türkiye'nin einstein'i olarak adlandırılan, 26 yaşında dünyanın en genç profesörü unvanını elinde bulunduran, moleküler biyoloji alanında çalışmalarıyla tanınan, türkçe dilini fazlasıyla seven ve değer veren, 19 nisan 2015'te yitirdiğimiz çok değerli bilim adamı.
katılıp katılmayacağımızla ilgili birçok söylenti dönen severek izlediğim müzik yarışması. şahsi fikrim bu sene katılmayacağımız yönünde. connchita wurst'un kazandığı ve onun sunacağı yarışmaya neden katılalım. sonra ahlakımız bozulur mazallah!!!
macaristan menşeili bir yemektir. yuvarlak bir ekmeğin(aslında bizim güveç kabının, ekmeğe bürünmüş halidir bu ekmek) içi boşaltılır ve boşaltılan yere yahniye benzer et, sebze karışımı konulur ve bu ekmeğin üstü de kapak şeklindeki bir ekmekle kapatılır ve ardından servis edilir. gayet lezzetlidir.
yaklaşık 12-13 yaşlarında fark etmiştim gay olduğumu. gay, lezbiyen, transeksüel ne demek o yaştan itibaren biliyordum ve bu doğrultuda birçok araştırma yaptım. muhafazakar sitelerde hastalık, sapıklık deniliyordu. şok olmuştum. o yaşta yaptığım tek şey sınıfımda aşık olduğum çocuğu görünce heyecanlanmamdı ama bu sapıklıkmış. çok korkmuştum bir süre uzaklaşmıştım ondan. ardından araştırmalarıma devam ettim ilerleyen yaşlarda geçer, bu bir geçiş dönemi yazıyordu bazı sitelerde. ben de bunlara inanarak kendimi kandırıyordum ve bir kıza ilgi duymak için kendimi zorluyordum, aşık olduğumu sanıp salakça mutlu oluyordum! aradan yıllar geçti 20 yaşımda yurt dışına çıkma şansı elde ettim ve orada bir kız bana deliler gibi aşık olmuştu. bense hem onun kalbi kırılmasın hem ben de geçiş dönemimi tamamlarım iyileşirim(!) diye onunla sevgili olmaya karar verdim ama yok gerçekten kıza karşı bir şey hissetmiyorum özellikle cinsel anlamda tık yok. kızdan bir süre ders çalışacağım bahanesiyle uzaklaştım ve ilerleyen günlerde ispanyol bir çocukla tanıştım. aman tanrım o da ne yine tanıdık bir his. içini sıcaklık kaplaması, şapşal şapşal gülmek, heyecanlanmak, karşındakini arzulamak. o andan itibaren kendimi kabullenmeye başladım. ben gay idim ve bu benim bir parçamdı. yok yere kendimi ve başkalarını kandırmama gerek yoktu. artık kendim olmanın verdiği rahatlığı yaşayabilirdim ve kimseye hesap vermek zorunda değildim.
söylemedim ama anladıklarını düşünüyorum. çünkü hayatım boyunca hiç bir zaman maço biri değildim. sıcakkanlı, hareketli, neşeli bir insan oldum hep yani onların kafalarındaki erkek tanımına pek uymadım daha en başından. o yüzden benim farklı olduğumu biliyorlar sadece dillendirmek istemiyorlar ya da bir umut yanıldıklarını düşünüyorlar. arada çok büyük bir kuşak farkı var ve yaşadığımız yer küçük bir ilçe. bu sebeplerden ötürü söylesem de kabulleneceklerini pek sanmıyorum hatta çokça zorlanacaklar, bana baskı yapacaklar, üzülecekler. şimdilik böyle iyi belki 5-6 sene sonra açılırım belli mi olur
merhaba sevgili yazarlar. bu başlık biraz foruma dönüşebilir. o yüzden şimdiden verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim. aranızda bugün ales'e giren oldu mu? sorular nasıldı sizce? biraz kritik yapalım *
sosyal psikolojiye göre büyük toplumsal olaylarda yaşanan şiddet eylemlerinin ve linçlerin temelinde yatan olgudur. bireylerin kişisel kimliklerini pek önemsemeyerek, bireysel ve toplumsal sorumluluklarını bir kenara bırakıp saldırgan eğilimler göstermesidir.
açılan başlıklar ve altında verilen isimler sonucunda kafamda oluşan soru. örnek vermek (örnekler tam karşılığı olacak şekilde olmayabilir) gerekirse: sözlük yazarlarını benzettiğim ünlüler, beğenilen sözlük yazarları, x dizisindeki karakterleri hangi yazara benzetiyorum vs. *
kendi ellerimde hazırladığım yaklaşık 30 sayfalık sunumu sırf sunduğum için hiç bir yere kaydetmemek ve hatta silmek. işin komik kısmı bunu, hoca sunumları istediğini söylediği zaman yani bugün fark ettim . hayatımın en büyük aptallıklarında açık ara ilk 3'e girer. * not: sunumu yapalı yaklaşık 2 ay oluyor. sizce hangi ölüm şekli daha az can yakar? ona göre deneyeceğim de!!
