yalnız uyanmak

makyajı akmış bir çiftleşme gecesinin ertesinde henüz tazelenmeye ihtiyaç duymayacak rujlu notu aynada görerek uyanmak. öpücüğü yüzde değil ekranda görmek. ilacı; hissetmeye değil unutmaya çalışmaktır.
uyandığında yanına bakmaktan korkmaktır. hiç bakmazsın yanına. tavana bakarsın hep.
o kadar fazla kitap okursan başına gelecek eylem. ama dur ya neden gelsin. stephen king, ayşe kulin, dan brown, kürşat başar, gorki, balzac bla bla, bunlarla uyaniyosun işte sana fazla bile.

yalnız uyananların varlığından ve birbirinden haberdarken üzücü bir durum.
sevgilinizin mesaisi sabah 7 de sizinki de 10 da başlıyorsa, mecburen katlandığınız ve en azından yalnız uyumuyorum diyerek kendinizi avuttuğunuz durum. hafta sonları bonus oluyor.
whisky var bu sabah o uyandırdı battaniyenin içine girmek için patileriyle toprak gibi kazmaya çalıştı sakince uyandım gıdısını sevdim battaniyeyi kaldırdım ayak ucuma kıvrıldı şu an o uykusuna devam ediyor. çok ta yalnız mıyım ?
herhangi bir sabah
saat 06.15

saatin duygusuzca çalan alarmını yavaşça gözlerini aralayarak açarken içine dokunan bir şeyler vardır. bu, ne sıcak battaniyenin altından çıkmak, ne de, o soğuk yere çıplak ayakla basmak,koyar size. tek sıkıntın akşamdan dinlediğin, seni uykuya teslim eden müziğin halen daha yanında çalmakta olduğunu fark edersin.
gariptir ki mırıldanmaya başlarsın “ daha, çok olmalı yeter mi bu acı, ah bu acı..” doğrularak lavaboya gidersin, içinde ki o sızı daha da sızlamaya başlar. sanki yüreğin sıkışır gibi, meramını yüzünüze çarptığınız ılık suya saklar gibi, her seferinde daha hızlı olur içinizde acı hazzının şiddeti. ruhsuz bir halde odana gelir, akşamdan hazırladığın kıyafetleri giymeye başlarsın. anlarsın ki odanızda ölgün ışığın içinde ağlamaya başlarsın, işte yalnızlık burada kendini koy verir. anlamadan bir sıkıntının içerisine çivileme dalarsın. evden çıkmak o noktada öyle zor gelir ki, koşarak yatağına atlamak ve hıçkırarak ağlamak duygusunu, kapıyı kitlerken içinde ki hırsla döndürürsün.iş servisinin en arka köşesine sığınırsın. kendini tutamayıp ağlamaya başlarsın. kimse görmesin diye çabucak silerken nemlenen gözlerini ona, gelecek olana seslenirsin;

sevgilim;
“ şimdi geçtiğim yollarda, önünde durduğum duraklarda, izlediğim suretlerde seni arıyorum. sen kokan sabahların özlemi ile doğrulurken yerimden, biz olmayı özlüyorum. giysilerimin içine karışan parfüm kokunu özlüyorum. akşamdan yarım kalan konuşmaların, devamını özlüyorum. her akşam o uzak tepelerde ışıkları yanan evlerde olmanı ve sana varmayı özlüyorum.”
doğum günü anısına bir amy winehouse şarkısı.
(bkz: wake up alone )
ailemle yaşadığım için arkadaşımda kaldığım ya da annemle, babamla veya kardeşimle uyuduğum günler dışında her sabah yaptığım eylem. böyle de sıkıcı bir hayatım var, evet.
sevgilinin sabah dokuzdaki derse yetişebilmek için evden sizi uyandırmadan çıkması sonucu oluşan durum. yalnız uyumak kadar kötü değildir.
asıl yalnız uyanmak acıtır sanırım.bilemedim ki!
rahatsız edici insanlarla uyanmaktan iyidir.
birini sevmezken pek de problem değil.
biten bir ilişkinin ardından zor olabilir ;hatta yastıklara sarılarak uyumayı bile denetebilen durum .
akşam yalnız uyurum
geceyi seninle geçiririm
sabah yalnız uyanırım
hayalin bana yeter be ayı.
beraber uyumanın sürekliliği olmamasını tercih ettiğimden döne döne uyumaktan keyif aldığıma eşdeğerdir.
düşündüm ve en kötü yalnız uyanmanın şu şekilde olabileceğini gördüm; belki yanılıyorumdur...

partner, sevgili, eş, her ne ise, birlikte uyudunuz.
uyandınız.
uyandığınızda o gitmiştir. nereye mi?

öbür tarafa, tahtalıköy'e, ölüler alemine, ebedi maşrıka, evrenin sonsuzluğuna, hiçliğe, ruhlar alemine, cennet'e veya cehennem'e, ışıkların içine, işte öyle bir yere!
  • /
  • 2