nikimsi

Durum: 1295 - 0 - 0 - 0 - 23.01.2017 00:39

Puan: 21202 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

hayat bazen çok: honki ponki toni nok, çalona bimbo bori rok, muşi muşi hubobo kozi zok, çiki çiki şayne tiki tak tok.
  • /
  • 65

soğuk havada naneli şeker yiyip rüzgara doğru koşmak

soğuk havalarda naneli şeker yiyip üstüne soğuk su içtikten sonra rüzgara karşı koşmaktan iyidir * * *

horowitz bağlanma kuramı

horowitz'e göre yetişkinlerde bulunan bağlanma türleri 4 çeşittir:

1)güvenli bağlanma : kendisine de çevresine de değer verir,güvenir. özgüvenleri yüksektir. bu bireyler, eşlerine kolaylıkla yaklaşabilirler ve onlara bağlı olmaktan da mutludurlar. terkedilme ve insanların onlara onların istediğinden daha fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur. uzun süreli ilişkiler kurarlar, özellikle uzun süreli eşlerle yaşanan cinsellikten hoşlanırlar, hem kendilerine hem de diğer insanlara duydukları saygı ve güven yüksektir, stres altındayken sosyal destek ararlar, kendilerini açmaktan ve diğer insanların da kendilerini onlara açmalarından hoşlanırlar, kişilerarası ilişkilerinde olumlu, iyimser/yapıcı bir tutum sergilerler

2)kayıtsız-kaçınmacı bağlanma : kendisine değer verir, çevresine değer vermez. yakın ilişkilerden edilgin bir şekilde kaçar; bağımsızlığa aşırı değer verir ve ilişkilerin çok da önemli olmadığına inanmaya başlarlar. bunun sonucu çalışma yaşamı ya da boş zaman faaliyetleri gibi hayatın belli bir şahsa (bağlanma figürüne) bağlı olmayan boyutlarına odaklanma eğilimi sergilerler

3)saplantılı(kaygılı) bağlanma : kendisine değer vermez, çevresine değer verir. genel olarak başkalarının görüşlerine değer verirler.kendini olumsuz ve değersiz hisseder, buna karşın çevresindeki kişileri olumlu ve değerli görürler. reddedilmekten ve yakın bir ilişkide karşı tarafın terk etmesinden çok korkarlar.

4)korkulu-kaçınmacı bağlanma : kimseye bağlanamazlar, ne kendilerine ne de başkalarına. çevresiyle yakınlık kurmak ister ama itimatsızlık ve reddedilme korkusu ile sosyal onaya dayalı ilişki kurarlar.

dokunma bana çiçeği

ilk defa duyduğum çiçek. görüntüsü şöyle bir şeymiş: http://www.cicekcicek.net/mimoza.asp
çiçeğin bile trip atanı varmış ya. uffff dkunmasana grizekalı ypraklarm soluyo .s *

saplantılı bağlanma

horowitz'in yetişkinlerde bağlanma kuramına göre bu bağlanma türüne sahip kişiler; kendisine değer vermeyen ama çevresine değer veren, genel olarak başkalarının görüşlerine destek çıkan fakat kendi fikirleri pek olmayan, kendini olumsuz ve değersiz hissederken buna karşın çevresindeki kişileri olumlu ve değerli gören kişilerdir.

kendi fikri olmayan daima yancı kalan insan

kimyoncan

seve seve kabul edebileceğim lakaptır! artı olarak yanında karabibercan da olabilir.

jamiroquai


insanlar genelde jamiryo diyen adama kopsa da ben 9. saniyedeki teyzeye ayrı bir kopuyorum. sanki kadın isminiz ne diye sorulmuş da onu söylüyormuş gibi
+jamiroquai matmazel?
-cemile kura *

ayı sözlük yazarları gerçekte birbirlerini tanıyorlar mı

ek olarak: umarım düzgünce açıklayabilmişimdir dediğim soru.

