kendileri amerikalı southern hard rock grubudur. 70'ler de grubun öncüsü ve vokalisti olan ronnie van zant tarafından hayata geçirilmiştir esasında. ancak, 1977'de talihsiz bir uçak kazası sonrası grup elemanlarının 3'ü hayatını kaybetmiştir. * bu olayın üstüne, kazadan kurtulan gary rossington, billy powell, leon wilkeson ve artimus pyle ve eski gitarist ed king grubu tekrar kurarlar, ronnie'nin kardeşi olan jonny ile birlikte. grup senelerce bir çok ayrılıklar yaşamıştır. güncel kadrolarında şu an sadece gary rassington ve johnny van zant bulunmaktadır. son albümlerini 2012 yılında last of a dyin' bride olarak rock dünyası ile paylaşmışlardır.
kardeş olan angus ve malcolm young tarafından, 73'de avustralya'nın sydney şehrinde hayata geçirilmiş bir diğer müzik dehaları topluluğu. ilk albümleri olan 75'de çıkardıkları high voltage ile rock dünyasına müthiş bir giriş yapmışlardır. 73'de başladığı yolculuğa, 80'e kadar grubun vokalistliğini yapan bon scott londra'da yüksek alkol tüketimi sebebiyle maalesef ki hayatını kaybetti. yerine brian johnson adlı bir diğer müthiş insan gelmiştir. * son albümlerini 2008'de black ice adında çıkarmışlardır ve 80'de ki kemikleşmiş kadroları ile devam etmekteler. heavy metal'in öncüleri olarak kabul görülüyorlar ama yaptıkları iş daha çok blues ve rock'n'roll'un müthiş harmanlanması olarak da düşünülebilir; aslında, southern rock'u dibine kadar yaşayan dünya evlatları bunlar da. her insan evladının arşivinde bulundurması gereken muazzam müzik adamları topluluğu kısaca.
ve bir diğer ankara zirvesini yapmış olduk dün. kemikleşen kadroya kemanyayi'da ekenmiş oldu, iyi de oldu. bolca gülündü, eğlenildi falan. * gelen herkese bir kez daha teşekkür edip, diğer zirvelerde; yeni yazarların katılım umuduyla, görüşmek üzere diyerekten zirve sonrası entry girememe becerimi bir kez daha gün yüzüne çıkarmış olayım öyleyse. *
şu aralar terk-i diyar eyleme durumunu fazlasıyla hayata geçirme isteğim var sözlük. hiçbir şeyi siklemeden bir an önce ülke sınırlarını terk etme isteği aldı başını gidiyor. bir yandan prag çok kafa karıştırıyor ama alanımda master yapabilmek için prag çok mantıklı bir seçim olmayacak, olmaz gibi. son sınıf olmanında verdiği kararsızlıkla, ne yapsam ki acaba mezuniyet sonrası diye, kara kara demek istemiyorum, düşünmeye başladım. bir çok seçenek söz konusu, yurt dışında master ve doktora için birden fazla burslu programa başvurdum falan, hatta birinden kabul de aldım; diğerlerinin sonucunu da sabırsızlıkla beklemekteyim vs. vs. * işin özü, heyecanlıyım çünkü bu aralar hayatımın şekillenmeye başladığını hissediyorum, bir yandan da sabırsızım ne zaman kurtuluyorum diye ülke sınırlarından.
bunun söylediğine inanıp inanmamakla alakalı olduğunu anlayamayacak kadar beyinin bazı insanlarda gerekli fonksiyonlarını yeterli düzeyde(ki hatta burada ki örnekte hiç) yerine getirememesi aslında her taşın altından 'faşizm' diye çıkmakla tamamıyla doğru orantılı bir durum. ve görüldüğü gibi bu tür, bi' anda kişisel oynamaya da başlayabilir karşı tarafın sinirlerini bir şekilde ele geçirebilmek için- ki sonrasında 'asjdhasjdhsajd bak sinirlendin hemen, çok faşistsin sen :( :(' diyebilsin diye.
verilen link'te de görüldüğü gibi tdk gibi bir kurumun bile tanım bazında verdiği ilk sırada ki açıklama faşizmin italyan milliyetçiliği olduğunu direkt olarak kanıtlar nitelikte olmuştur. kişisel olarak bu konuda herhangi birinini yardımına ihtiyaç duymadığım için kendimi de pekala şanslı görmem yerinde bir davranış olmalı. ancak, şu da var ki; burada görüldüğü gibi, her taşın altından 'lanet olsun faşizm ühüasüdpjksadklakjsdh :(' şeklinde çıkacak nesil hiçbir zaman tükenmeyecek.
faşizmin italyan milliyetçiliği olduğunu bir türlü idrak edemeyen kişilerce 'ühühühüğğğğ olması gerekiyordu oldu. artık çok barışçıl, çok demokrat, çok insan sevgisi ile dolduk, yardırıyoruz; önümüzü kimse alamaz' nidaları ile kaldırılmasına sevinilen yemin.
