cute guy

Durum: 405 - 0 - 0 - 0 - 23.10.2014 14:31

Puan: 5910 - Sözlük Kezbanı

11 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 21

özkan uğur

sanatın sinema alanında da başarılı olduğunu kanıtlamıştır. sert hatlı yüzünden beklenmeyecek kadar neşeli ve sıcak ruhlu biridir. şimdilerde nasıldır bilmiyorum ama sıkı içer, içince de alkolün keyfini sonuna kadar yaşar, etrafa neşe saçardı. ünlü-münlü olmayı takmadan insanlar arasına girip, hiç kasmadan dostluk edip, çene çalması da beni şaşırtırdı.

çok yakından tanımam; birlikte olduğum birkaç ortamdaki görüşlerimi yansıttım sadece.

nejat yavaşoğulları

ben onu hep idealist kimliği ile hatırlarım; müziğinden ve sesinden birşey anlamam. ayrıca bir aktivist olarak da yeterince cevval değil gibi. yine de bunca yıl özgürlükler adına hep birşeyler yapması, en azından çabalaması ile saygıyı hak ediyor. nice karizmatik ve de pek havalı eylemcinin iki-üç yılda ortalamaya, sıradana, paraya bağladığını çok gördük de... nejat ise 20 sene önce neyse, hala aynı. yıllar onun asi ruhunu hiç törpüleyemedi.

pazartesi sendromu

"benim gibi boş gezenin boş kalfalarının bilmediği durumdur" demeyeceğim. öyle yoğunki bu "pazartesi sendromu", her p.tesi sabahı ben bile hissederim.

gerçi tam da bilemiyorum; belki de okul çağlarından kalma bir korkudur. zaten o korku yüzünden işsiz güçsüz bir serseri olduk.

tanrı çalışanlara güç, kuvvet versin; çalışanlar da şanslarına şükredip p.tesileri bile koşar adım gitsinler işlerine. unutmayın: "çalışmak özgürleştirir". (bu özlü sözün auschwitz kampının "kanada" adlı ayrıcalıklı bölümünün duvarında yazdığını da kısık sesle ekleyeyim!)

hüsnü şenlendirici

klarnet modasıyıla popüler olmuştur.

serkan çağrı sting ile klarnet çaldı... o dünya starından övgüler aldı. birkaç haber oldu. pek de duyulmadı. deniz seki denen -evliliğe saygı duymayan- kimlikle olan bu zevat her hafta iki posta basındaydı.

gün onların. sezen aksu da "bir arkadaşımın eşine yakınlık duyarsam yatarım" demiş ve baş tacı edilmişti.

ha, unuttum: gezi parkı sürecinde ortaya atlayıp "konser vericemmm" dedi, herkes karşı çıkınca "vazgeçtim" diye beyanatta bulundu. veremedi.

keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

taş yerinde ağırdır.

zengin parasıyla fakir karısıyla oynarmış

fakir kocaların oynayacağı zaman kahveye, birahaneye, şuraya-buraya gitmediği bir gezegeninin özlü sözüdür.

mustafa kemal atatürk

farklı, çok farklı bir kimlik olduğunu görmemek imkansız. olumlamıyorum, olumsuzlamıyorum; sadece lise tarih kitaplarındaki bilgileri bir yetişkin akl-ı selimi ile okuyanın bile dikkat çekici biri olduğunu anlayacağını biliyorum.

bilinmeyen, ya da pek bilinmeyen yanları vardır ulu önderin: örneğin cumhurbaşkanlığı sürecindeki hızla bozulan sağlığı, pek duyulmamıştır: kaşıntıları, başına yığılan doktor denen cellatlardan usanmışlığı, dostlarına yazdığı mektuplarda bunlardan "şekvacı olması".

cephede soğuk, açlık, tehlike, leblebi, alkol = adrenalin ile var olan bu zorlu adamı, bu dehayı, dandik tipler arasına, kısır politik dansözlükler içine at... adamı hasta et. en zorlu konumlarda lider olarak var olan bu adam, o ortamlardan savarona sürecine girince neden hasta oldu? ya... evet: çok yoruldu cephede dimi? zarrrttttt! o adam asıl fedakarlığı gerçeği olan savaş alanlarından koparak, elde edilenleri şuna buna kaptırmamak için acayip hallerde durmayı göze almakla yaptı!

