yaşanmış en kötü tesadüfler

yattığım adamlardan biriyle, kimseyi tanımadığım ve anneme eşlik etmek üzere gittiğim bir düğünde karşılaşmak, annemin onun masasında oturması, benim de oğluyla aynı masada oturup bütün gece muhabbet etmek zorunda kalmam! sonra oğlunun beni onunla tanıştırması ve el sıkışmak ve hiç açık vermemek... olabilecek en kötü tesadüftü.
ne kadar kötü bir tesadüf olur bilemem ama bir zamanlar beraber olduğum adamla ayrıldıktan 4-5 ay sonra hayatıma giren adamın bir öncekinin kardeşi olduğunu öğrenmiştim. ama her ikisinin de bundan haberi yoktu.
yıllardır gittiğim, garsonlarını, sahibini tanıdığım bara 8-10 kişilik bir arkadaş grubu ve 2 kuzenimle gittik * . şamata gırgır vs. eğlenceli bir geceydi. bir ara şöyle bir etrafa baktım. birde ne göreyim, yıllar önce farklı zamanlarda birlikte olduğum 3 farklı adamın da barda olduğunu farkettim.*adamlar birbirini tanımıyor. hepsi de farklı masalarda yalnız oturuyor. hemen kafamı önüme eğdim. * üçüyle de gözgöze gelmemek için farklı yönlere bakıyorum. saçmalamaya başladım. bir ara göz ucuyla baktım. hepsi de benimle gözgöze gelip merhaba demek için fırsat kolluyor. hayır biri gelip merhaba dese, kuzenime, bu fırça bıyıklı, kıllı, göbekli amcayı nereden tanıdığım ile ilgili ne yalan uydururum diye düşünmeye başladım. içtiğim 4. birada bile hala tuvalate gitmeye cesaret edemiyordum. tam altıma işemek üzereyken, neyse ki arkadaşların hadi kalkın başka bir mekana gidelim demesiyle derin bir ohh çektim.
(bkz: bira içip işeyememe nedenleri)
kuzenimi gay bar da görmek. zaten onda bir ibnelik olduğunu biliyordum.*.o değilde kesiştiğim adam fenaydı geceyi erken bir şekilde golsüz noktalamıştım.
bir gün yolda yürüyorum kafamda eşcinsellerin ne kadar dejenere oldukları fikri var sonra bi baktım karşımda koca bir kalabalık hepsi böyle dejenere dejenere geliyorlar biranda homofob oldum öyle bir his kapladı içimi birden .bunların aynı anda tesadüf etmeside çok kafamı karıştırdı hemen yazayım dedim sol framede görünce çok dolu bir paylaşım olsun diye.
çocukken hastanede yattığım odadaki
o dönemin ilk cinsiyet değiştirme ameliyatlarından biri olan eleman ile
yıllar sonra istanbulda misafir olduğum bir evde karşılaşmam,
kendisini tanımıyorum dediğim kişinin popomdaki beni anlatması. * *
2014 aralık ayı gibi biriyle çıkmaya başlamıştım. daha ilk günlerimiz. bir gün evinde balık yiyip şarap içmeye karar vermiştik, böyle çok romantik falan. neyse biz şarap ve balığı götürürken kapı çaldı ve arkadaşlarından biri geldi. içerdeki manzarayı görünce durumu anlayıp atmosferi bozduğunu düşünerek hemen ordan gitmek istedi. gitmek isteme sebebi başkaydı tabi. ben hemen müdahale ederek benimkine dönerek "arkadaşınla tanışıyoruz onla yatmıştım sanırım beni görünce bozuldu" dedim. yalan söylemek yerine çat çat durumu anlattım. evet böyle bir tesadüf.
"belalı entry" girmemek adına konuyu işe getirmek istiyorum. sadece pazartesi ve perşembe sabahları sakal traşı olup işe giden birisi olan çarşamba günleri dolayısıyla kirli sakallı olmuş oluyorum ve o günler pek ortalarda görünmüyorum. bilgisayar başında kalıp birikmiş evrak işlerini hallediyorum. fakat bir korkulu rüyamdır ki, en alakasız kılık kıyafet, saç sakalla işe gidip de çok üst düzey abi dayılarımızın gelip beni öyle görmesi.

bigün böyle yaz günü, günlerden de çarşamba. yaz günü yaka paça açık, siyah kotun bol verisyonu, sakallar 2 pirinç tanesi uzunluğunda olmuş kirli sakal. keyifler gıcır; açmışım sezenciğimi "kaybolan yıllar" diyorum elde de çakmak bir sağa bir sola dans ediyor. yanımdaki arkadaş da "kaybolan bir yılını" anlatıyor. kapı vurulmadan içeriye yaşlı bir savcı amcamız girdi. o an neyi toparlayacağımı şaşırdım. gömleğin üst düğmesini iliklemeye, sezen'i susturmaya çalışıyorum. aynı zamanda da diğer masanın arkasına geçip kot pantolonu göstermemeye çalıştım.

yok hiçbir şeyi kurtaramadık. savcı amcamız uzun uzun bakıp kısa bir tanışmanın ardından odadan çıktı. böylesi anlarda soğukkanlılığı ustaca korumayı beceriyorum da bi gülme geliyor hocam, ne yaparsam yapayım o hiyerarşik güç oldum olası komiğime gidiyor.