reenkarnasyon

annelerden duyulan en ilginç sözler

"gör götüm yolları."
genelde günü birlik geziler için kullanır bu sözü.
anne: ne yani şimdi kalmıcaz mı bi yerde? gidip gelcez mi sadece?
baba: evet. altımızda araba var gider geliriz işte.
anne: gör götüm yolları yapcaz yani. o ne öyle be hiç gitmem daha iyi!
nikimsi: anne yaaa *

him

powerpuff girls

şeker, baharat ve iyi olan her şey bunlar küçük kızlar yaratmak için kullanılan malzemeler ancak profesör utonyum yanlışlıkla bu karışımın içine bir malzeme daha ekledi. kimyasal x! poofff!! *. böylelikle powerpuff girls doğdu. ultra süper güçlerini kullanarak blossom bubbles ve buttercup yaşamlarının geri kalanını suç ve kötülüklere karşı savaşmaya adadılar.
ana karakterler:
blossom: grubun lideri, çok bilmiş, uzun saçlı cimcime *
bubbles: grubun mız mızı her şeyden korkar, sulu göz bir şeydir ama aynı zamanda da çok tatlı, çok duygusal ve çok duyarlı biridir.
buttercup: grubun asisi. sert kızı. arada blossom ile kavga eder. kendi burnunun dikine gitmeyi seven biridir.

eşcinseller yaşadığı toplumdan farklı mı

cevabın kısmen evet kısmen hayır olduğu soru. evet çünkü naparsak yapalım bazı geleneklerimizden, bazı özelliklerimizden kurtulamıyoruz. hepimiz en az bu ülkede yaşayan heteroseksüeller kadar sinirliyiz ve bir o kadar da sevecen. hepimiz benzer batıl inançlara, benzer toplumsal seromonilere sahibiz. birini gördüğümüzde tokalaşma şeklimiz, misafire yaklaşım tarzımız hemen hemen aynı.
hayır, farklıyız. çünkü toplumsal yapıda var olan cinsiyetçilik algısına, bunun getirdiği iş bölümüne ya da rollere pek uymuyoruz (arada uyanlar yok mu var tabi ki ama bu durum eğitim seviyesine ya da kişinin düşünce sistemine göre değişir ki çoğumuzun düşünce sistemi cinsiyetçi yapıyla uyuşmuyor.) buradaki farktan kaynaklı da günlük ilişkilerimizde insanlara yaklaşım tarzımız toplumun genel yapısından daha farklı, daha eşitlikçi, daha ılımlı oluyor.

yalanlarla yaşıyor bazı ibneler

mitomanik (bkz: mitomani) bir ülkede yaşadığımızdan ötürü varlıkları çok da şaşırtmayan ibnelerdir.

yazarların şu an üzüldüğü şeyler

sabah 7 buçukta kalkmak zorunda olmak *

depreşmek

deprem kelimesiyle büyük bir benzerliğe sahip kelime. belki de insanda yaratığı etki, depremin yarattığı etkiye benzediği için birbirlerinden türemişlerdir.

izole diller

adını hiç duymadığım dillerdir:
baskça
zunice
haydaca
ketçe

takım elbise giyen bazı erkeklerin etrafa sıçrayan seksiliği

yarattığı etki be like

günün sözü

zoru başarırız, imkansız zaman alır *

men at play

  • /
  • 65
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1295

çocuk istismarı

sadece fiziksel ve sözel şiddetle sınırlı kalmayandır. bu konu, çok daha geniş bir yelpazede incelenmeli ve ona göre davranılmalı, önlemler alınmalıdır. *

bilgilendirici bir görsel:

winamp

içerisinde barındırdığı "bilinmeyen sanatçı"nın kim olduğu hala bilinmeyen sır küpü program *

kohlberg ve ahlak gelişimi kuramı

bireyin ahlak gelişiminin geçirdiği aşamaları ve bu aşamaların birbirleriyle ilişkilerini ve ahlak gelişimini belirleyen temel prensiplerini en geniş şekilde kohlberg incelemiştir. 1950lerin sonundan itibaren araştırmaya başlayan kohlberg , ömrünün yaklaşık 30 yılını bu çalışmalara adamış dikkat çekici bir bilim adamıdır. özellikle bireylerdeki ahlak gelişimini altı aşamada tanımladığı teorisinden bu yana kendisini destekleyen ve eleştiren pek çok araştırmaya konu olmuştur. kohlberg’in ahlak gelişim kuramı, piaget’in kuramının yeniden incelenmesi ve anlamlandırılmasıdır.