bizler o ulu kişiye borç olarak cumhuriyet ve batı standartları kadar, bu konumu "bizler için" kabul etmesini de borçluyuz.

kim dinler, kim aldırır?

yav he he

ekşi ergenlerden çıkmıştır. sıkıntı yoktur. isteyen istediği gibi konuşur.

türkçe sözlü rock müzik

neden olmasın?

manga... ödüller... yetmez mi?

ha bi de anımı anlatayım: geçen yıl yazın şarköydeydim. bir rock barda; bilen bilir, dışarıda da oturulacak yer var. bir de çok güzel bir hanım ökse olarak... işletmecisiymiş meğer.

grubun adını unuttum; güzel de çalıyorlardı. manga istedim... tam şu yanıtı verdiler: "biz de bunları çalmak istiyoruz ama..."

bu olayda geçen kişiler ve durumlar tamamen gerçek yaşamdan alıntıdır.

redd dağıldı...

ayı sözlük yazarlarının keşkeleri

beni bu evde yaşamaya tutsak eden "o" kararı almasaydım keşke.

tutsaklık illa fiziksel hareket özgürlüğünün kısıtlanması ile ilgili değildir. zaaflara tutsak olmak, tutsaklığın en beteridir belki de.

ancak zaaflar kurtuluşa yönlendiren yön tabelalarıdırlar aynı zamanda... öyle acı verirler ki, sonunda zayıflığını aşarsın; çünkü o ileriye giderken yüzleşeceğin acı, tutsakken yaşadığından az gelir bir gün.

sadece acı varsa ileri, istemediğin yerlere, kurtuluşa gidiş vardır. buna "mahmuz tesiri" de denir.

önceden yazdım: "acıda bilgi yok sadece, haz da vardır" diye... ekliyorum: "acıda kurtuluş da vardır."

yaşasın bdsm.

kızarmış biber kokusu

bana özlemi hatırlatıyor... ve de tutsaklığı: ya eve, ya da eşe, ya da aileye.

bu üç olgu ile asla, asla, asla bağımlı olmadan "kollabore" olamazsın. bu üç zevatın bağımlılığı çaktırmadan gelir. çaktığında öyle batmışsındır ki... kabul edemezsin. ettiğinde battığın derinleri görüp tümden boğulacağını bilirsin. o aldanış, gerçek hayata bağlayan bir nefes borusudur.

yaşasın açlık!

aq çok açım...


erkek severlik

ağırbaşlılığı, zorlukları omuzlamayı, az ve öz konuşmayı, sadece gerekince anlatmayı, soğukkanlılığı, edebi ve adabı, o farklı gücü bilmektir erkeklik. ve de bunları sevmektir.

bize ibne derler... bizler belki de -heterolardan bile- daha gerçek erkekleriz.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

bruce dickinson - change of heart

yazarları tanımlayan cümleler

sivas kangal

"köpekler, neandertal çağlarda insanları ısıtıp, hayatta kalmalarına yardımcı oldular."

o zamanlarda insanlar arpadan yaptıklarını içti... yani içki ile hayatta kaldılar.

evet.

not: ilgilenene adı geçen araştırmanın linki yollanır.

transseksüel'den eşcinsel olmaz

doğru argümandır. trans bireyler -karşı- cinsin özelliklerini taşımayı özlerler. oysa -adı üzerinde- "eş" cinsellik ait olduğun cinsin özelliklerinden uyarılmaktır.

bir daha yazayım: erkeksi özellikleri ile tanınan ilk çağ yunan kahramanları (örn. akhilleus ve patroklos) ve de sümer gılgamış destanı kahramanı kral gılgamış ve enkidu sevgilidirler.

translar gay sanıldığı için üzerimize "ayol" baskısı kuruluyor. oysa gaylar en "bi" erkek adamlardır. heterolardan bile!..

beğenmeyen trans olur, sıkıntı yok; ama bana gayim diye (bisexim o da ayrı) "gök kuşağının yedi rengi" bindirilmesi ahmakça geliyor. neden renk renk olacakmışım gayim diye? neden "efendim aşkım, nerdesin aşkım" diye bağıracakmışım topluluklarla?
(ha, şunu da diyim: bu "ayı" sözlükten çıkarken bile "bebeğim" yemek zoruma gidiyor da... neyse.) neden çevrede "adam gibi adam" denilen ve gay olan fazla kimlik yok?

bizlerin hatası bu! bizlerin, ortaya çıkmaya korkma hatası.

bu entryi ben mi girdim lan duygusu

bu sözlükte yeniyim, ama sıklıkla yaşadığım duygudur...

