"pazarları hiç sevmem" ile "yarın pazartesi haydi bugünü iyi değerlendirelim" modları arasında gidip gelmeme sebep olandır. bir de aklıma rebecca black bacımızın anaokul açığını kapatmak için söylediği o güzide şarkıyı getirendir...
abd'de -yanlış hatırlamıyorsam 1981 yılında olacak- görülen aids vakasının eşcinsel olmasıyla bir ihtimal bağdaştırılabilecek olgudur. aids eşcinsel hastalığıdır diyenler içinse (bkz: çok cahilsin keşke ölsen)
özü temiz olsa da kulağıma fazla yapmacık gelen söz öbeğidir. fakat bunun doğruluğunu kanıtlayan ilişkiler yaşamış-görmüş olmak şahsım adına umut vericidir..
sene içinde 3 ya da 4 kez söylediğim cümlenin kip ve kişi ekleriyle çekimlenmemiş halidir. uzun süre sonra başlanan o spor hiçbir zaman verilen aradan daha uzun sürmemiştir. yine de nefes alındığı müddetçe umut hep vardır..
hoşlanılan kişi hetero ise veya eşcinsel ama başkasıyla birlikte ise acı gelse de böyle devam etmesi hatta unutulmaya çalışılması gereken durumdur. eşcinsel ve yalnızsa bir cesaret açılmak gereklidir. zira hayat mutsuz olmak için çok kısadır. ve çok acayiptir, vapurlar falan..
mesleğe göre değişebilecek, zehir olabilecek hayattır. polis teşkilatında bir eşcinsel için her şey fazlasıyla zordur. zira kaynak belirtemeyecegim ama bilimselliğinden emin olduğum bir istatistiğe göre polisler en homofobik meslek grubu çıkmış. bunu öğretmen ve hekimler takip etmekteymiş.
6 mart ankara tabip odası gösterimiyle izleyebildiğim, gözyaşlarımı zor tuttuğum belgesel filmdir. her hikayesi ayrı bir ilham.. gösterim sonrası listag ailelerinden bir annenin anlattığı siklik nötropeni hastası trans evladıyla olan hikayesi gönlümde bir numaraya oturmuştur. ailelerin gözünden bu kadar bakma fırsatım hiç olmamıştı, çok iyi geldi. umuyorum bu film daha çok kişiye ulaşır, önyargılar yıkılır, homofobiler-transfobiler yenilir..
kanımca en savunmasız ve saf/masum görünüşünün zeminidir. katılıyorum, karşınızda ağlayan insandan zarar gelmez.samimiyse elbet.. çekici bir görünüm de sağlayabilir duruma göre :p mamafih çok kolay ağlayan erkekler bu sınıfa girmez..
ağır ders yükü altında ezilen, yine de yılmayıp 2 gecede 1 uyuyacak hale gelen zavallı bir öğrenciyseniz her otobüs yolculuğunda başınıza gelecek olandır..
yaz tatillerimin birinde türkiye ile başlayıp ileri zamanlarda avrupa ve asya'yı da içine almasını düşündüğüm gezme şeklim..
yararlı olduğunu düşündüğüm pek çok bilginin ulaşılabileceği bir kaynak olarak : http://www.hitchwiki.org
6-7 yaşlarımda kendimdeki farklılığı anlamaya başlamıştım iyiden iyiye. bunun adını koyup "ben eşcinselim" deyişim 16 yaşındayken oldu. o zamanlar tek derdim "allahım lanetli miyim? aileme nasıl söylerim?" vs giriş evresi dertleriydi. bilmiyordum ki fırtınalar sonradan kopacak, hayat beni nereden nerelere sürükleyecekti...
yakışıklı yönetmeninin yakın ve yavaş çekimleriyle, renkleri ve ışığı kullanışıyla bende hayranlık uyandırdığı filmi.. müzikleri de bir o kadar güzeldi..
..
ve tıpkı yüzlerindeki oyunsallık, özellikle yaratılmış gerçek-dışılık gibi iç savaş da yalnızca filmlerde, romanlarda ve televizyon haberlerinde ancak başka ülkelerden nakledilen ama gerçekte insanın kendi başına ve/ya ülkesine gelmeyecek düşsel bir hastalıktı sanki...
tenden ruha geçen şeyler vardır. sarılmak bunun için en masum, en sıcak yoldur. sarılacak insanlar bulunca değerini bilmek kaybetmemeye çalışmak gerekir, zira yıllandıkça yenilerini bulmak zorlaşıyor.
aşık olun ama kimseye her şeyim demeyin.
sevin ama sıkboğaz etmeyin.
bir yerden sonra aileden uzaklaşın ama kimseyi ailenize tercih etmeyin.
güvenin ama paranoyak olmaktan da tamamen vazgeçmeyin.
kendinizi korumayı bilin ama hakkınızı yedirecek kadar susup gizlenmeyin.
isterseniz seks yapın ama varoluşunuza daha büyük anlamlar yüklemeyi unutmayın.
kas da yapın ama beyninize giden proteini lütfen dengede tutun.
çayı kahveyi içmeyin demiyorum, hobi olarak yine için ama hiçbirini bir bardak nanelimon'a değişmeyin.
kimsenin ne dediğini dinlemeyerek dünyanın büyük çoğunluğuna karşı gelip kendi yaşam hakkını, duygularını ve arzularını savunan biz geylerin; kişiliklerimizi pek de bilmeyen, bir yazımıza bakarak hüküm vermiş başkalarının oyladığı, çok da dikkate almamamız gereken yorumlarıdır. mesela şimdi bu entrim de boşlanabilir yahut anlamsız bulunabilir, tinnn.
ayrılığın en kötü yanları:
-güzel şeyleri hiç olmadığı kadar sık göz önüne getirmesi.
-burnu fazlaca hassaslaştırması, ilkel içgüdülerle her aynı parfümlüye uzunca bakmaya sebep olması.
-onun elinden yediğin yemekleri menülerde gördüğünde iştahının kaçması. bir ayı için en zor şey bu olsa gerek..
özledim diye itiraf etmedim bakın, dolaylı anlattım yani.. (iks de)
hakkımızda hayırlısı be sözlük..