az önce derste ayı sözlükte gezinirken hoca beni sınıftan attı. şimdi müzik dinleyip kahvemi yudumlarken entryleri okuyabilecegim, tesekkurler!

"they say love is in the air so i hold my breath until my face turns purple"

-ukala olması
-kendini beğenmiş olması
-aşırı duygusal/duygusuz olması
-yalan söylemesi
-kısa kollu gömlek giymesi

ay öldüresi var beni!

twitter, instagram ve türevleri olmasa daha mutlu olabilirdim.

nasıl haberimin olduğunu tam olarak hatırlamasam da düzenli olarak nasıl takip etmeye başladığımı paylaşmak istiyorum.

bundan aylar öncesinde kızılaya gitmek üzere otobüse binmiştim. neden bilmiyorum otobüste giderken insanları incelemeyi seviyorum. yine gözüme birini kestirip fark ettirmeden bakmaya başladım. kumral, uzun boylu, sevimli bir adamdı. ama mutsuz olduğu o kadar belliydi ki... gidip sarılasım dertlerine ortak olasım gelmişti. her şey geçer gider boşver demek istemiştim mutsuzluğunun nedenini bilmesem de. her gün görebileceğim yakışıklı adamlardan çok farklıydı. belki de mutsuzluğu çekmişti beni hiç bir fikrim yok. arada göz göze geldiğimiz de oldu. kızalaya gelmeden de indi.

aynı gece aklıma nerden esti bilmiyorum ayı sözlük'e girdim. growlr başlığındaki entryleri okurken uygulamaya bir şans vermeye karar verdim. uygulamaya girdikten sonra bir de ne göreyim. daha o sabah otobüste karşımda duran adam da growlr'daydı. bu sayede adını ve facebook adresini buldum. ama hiç cesaretimi toplayıp mesaj atamadım.

ayı sözlük'ün dolaylı yolla bu adamı bulmamı sağlaması bende ister istemez sözlüğe karşı bir sempati yarattı. o zamandan beri düzenli olarak takip ediyorum. çok değil bir kaç gün önce de yazar oldum.

george ezra - barcelona

seksten sonra "sence biz sapık mıyız?" diye sorabilir.

içinde bulunduğum ve bundan mutluluk duyduğum burçtur.
ama ah o kararsızlık yok mu o kararsızlık...

+ben seni bütün olarak istiyorum seks sadece bu bütünün bir parçası. bana istediğin zaman mesaj at konuşalım canın sıkıldığında ara beni kahve içmeye gidelim, sinemaya gidelim.
-eheuehe

3 ay sonra gelen telefona kadar mesajlarına geri dönmez, aramalarını meşgule atar:

+bu akşam napıyorsun?

gece uyurken yatağındaki iki yastıktan birine sarıldığında.

metroya, otobüse hemen hemen her gün tek başına bindiğinde.

kışın kar yağarken sevdiğin insanla dışarıda yürümek varken yağan karı tek başına camdan izlediğinde.

zaman zaman beni boğduğunu ve bazı konularda kısıtladığını düşündüğüm şehir. ama her sokağında, caddesinde, kafesinde o kadar çok anı biriktirmişim ki her şeye rağmen o kadar güzel zaman geçirişim ki ankarayı bırakıp gitmenin düşüncesi bile korkutucu geliyor.

frank ocean - pilot jones

kullanıcı adımı seçerken esinlendiğim enfes şarkı.