(bkz: bay alkolü takdimimdir)

ayı sözlük yazarlarından yatak önerileri

bir yatak odası istiyorum, ama şimdi. güzel olsun... benim olsun. söz mü?

(artık olsun.)

sevdiğim çocuk bana abi deyince

hiç sorun yok. ben sürekli "ücretliyim abi" diyorum. kimse de gocunmuyor. "abi" sözcüğü "büyüğümsün, ailemsin" anlamında d eğil ki? bir sürü erkek kızlara da abi diyor.

fazla kafaya takmamak gerek.

kıllı olmanın zararları

aq bunu itirafta mı yazsam, bilemedim şimdi: cute bir kimlik olarak her kılını, en değerli varlığı gibi baş tacı edenlere sorulmaması gereken sorudur.

yalanım varsa... ne olayım... neyse...

ev arkadaşım full bear, koltuk altlarını kesip duruyor! o canım kılları yoluyor resmen! elinden gelse, yüreği yetse epilasyona gidecek!

ben ise her bir ince tüycüğüme bakıp, "acaba badem yağı mı sürsem büyürler mi, kocaman olurlar mı?" diyorum.

önceden de yazdım, beğenilmedi: erkeği erkek yapan androjen hormonlar veriyor kılı. (vermediğine de vermiyor.) yani -bana göre- kıl istemeyen acep andorjen'in verdiklerini mi istemiyor? sanki kadınların kıl istemesi gibi bir durum mu bu!

düz mantık yaptık. bu sonuca vardık. sözlerim "ayı" sözlükte de beğenilmezse...

sekste haz ve acı

acıda sadece bilgi değil… "mebzul miktarda da" zevk vardır. bdsm'deki (açılımını uzun uzun yazacak mecalim yok) "adrenalin rush" denen (havalı bir laf ama türkçeye çevirmek de zor; meraklısı netten bunu da aratsın) olay gerçektir:

gözler kararır önce… beyin (ve de kimlik) dağılır; çünkü acı korkusu -eşiğinin bekçisi acı olan geçit- geçilmiş; ıtırlı bahçeye ulaşılmıştır. itırlı bahçe, beynin önceden belki de hiç kullanılmamış bir yerlerine varış, oraları uyandırıştır. titretir, kendine getirir o topraklara ayak basış… glaucus'un "daha önce hiçbir arının uçmadığı çimenliğe girişi" gibidir. bitersin… hazdan tükenirsin… ve de yok olmayı öğrenirsin. bir yanın sıfıra ererken, diğer yanın hiç korkmadan, sanki uzaktan, olanı biteni soğukkanlılıkla ve de şaşkınlıkla izler.

acı ile cinsel hazzın aynı kumaştan biçildiğini -kutsallıkta erkeklere beş basan- kadınlar bilir en çok: bir bakın bir kadın ve bir erkeğin sevişirken yüz ifadelerine… ne dediğimi anlayacaksınız"dır"!

biraz daha ileri gideyim: aslanlar kutsaldır paganizmde. ana tanrıça'nın (örneğin kibele'nın) hep iki yanındadırlar. ve onlar avlarını önce dişlerini boğazına saplayarak boğar, sonra yerler. bir takım paganist bdsm'ciler avlanan –genelde- ceylanların aslında o anda zevk içinde öldüğünü iddia ederler.

bilemem bu kadarını… pek de ilgilenmem. insan beynine sahibim çünkü; ne ceylan, ne de aslanım. ama insan gibi bilirim bdsm'yi yaşamayı.

sevdiğinizle, ya da güvendiğiniz partnerinizle, hele ki "sıkıntı" denen o kaçınılmaz bitiş yavaştan ele geçiriyorsa ilişkinizi… bir deneyin derim.

sormak istediğiniz varsa yazın. çekinmeyin.
  • /
  • 21
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 405