kohlberg ahlaksal düşüncesinin gelişmesini gösteren altı aşamalı bir tablo oluşturmuştur. bu tabloya göre birey,çocukluktaki en somut ve yüzeysel ahlak anlayışından ,en somut ve derin ahlak anlayışına doğru ergenlik ve yetişkinlik evreleri yaşar. kohlberg’e göre bu gelişim aşamaları evrenseldir ve her aşama kendinden bir önceki aşama gerçekleştikten sonra kendini gösterir. fakat her bireyde ahlaksal gelişim aşamalarının tümünün gerçekleşmesi beklenemez. her birey , sosyal ve kültürel çevresine bağımlı olarak kendi koşulları içerisinde ahlak gelişmesini sürdürür. bu nedenle bireyler arasında aşama farklılıkları gözlenebilir. ve her birey altıncı aşamaya kadar çıkamayabilir. kohlberg’in kendi araştırmalarında yetişkin bireylerin çoğu dördüncü aşamadadır. hatta dördüncü beşinci ve altıncı aşamaların birbirlerini izleyen aşamalar olamayıp alternatif aşamalar olabilecekleri kabul edilmiştir.

kohlberg ahlak aşamalarını saptayabilmek için deneklere dokuz hikaye vermiş, her birinin ardından doğru ve yanlış davranışları nedenleriyle birlilikte sormuştur. çözümlemede önemli olan doğru yada yanlış yargılardan çok ,bu yargıların dayandığı ahlaki düşünce tarzı /ahlaki yargıdır. kohlberg’e göre ahlak yargılarındaki tutarlılık ,ancak ahlaksal düşüncesisin davranışa da yansıması halinde mümkündür. oysa ahlaki düşünce düzeyi her zaman ,her koşulda davranışa paralel yansımayabilir. kohlberg’in ikilemlerle ilgili hikayelerini yapan bir kişi,aynı soruya farklı bir günde farklı bir cevap verebilir. dolayısıyla aynı denek,farklı zamanlarda aynı araştırmayı yapan farklı araştırmacılar için farklı ahlak aşamalarında çıkabilmektedir. anacak bilindiği üzere, önemli olan farklı cevap vermesi değil ,cevabın arkasında yatan ahlaksal sebeplerin birbiriyle ilişkili tutarlılığıdır. bu durumu kohlberg’in ünlü hikayelerinden olan “heinz’in ikilemi” ile örnekleyebiliriz. avrupa’da bir kadın yakalandığı özel bir kanser türünden dolayı ölüme çok yaklaşmıştır. doktorlar ,şehirdeki bir eczanenin yeni keşfettiği radium bileşimli bir ilacın yarlı olabileceğini ,kadının kocası heinz’e bildirirler. ilaç çok pahalıdır ve bir dozu için yaklaşık 200 dolara mal olmaktadır. fakat eczacı ilacın bir dozu için yaklaşık 2000 dolar istemektedir. heinz bütün gayretleriyle 1000 dolar toplayabilmiştir. heinz eczacıya karısının çok hasta olduğunu ve paranın kalan yarısını da sonra vereceğini söyler. eczacı heinz’in teklifini kabul etmez ve ilaç için paranın tamamını ister. şimdi heinz ilacı çalmalımıdır? niçin?

kohlberg 'in üç gelişim düzeyi ve bu düzeyle ilgili evreler söyle özetlenir.

 

7.1.-gelenek öncesi düzey:

bu düzeyin temel özelliği körü körüne bağlılık karşılıklı sorunlarda bireysel çıkarlara dayalı ilişkidir. “kuvvetli olan kazanır”düşüncesi temel felsefesidir. bu düzeyde kişi iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kültürel kural ve değerlere açıktır. ancak bunları, ceza ödül gibi fiziksel sonuçlarına göre ya da bu kuralları ortaya koyan kimselerin fizik gücüne göre değerlendirir bu düzeyi anlamak için iki alt evresini incelemek yararlı olacaktır.

7.1.1.-birinci evre: ceza ve itaat eğilimi

kurallara ve otoriteye körü körüne bağlılıktır. kurallar nasıl gerektiriyorsa,otorite nasıl istiyorsa ona uymak gerekir. uygun davranılmadığı zaman yanlış davranılmıştır ve karşılığı cezadır. dolayısıyla otoriteye ve kurallara boyun eğmenin temel nedenlerinden biri cezadan kaçınmaktır. özellikle insanlara ve eşyalara maddi zarardan kaçınılır. insan yada eşyaya zarar verilmişse ceza zararın doğal sonucu olarak değerlendirilir. genel olarak olayın dış görünüşüne ve meydana gelen zararın büyüklüğüne bakarak karar verilir. olayın gerisindeki neden önemli değildir. örneğin bir çocuk annesine yardım ederken on tane tabağı kazara düşürüp kırmıştır. diğeri ise annesi görmeden şeker alırken bir tek şekerliği düşürüp kırmıştır. bu dönemdeki çocuklara hangi çocuğun daha suçlu olduğu sorulduğunda on tane tabak kıran çocuğun daha suçlu olduğunu belirtmişlerdir

