nikimsi

Durum: 1295 - 0 - 0 - 0 - 23.01.2017 00:39

Puan: 21202 - Sözlük Kaşarı

11 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

hayat bazen çok: honki ponki toni nok, çalona bimbo bori rok, muşi muşi hubobo kozi zok, çiki çiki şayne tiki tak tok.
  • /
  • 65

oktay sinanoğlu

türkiye'nin einstein'i olarak adlandırılan, 26 yaşında dünyanın en genç profesörü unvanını elinde bulunduran, moleküler biyoloji alanında çalışmalarıyla tanınan, türkçe dilini fazlasıyla seven ve değer veren, 19 nisan 2015'te yitirdiğimiz çok değerli bilim adamı.

lgbti temalı filmler

çok sevdiğim şu bloktan bazılarına ulaşabilirsiniz
http://www.kirsaldatipokuyangay.com/2015...

take me to church

sözleri, klibi çokça güzel olan bu aralar sıkça dinlediğim hoizer parçası.

eurovision 2015

katılıp katılmayacağımızla ilgili birçok söylenti dönen severek izlediğim müzik yarışması. şahsi fikrim bu sene katılmayacağımız yönünde. connchita wurst'un kazandığı ve onun sunacağı yarışmaya neden katılalım. sonra ahlakımız bozulur mazallah!!!

toplumumuzda eşcinselin yeri

toplumumuzda eşcinselin yeri (bkz: yok)(bkz: olmayan) (bkz: ötekileştirmek)

the imitation game

alan turing'in hikayesinin anlatıldığı 87’nci oscar ödülleri’nde en iyi uyarlama senaryo ödülü’nü kazanan film.

gulaş

macaristan menşeili bir yemektir. yuvarlak bir ekmeğin(aslında bizim güveç kabının, ekmeğe bürünmüş halidir bu ekmek) içi boşaltılır ve boşaltılan yere yahniye benzer et, sebze karışımı konulur ve bu ekmeğin üstü de kapak şeklindeki bir ekmekle kapatılır ve ardından servis edilir. gayet lezzetlidir.

lgbti olduğunuzu ne zaman kabullendiniz anketi

yaklaşık 12-13 yaşlarında fark etmiştim gay olduğumu. gay, lezbiyen, transeksüel ne demek o yaştan itibaren biliyordum ve bu doğrultuda birçok araştırma yaptım. muhafazakar sitelerde hastalık, sapıklık deniliyordu. şok olmuştum. o yaşta yaptığım tek şey sınıfımda aşık olduğum çocuğu görünce heyecanlanmamdı ama bu sapıklıkmış. çok korkmuştum bir süre uzaklaşmıştım ondan. ardından araştırmalarıma devam ettim ilerleyen yaşlarda geçer, bu bir geçiş dönemi yazıyordu bazı sitelerde. ben de bunlara inanarak kendimi kandırıyordum ve bir kıza ilgi duymak için kendimi zorluyordum, aşık olduğumu sanıp salakça mutlu oluyordum! aradan yıllar geçti 20 yaşımda yurt dışına çıkma şansı elde ettim ve orada bir kız bana deliler gibi aşık olmuştu. bense hem onun kalbi kırılmasın hem ben de geçiş dönemimi tamamlarım iyileşirim(!) diye onunla sevgili olmaya karar verdim ama yok gerçekten kıza karşı bir şey hissetmiyorum özellikle cinsel anlamda tık yok. kızdan bir süre ders çalışacağım bahanesiyle uzaklaştım ve ilerleyen günlerde ispanyol bir çocukla tanıştım. aman tanrım o da ne yine tanıdık bir his. içini sıcaklık kaplaması, şapşal şapşal gülmek, heyecanlanmak, karşındakini arzulamak. o andan itibaren kendimi kabullenmeye başladım. ben gay idim ve bu benim bir parçamdı. yok yere kendimi ve başkalarını kandırmama gerek yoktu. artık kendim olmanın verdiği rahatlığı yaşayabilirdim ve kimseye hesap vermek zorunda değildim.