ülkemizde tüm gaylerin kadınsı pasif gay olarak bilinmesi sorunsalı

nedenler çeşitli:
- ülkemizdeki transkadınların yıllarca kendini gay sanması.
- eş cinselliğin -adı üzerinde- eş cinsi (yani kendi cinsini) çekici bulmak demek olduğunu okuyamayacak beyinlere sahip bireylerin bolluğu.
- ataerki baskısı ile erkekliği sadece bir kesimin yorumlamasına izin vermek.
- mitoloji bilmemek. yunan mitolojisinde tüm kahramanlar eşcinseldir ve hepsi de erkeklik timsalidirler. (bkz: akhilleus/patroklos). aynı gerçek sümer mitolojisinde gılgamış/enkidu ilişkisinde görülür.

babanız hakkındaki acı gerçekler

30 yıl sonra duyduğum olaydır.

bir hava kuvvetleri sıkı yönetim komutanı babamın çocukluk kankasıydı. birlikte büyümüşler, pilotluk sınavına birlikte girmişler. babannem, babama fazla yedirdiği için sınavda babam kusmuş; pilot olma şansını böylece yitirmiş.

adı geçen abi, ben çocukken babamın ofisine gelmişti -ki, o zamanlar komutandı- demişti ki: "ben ...ların evine gittiğimde karnım doyardı..."

sonra bir gün, teyzem -gerçekten istemeden- bir laf etti: meğer babamla bu komutan arasında bir dedikodu çıkmış yıllar önce...

bu "şaiayı" duyduğumda gay değildim. inandım hemen. gaydar yanım o zaman da vardı belki de... ancak çok acı gelmişti.

şimdi ise seni anlıyorum baba...

ayı sözlük itiraf

ücretliyim. önceki haftalarda parasızlıktan geberme sınırındaydım. sonunda ctesi iyi bir iş çıktı. bir birahaneye -daha önceden tanıdığım eli açık bir bey- çağırıyordu beni.

yabanlık pantalonumu ve çizmelerimi giydim. rafımdaki son parayı koydum cebime. minibüse atladım, gittim mekana... bey gelmedi!

dönmek için param bile yoktu. mecburen sağanakta yürüdüm eve kadar. pantalonum çamur içinde kaldı. sırtında hd baskısı olan ceketim ve yabanlık çizmelerim yamuldu gökten ve yerden akan sularda ıslanmaktan.

sonuç olarak ölümüne nefret ettiğim ev arkadaşımdan yine borç almak zorunda kaldım.

buraya dek yazdıklarım overture, uvertür, girizgah, zemin... asıl itiraf şimdi geliyor: yıllardır düzgün bir işte çalışamıyorum. beceremedim, beceremiyorum.

(bkz: beceriksizlik korkusu)
(bkz: çalışma korkusu)
(bkz: tembel bir serseri olmak)

edit:
yalnız biriyim. anlatmayı isteyip konuşamayacağım bir ortamdayım. bu sözlükte ise kendimi şöyle hissettim: karşımda günah çıkartıp rahatlayacağım -alt yapısı aynı, ama ayrı ekolden olan- papazlar ordusu vardı. ben de en yakın zamanda yaşadığım, bir başıma üzerimden atamadığım bir derdimi yazdım.

anlamsız seçilmiş.

edit 2: sağ olsun dostlar; bu entrymi beğenilenlere taşımışlar.

türkiye'de gay olmak

sanıldığı kadar zorlu değildir.

yurt dışında kimse siklemez, ama bu ülkede havalı bir yanı vardır. türkiye'de gay olduğunu saklamayan erkekler, diğer ülkelerden çok daha fazla kovalanır -normal- erkeklerce.

eğlencelidir.

sevişirken başa gelen komik olaylar

4 gün önce başıma gelmiş bir olaydır: bir müşteri, beni yaşadığı apartmanın kapıcı dairesi karşısındaki depo benzeri yere götürebileceğini söyledi. kapıcının işine bir yıl kadar önce son verilmişti, bu yüzden alt kat tamamen boştu.

kabul ettim.

alt kata indik, müşteri demir bir kapıyı anahtarı ile açtı... ve o eski daire, yeni deponun dibine ilerleyip diz çöktüm ve işe giriştim.