bu durumlar ben merkezci açıdan değerlendirilir. başkalarının ilgisini,tercih ve düşüncelerini dikkate almaz. diğer insanların tercih ve düşüncelerinin farklı olabileceğini düşünmez. “ben sütü seviyorsam herkes sütü sever”yargısı durumu özetler. olaylar psikolojik açıdan değil,fiziki sonuçlarına göre değerlendirilir.

 

7.1.2.-ikinci evre: bireysellik, karşılıklı çıkara dayanan alışveriş .

bu dönemde doğru olan şey,diğer insanların ihtiyaçlarını da dikkate alan,somut ve adil karşılıklı alış-veriştir. bu evredeki kişi “ne kadar alırsam o kadar veririm”şeklinde bir yargıya sahiptirler. diğer yandan kurallara ,kurallar kişinin ihtiyacını karşıladığı sürece uyarlar. bu evredeki kişinin düşüncesine göre kişi kendi çıkarları ve ihtiyaçları neyi gerektiriyorsa o şekilde davranması gerekir. bu hak diğer insanlar için de geçerlidir. diğer insanlarla ilişkilerimizde bu karşılıklı çıkarlarla gözetmemiz gerekir. alışverişin adil olması gerekir. birisi diğerinde fazla veriyorsa yada alıyorsa bu yanlış bir durumdur. pragmatik alış-veriş kavramı sevgi, bağlılık ve adalet kavramı yerine geçerlidir. çocuk, ödüllendirilen davranışları yapar,cezalandırılanlardan çekinir. “polis beni koruduğu sürece,belediye suyumu sağladığı sürece vergimi vermem gerekir.devlet bana bir şey vermiyorsa ben neden ona bir şey vereyim”temel yargılarında birisi olarak gözlenir.

7.2.-geleneksel düzey

bu düzeyde aile,grup yada ulusun beklentisi kendi başına değer taşır. buradaki tutum sadece sosyal düzen ve beklentilere uymak değil, aynı zamanda onlara gösterilen sadakatte önemlidir. bu düzeyin iki alt devresi vardır.

7.2.1.-üçüncü evre:kişiler arası uyum eğilimi

doğru,iyi insan olmaktır. doğru diğer insanların duygularıyla ilgilenmek,onların beklentilerine cevap vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. doğru davranmanın “iyi olmanın”nedeni ,çevresinin,kendisi için önemli olan kişilerin onayını almaktır. yaygın davranış normlarına uyma ön plandadır. davranış niyete göre değerlendirilir. 'iyi niyetli olmak’ önem kazanır. güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin devamlılığı ve minnettarlık önemlidir

kurallara bağlılık ve iyi adam olma altın kuraldır. diğer insanlarla ilişkilerde kendini diğer insanların yerine koyarak onların beklentilerine uygun davranmak ve kurallara uymak altın kuraldır. iyi bir vatandaş vergi ödemelidir. iyi bir çocuk,annesinin babasının koyduğu kurallara uyar ve onların istediği gibi davranır.

7.2.2.-dördüncü evre: kanun ve düzen eğilimi

doğru, bireyin temel ihtiyacı,toplumsal düzeni korumak,toplumun ve gurubun refahı doğrultusunda davranmaktır. doğru, toplumsal sözleşme sonucu kabul edilmiş görevler doğrultusunda davranmaktır. kanunlar, sosyal düzenin sürekliliğini sağladığı,bireylerin sosyal çıkarlarıyla çelişmediği sürece korunur. doğru, bireyin topluma,bireylere, kurumlara katkıda bulunmaktır. kurallara uymanın nedeni,toplumsal sistemin-düzenin- korunmasıdır. “ya herkes aynı şeyi yaparsa” kaygısı toplumsal düzenin bozulması korkusunu yansıtır. “herkes vergisini vermezse ne olur? kimse askere gitmezse ne olur?” gibi düşünceler davranışın temelini oluşturur. birçok yetişkin muhtemelen bu dönemde kalır.