ailenize eşcinsel olduğunuzu söylediniz mi anketi

söylemedim ama anladıklarını düşünüyorum. çünkü hayatım boyunca hiç bir zaman maço biri değildim. sıcakkanlı, hareketli, neşeli bir insan oldum hep yani onların kafalarındaki erkek tanımına pek uymadım daha en başından. o yüzden benim farklı olduğumu biliyorlar sadece dillendirmek istemiyorlar ya da bir umut yanıldıklarını düşünüyorlar. arada çok büyük bir kuşak farkı var ve yaşadığımız yer küçük bir ilçe. bu sebeplerden ötürü söylesem de kabulleneceklerini pek sanmıyorum hatta çokça zorlanacaklar, bana baskı yapacaklar, üzülecekler. şimdilik böyle iyi belki 5-6 sene sonra açılırım belli mi olur

ales

merhaba sevgili yazarlar. bu başlık biraz foruma dönüşebilir. o yüzden şimdiden verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.
aranızda bugün ales'e giren oldu mu? sorular nasıldı sizce? biraz kritik yapalım *

kimliksizleşme

sosyal psikolojiye göre büyük toplumsal olaylarda yaşanan şiddet eylemlerinin ve linçlerin temelinde yatan olgudur. bireylerin kişisel kimliklerini pek önemsemeyerek, bireysel ve toplumsal sorumluluklarını bir kenara bırakıp saldırgan eğilimler göstermesidir.

yürek yemek

"bir durum karşısında haddinden fazla cesaret göstermek." şeklinde tanımlanabilecek söz öbeği/deyim.

ayı sözlük yazarları gerçekte birbirlerini tanıyorlar mı

açılan başlıklar ve altında verilen isimler sonucunda kafamda oluşan soru. örnek vermek (örnekler tam karşılığı olacak şekilde olmayabilir) gerekirse: sözlük yazarlarını benzettiğim ünlüler, beğenilen sözlük yazarları, x dizisindeki karakterleri hangi yazara benzetiyorum vs. *

yapılmış en aptalca dalgınlıklar

kendi ellerimde hazırladığım yaklaşık 30 sayfalık sunumu sırf sunduğum için hiç bir yere kaydetmemek ve hatta silmek. işin komik kısmı bunu, hoca sunumları istediğini söylediği zaman yani bugün fark ettim . hayatımın en büyük aptallıklarında açık ara ilk 3'e girer. *
not: sunumu yapalı yaklaşık 2 ay oluyor.
sizce hangi ölüm şekli daha az can yakar? ona göre deneyeceğim de!!

dağınık kimlik

marcia'nın ortaya attığı kimlik statülerinden biridir.
bu kimlik statüsüne sahip ergen (yetişkin de olabilir çünkü bu durum yıllarca sürebilir) tınlamaz bir haldedir. onun adına seçim yapan yoktur ama o kendi adına da seçim yapmaz. hiç bu konuyu düşünmez, aklına gelmez, bir amacı yoktur. ulan bundan 10 sene sonra ben ne yapacağım, bir gün baba parası da biter ya aç kalırsam ya açıkta kalırsam diye düşünmez, seçim de yapmaz. kısacası çok da tın çok da fifi der yani *
  • /
  • 65
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 1295

çocuk istismarı

sadece fiziksel ve sözel şiddetle sınırlı kalmayandır. bu konu, çok daha geniş bir yelpazede incelenmeli ve ona göre davranılmalı, önlemler alınmalıdır. *

bilgilendirici bir görsel:

bir eşcinselin başına gelebilecek en kötü şey

eşcinsel olduğu için işten çıkartılması.

doğru bilinen yanlışlar

insanoğlunun inşa ettiği hangi yapı ay’dan görülebilir?
çin seddi’nin “insanoğlunun inşa ettiği ve aydan görülebilen tek yapı” olduğu düşüncesi çok yaygındır ama bu doğru değildir. insan eliyle yapılmış hiçbir şey aydan çıplak gözle görülemez.


dünya’nın ne kadarı sudur?
dünya yüzeyinin yüzde 70’i suyla kaplı olabilir ama su, gezegenin kütlesinin 5 binde birinden daha azına tekabül ediyor,yaklaşık olarak yüzde 0.1.