şimdi ben de ankara'da olduğuma göre artık, geliyorum sanırım. * hatta şöyle yarın ya da pazar olsa ne kadar hoş olur. * bayram tatili sebebiyle fazla erken kaçıyorum çünkü ben ankara'dan.
2002'de amerika'da kurulmuş olan, başlarda indie çalan daha sonraları blues, hard, folk ve alternative rock'u müthiş bir şekilde harmanlayıp, hem tanrıçalara laik ses tonuyla grubun vokali grace potter hem de diğer kısım olan the nocturnals'ı oluşturan kişiler sayesinde; inanılmaz işler yapan, günümüz dünyasının hatırı sayılır 'gerçek' müzik yapan insanlar topluluğu. arşivlerde bulunması gereken ve dinlenip, dinlettirilmesi gereken güzide gruplardan bir tanesidir. başlangıç olarak;
evet, iptal olmasının ve başka tarihe ertelenmesinin daha mantıklı olacağı zirve. önümüzde ki haftasonu ya da uygun görülen bir başka haftasonu yapılabilir kanımca.
sanki bu aralar sevgili ankara yazarlarımız ile bir zirve vaktimiz geldi gibi. şöyle bi' toplaşalım, sohbet edelim ve güzel vakit geçirelim hep beraberce. hem belki bu sefer farklı yazarlarımız da eşlik eder ve daha da güzel vakit geçiririz. * mekan olarak roxanne olabilir ya da klasikleşen sarkaç cafe'de olabilir kanımca. tarih konusunda da hep beraber ortak bir karar almamız daha da mantıklı olur gibi. hadi bakalım ankaralı yazarlar, toplaşma vakti! *
güçlü vokal, sevilesi kişilik. grammy'li melissa etheridge ile aynı sahneyi paylaşıp janis joplin onuruna seslendirdiği cry baby ve melissa ablamıza piece of my heart'da ki eşliği gayet efsanevi olmuştur kanımca. bahsi geçen performans: *
şöyle bir düşünmeye kalkınca bile çok kısa sürüyor. insan, 'olm çok uzun bir liste bu ya, siktir et' diyerek düşünmekten ve yazmaktan vazgeçebileceği durum da olabilir tabii.
ee yani denilecek durumdur. seks * ne ki hem? o da türkçe değil, fransızca kökenli olup; ingilizce başta olmak üzere, bir çok dile geçmiştir. madem bu kadar türkçeci insanlarız, cinsel ilişki kullanılsın.
maynard'ın muhteşem projelerinden bir tanesi olmakta bu da. son nefesimi ciddi anlamda maynard dinleyerek vermek istiyorum. hele bir de orestes ile verirsem o son nefesi, gülerek yer yüzünden silinebilirim.
isveç'in böğründen kopmuş avant-garde tarzda müzik icra eden grup. dinlenesi ve dinlettirilesi. senfoni ve metali bir araya bu kadar iyi getiren nadir gruplardan bir tanesi olmaktalar. 2003'ten bu yana aktifler ve şu ana kadar 2012'de ki son albümleri olan pandora's piñata ile birlikte toplam 3 albümleri bulunmaktadır. diğer albümleri ise the butcher's ballroom ve sing along songs for the damned & delirious'dur. kimi zaman jazz etkileri bile görebiliyoruz parçalarında. her eve lazım türden, muhakkak müzik arşiviniz de bulundurmanız gerektğini düşündüğüm şahane bir topluluk daha kanımca.
insanları aşağılık kompleksine sokabilen durum. her azıcık dille ilgisi olan kendini bir süreden sonra native-like gibi sanmaya başlayıp 'şakır şakır konuşuyorum lan ben' moduna giriyor anlamakta güçlük çektiğim sebeblerden ötürü. bir de british accent'lardan biriyle konuşmaya çalışanları olmuyor mu; boğmada ne yap yani şimdi?
bunun söylediğine inanıp inanmamakla alakalı olduğunu anlayamayacak kadar beyinin bazı insanlarda gerekli fonksiyonlarını yeterli düzeyde(ki hatta burada ki örnekte hiç) yerine getirememesi aslında her taşın altından 'faşizm' diye çıkmakla tamamıyla doğru orantılı bir durum. ve görüldüğü gibi bu tür, bi' anda kişisel oynamaya da başlayabilir karşı tarafın sinirlerini bir şekilde ele geçirebilmek için- ki sonrasında 'asjdhasjdhsajd bak sinirlendin hemen, çok faşistsin sen :( :(' diyebilsin diye.
oduncu gömleği olarak adlandırılan gömleklerin sebep olduğu durum. kışın daha bir sabırsızlıkla beklenmesine sebep oluyor sanırım bu gömlekler, seviyorum sizleri.