marcia'nın ortaya attığı kimlik statülerinden biridir. bu kimlik statüsüne sahip ergen (yetişkin de olabilir çünkü bu durum yıllarca sürebilir) tınlamaz bir haldedir. onun adına seçim yapan yoktur ama o kendi adına da seçim yapmaz. hiç bu konuyu düşünmez, aklına gelmez, bir amacı yoktur. ulan bundan 10 sene sonra ben ne yapacağım, bir gün baba parası da biter ya aç kalırsam ya açıkta kalırsam diye düşünmez, seçim de yapmaz. kısacası çok da tın çok da fifi der yani *
sadece fiziksel ve sözel şiddetle sınırlı kalmayandır. bu konu, çok daha geniş bir yelpazede incelenmeli ve ona göre davranılmalı, önlemler alınmalıdır. *
hacı misi ile parlattığım cemaatçi götü mü açıkta bırakacak kırmızı bir tanga ile katılacağım zirvedir. tüm şeriatçıların gözleriylen günah işlemelerine, cünüp olmalarına sebebiyet verip toplandıklarına pişman edip ardından "türkiye laiktir laik kalacak" nidalarıylan izmir büyükşehir belediyesi logolu sancağı mekana dikip atamın gücüylen son noktayı koyacağımdır.
sebebinin yeteneksizlik olmadığını düşündüğüm durum. bu erkek yeteneksiz erkek değil, özbakım becerileri gelişmemiş ve toplumun dayattığı "erkek adam ev işlerinden anlamaz" anlayışının meyvelerinden yararlanan erkektir. aslında olaya "insanım ve doğal olarak yemek yemem gerekiyor. bu yüzden yemek yapmayı az da olsa öğrenmeliyim. hem böylece kimseye muhtaç olmam ve çevremdekilere rahatsızlık da vermem" boyutunda bakabilse pek ala yumurta da kırabilir, makarna da pişirebilir. kimse ondan elindeki malzemelerle harikalar yaratmasını ya da master chef olmasını beklemiyor sonuçta.
kisinin icinde birbirinden farkli kisilikler hissedip, bu kisiliklere uyan davranislarda bulunmasi, bu kisiliklerin etkisi altinda oldugu anlarda yaptiklarindan habersiz olma halidir. bu kisilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yas grubundan, sosyoekonomik ve kulturel durumundan farkli olabilir. bu kisiliklere ait kafasinin icinden gelen ve kendisini yonlendiren sesler duyabilir. farkli kisilikler var olan "evsahibi" kisilige zarar verici davranislar gosterebilir (es ya da karsi cinsle uygunsuz iliskiler, suca yonelik davranislar gibi). evsahibi kisiligi oldurup, yerine gecmek icin intihar girisimlerinde bulunabilirler.
nasil olusmaktadir?
genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum vb dusunce degisiklikleri gelistirir. bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.
iki ya da daha fazla birbirinden ayri kimligin ayni kiside varligi (herbirinin kendi icinde sureklilik gosteren cevre ve benlik algisi, iliski kurma ve dusunme bicimi vardir). bu kimliklerden en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kisinin davranislarini denetim altinda tutar. onemli kisisel bilgileri siradan bir unutkanlikla aciklanamayacak sekilde animsayamazlar.
toplumda ne oranda gorulmektedir?
% 5-10 arasinda gorulmektedirler. daha cok kadinlarda teshis edilmektedir. erkek hastalarin ise suc isledikleri icin daha cok adli sistem icinde olduklari ve bu nedenle tani konulamadigi dusunulmektedir. kisilerin ozellikle kafalari icinden gelen sesler duymalari, yaptiklarini hatirlamadiklari seylerle karsilasmalari gibi belirtilerin, ogrenilmesi halinde kendilerinin akil hastanesine kapatilacaklari ya da toplumda damgalanacaklari yonundeki inanclari nedeniyle tedaviye basvurmadiklari gorulmektedir.
tedavi:
hastalik bu rahatsizligi bilen psikiyatristlerce uzun dönemli psikoterapi ile tedavi edilmektedir. tedavide kisiliklerin bir araya getirilerek bir butun olusturmasi ve gecmiste yasanan ve bazi hallerde unutulmus olan travma doneminin aydinlatilip, bunun normal bilinc hali ile birlestirilmesi ve butunlestirme sonrasi eslik eden diger kisilik sorunlari ve yaklasimlarin tedavisi ile surdurulur. psikoterapi esnasinda farkli kisiliklerin etkisi ile sikayetlerde alevlenmeler gorulebilir. bu durumlarda ilac tedavileri ve kisa sureli yatakli tedaviler gerekebilir.