üç saniyelik hafızaya sahip olan şey nedir?
bu konuda henüz kesin bir sonuca ulaşılmış değil. ancak yaygın kanının aksine, bir japon balığının hafızası birkaç saniyelik değil. yapılan araştırmalar, japon balığının en az üç aylık bir hafızaya sahip olduğunu ve değişik şekilleri, renkleri ve sesleri ayırt edebildiğini gösterdi.


yaşayan en büyük canlı nedir?
fil, mavi balina ya da dev sekoya ağacı? hayır, dünyadaki yaşayan en büyük canlı bir mantar. kesilmiş bir ağaç kütüğünün üzerinde büyüyen bal mantarından (armillaria ostoyae) şu ana kadar görülen ve oregon’daki malheur ulusal ormanı’nda bulunan en büyük numune 890 hektarlık bir alan kaplıyor ve yaşı 2000 ila 8000 arasında tahnin ediliyor.


bir kırkayağın kaç tane ayağı vardır?
kırkayak kelimesi, latince “yüz ayak” anlamına gelen centipeda kelimesinden gelmektedir. kırkayaklar yüz yılı aşkın bir süredir kapsamlı bir biçimde incelenmelerine karşın tam olarak yüz ayağa sahip bir örneğine rastlanmamıştır. türkçe’deki adlarına bakarak bu hayvanların kırk ayaklı oldukları da söylenemez.


acı biberin en acı kısmı neresidir?
acı biberin en acı kısmının çekirdekleri olduğuna dair inancın tersine asıl acı olan kısım, o çekirdeklerin tutunduğu merkezdeki zardır. bu zar, en fazla kapsaisin içeren kısımdır. kapsaisin bibere ayırt edici acılığını veren renksiz, kokusuz bileşiktir.


şampanyayı köpürten şey nedir?
şampanyayı karbondioksit değil, pislik köpürtür tamamen pürüzsüz ve temiz bir kadehte karbondioksit molekülleri görünmez bir şekilde buharlaşır, bu yüzden uzun zamandır kabarcıkların oluşmasına neden olan şeyin bardaktaki küçük kusurlar olduğu varsayılırdı. fakat, yeni fotoğraf teknikleri bardaktaki iz ve pürüzlerin bu kabarcıkların sürekli asılı kalmalarına yetecek boyutta olmadığını gösterdi: bardakta kabarcıkların oluşmasına neden olan şey, bardağın içindeki mikroskobik toz ve tüy parçacıklarıdır.


“ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” diyen kimdir?
“1789 yılıydı ve fransız devrimi tüm hızıyla cereyan etmekteydi. paris’teki yoksullar ayaklandılar çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. bu sırada kraliçe marie antoinette “ekmek bulamayanlar pasta yesin” şeklindeki ahmakça öneriyi ortaya attı.” çoğu kişinin doğru bildiği yanlışlardan birisi daha... ilk sorun şu ki, bahsedilen şey pasta değil brioche adlı verilen ve ekmeğe çok benzeyen bir çörekti. bu durumda bu sözler iyi niyetli bir girişim olabilir: “eğer ekmek istiyorlarsa onlara iyi cinsinden verin.”kaldı ki bu sözleri söyleyen marie antoinette değildi. bu ifade en aşağı 1760’tan beri aristokratik çürümenin tasviri olarak yazılı bir biçimde kullanılıyordu. jean-jacques rousseau bu ifadeyi daha 1740’ta duyduğunu ileri sürüyordu.


