. eskisi gibi davranamıyorum. yaptığı esprilere kahkaha atardım, şimde sadece tebessüm edebiliyorum. her hareketimi adım olarak algılamasından korkuyorum. ama yine de ona çok değer veriyorum. bazı şeyler olduğu gibi güzel, hiç bozulmasın isterdim...
"ne okuyorsun?" soru kalıbı ile "seni kitliyorum hazır ol" demeye çalışan teyzelerdir. "ben gençken" diye başlarlar, "ahıhay aslında şimdi 18'imdeyim kih kah koh" diye leş bir espri ile bitirirler. ama iletişim burada asla bitmez...
klavye artistliğini bile beceremeyen tipin başvurduğu yöntem. genellikle laf sokmaya "çalışır" ama bunda dahi başarılı değildir. karşı taraf için thug life kıvamında yarılmadan öteye geçemez. *
muhteşem hayali bir evren. kitapları, filmlerinden daha uçuk! harry potter'a o kadar sapkınım ki, ev arkadaşımla 2 haftada bir düzenli olarak tüm seriyi baştan sona kadar tek bir günde izleriz.
yaz aşkı diye bir gerçeğin olduğuna daha yeni kendimi inandırdım. güzel güneşli, çiçekli ve böcekli günleri mevsimlik partner adı altında biriyle geçirmeyi seven birçok kişi var. duygusal olarak hiç hoş değil, mantıken yakın hissettiğin biriyle bu günleri geçirmek zevkli. ve bu aralar tesadüf aşk üzerine haberler alıyorum. yakın arkadaşımın, gay çift arkadaşlarının tesadüf üzerine tanışıp evlenmesi gibi... tesadüflere kesinlikle inanıyorum. belki bu bir işarettir diye de metafizik düşüncelere bürünebiliyorum. sonrasında etrafımda mutlu çiftlerin olduğunu görüyorum, mutsuz çiftler veya sorun üstüne sorun yaşayan çiftleri de. acaba bu bir dengemi diye sofistike düşüncelere dalıyorum. tüm bu çift örnekleri yalnızlar için birer gözlem aslında. sonuç olarak yalnız insan çift olduğunda bu kategorilerinden birine girip kendi doğrularından vazgeçmeyecek, bu örnekler de sadece sergideki tablo gibi kalacak. kısacası 8:15 vapurunu bekliyorum.
muhteşem sandviçleri olan bi ayıcık arkadaşım bize gelecek. akşama kadar sandviçlerin her çeşidinden yemek istiyorum. yerken aşık olmak istemiyorum sözlük, genelde böyle şeylerden çok etkileniyorum da -____-
yıl 2013, ağustos ayında ömrümün en kötü ayrılığını yaşadım. ankara'lı bir sevgilim vardı. ben bursa'daydım. ortak buluşma şehrimiz eskişehirdi... işin en ilginç tarafı ise "titanic - rose's theme" müziğini ikimizin de sapık gibi seviyor olmasıydı. o sıralar garip bir uyum diye geçiştirmiştim. ayrıca istanbul'dan nefret ettiğini her seferinde bana söylerdi. geçen yıl kadıköy'de antin kuntin şeyler bakmak için küçük yerleri dolaşıyordum. o sırada kulağımda tek kulaklıkla rose's theme'i dinliyordum. t-shirtün fiyatını sormak için başımı kasaya çevirdiğim anda kapıdan içeri girdi. onu gördüğüm an derler ye kafam yandı diye aynı o hisse kapıldım. o an bana acı veren şey nefret ettiği koskoca istanbul'da onunla denk gelmem olmadı, müziği iliklerime kadar hissettirmesi oldu.
her mitoloji dersinde hocanın mutlaka bahsettiği üç güzeller efsanesini anlatırken, hocanın ağzından çıkacak olan kelimeleri birebir önceden söylemeye çalışmak.