 

7.3.-gelenek ötesi düzey

bireyin,başkaları ve otoriteden bağımsız olarak izlemek istediği ahlak ilkelerini seçtiği ve kendine özgü değerler sistemini örgütlediği düzeydir.ilk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. ikinci düzeyde kişi otoriteyi içselleştirmiştir, ancak sorgulamaz. bu üçüncü düzeyde ise kişisel otorite oluşur.ahlak gelişiminin beşinci ve altıncı aşaması bu düzeyin kapsamındadır.

7.3.1.-beşinci evre: sosyal sözleşme eğilimi

bireysel farklılıklar gözetilir ve doğal karşılanır. her birey kendi tercihini yapma hakkına sahiptir. doğru,toplumun temel hak ve değerlerini,temel hukuk kurallarını grubun kanunlarıyla çelişse bile korumaktır. doğru,insanın farklı düşünce ve değerleri taşıyabileceklerini bilerek bu göreli değerleri korumaktır. yaşama,özgürlük gibi temel hak ve özgürlüklerini çoğunluğun görüşüne ters düşse bile korumaktır. bu düzeydeki ahlak gelişimine göre çoğunluk anlaşarak ,azınlıkta kalanların temel haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. bunun için yasalar kılı kırk yararak hazırlanmıştır. bu ahlaki gelişim düzeyinde yetişkinlerin ancak %25 olmaktadır .

bu dönemdeki ahlak gelişimine ulaşmış bir kişi,toplumun üstünde bir bakış açısına sahiptir.toplumsal anlaşmanın sonucu,belirlenen kanunlara akılcı bir yaklaşımla saygı duyulur. ancak evrensel ahlaki bakış açısı ile hukuki bakış arasındaki çelişkiler çözümlenemez. örneğin hiçbir yasa bir insanın ölümüne sebebe olabilecek bir davranışı meşru göstermez. ancak kendisini öldürmeye gelen birini öldüren birini cezalandıramaz.çünkü bu durumda insan yasalara karşı gelmekle kendi yaşamını kurtarma arasında bir seçim yapmak durumunda bulunmaktadır. böyle bir durumda kendi yaşamının devam etmesi her şeyin üzerinde olmalıdır.

7.3.2. -altıncı evre: evrensel ahlak ilkeleri eğilimi

kohlberg 'in ahlaki gelişime ilişkin düşüncelerinden en çok tartışılan evredir. bu düzeyin kurumsal olduğunu ileri sürenler vardır.

kohlberg ,önceleri bu düzeyin çok az insanda gözlendiğini öne sürmüştür.1970’te kuramında yeni bir düzenleme yaparak gelişim düzeylerini üç,evreleri de azaltarak beş olarak belirlemiştir. kohlberg 'e göre bu evreye ulaşmış kişi,everensel ahlaki prensipleri kendine rehber edinmiştir. yazılmış kural ve yasalardan bağımsızdır. bunun anlamı “birey hali hazırdaki tüm yasalara karşıdır” demek değildir. aksine kanunlar evrensel prensiplere uygun olduğu için desteklenir. kanunların bu prensiplerle çelişmesi halinde bu prensiplerin korunması gerekmektedir. çünkü prensipler insan haklarına, insan onuruna saygılı davranmayı gerektirir. evrensel ahlaki prensipler sadece bir grubun geliştirdiği yada düzenlediği prensipler değildir. tüm insanların eşitliğini temel felsefe olarak benimseyen yaşama haklarını, eğitim görme hakkı, özgür tercihte bulunma,düşünme ve açıklama hakkından kimse yoksun bırakılmamalıdır. halihazırdaki yasalar bu prensiplerle çeliştiği zaman birey kendi vicdanına uygun davranışta bulunur. dolayısıyla kendi ilkelerine aykırı durumlarda yasalara karşı çıkmaktan kaçınmaz.

kohlberg’in yapmış olduğu bu evreler “evre” anlayışına uygun olarak hiyerarşik bir yapı gösterir. yani birey bir evreden sonraki evreye geçer. insanların büyük çoğunluğu üçüncü ve dördüncü evrededir. beşinci ve altıncı evreye geçebilen insanların sayısı çok azdır. hatta altıncı evreye ulaşabilen çok çok az insan vardır. 

