an itibariyle, marketin dvd reyonunda görünce alıp hemen izlediğim filmdir. doğaldır, sadedir ama etkileyicidir. hayatın kendisi gibidir. sıkmadan ilerler.
reklamın iyisi kötüsü olmaz lafının canlı kanıtı olan amerikalı oyuncu ve şarkıcı. vma perfomansından sonra sadece adını bilen veyahut adını bile duymamış insanlara kendini duyurdu. şahsen sadece adını bilirken açıp ne yapmış bu kızceğiz diye bakındım. sesini ve bir kaç şarkısını çok beğenmiş olmaktayım. takipteyim.
2007 yapımı televizyon filmi olan sybil'in konusudur. filmin başrollerinden biri şu an american horror story dizisinden bildiğimiz ve daha önce de big fish'te oynamış olan jessica lange.
akp'nin resmi hesapları ve akpli milletvekillerinin takipçilerinin yarısından fazlasının sahte olduğu ortaya çıktıktan sonra değil 6 bin, 60 bin dense şaşılmayacak olandır.
yaş gruplarına göre değişim gösterirler. bir grup, ergenlik döneminin ardında ugly betty-vari bir değişim gösterirken diğer bir grup ise bıyıkları salarak evrimin bir diğer aşaması olan maymuna dönüş evresine girerler.
"ama sen de zevk alıyorsun, yoksa penisin erekte olmazdı?" dedim.
"ben erkeğim ama..." dedi.
ne alaka?
ay hayatımda bu kadar gerizekalı bir cevap duymamıştım.
şoklara girdim desem yeridir.
erkek olunca penisine dokunan her şeyden zevk alıyorsun öyle mi?
erkek değil hayvansın o zaman.
ki benim daha çok işime gelir.
senin gibi hayvanlar beni daha çok azdırıyor serkan."
büyük lokma yiyip, büyük konuşmaması gereken geydir. kimin ne zaman kimi seveceği belli olmuyor sonuçta. feminenlerden hoşlanmıyorum diye kendini kısıtlamasa daha mutlu bir insan olabilir aslında.
son 3 ay öncesine kadar yaklaşık 8 aylık bir süreç için de facto olarak, son 3 ay ise resmi olarak gerçekleştirdiğimiz eylem. kolay değildir. ama zor da değildir. tamamen kişilere bağlı olmakla birlikte partnerlerin ayrı bireyler olduğu unutulmadığı ve buna bağlı olarak kişisel alan ''çok fazla'' ihlal edilmediği sürece (her ne kadar kısıtlanmıyor desek de evini, yatağını, düşüncelerini, hislerini ve vucudunu paylaştığın insan sonuçta) gayet de güzel giden şeydir. otogarlarda, dolmuşlarda, sinemalarda, kafelerde geçirilen onlarca saatten sonra aynı evi paylaşıp, birbirini görmek için hiçbir çabaya gerek kalmadan olan bütün gücünü partnerine yansıtabileceğin bir ortam oluşturmaktadır ve karşındaki insanı çok daha iyi tanımana vesile olur. fakat en çok dikkat edilmesi gereken unsur bana göre; ayrı zevkleriniz sadece kendinize ayırdığınız vakitlerinizin olması, olabilmesi. ayrı ayrı arkadaşlarınızla görüşebilmeniz veya kendi başınıza vakit geçirebilmeniz. çünkü bir süre sonra buna ihtiyacınız oluyor. kendinizi birbirinize kapatmayın. birbirinizi tüketmeyin, insan asalak bir yaratık olmaya çok müsait. sadece seviyorsunuz diye sömürülmeyin ve karşınızdakini sömürmeyin maddi ve manevi olarak. ha bir de son olarak sevgiliniz sizinle yaşamasın, siz sevgilinizle birlikte yaşayın.
henüz eve döneli iki gün oldu, iki gündür salondaki kanepede yatıyorum. bu gece dayanamayıp anne artık odana gider misin yalnız kalmak istiyorum dedim. gözlerime bakıp daha çok yalnız kalacaksın dedi. bu güne kadar hiçbir şey bu kadar canımı yakmamıştı.
kürdü de türkü de leş olan ideoloji. hele hele, kendi seçiminden kaynaklı olmayan özelliklerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalmış insanların nasıl milliyetçi olabildiklerini aklım almıyor. galiba insan olmamızın önemini kavramak önemli olan. cinsiyetsiz, milliyetsiz bir toplumun varlığı anca o zaman sağlanabilir. haydi ne mutlu insanım diyebilene.