evren ne renktir?
siyah? mavi? hayır, resmi olarak bej rengindedir. 2002 yılında, johns hopkins üniversitesi’nden amerikalı bilimciler, avustralya kırmızıya kayan galaksileri inceleme kurumu’nun topladığı 200,000 galaksi ışığını inceledikten sonra evrenin soluk yeşil renkte olduğu sonucuna vardılar. ancak birkaç hafta, hesaplamalarında bir hata yaptıklarını ve evrenin aslında daha çok köstebek derisi renginin kasvetli bir tonu olduğunu itiraf etmek durumunda kaldılar.


kafasını kuma gömen şey nedir?
devekuşu yanlış cevap.. asla bir devekuşunun kafasını kuma gömdüğü görülmemiştir. bunu yapsaydı boğulurdu. bir tehlikeyle karşılaştığında her aklı başında hayvan gibi devekuşu da var gücüyle kaçar.


evrendeki en soğuk yer nerededir?
kuzey kutbu'nda bir yer deği, finlandiya’da. helsinki teknoloji üniversitesi’nden bir ekip 2000 yılında bir rodyum parçasını, mutlak sıfırdan (-273oc) derecenin on milyarda biri kadar daha yüksek bir sıcaklığa kadar soğuttu.laboratuarlarda oluşturulan bu son derece düşük sıcaklıklar dikkate değerdir. derin uzayda bile sıcaklık -245oc’nin altına nadiren düşer.bunun bilinen tek istisnası, avustralyalı gökbilimciler tarafından 1979’da saptanan bumerang nebulası’dır. bu nebula bir bumeranga (ya da bir papyona) benzer. merkezinde, güneş’ten üç kat daha ağır, ölmekte olan bir yıldız vardır.

edit: önemli bir ek bilgi olarak; *

büyük ayaklı adamların büyük penisi olur?
hiç büyük ayaklı bir adamın vücudundaki başka uzuvlarının da büyük olabileceğini düşündünüz mü? kimileri bir erkeğin ayak büyüklüğüne bakıp cinsel organının da büyük olabileceği kanaatine varıyor. kimileri de el ve burnun buna işaret ettiğini düşünüyor. bu fikrin kökenini bilimsel verilere dayandıranlar da yok değil. kanada'da yapılan bir araştırmada 60 erkeğin penis uzunluğu ile boy ve ayak uzunluğu arasında az da olsa bir ilişki olduğu belirlenmiş.

ancak daha büyük kapsamlı bir araştırmada farklı bir sonuç ortaya çıkmış. iki ürolog tarafından yapılan araştırmada 104 erkeğin ayak numaraları ve penis boyları incelenmiş ve aralarında herhangi bir bağ kurulamamış. araştırmalar aynı zamanda penis ve parmak uzunluklarının da birbiriyle ilişkili olmadığını gösteriyor. istediğiniz kadar erkeklerin ayaklarına ve ellerine bakabilirsiniz, ama onlar size 'boyunu' söylemeyecekler, bunu aklınıza yazın.

ayı sözlük şeriatçı yazarlar zirvesi

hacı misi ile parlattığım cemaatçi götü mü açıkta bırakacak kırmızı bir tanga ile katılacağım zirvedir. tüm şeriatçıların gözleriylen günah işlemelerine, cünüp olmalarına sebebiyet verip toplandıklarına pişman edip ardından "türkiye laiktir laik kalacak" nidalarıylan izmir büyükşehir belediyesi logolu sancağı mekana dikip atamın gücüylen son noktayı koyacağımdır.

düşün ki o bunu okuyor

bana yaklaşıp güvenimi kazanıp ardından sana içimi döktükten sonra saçma sapan bir şeyi bahane edip benden uzaklaştın ya senden tiksiniyorum hatta nefret ediyorum!! bana ne yaşattıysan ve ne acılar çektirdiysen aynısını yaşamanı umuyorum. ve o sürekli olduğunu iddia ettiğin "iyi insan" değilsin hem de hiç!!