ayı sözlük şeriatçı yazarlar zirvesi

hacı misi ile parlattığım cemaatçi götü mü açıkta bırakacak kırmızı bir tanga ile katılacağım zirvedir. tüm şeriatçıların gözleriylen günah işlemelerine, cünüp olmalarına sebebiyet verip toplandıklarına pişman edip ardından "türkiye laiktir laik kalacak" nidalarıylan izmir büyükşehir belediyesi logolu sancağı mekana dikip atamın gücüylen son noktayı koyacağımdır.

türkiye'de gay ateist ve solcu olmak

dissosiyatif kimlik bozukluğu

kisinin icinde birbirinden farkli kisilikler hissedip, bu kisiliklere uyan davranislarda bulunmasi, bu kisiliklerin etkisi altinda oldugu anlarda yaptiklarindan habersiz olma halidir. bu kisilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yas grubundan, sosyoekonomik ve kulturel durumundan farkli olabilir. bu kisiliklere ait kafasinin icinden gelen ve kendisini yonlendiren sesler duyabilir. farkli kisilikler var olan "evsahibi" kisilige zarar verici davranislar gosterebilir (es ya da karsi cinsle uygunsuz iliskiler, suca yonelik davranislar gibi). evsahibi kisiligi oldurup, yerine gecmek icin intihar girisimlerinde bulunabilirler.

nasil olusmaktadir?

genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde “o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum” vb dusunce degisiklikleri gelistirir. bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.

dissosiyatif kimlik bozuklugunun birincil belirtileri:

iki ya da daha fazla birbirinden ayri kimligin ayni kiside varligi (herbirinin kendi icinde sureklilik gosteren cevre ve benlik algisi, iliski kurma ve dusunme bicimi vardir). bu kimliklerden en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kisinin davranislarini denetim altinda tutar. onemli kisisel bilgileri siradan bir unutkanlikla aciklanamayacak sekilde animsayamazlar.

toplumda ne oranda gorulmektedir?

% 5-10 arasinda gorulmektedirler. daha cok kadinlarda teshis edilmektedir. erkek hastalarin ise suc isledikleri icin daha cok adli sistem icinde olduklari ve bu nedenle tani konulamadigi dusunulmektedir. kisilerin ozellikle kafalari icinden gelen sesler duymalari, yaptiklarini hatirlamadiklari seylerle karsilasmalari gibi belirtilerin, ogrenilmesi halinde kendilerinin “akil hastanesine kapatilacaklari ya da toplumda damgalanacaklari ” yonundeki inanclari nedeniyle tedaviye basvurmadiklari gorulmektedir.


tedavi:

hastalik bu rahatsizligi bilen psikiyatristlerce uzun dönemli psikoterapi ile tedavi edilmektedir. tedavide kisiliklerin bir araya getirilerek bir butun olusturmasi ve gecmiste yasanan ve bazi hallerde unutulmus olan travma doneminin aydinlatilip, bunun normal bilinc hali ile birlestirilmesi ve butunlestirme sonrasi eslik eden diger kisilik sorunlari ve yaklasimlarin tedavisi ile surdurulur. psikoterapi esnasinda farkli kisiliklerin etkisi ile sikayetlerde alevlenmeler gorulebilir. bu durumlarda ilac tedavileri ve kisa sureli yatakli tedaviler gerekebilir.  

ayı sözlük oyun kütüphanesi

gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. *
(bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. *
(bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. *
(bkz: aç kapıyı bezirgan başı)

(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.

ataride:
(bkz: mortal combat)
(bkz: adventure island)
(bkz: circus)
(bkz: road fighter)
(bkz: sonic)
(bkz: contra)
(bkz: tank)
tekrar oynamak ve daha fazlasını görmek için: http://www.atari.gen.tr/

berberde gözü kapatmak

yapamadığımdır. özellikle uzun süre yapamıyorum maksimium 10-15 saniye. daha uzun süreli kapalı tutarsam aklıma berber konulu porno filmleri geliyor. bunun sonucunda da erekte olurum, mal gibi kalırım diye düşünüp geriliyorum (bkz: ayı sözlük itiraf) *

kirpi

schopenhauer'ün metaforuna maruz kalan hayvandır:

soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. ısınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikeri onları bir kez daha birbirinden ayırır.

tespit sıçmak

biraz sonra yapacağımdır.