birkaç dakika geçmemişti ki "sen ne yapıyorsun orada? diye bir ses duyarak kendimi birşeylerin (sarhoşluktan hatırlamıyorum) arkasına attım. adam karanlıklar içinden toparlanarak çıktı, gelen kadını yine hatırlamadığım birşeyler diyerek yatıştırdı... ve birlikte çekip gittiler! beni depoda kilitleyerek!

inanılmaz bir bunalım içinde, depo kapısına tekmeler atmamak için dişlerimi sıkarak ne kadar bekledim? yüzyıl? on dakika? bilmiyorum.

neyse... müşteri geldi ve beni kilitli olduğum yerden kurtardı.

kolay gecelerden biriydi anlayacağınız.

edit: gelen hatun yöneticiymiş.

dostlara tavsiye: artık her bir yerde -yerini sadece yöneticilerin yerini bildiği, gizli- kameralar var. "burda yok, biliyom, gel" diyenlere pek güvenmek yanlış. ayırca raflardaki çiçek arkaları, masum kalemler, kapalı -ama ilginç pozisyonda duran- cep telefonları da kuşkulu nesneler. kendini bir sabah x... bilmemne dot com da izlemek istemeyenler lafıma kulak vermeli.

yunanlı kahramanlar ve eşcinsellik

yunan mitolojisinde üç tane "erkekliği sembolize eden" baş kahraman vardır. heracles (herkül), achilleus (aşil tendonu değiminin isim babası) ve antik mitolojide "theseus'suz birşey yoktur" sözcüğünün kaynağı theseus...

theseus'un erkek sevgilisi lapith kralı peirithoos'tur. birlikte argonout'lar seferi ve klydon avına katılmışlardır. žşölen adlı kitabında socrates, theseus ve peirithoos'un "birlikte yatmalarından çok, birbirlerine içten bir saygı duyup, büyük işler başardıkları için övüldüklerini" söylemektedir.

tanışmaları ilginçtir: peirithoos bir gün theseus'un sürülerini çalar. theseus bunu fark eder ve onu kovalamaya başlar. peirithoos çarpışmağa karar verir, theseus'un karşısına çıkar…ama theseus öyle yakışıklıdır ki peirithoos onu görür
görmez aşık olur. diz çöker kahramanın önünde. böylece birleşen iki kahraman peirithoos ölene dek ayrılmayacaklardır.

erkekliğin doruğu, gücün atası, muhteşem maskülenite herakles ise öncelikle lidya kraliçesi omphale yanında kaldığı sürece kadın elbiseleri ve iş işlemek benzeri uğraşlar ile yaşamıştır. bu konu tüm rönesans ressamlarının betimlemekten bıkıp usanmadığı bir konudur.
http://www.wikigallery.org/paintings/266501-267000/266651/painting1.jpg
http://www.bonzasheila.com/stories/heraklesomphale.html

kahramanın, giyinmesine yardım eden(!) güzeller güzeli bir delikanlı olan hylas adlı bir de oğlanı vardır. çok sever hylas'ı. birlikte argonoutlar seferine katılırlar. gemi
mysia'ya gelince hylas su aramak için karaya çıkar ve güzelliğine vurulan
nymphe'ler tarafından kaçırılır.

hylas'ın bir türlü dönmediğini gören herakles aramak üzere diğer yiğitlerle karaya çıkar ve uzun uzun delikanlıya bağırırlar. ama hylas geri dönmez. sonunda hylas'ı yitirdiğini iyice anlayan herakles öylesine acı çeker ki, sağa sola saldırıp üstünü başını yırtmağa başlar.

hylas'tan sonra herakles'i de yitireceklerini anlayan argonoutlar efsanevi kahramanı ancak bağladıktan sonra zorla gemiye bindirip yola koyulabilirler. ünlü antik çağ coğrafyacısı strabon uzun süre gemlik'te hylas adına festival düzenlendiğini ve burada insanların alay halinde çevreye yayılıp hylas'ı arar gibi ismini bağırdıklarını yazmıştır.

iliada destanının yarı-tanrı kahramanı achilleus da silah ve yatak arkadaşı patroklos'u yitirince benzer bir "krize" girmiştir. (detaylı bilgi için bkz. myrmidon'lar tragedyası.) patroklos yiğit bir savaşçıdır. ancak yine de patroklos'u kendinin katılmadığı bir muharebeye meraklı anneler gibi yollamaktadır. bu durum bir kahramanlık öyküsü okumakta olan okuyucuya hayli ilginç gelir.

illiada xvi/85
"troialıları gemilerden kovdun mu geri dön"
(…)
"kente kadar (orduya) önderlik edeyim deme"
(…)
"kurtuluş ateşi parlar parlamaz gemilerin üzerinde,
hiç durma bak geriye dönmeye,
bırak onları (akhalar ile troialıları), kozlarını paylaşsınlar ovada"

oysa yine de savaş sırasında patroklos ölür. bu haberi alan achilleus ise aynı herkül
gibi saçını başını yolar kederden!

illiada xviii/20
(…) akhilleus'u kapkara bir yas bulutu kapladı,
iki eliyle aldı ocağın küllerini,
döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü.
mis kokulu gömleği bulandı kapkara küle.
sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine,
elleriyle çekip kopardı, kirletti saçlarını.

ilk eşcinsel ilişkiden sonra yapılanlar

balkona (oteldeydim) çırılçıplak çıkıp dans etmiştim. üstelik müzik filan yoktu!

hem genelgeçere ters düşen birşeyler yapıp baş kaldırmıştım baskıya... ama en önemlisi: süper bir orgazmdı. her noktam boşalmıştı. daha doğrusu her noktamdaki tutsaklar, birikmişler, boşalmıştı.

süper bir partnerim yoktu aslında. yaşadığım daha çok yıllarca çekilen duvarların gümlemesydi.

sanki leş gibi bir bedenle çivileme denize, ama gece denizine, dalmak gibiydi.

kadın bedeni üzerinden iğrenç küfürler

(bkz: erkek eşcinsellerin kadın bedenini pek de kafaya takmasalar da ciddiye alıp sorumluluk duymaları)

eklemeden duramayacağım:
aybaşın mı tuttu?
amcık hoşafı.
veriyo.
açmış nah buraya kadar!

bu liste uzatılabilir, hiç de değeri yok. önemli olan bu pespaye lafları üreten aç, dengesiz, yalnız kimselerin gayler için de taşınması zor laflar üretmeleri.

kadınlarla aynı kefeye konmak beni hep rahatsız etmiştir; ki, bazı heterolar, bazı "ful aktifler" bu şekilde davranıyorlar. geyler, tıpkı kadınlar gibi, kimilerinin pis laflarla egolarını tatmin ettikleri yemler! oysa kendi cinsimden -yeri gelince- hoşlanmam, karşı cins ile benzer görülmeme neden oluyorsa burada büyyyüüüük bir pislik var demektir. bu pisliğin abarmasının nedeni belki erkek olduğumuzu hatırlayıp o "gariplere" yeterince tepki vermemek.

yanlış (ya da çok kişiyi rahatsız edecek) birşey söyleyecek olabilirim; ancak demirtaş gibi bir politikacının, kürt milliyetçisi olmayan birçok kimsenin bu denli sempatisini kazanmasının bir nedeni de acaba terör (evet, kelime bu) değil mi? "ağlamayan çocuğa süt verilmiyor" mu? dişlerini gösterip bazen de ısırmayınca hep "okka altına" mı gidiyorsun?"

bu konu, üzerinde ciddiyetle durulması gereken dinamikler içeriyor. bu yüzden biz gayler -belki de- bu kadar gök kuşağı rengi olacağımıza -hani nasıl diyeyim- biraz silahlanıp, erkek olduğumuzu göstermemiz mi gerek acaba?

yoksa o ortama hiiiiç bulaşmayıp, onlara rahat ve neşeli olmayı öğretmemiz mi?

gerçekten bilemiyorum.



ayı sözlük yazarlarının merak ettikleri

"göt oğlanı" olmanın altından kalkılamayacak kadar aşağılayıcı bir konum sayılmasının nedenini merak ediyorum.

bu kanıdaki adamların çoğunun da islam dininden olması şaşırtıcı; çünkü cennetteki memeleri yeni sertleşmiş hurilerin counterpart'ı gılmanlardır; islam, erkekegemen bir din olduğu halde "ful aktifler", ya da kahraman heterolar değil! bir diğer deyişle kuran'da güzel ve eşcinsel olduğu hissedilen erkekler, tıpkı güzel kadınlar kadar değerli olarak algılanmış; hiç de aşağılık bir konumda sunulmamış. bu değerli ve seçkin konuma ful aktifler, heterolar layık görülmemiş.