dissosiyatif kimlik bozukluğu

kisinin icinde birbirinden farkli kisilikler hissedip, bu kisiliklere uyan davranislarda bulunmasi, bu kisiliklerin etkisi altinda oldugu anlarda yaptiklarindan habersiz olma halidir. bu kisilikler bireyin kendi cinsiyetinden, yas grubundan, sosyoekonomik ve kulturel durumundan farkli olabilir. bu kisiliklere ait kafasinin icinden gelen ve kendisini yonlendiren sesler duyabilir. farkli kisilikler var olan "evsahibi" kisilige zarar verici davranislar gosterebilir (es ya da karsi cinsle uygunsuz iliskiler, suca yonelik davranislar gibi). evsahibi kisiligi oldurup, yerine gecmek icin intihar girisimlerinde bulunabilirler.

nasil olusmaktadir?

genellikle cocukluk yaslarinda cok agir fiziksel (dovulme, agir cezalandirmalar), cinsel (tecavuz, cinsel tacizler) ve duygusal (sevgi gosterilmeme, saglik, egitim ihmalleri ve bakim gereksinimlerinin yerine getirilmemesi gibi) travma yasantilari sonrasinda gelisir. bu donemde cocuk bu olaylar esnasinda kendini olayin etkisinden kurtarmak icin bir savunma mekanizmasi seklinde “o olayi yasayan ben degilim, bu olanlar bana yapilmiyor, ben bunlari hissetmiyorum” vb dusunce degisiklikleri gelistirir. bu zamanla normal disi bir hal alip, bu bozukluga donusur. bu sekil bir savunma sureci, agir travmalara uyum saglamada onemli bir yere sahiptir.

dissosiyatif kimlik bozuklugunun birincil belirtileri:

iki ya da daha fazla birbirinden ayri kimligin ayni kiside varligi (herbirinin kendi icinde sureklilik gosteren cevre ve benlik algisi, iliski kurma ve dusunme bicimi vardir). bu kimliklerden en az ikisi zaman zaman tekrarlayarak kisinin davranislarini denetim altinda tutar. onemli kisisel bilgileri siradan bir unutkanlikla aciklanamayacak sekilde animsayamazlar.

toplumda ne oranda gorulmektedir?

% 5-10 arasinda gorulmektedirler. daha cok kadinlarda teshis edilmektedir. erkek hastalarin ise suc isledikleri icin daha cok adli sistem icinde olduklari ve bu nedenle tani konulamadigi dusunulmektedir. kisilerin ozellikle kafalari icinden gelen sesler duymalari, yaptiklarini hatirlamadiklari seylerle karsilasmalari gibi belirtilerin, ogrenilmesi halinde kendilerinin “akil hastanesine kapatilacaklari ya da toplumda damgalanacaklari ” yonundeki inanclari nedeniyle tedaviye basvurmadiklari gorulmektedir.


tedavi:

hastalik bu rahatsizligi bilen psikiyatristlerce uzun dönemli psikoterapi ile tedavi edilmektedir. tedavide kisiliklerin bir araya getirilerek bir butun olusturmasi ve gecmiste yasanan ve bazi hallerde unutulmus olan travma doneminin aydinlatilip, bunun normal bilinc hali ile birlestirilmesi ve butunlestirme sonrasi eslik eden diger kisilik sorunlari ve yaklasimlarin tedavisi ile surdurulur. psikoterapi esnasinda farkli kisiliklerin etkisi ile sikayetlerde alevlenmeler gorulebilir. bu durumlarda ilac tedavileri ve kisa sureli yatakli tedaviler gerekebilir.  