yapamadığımdır. özellikle uzun süre yapamıyorum maksimium 10-15 saniye. daha uzun süreli kapalı tutarsam aklıma berber konulu porno filmleri geliyor. bunun sonucunda da erekte olurum, mal gibi kalırım diye düşünüp geriliyorum (bkz: ayı sözlük itiraf) *
gerçek hayatta: (bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez. (bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. * (bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır. (bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. * (bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur. (bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur. (bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır. (bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır. (bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır (bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır. (bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur. (bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. * (bkz: aç kapıyı bezirgan başı) (bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler. (bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır. (bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.
bugün taaa liseden iki kız iki tane de erkek arkadaşımla birlikte buluştuk. liseden mezun olalı yaklaşık 5 sene oldu ama o günden beri bu arkadaşlarımla görüşmeyi sürdürüyorum. onları çok seviyorum ama içimde hepimizde olduğu gibi bir ukte vardı. kendimi tüm çıplaklığımla onlara açsam beni hala severler mi? tabi cesaretsizlikten mi yoksa hazır olamadığımdan mı ne hiç kalkışmadım böyle bi işe. derken bugün bi muhabbet döndü aramızda. erkek arkadaşlardan biri "lgbtiler de amma çok ses çıkarmaya başladılar ya yok onur haftasıymış yok yürüyüşmüş. ramazan ayında yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de sokak ortasında birbirlerine mastürbasyon yapıyorlar" dedi. ben de bu sefer kendimi tutamayıp "rahatsızlığını anlayabiliyorum ama asıl ramazan ayı onur yürüyüşüne denk geliyor, onur yürüyüşünün tarihi her sene aynı" dedim. ayrıca sokak ortasında mastürbasyonun kişisel düsüncem olarak bana da abartı geldiğini ama öpüşmenin el ele tutuşmanın cinsiyet ayırt etmeksizin rahatsız etmemesi gerektiğini düşündüğümü belirttim. arkadaş "ya olur mu öyle" dedi. "bi özgürlük verilse hepsi sokakta birbiriyle seks yapar ben bunları görmek istemiyorum" dedi. ben yine ortaya anti tezler koyunca bu sefer de "arkadaşlar nikimsi de lgbtilimiş (sanki öyle bi takım var da taraftarıymışım gibi)" dedi güldü. "yürüyüşlere falan da katılmış galiba" dedi (ki katılmıstım ama o bilmiyordu). o an kendince şaka yaptığını, amacının benimle dalga geçmek olmadığını biliyordum ama napacağımı bilemedim. diğer üç arkadaşımda hiç bir tebessüm dahi yoktu ve "olsun bu bizi ne ilgilendirir ki onun bedeni onun kararı onun aşkı bize saygı duymak düşer. lgbtileri sonuna kadar destekliyoruz" dediler. o an o kadar mutlu oldum ki sadece tebessüm ettim ve az önce bana o şakaları yapan arkadaşın "orası öyle tabi" deyişini büyük bir zevkle izledim. sanırım uzun süreden sonra geçirdiğim en hoş gündü bugün *
ayı sözlük üyeleri üniversitelerin hangi bölümlerinde okuyorsunuz? cevap: (bkz: pdr) aynı ya da yakın bölümlerde okuyorsak birbirimize yardımcı oluruz iyi olur
chicago üniversitesi'nin yaptığı çalışmaların sonucunda ortaya çıkan ilginç bir bilgi. toplumda genel kabul gören dini eğitimin iyilikle ve anlayışlı olmakla ilgili bağlantısını sorgulatan bir sonuç ortaya çıkmış gibi duruyor.
çevresindeki kişilerde zerre yaşama hevesi bırakmayan insan modelidir. ya arkadaş bi insan her şeyden mi memnuniyetsiz kalır, hiç mi bir şeyi beğenmez. tamam o beğenmediğin şey mükemmel olmayabilir ama şunu da bilmen lazım hiçbir şey mükemmel olmak zorunda da değil. karşındaki insan belki de bin bir hevesle, araştırarak, okuyarak, deneyerek vs. bir şekilde bir ürün ortaya koymuş en azından bir teşekkür et o da olmadı bir tebessüm et. yok illa bir bok atmalar, bir iğnelemeler, bir burun kıvırmalar. sırf beğenmemek için gösterdiği o çabayı aslında az da olsa pozitif bir yöne kanalize edebilse aslında belki de yapıcı eleştiri yapıp katkıda bulunabilecektir bu insan ama hayır o en iyi bildiği şeyi yapacaktır "hıh bu ne be pööffss" demek. cidden böyle yapıcı olmak yerine yıkıcı davranan insanları hiç sevmiyorum. insanı yormaktan zevk alıyorlar herhalde. platon'un bir lafı var o sözü bu arkadaşlara hediye etmek istiyorum: insanlara karşı düşünceli olun. çünkü karşılaştığınız herkes en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor.