gaylerin %99 unun futbol sevmemesi
normalde herhangi bir cinsiyete gore ya da feminite ve maskuleniteye gore davranis, meslek vb tanimlamalarinin dogru olmadigini dusunurum ama bazi konularda cidden erkek ya da kadin veya feminen ya da maskulen davranisi diye bir sey var.
mesela futbol konusu. hetero erkeklerin ezici cogunlugu futboldan keyif alirken kadinlarin ve gaylarin cogunlugu keyif almiyor? acaba bu davranis bicimi sizce neye gore ataniyor?
kilo almak
hayatın en acımasız taraflarından birisidir. muhtemelen temeli psikolojik olan bir yeme bozuklugu sebebiyle yaklasik 4 yildir kilolu olmayi deneyimliyorum ve berbat bir şey. imsanlarin seni yadirgayip sana surekli akil vermesi, istedigin profille birliktelik yasayamamak, aynada kendinden iğrenmek, butun bunlar olduktan sonra daha cok yemek yiyip daha cok kilo alip daha cok psikolojinin bozulmasi...
dehşet bir döngü. kurtulmak için her şeyimi verirdim.
tinder'da fişlenirim korkusu
öğrenciyken kullanirdim ama artik bir işim ve gercek bir hayatim var. acaba yine profil açsam bir şekilde karşıma çıkar mı? ya da işime zarar verir mi ? emin değilim.
kütüphanede ders çalışmak
ben starbucks vb. mekanlarda calismayi tercih ederim. hem ev dışına çıkıp ortam degistiriyorsun hem de diğer çalışan insanları görüp motive oluyorsun.
yaş ilerledikçe ufaktan evlen artık baskılarının başlaması
ailem neden hic kiz arkadasim olmadigini merak ediyor ve ufaktan ne zaman evleneceksin sorularinin sıklaştığı döneme giriyorum. bununla nasil baş edeceğim?
hepimizin yaralı olması
az önce itiraf başlığının altındaki yorumları okudum ve neredeyse hepsinde içten içe bir burukluk, hüzün sezdim.
çoğumuz çocukluğundan beri tramvalar yaşadı, hep farklı "arızalı" olduk. dışarıda milyonlarca insan hâla bizden nefret ediyor. gerçekten her şeye rağmen yaşama devam edebiliyorsak güçlü insanlarız sanırım.
cidden ben en son ne zaman tam anlamiyla mutlu olduğumu hatirlamiyorum. peki siz mutlu musunuz?
tek yön
yıl başında arkadaşımla gitmeyi planladığımız mekan. bilgisi olan var mi? güvenli midir? herhangi bir problem cikar mi?
bulyon düşmanı insan
bu tipler karşıma çıkıyor sürekli. sanki yediği her şey doğal, sağlıklı ama iş pilava bulyon atmaya gelince ortaliği ayağa kaldırıyorlar.
rock metal dinlemeyip bu grupların tshirtlerini giyen insan
kısacası "poser" denilen tipler. herkes metal-punk-gotik alt kültürlerin felsefesini benimsemek zorunda degil ama bu alt kültürlerin ögeleri (giyim tarzi vs) çekici gelebilir.
penise dövme yaptırmak
mide bulandırıcı bir şey. estetiğin de bir standartı olmalı. lütfen penislerinizi katletmeyin.
femfobik aktifler
heterolarin egemen olduğu bu dünyada gündelik yaşamda maskülenliğin sağladığı konfor ile gelip feminenlere sallamak kolay ve ayni zamanda iğrenç bir durum. feminen arkadaslar her gun toplum icerisinde kendileri gibi olmanin mucadelesini veriyor. disarida milyonlarca insan, bizi biz yapan seyden nefret ederken, kimi cografyalarda oldurulurken, iskence gorurken daha kendi aramizda birliktelik saglamiyorsak yaziklar olsun. böyle şerefsiz, adi tipleri date uygulamalarinda gorur gormez sola kaydiriyorum. malesef bu dunya da nasil kadin dusmani kadinlar varsa escinsel dusmani escinseller de var.