bu sözlerime karşı "cennete girecek eşcinsel erkekler de düşünüldüğü için gılman modelinden söz edilmiş" denilebilir. oysa bu sefer de kuran'ın "eşcinsel erkekler ille de genç ve yakışıklı erkeklerden hoşlanmaz, bear diye bir kavram var" şeklindeki gerçekten bihaber olduğu gibi rahatsız edici bir düşünce doğar.

sözün özü merak ediyorum: neden bu ülkede (inglizcede "götveren oğlan" benzeri bir küfür duymadım) anal seks seven güzel erkek olmak enayi / ahmak/ zavallı/ aciz/ güçsüz/ iradesiz/ kadınsı olmak biçiminde algılanıyor?

sadece p sadece a

evet, sadece p yim... 3 kere evlendim, hala hanım partnerlerim var, yine de erkeği beceremiyorum.

evet, yarak yemeği de çok seviyorum, bunu söylemekten -çok canımı yakacak tepkiler alsam da- vazgeçmiyorum.

hiç de feminen beden dilli biri değilim, hala da cute bir erkeğim.

bunları yaşıyorum, demek ki varım.

klase/kategorize etmeyin, ötekileştirmeyin, sınırlamayın, çözümlemek adına kısıtlamayın. bu dünyada alınan kaç nefes varsa, o kadar da farklı gerçek var.

yok aslında birbirimizden farkımız... ama hepimiz farklı farklıyız.

bırakın isteyen sadece a olsun, ya da p, veya versatile. hiç olmazsa bu "gay" (neşe) ortamında "vay, şu da bunu yaptı" biçimindeki suçlayıcı ataerkil yaklaşım olmasın.

herkes rahat konuşsun, istediğini söylesin. dydukları saçma gelen bile en azından "tamamdır, sıkıntı yooook, rahat ol, kasma" desin.

gülelim, eğlenelim, gay olalım.

missstiffany

bir yere mi gitmiş? pek anlamadım?

birkaç kere yazıştım, pek de tanımam; ancak diğer bazı trans kadınlar gibi x kromozomunun verdiği anlayış, sevecenlik, uyum, şefkat, besleme gibi niteliklere yabancı.

edit: bazı dostlar neler olduğunu sormuşlar açıklayayım: bir entrymde "eşcinsellik, kadınsılık ile eş görülüyor, translar kültürlerini bizden iyi yayıyorlar" mealinde bir şey yazdım. durduk yerde bana mesaj attı, transları sevmiyor musun yok bilmemne... bir de alıntı "fazla dolanmayın ortalıktaya da getirmişsin(kiimseciklerin ne haddi ne gücü yeter buna)" nereden çıkartmılş bunları? valla ağzım açık kaldı. öyle ağırıma gitti ki upuzun yanıtlar yazdım, inanılmaz ölçüde "alttan alır" cevaplar verdim; tamamen yanıldığını, hatta bir zamanlar bir trans erkekle ilişkim olduğunu, çektikleri sorunları yakından bildiğimi anlattım. ancak dinletmenin imkanı yok. isteyene onun yazdığı mesajları ve benim yanıtlarımı yollayabilirim.

bu sözlükte hazzetmediğim tek erkektir. missmiş... atacı, yani baskıcı, "illa dediğim olacak, kimse benim doğrularıma karşı çıkamaz" tipi erkeğin önde gideni.

kimse bir diğer yazar kendi gibi düşünmüyor diye mesaj atıp kabadayılık etmeyecek!

edit: yazdığım -o kişiyi değil, onu sevenleri sivri bir dille eleştirdiğim- için kuma'yı rahatsz etmiş. haklıdır. bu yüzden entrymi siliyorum.

ekleyeyim: o kişi hakkında düşüncelerim aynıdır. kimse hoşuna gitmeyen entry görünce gagalamaya ve susturmaya çalışmayacak. erkekçe ağırbaşlılıkla, ya da kadınca hanımefendilikle karşılayacak.

