güle oynaya, türkülerle, barış için gidenlerin, halay çektiği sırada yapılan katliam. bu ülke de kimin ne zaman ve nasıl ucuzca "öldürüleceği" bilinmiyor. ülke o kadar refah içindedir ki herkes gitmek istemektedir. barışa demirden leblebiler yedirilmiş, insan kanlarıyla kirli oyunlar yıkanmıştır. bu olayın sorumluları şüphesiz aşikardır. sarayında bekleyen islami sistemle "ilk başkan" olma hayaliyle yanıp tutuşan kanlı kraldır.
eh, bugün tabi hem süper ay hemde kanlı ay tutulması olacak. ay dünyaya çok yakın olacak. tabi bu gelgitler anlamında etki yaratacak. ruhsal ve enerjisel etkileri olacak. bugün kötü geçebilir bir çok kişi için.. hava şartları iyi olursa gece 03.00-06.30 arasında izleyebilirsiniz çünkü türkiyeden de görülebilecek. hatta nasa'nın sitesinden de canlı izleyebilirsiniz. tahminen 1 saat 11 dk süreceği düşünülüyor.
esmer şekerin daha az işlendiği (rafine) için, beyaz kristal şekerden daha sağlıklı olduğu bilinir. fakat bu öyle değildir. esmer şeker, beyaz kristal şekere melas (şeker eldesinde ki hammadde) katılmsıyla olur. yani hiç fark yoktur. kısaca bu esmer şeker daha fazla para kazanma çalışmalarından biridir.
pezevenk ile karıştırılmamalıdır. ikisi arasında küçük bir fark vardır. pezevenk başka kadınları pazarlayanlara, gavat ise kendi eşini pazarlayanlara denir.
nazan öncel'in 1999 yılında çıkardığı "demir leblebi" albümünde olan olay yaratan şarkı.
sözleriyse şöyle:
söylenmese de olurdu
ama şimdi söylemek
söylemek istiyorum
belki kalbin kırılır
gözyaşına boğulursun
gözyaşını sakla
ben ölürsem ağla
bunu senle hiç
hiç konuşmadık biz
tek tanığım sen
tek çarem sendin
beni anlamak istemez miydin
bu acıyı ben tam yüz sene taşıdım
içimdeki bu acıyla hamal gibi yaşadım
şimdi bana sarıl
sadece sarıl
ve lütfen artık beni dinle
lanet olası bir gündü
kapı açıldı ve o geldi
yüzünde pis bir ifade vardı
koynunda yılan beslediğin o yatakta
kardeşime süt veriyordum o anda
doğru odaya daldı
ve buyurgan bir sesle
beni yanına çağırdı
kolumdan çekip
kucağına aldı
"otur" dedi kısaca
evet bu öyle sıradan bir gün değildi
gözyaşlarını sakla
ben ölürsem ağla
sonra "bu yana bakma başını çevir" derken
elleri bacaklarımda
geziniyordu anne
"babacığım yapma" dedim
bir hayvan gibi soluyordu
iki bacağının arasında
beni mengeneye almıştı
sonra nasıl olduysa
kurtulmayı başardım
bir odaya kaçtım
ve o anda sadece haykırıyordum
"defol defol git burdan"
o kapıyı yumrukluyor
ben ağlıyorum kardeşim ağlıyordu
her şey bir kabustu
her şey bir kabus
kalbim kırık öleceğim
bilmem ne halt edeceğim
benim kalbim yaralı
bu cehennem azabı
senin kızın hayatla
işte böyle tanıştı
"baba ne demek anne"
bu kelime bana inan çok yabancı
çok üzgünüm çok
çok ne kadar az bir laf
hiçbirşeyi anlatmaya yetmiyor
gözyaşlarını sakla
ben ölürsem ağla
artık için rahat olsun
sen bir meleksin anne
yediğimiz her lokmayı
kuruş kuruş ödedik
nasıl ödenirmiş öğrendik
demirden leblebi
ne yenir nu yutulur
bazı şeyler belki
belki unutulur
unutmak var ya
demirden leblebi
demirden leblebi
demirden
kalbim kırık öleceğim
bilmem ne halt edeceğim
elimden alınan hayatım
çalınan masumiyetim
sıkılıyorsa biri kalkıp bir şey söylesin
dokuz yaşında bir çocuk
hayatı böyle tanıdı
annesinin sütü
babasının çükü
bu çocuk senin kızındı anne
kıldan daha iyi dönen ve akp için kıla dönüşen, korkaklık ve yandaşıktan kalemini bırakan, gazeteci olmaktan uzak insanımsıdır. kendisi, gazetesin ht'de spor yazarlığı yapmaktadır.
napsın? mecbur, ekmek lazım, yandaş olup para kazanmak lazım..
nazan öncel'in 1999 yılında çıkardığı "demir leblebi" albümünde olan olay yaratan şarkı.
sözleriyse şöyle:
söylenmese de olurdu
ama şimdi söylemek
söylemek istiyorum
belki kalbin kırılır
gözyaşına boğulursun
gözyaşını sakla
ben ölürsem ağla
bunu senle hiç
hiç konuşmadık biz
tek tanığım sen
tek çarem sendin
beni anlamak istemez miydin
bu acıyı ben tam yüz sene taşıdım
içimdeki bu acıyla hamal gibi yaşadım
şimdi bana sarıl
sadece sarıl
ve lütfen artık beni dinle
lanet olası bir gündü
kapı açıldı ve o geldi
yüzünde pis bir ifade vardı
koynunda yılan beslediğin o yatakta
kardeşime süt veriyordum o anda
doğru odaya daldı
ve buyurgan bir sesle
beni yanına çağırdı
kolumdan çekip
kucağına aldı
"otur" dedi kısaca
evet bu öyle sıradan bir gün değildi
gözyaşlarını sakla
ben ölürsem ağla
sonra "bu yana bakma başını çevir" derken
elleri bacaklarımda
geziniyordu anne
"babacığım yapma" dedim
bir hayvan gibi soluyordu
iki bacağının arasında
beni mengeneye almıştı
sonra nasıl olduysa
kurtulmayı başardım
bir odaya kaçtım
ve o anda sadece haykırıyordum
"defol defol git burdan"
o kapıyı yumrukluyor
ben ağlıyorum kardeşim ağlıyordu
her şey bir kabustu
her şey bir kabus
kalbim kırık öleceğim
bilmem ne halt edeceğim
benim kalbim yaralı
bu cehennem azabı
senin kızın hayatla
işte böyle tanıştı
"baba ne demek anne"
bu kelime bana inan çok yabancı
çok üzgünüm çok
çok ne kadar az bir laf
hiçbirşeyi anlatmaya yetmiyor
gözyaşlarını sakla
ben ölürsem ağla
artık için rahat olsun
sen bir meleksin anne
yediğimiz her lokmayı
kuruş kuruş ödedik
nasıl ödenirmiş öğrendik
demirden leblebi
ne yenir nu yutulur
bazı şeyler belki
belki unutulur
unutmak var ya
demirden leblebi
demirden leblebi
demirden
kalbim kırık öleceğim
bilmem ne halt edeceğim
elimden alınan hayatım
çalınan masumiyetim
sıkılıyorsa biri kalkıp bir şey söylesin
dokuz yaşında bir çocuk
hayatı böyle tanıdı
annesinin sütü
babasının çükü
bu çocuk senin kızındı anne