berberde gözü kapatmak

yapamadığımdır. özellikle uzun süre yapamıyorum maksimium 10-15 saniye. daha uzun süreli kapalı tutarsam aklıma berber konulu porno filmleri geliyor. bunun sonucunda da erekte olurum, mal gibi kalırım diye düşünüp geriliyorum (bkz: ayı sözlük itiraf) *

ayı sözlük oyun kütüphanesi

gerçek hayatta:
(bkz: voleybol) favorim, pek severim <3 sokak, salon, plaj. her türlüsü olur fark etmez.
(bkz: yakar top) ikinci favorim. her türlü kapışırız. *
(bkz: istop) top havaya atılır. ebe topu tutana kadar herkes uzaklaşır ardından ebe bir renk söyler herkes onu bulmaya çalışır.
(bkz: 9 aylık) ön eleme olarak top ayakta sektirilir. en az sektiren kaleye geçer her gol 1 puandır-kafa hariç o 3 puan- 9 puan tamamlanınca kişiye şut çekilir hiç birini kurtaramazsa çocuk doğurmuş olur. nasıl saçma bi oyunmuş lan bu böyle. *
(bkz: saklambaç) bir ebe gözlerini kapatıp belirlenen sayıya kadar sayar. sayma işi bitince saklananları bulmaya çalışır. bulduğu kişiyle adeta yarışa girer gözlerini kapattığı yere koşarlar ebe onu orada sobelerse yani sayı saydığı yere bulduğu kişiden önce ulaşırsa sıradaki ebe o sobelenen kişi olur.
(bkz: köşe kapmaca) genelde römork gibi köşeli yerlerde oynanır. ebe ortadadır köşelerdeki kişilerin kalkıp yerlerini değiştirmelerini bekler. kalkan kişilerden birinin yerini kaparsa yeri kapılan kişi ebe olur.
(bkz: sessiz sinema) bir kişi aklından bir film, dizi tutar. jest ve mimikleriyle karşısındaki kişilere bu filmi anlatmaya çalışır.
(bkz: ortada sıçan) diğer adıyla (bkz: can) yakar topun kardeşi. karşılıklı en az iki kişi vardır ve bunların ortasında bir ya da birden fazla kişi vardır. amaç bu kişileri topla vurup oyundan çıkarmaktır.
(bkz: dokuz taş) dokuz taş üst üste dizilir. sonra topla yıkılır ardından herkes kaçışır. ebeler bu kaçışan kişileri vurmaya ve bu sayede dokuz taşın tekrar üst üste dizilmesini önlemeye çalışır
(bkz: mendil kapmaca) ortada biri mendil tutar. iki kişi karşılıklı olarak aynı anda koşarlar. mendili ilk kapan oyunu kazanır.
(bkz: beş taş) beş tane taşın farklı şekillerde havaya atıp tutulması ve toplanmasıyla oynanan bir oyundur.
(bkz: ip atlama) hunharca zıplayıp kalorilerinizi yakmaya yardımcı olan oyun. *
(bkz: aç kapıyı bezirgan başı)

(bkz: yakalambaç) bir ebe kendisinden kaçan herkesi yakalamaya çalışır. yakaladığı herkes onun tarafına geçer ve son kişi kalana dek devam ederler.
(bkz: yerden yüksek) mantığı köşe kapmaca ile aynıdır. herkes yerden yüksekte bir yerde durur. ebe yerdedir. kişiler yer değiştirirken ebe onlardan birinin yerini kapmaya çalışır.
(bkz: ali baba saatin kaç) ebe diğer oyunculara arkasını dönmüştür. diğerleri sırayla bu soruyu sorarlar. "ali baba saatin kaç?" mesela "5" der. oyuncular da 5 adım yaklaşırlar ebeye. tabi herkes kendince adım attığından kimi daha yakın, kimi daha uzak olur. ali baba döner bakar ne kadar yaklaşmışlar diye. tekrar arkasını döner, aynı şey tekrarlanır. amaç ali baba henüz arkası dönükken atılan adımlar esnasında ona ulaşıp, sırtına vurmaktır. bu olay gerçekleştiği anda herkes başlangıç çizgisine geri kaçar. ali baba kimi yakalarsa o ebe olur.