içten içe arzuladığınız sözlük yazarı?
entrylerinden az çok genel profilini çıkarabildiğiniz, "bu çocuk çok cool dur ya da baya sexy flandır, bununla bi sevişeceksin var ya" dediğiniz yazar kim?
kendim için konuşacak olursam kesinlikle
efemerid derdim. hem entelektüel, hem prestijli bir işi var. ne biliyim tatlı bir çocuk herhalde.
eril meziyetlere hiç sahip olmamak
biraz sexist olabilir yorumum ama cidden bende eril beceriler hiç yok. araba kullanmaktan korkarim, futbol-dovus sporlari sevmem, ev taşırken buzdolabını sırtlanamam vs.
dışarıdan baktığında maskülen bir tipim ama eril enerji sıfır.
a goal without a plan is just a wish
küçük prens adlı romanda geçen bir söz imiş. çok hoşuma gitti...
size ayı sözlük'ü aktif olarak kullanmaya iten motivasyon
sanırım sözlüğün ilk zamanları çok daha fazla aktif yazar varmış. (altın çağını göremedim) şimdilerde ise benim gibi günde bir iki kişi yazıyor. ekşi'deki yorumlara baktığımda çoğu eski kullanıcı
dark bear abiye sallamış.
peki sizin buraya yazma motivasyonunuz nedir?
bir heteroya aşık olmak
bırak heteroya aşık olmayı, bir gay'e bile aşık olamıyorum. aşk kapılmak için çok lüks bir duygu bence.
düşünsene dışarıda milyonlarca insan seni sen yapan şey yüzünden senden nefret ediyor. aşka gelene kadar, korku,hüzün,kaygı vb duygular daha ağır basıyor ben de. hepimiz bu koşullar altında yaşarken cidden birine aşık olabilecek lüksünüz varsa şanslısınız bence.
top
orta okuldayken çocuğun biri bana sürekli bu kelimeyle seslenip bana zorbalık yapardı. hayatımı zehir etmişti. bilmiyorum belki o zamanlar feminen bir kac hareketim vardi demek ki. daha küçücük çocukken ruhumda derin yaralar bıraktılar. beden eğitimi derslerinde erkekler maç yapar, kızlar birlikte oynardı. ben ise okulun bir kosesine saklanip dersin bitmesini beklerdim. kimse bana acısın istemezdim. bizler için hayat mücadelesi çok erken yaşta başlıyor malesef.
avrupa yakası
ilk üç sezonun tadı bir başka. bu sezonlar daha entelektüel ögeler içeren a-b grubuna yönelik bir iş iken daha sonraki sezonlarla aşırı karikatürize edilmiş karakterlerle sanirim daha genele hitap kaygısı güdülmüş.
özellikle sofra sahnelerini izlemek çok keyif veriyor bana.
bülent onaran,selin yerebakan, şahika-dilber koçarslanlı,volkan sertaç ikilisi, fatoş ve gazanfer özcan'ın baba figürü izlemesi en keyifli karakterler.
erşan kuneri
ikinci sezon da nekes hayat bölümü dışında kendisini izlettirebilecek bir bolum yoktu malesef. bu sezon da nedense alışık olduğumuz cem yılmaz göndermeleri,referansları ve iyi espriler pek yoktu. (yavuz tugrul-muhsin bey-ali nazik göndermesi iyiydi)
ama hakkini vereyim nekes hayat baya iyiydi. tiyatro kültürüm pek olmamasina rağmen gercekten bugun sahnelenebilecek bir iş.
celal kadri kınoğlu performansı ile renk katmış. geri planda kalmış çok başarılı bir oyuncu aslında.
prodüksiyonu da gayet başarılı. soundtrackler de gayet iyi bu arada.
geceye bir şarkı bırak