ensest ilişki

satanizm sanılan paganizmde çocuklara ilk cinsel deneyimi ebeveynleri verir. (kedi kesen, alelacayip makyajlarla insanları korkutmaya çalşırken kendi korkularını sergileyen -sapık asla demem- bana aşırı garip gelen kimselerin din diye ortaya sürdükleri sistemden söz etmiyorum; doğaya, özgürlüğe, farklı bir moral sisteme göre yaşayan kimselerin inancından bahsediyorum)

birçok kimseyi "rencide edici" bir düşüncedir bu. ancak biraz yüreklice düşünürsek farklı sonuçlara varmak olası: ilk cinsel ilişki, ayıp sanılan bir eylemi, büyük olasılıkla gizliden gizliye, suçluluk içinde uygulamaktır. bu yüzden ilk deneyim cesaret ister. arzu yaratır bu cesareti. korku dizginlenir ve cinsellik denenir. yine de sonuç hüsran olabilir; deneyimsiz tarafta ciddi travmalar yaratabilir. sonucun başarısı partnerin deneyimi, sabrı ve iyi niyeti ile yakından ilişkilidir.

bu riski almamanın yoldur belki de bir insanın ilk deneyimini onu en seven kişi ile -değim yerindeyse güvenlik içinde- yaşaması. bir oğlana en yakını annesi, bir kıza da en yakını babasıysa neden bu "en yakın" kimseler cinsel enerji denilen enerjiye kapıları "usulünce" açtırmasınlar? bu uygulama ebeveynlerce bir zevk değil, bir görev olarak algılanır, bir çeşit terbiye süreci (bedeni terbiye etmek) olarak üstlenilir ve dikkatle yapılırsa birçok bireyin cinsel hayatının ilerideki yaşlarda daha sağlıklı olacağını düşünmeden edemiyorum.

pkk

türk yasaları dışı gerilla örgütü.

babaannem onları şöyle anlatırdı: "kış günü bellerine kalın kemerler sarıp beyaz gömlekle dışarı çıkar üşümezler, her gün biri diğerini bıçaklar, yere çukur açıp yemeklerini oradan yerler."

12 eylül öncesinde ameliyat oldum. seçtiğim özel hemşire arkadaşımdı, tatlı minik bir kızdı, kürttü. 12 eylül sonrasında tutuklandı, militan olduğunu öğrendik. 2 yıl sonra görüştüğümüzde gördüğü elektrik işkencesini şöyle anlatmıştı: "ilk verdiklerinde baktım, ben buna dayanırım dedim."

2001 yılında, doğu beyazıt'a yaptığım sponsor destekli yolculukta hasb-el kader tanıdığım, beni iki gün boyunca ağırlayan bir diğer tövbeli militan şöyle konuştu: "elektrik yedim... ciğerlerimde hastalık vardı, iyi geldi."

kürtler ve pkk militanları hakkında tüm bildiklerimi bilgilendirmeye amacı ile -tamamen tarafsızca- yazdım.

kendi beynimden de bir katkı yapayım:
- kötü şartlar, kötü insanlar doğurur.
- büyük öfkeler, büyük düş kırıklıkları sonrası çıkar.
- sadece güçsüzler şikayet eder.
- son 20 yılda bu ülkede güç/itibar/statü, silahtır.

depresyon

sadece can sıkıntısıdır. boğulmuşluktur coşamamaktan!

önceleri "moralin mi bozuk"tu, sonra "bunalım"dı, ardından "stress" oldu... ve de "depresyon"... post moderni "panik atak".

biliyorum: manik-depresiv ile depresyon ayrı şeylerdir... sözde! aslında hepsinin tek bir nedeni vardır: istediğin gibi sikişememek! özgür olmamak! yönetilmek! ve bundan pek de pis şekilde bunalmak...

o depresyondaki, ya da panik atak hastasını (nasıl da orgazm olur gibi derler "beğğn panik atak hastesiyiığğmm") bir hey-hey-de-hey-hey orji ortamına sok. etrafında bir sürü onu isteyen, acayip şekilde becerecek (ya da aşık filan olacak, ev kuracak) zevat olsun. bakalım bir boku kalacak mı?

erkek severlik

ağırbaşlılığı, zorlukları omuzlamayı, az ve öz konuşmayı, sadece gerekince anlatmayı, soğukkanlılığı, edebi ve adabı, o farklı gücü bilmektir erkeklik. ve de bunları sevmektir.

bize ibne derler... bizler belki de -heterolardan bile- daha gerçek erkekleriz.
Henüz takip ettiği biri yok.