yüzeysel bir şekilde ele aldığımızda muhafazakar kesime göre biz eşcinseller sapık hatta hastayız. buradan yola çıkarak çoğu muhafazakar kişi, kişiliğimizin bozuk olduğunu hatta ve hatta akıl sağlığımızın yerinde olmadığını, bu yüzden de psikolog ya da psikiyatristlere görünmemizi söyler. onların bu yaklaşımına göre bizler akıl sağlığı yerinde olmayan kişileriz. ee islamiyete göre de akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar yaptıklarından sorumlu değillerdir ve bu dünyada yaşadıklarının mukafatını ahirette alacaklardır. o zaman biz yaptıklarımızdan sorumlu değiliz hatta bunun için ödül bile alacağız. o yüzden kara kara gecelere perde çekmeye devam * * * *

fotoğraf çekilirken ağzını büzmek

bu durumla ilgili bir şey okumuştum. şizofreninin bir çeşidindeki hastalarda muhakkak görülen bir özellikmiş. ne kadar doğrudur bilemiyorum.
örnek bir görsel:

bir daha hiç kimseyi sevemeyecekmiş gibi hissetmek

1 ay boyunca birer gün arayla şu sözleri tekrarlarsanız kurtulacağınız histir:

lanet olsun bu aşka lanet olsun bu sevgimize seni doyuracaktım koynuma alacaktım laaanet olsun bu hayyyat laaanet olsun bu sevgim seni çok sevmiştim neden bena büyle yaptın sen bena böyle yapmasaydın senle uzun zaman böyle bir hayal kuracaktım ben o hayali hala tüşünüyordum seni çok sevecektiimmmm hayatımm...hayatım leylaaa!!!

denendi. onaylandı. yüzde yüz çalışıyor. *

hiçbir şeyden memnun olmayan insan modeli

çevresindeki kişilerde zerre yaşama hevesi bırakmayan insan modelidir. ya arkadaş bi insan her şeyden mi memnuniyetsiz kalır, hiç mi bir şeyi beğenmez. tamam o beğenmediğin şey mükemmel olmayabilir ama şunu da bilmen lazım hiçbir şey mükemmel olmak zorunda da değil. karşındaki insan belki de bin bir hevesle, araştırarak, okuyarak, deneyerek vs. bir şekilde bir ürün ortaya koymuş en azından bir teşekkür et o da olmadı bir tebessüm et. yok illa bir bok atmalar, bir iğnelemeler, bir burun kıvırmalar. sırf beğenmemek için gösterdiği o çabayı aslında az da olsa pozitif bir yöne kanalize edebilse aslında belki de yapıcı eleştiri yapıp katkıda bulunabilecektir bu insan ama hayır o en iyi bildiği şeyi yapacaktır "hıh bu ne be pööffss" demek. cidden böyle yapıcı olmak yerine yıkıcı davranan insanları hiç sevmiyorum. insanı yormaktan zevk alıyorlar herhalde. platon'un bir lafı var o sözü bu arkadaşlara hediye etmek istiyorum: insanlara karşı düşünceli olun. çünkü karşılaştığınız herkes en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor.

tespit sıçmak

biraz sonra yapacağımdır.

yüzeysel bir şekilde ele aldığımızda muhafazakar kesime göre biz eşcinseller sapık hatta hastayız. buradan yola çıkarak çoğu muhafazakar kişi, kişiliğimizin bozuk olduğunu hatta ve hatta akıl sağlığımızın yerinde olmadığını, bu yüzden de psikolog ya da psikiyatristlere görünmemizi söyler. onların bu yaklaşımına göre bizler akıl sağlığı yerinde olmayan kişileriz. ee islamiyete göre de akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar yaptıklarından sorumlu değillerdir ve bu dünyada yaşadıklarının mukafatını ahirette alacaklardır. o zaman biz yaptıklarımızdan sorumlu değiliz hatta bunun için ödül bile alacağız. o yüzden kara kara gecelere perde çekmeye devam * * * *

vedat uşaklıgil

ismet inönü ve atatürk ile ilgili başlığı görünce aklıma gelen isim. ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum ama mustafa kemal ile ilişkisi olduğu söylenen kişidir kendisi ve bu ilişkinin latife hanım'ın günlüğünde yer aldığı söylenir. bildiğim kadarıyla günlüğe ulaşılamıyor, koruma altında.
kendisi hakkında bilgi için: http://www.aktifhaber.com/gercek-behlul-...
Henüz takip ettiği biri yok.