ataride:
(bkz: mortal combat)
(bkz: adventure island)
(bkz: circus)
(bkz: road fighter)
(bkz: sonic)
(bkz: contra)
(bkz: tank)
tekrar oynamak ve daha fazlasını görmek için: http://www.atari.gen.tr/

stockholm sendromu

türkçesi celladına aşık olma durumu. bu kişiler kendilerini rehin alan kişiye duygusal anlamda bağlanırlar. söz konusu psikolojik rahatsızlığa bu ismin verilmesinin sebebi ise 1973 yılında stockholm'un normalmstorg semtinde yaşanan kredit banken soygunu girişimine dayanıyor. jan erik olsson isimli soyguncu, üç banka memuresini rehin alır. polisle pazarlıklar 6 gün sürer. sonunda, polis operasyon yaptığında beklenmedik bir durumla karşılaşılır. rehineler, kurtarılmaya aktif biçimde direnir ama kurtarılırlar. sonrasında rehineler, mahkemede soyguncu aleyhine ifade vermekten kaçınır. dahası, aralarında para toplayıp soyguncuların savunmasına yardımcı olur. bu süre zarfında rehineler, soygunculara duygusal bir yakınlık hissetmeye başlamıştır. iddiaya göre rehinelerden biri nişanlısını terk ederek olsson'un hapisten çıkmasını bile bekler. bu soygun girişimi sırasında polise yardımcı olan kriminolojist ve psikiyatrist nils bejerot, rehinelerin bu psikolojisini, 'stockholm sendromu' olarak kavramsallaştırdı.
çok tanıdık geldi değil mi? celladına aşık olan kişilerin ülkesi?

hornet kezbanlarından inciler

sevgiye yakışan ilgidir. ilgi yoksa tek yakışan silgidir.

üniversitede eğitim gören yazarların okuduğu bölümler

ayı sözlük üyeleri üniversitelerin hangi bölümlerinde okuyorsunuz?
cevap: (bkz: pdr)
aynı ya da yakın bölümlerde okuyorsak birbirimize yardımcı oluruz iyi olur

dinle büyümeyen çocukların empati duygusunun daha gelişmiş olması

chicago üniversitesi'nin yaptığı çalışmaların sonucunda ortaya çıkan ilginç bir bilgi. toplumda genel kabul gören dini eğitimin iyilikle ve anlayışlı olmakla ilgili bağlantısını sorgulatan bir sonuç ortaya çıkmış gibi duruyor.

araştırmayla ilgili bilgi için: 8ffeb

durduk yere ayı sözlük yazarlarına koyan şarkılar

cemil demirbakan-ceviz ağacı:

hiçbir şeyden memnun olmayan insan modeli

çevresindeki kişilerde zerre yaşama hevesi bırakmayan insan modelidir. ya arkadaş bi insan her şeyden mi memnuniyetsiz kalır, hiç mi bir şeyi beğenmez. tamam o beğenmediğin şey mükemmel olmayabilir ama şunu da bilmen lazım hiçbir şey mükemmel olmak zorunda da değil. karşındaki insan belki de bin bir hevesle, araştırarak, okuyarak, deneyerek vs. bir şekilde bir ürün ortaya koymuş en azından bir teşekkür et o da olmadı bir tebessüm et. yok illa bir bok atmalar, bir iğnelemeler, bir burun kıvırmalar. sırf beğenmemek için gösterdiği o çabayı aslında az da olsa pozitif bir yöne kanalize edebilse aslında belki de yapıcı eleştiri yapıp katkıda bulunabilecektir bu insan ama hayır o en iyi bildiği şeyi yapacaktır "hıh bu ne be pööffss" demek. cidden böyle yapıcı olmak yerine yıkıcı davranan insanları hiç sevmiyorum. insanı yormaktan zevk alıyorlar herhalde. platon'un bir lafı var o sözü bu arkadaşlara hediye etmek istiyorum: insanlara karşı düşünceli olun. çünkü karşılaştığınız herkes en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor.

yazarların ruh halini en iyi anlatan şarkılar

Henüz takip ettiği biri yok.