ego yolculuğuna çıkmak
kalabalık caddede yok mu beni siken diye bağırmak
ankara'daki gençlik yıllarımda bir gün yine ülkeyi kurtarmış dönüyoruz, yolda henüz bıyığı dudak altına inememiş olan bir yavru kurt ile karşılaştık. kendisi ile aramızda yıllara yayılan bir husumet olduğundan bu hasmımız bir ulumasıyla 7 tane abi kurtu 5 dakika içinde çağırıp çankırı caddesinde depar atarak koşmamıza ve sonrasında pavyona sığınmamıza sebep olmuştur. yavru kurt önceki husumetten dolayı nefret ettiği biz gomünüstlerden o kadar nefret etmektedir ki pavyona girememiş ama kapıda avını beklemektedir. saatler süren angara havalarına, yüksek dozda göbeğe ve ucuz şarap kokusuna tahammül edemeyen eski gay yeni trans arkadaş bir hışımla dışarı çıkmış yavru kurta doğru gitmiş sokak ortasında "yanıyorum lan yok mu beni siken" diye bağırmıştı. kurt arkadaşlar nasıl tiksindilerse bizi dövmeden gitmişlerdi, gerçi keşke dövselerdi de o arkadaşın bunlar bile beni istemiyor, ben sikilmeyecek insan mıyım tribine maruz kalmasaydık.
p.s. o kutlu günde bize kapılarını açan pavyon 06'ya teşekkürü bir borç bilirim.
ters oturamıyorum midem bulanıyor insanı
farkında olmadan astigmat hastalığının içerisinde olan insandır. çabucak bir göz doktoruna görünmelidir, ya da yolculuk boyunca hareketsiz durağan bir şeye bakarak göz kaslarını hareket ettirmemelidir.
ayrılır ayrılmaz kendini eski sevgilisinin kollarına atan eski sevgili
bunların bir de eski sevgiliyle arkadaş kalabilenleri vardır, bunlar en tehlikeli olanlarıdır. maalesef ki sadece eski sevgilisi sevgilisinden ayrılınca yanlış şeyler yapmasını engelleyebilecektir. bunlar o kadar şerefsiz yaratıklardır ki eski sevgilisine gidip çay içip uyurlar, aynı eski sevgiliyle barda kafa dağıtırlar, çünkü onlar dost kalabilmeyi başarabilmiş yalancılardır.
nefret
genelde bir objeye, duruma, olaya, olguya karşı hissederdim bu duyguyu ama ilk defa iki insana hissediyorum. birincisi tamamen öz varlığıma, diğeri de eskiden adını duyduğumda içimi titreten, şimdilerde ise karikatürde görünce bile midemi bulandıran varlığa... hiç ummazdım ki bir insandan bu kadar nefret edeyim, bu denli tiksineyim. şu saatten sonra nefretimden payına düşenlerden en olumlusu "ne olursa olsundur".
benden uzak olsundur, çevresindeki yalanlara, riyalara, yakın olsundur. kendisinin bile %10 bildiği dünyamı yargılamak, olmayan beyinlerden fikir almak, her şeyi elinin tersiyle itip kafasında acabalarla yaşamak onun payına düşen en büyük mutluluklardır. oysa ne kolaydır sana inananı kandırmak, aldatmak. görememiştir, bilememiştir.
nefret aşka yakın derler ya ikisi birbirinden şimdi siklerce metre uzaktadır, öyle kalmalıdır, ben nefret ettiğim bu iki kişiyi hiç tanımamış sayıyorum. dün gece nefretimin sonucu olarak birini öldürdüm sözlük, bildiğiniz katilim ben, dün gece o salak aşık llsdd'yi tırnaklarımı geçire geçire öldürdüm, nefretimi kusa kusa, sonra bir sigara yaktım. şimdi ise gidip barlarda önüme çıkan herkese" teslim olmak" için hazırlanıyorum.
ben ilk defa birinden nefret ettim sözlük, ben hiç böyle olmamıştım.
bigudi club
yıllar yıllar sonra bu gece gideceğim mekandır. bakalım bu gece nelere gebe, bakalım abilerimiz bu gece hangi yoklukta bile gitmeyecek kızların götünü kaldıracak.
ne vereyim abime?
at vereyim mi abime?
402 no'lu sınıf
bütün bölümlerini haftalarca torrent üzerinden, çükünüz çok mu küçük aman benimde küçük boşver reklamlarıyla beraber indirdiğim çizgi filmdir. bana bir format borcunuz var oğlum!
hastane kokusu
gripken sigara içmek
çekilen her nefeste kömür kokusunu hissettirir. gerçi şu aralar da yanık kokusu sürekli burnumda ama bir gripken sigara içmek değildir.
sümeyye erdoğan ın 52 bin tl maaş alması
beni rahatlıkla donunda sallayabilir.
içeceksen git evinde iç
başlıklar arasında görünce gülümsememe sebep olan durumdur. dün bir aile büyüğümün telefonuna şuan çok ses var duyamıyorum cümleme karşılık olarak gelen büyük harflerle "zıkkımın kökünü iç, içeceksen defol git evinde iç" içerikli mesajdır. hayır içmem kendisi için zerre sorun değil, sorun olan o sırada ilahi bir mesajla (ki ben bu durumu hiç anlamadım) kendisine taksim'in bombalanacağı bilgisinin gelmiş olmasıdır. ayrıca o sırada taksim'de değil eyüp'te yatırlarla otursam o mesaj kendisine iletilirdi. teşekkürler rabbim, iyi ki yaratıp takip ettiğin/ ettirdiğin kullar arasındayım, teşekkürler.
1937 talbot-lago t150c ss goutte d eau
bu öyle bir arabadır ki; fotoğrafları bile insanın derinlerinde bir şeyleri titretir. özellikle beyaz renk - turkuaz iç döşeme kombinasyonunu yakından görmeyi isterdim. motoru konusunda kesin bir deneyimlememem olmamakla birlikte nereden edindiğimi bilmediğim bir şekilde böyle bir görüntünün içerisinde zayıf bir motor olduğunu duymuştum.
p.s. beni lütfen bu konuda biri yeşillendirsin ya
güzel günler göreceğiz
bu inancı hiç kaybetmemiş biri olarak, nazım'a ayrıca selam ederim.
başkaları adına utanmak
utanmaların en büyüğüdür.
leninist
mahir çayan
thkp-c örgütünün kurucularından, mert insan, dava adamıdır. kim ne derse desin büyük teorisyen, ideologtur. davasını pasifize edebilecek her şeye kafa tutmuş bu adamı öyle mi öldürmeyi layık gördünüz kendinize?
beetlejuice
çocukluktan itibaren defalarca izlediğim, izleyeceğime emin olduğum filmlerdendir. öyle ki hala bir kaseti bende bulunmaktadır. diğerlerinin aksine çocukken en keyif aldığım ve zerre korkmadığım filmdi. nasıl bir çocukluk geçirdiğimi varın siz düşünün.
rolls royce wraith
77 modelinin bende yeri ayrıdır.
hödük
aldığım en güzel iltifatlardandır.
türkan saylan
hocam, öğretmenim, belki de ideolojisine hayran kaldığım tek kadındır. sıcacık gülümsemesinin altında buzağı arayan herkesin...