böyle işte, sakalın olduğu güne ziyaret eden savcı oldukça germişti bizi.
yıl 2013, ağustos ayında ömrümün en kötü ayrılığını yaşadım. ankara'lı bir sevgilim vardı. ben bursa'daydım. ortak buluşma şehrimiz eskişehirdi... işin en ilginç tarafı ise "titanic - rose's theme" müziğini ikimizin de sapık gibi seviyor olmasıydı. o sıralar garip bir uyum diye geçiştirmiştim. ayrıca istanbul'dan nefret ettiğini her seferinde bana söylerdi. geçen yıl kadıköy'de antin kuntin şeyler bakmak için küçük yerleri dolaşıyordum. o sırada kulağımda tek kulaklıkla rose's theme'i dinliyordum. t-shirtün fiyatını sormak için başımı kasaya çevirdiğim anda kapıdan içeri girdi. onu gördüğüm an derler ye kafam yandı diye aynı o hisse kapıldım. o an bana acı veren şey nefret ettiği koskoca istanbul'da onunla denk gelmem olmadı, müziği iliklerime kadar hissettirmesi oldu.
kedimi bırakacağım kişi ile görüşmek için evden çıktım, daha sonra yolda arabanın altında kalmaktan son anda kurtulan bir yavru kediyi eve aldım ne yapacağımı yarın kime bırakacağımı düşünüyordum, laktozsuz süt almak için dışarı çıktım anahtarı unutmuşum saatlerce yol yürüyüp çilingirci buldum, telefonum da bozuldu bu sırada adama evde kızım var dedim koşarak geldi açtı ve bu mu kız diyip beni koşturdun diyip tartıştık, şuan evdeki kedim sinirli diğer kediyi aldığım için haliyle böyle yorucu bir gece geçiren ben de mahvoldum. ve bu bu gece yaşandı sözlük. ölmeliyim.
diyetisyeninizle fast food zincirinde karşılaşmanız, gerçek.
hiç kötü tesadüf yaşamadığımı hatırlatıp beni hüzünlendiren başlık.

aklıma gelen, küçükken oyun oynarken gözümü kapatıyordum, 2-3 saniye sonra da açıyordum falan. sonra gözümü kapatıp açtığımda göremediğimi fark ettim. her yer simsiyahtı. kör oldum sandım ve hemen anneme bağırdım. neyse ki elektrik gitmiş de kör olmamışım. bu olay bir kere daha olmuştu. tuvaletteyken bir anda her şey kararmıştı, kör oldum sandım ama yine elektrikler gitmiş. ikisinde de çok kötü olmuştum.
içinize doğan ''bugün kesin karşılaşacağız'' hissine kapılarak şıkır şıkır giyinip kolunuza taktığınız güzelle eski sevgilinizin takıldığı mekanlarda gezerken bir yandan etrafı kesersiniz kesin buralarda diye..yeni sevgilinin ağzının içine girilir ki eski sevgili görünce gebersin acısından. etrafa gülücükler filan nafile eski sevgili kayıp, yok ortalarda. sonra bir gün sırtınızda terden ıslanmış tshirt, kıçınızda saçma sapan bir şort, topuzla atkuyruğu arasındaki dağınık saçlar ve sıcaktan kıpkırmızı olmuş bir suratla spordan eve dönerken kayıp eski sevgili çıkar meydana. şıkır şıkır kıyafetleri ve güzel yeni sevgilisiyle. nereye kaçacağınızı, ne yapacağınızı bilemezken aklınızdan sadece şu geçer: ''bu kötü bir tesadüf mü yoksa sandığım kadar temiz kalpli, değil miyim?''
üniversitenin ilk senesi eve çıkmak ve akabinde başlayan ev partileri. yine bu partilerin birinden sonra uyuyakalmam ve öğle saatlerinde ancak uyanabilmem. gitmek zorunda olduğum bir ders olduğu için duşa giremeyerek parfüm banyosu sonrası kendimi dışarıya atıyorum. koşarak metroya gidiyorum. metronun "milyonlarca" kapısından birinin önünde bekliyorum kapı açılıyor ve karşımda şehir dışında yaşayan annem ve babam. metro ağzına kadar dolu öyle ki annem ve babam kapının önünde kendilerine zor yer bulmuşlar. annem yol boyunca alışverişe geldiklerini ve aracı otoparka bırakıp başka bir semte metroyla gitmeye karar verdiklerinden bahsediyor. koyun koyuna gerçekleştirdiğimiz bu yolculukta üzerime sinen alkol ve sigara kokusuyla birlikte hayatımın en zor yolculuğunu geçiriyorum.
9.sınıfta hiç anlaşamadığım talya adlı kız ile aşık olduğum çocuğun arkadaşı olan çiğdemin kanka olması ve stalk yaparken çiğdemnazla videolarını bulmam.
öğrenince büyük bir heyecan olmuştu içimde . sonra boşa çıktı talya hanım yardım edemem dedi , zaten yardım istemem yanlıştı.çocukla konuşsun diye çiğdemnaz'a yazması vs o tarzda bir yardım , çöpçatanlık yani. en kötü tesadüf : talya'nın , çiğdemnazla instagramda takipleşmesi ki çiğdemnaz aşık olduğum çocukla aynı okulda . bir umuttu benim için boşa çıktı.
bu arada 10.sınıfa geçicem , yani yaşadığım son zamanlarda olan en kötü tesadüf bu