yaş farkı

genç olanda güven, diğerinde yaşam sevinci yaratır.yürütebilmek; karşılıklı güven ve özveri ister.
yaşça büyük olanın 'hem pastam dursun hem karnım doysun." dediği ve bu cümleyi eyleme döktüğü görülebilir bu durumda.
eğer kullanılma durumu içermiyorsa toplumun genelgeçer yargılarının sevmenin, sevişmenin önünde engel oluşturmayacağının kanıtıdır.
güzeldir. hoştur. ilişkide denge yaratır. ancak bu yaş farkının yalnızca fiziksel olanı makbuldur. eğer zihnsel olarak da ciddi bir yaş farkı varsa çocuk olan veya dede olan taraf bıktırabilir. *
ilk beraberliğimde aramda 15 yaş vardı, iyi hoştu ama biraz zor oluyor.
maximum 6 yaşa kadar fark açabildim. benden 6 yaş büyük olan iyiydi de 6 yaş küçük olan olduğumdan olgun hissettirdi, yaşlandım resmen. hala da bunun yaşla değil de insanların karakterleriyle ilgili olduğunu düşünüyorum.
daha yaşlı olan eğer aktifse ''hem pastam dursun, hem de karnım doysun'' zihniyetiyle davranabilir. benim boynuzlarım oldu bugün sizin de olmasın hoş durmuyo.
iki kalbin birbirini sevmesi için engel değildir. ancak bir çok durumda arada yaş farkının olduğ ilişkilerde şu istenmeyen durumlar bulunur.***
1. yaşça genç olan, hayatta bir yere gelmiş öyle ya da böyle kendi ayakları üstünde duran olgun kişiyle birlikte olurken o kişiden her anlamda destek bekleyebilir. bir nevi işim görülsün.
2. olgun olan ülkemiz şartlarında genellikle evli olduğu için, evimden ırak bir şeyler yaşayayım gerekirse biraz da gönlünü hoş ederim, o sağ ben selamet diyebilir.
3. olgun olan sürekli olarak yaşıtlarından hoşlanmadığını söyleyerek sadece gençlerden hoşlandığını vurgular ki bu benim içim geçmeye başladı hayat dolu olmak istiyorum anlamına gelir, yorucu olabileceği gibi hoş da olabilir.*
4. kendini ve kimliğini yeni yeni tanıyan genç karşısındaki olgunu o kadar yüceltir ki onu her şeyi öğrenebileceği bir kaynak olarak görmeye başlayabilir.*
5. eşcinsel ilişkilerde arada yaş farkının olduğu birliktelikler çok fazla görülür ama ilk sözümü tekrarlamakta fayda görüyorum. önemli olan iki kalbin birbirini sevmesidir; gerisi boş. *
matematik problemlerinde en çok verilen ipucudur. genelde en küçük kardeşin yaşı sorulurdu.
hmm malum konu... genel görüşlerimden biri olan ''akıl yaşta değil baştadır'' sözü bence bu konu için yeterli oluyor. şöyle ki; arada çok fazla yaş farkı olup büyük olan çok genç davranışlar sergileyip bu durumu dengeleme ihtimali vardır ayrıca tam tersi durum olan genç olan kişinin olgun ve oturmuş bir kişiliğe sahip olması ile gerçekleşebilen bir dengeleme durumu da söz konusu olur. bence yaş farkı önemli bir olgu değildir. asıl önemli olan ''mantık farkıdır'' ...
önceleri çok taktığım ama şimdi başıma gelince hiç takmadığım durum, iki insan ortak bir noktada buluşabiliyorsa sanırım gerisi faso fiso... bazı dengeler içinde ödün vermek gerekmiyor değil tabi
biz üniversite son sınıftayken bir erkek arkadaş lise sonda bir kızla sevgili olmuştu. arada 7 yaş fark vardı. bir gün bir arkadaşın doğum gününü kutlarken ki sanırım 15 kişi falandık ve hepimiz edebiyatçıyız, kitaplardan muhabbet açıldı kız peyami safa'nın dokuzuncu hariciye koğuşu için "yaa bizim hoca da verdi onu okuyalım diye ama ben hiç sevmedim çok sıkıcı"* dedi. o an ortamda soğuk bir hava esti, tahmin edersiniz ki ortamda ondan başka herkes bu kitaba tapıyordu. o an yaş farkının doğurabileceği kötü sonuçları gördük.

ama hep böyle mi değil tabi bir kaç ay kendimden 15 yaş büyük biriyle sevgili olmuştum. çok da iyi anlaşıyorduk ama sonradan fark ettim ki adama aşık değilim sadece bilgi birikimine, hayat tecrübesine hayranım. yürümedi ama illa aşkı arıyor olmasaydım yürüyebilirdi.
gönül yazar, bülent ersoy ve seda sayan'ın, el birliğiyle yıkmak için mücadele ettikleri toplumsal önyargı. önyargılar kötüdür.
hiç de önemli değildir. özellikle lisedeyken benden 8 yaş büyük biriyle birlikte olduğumda ve yurtdışında, trende karşılaşıp yerimi verdiğim ve sohbet ettiğim 40-45 yaşlarındaki engelli hanımın bir süre sonra oturduğu koltuğun kolçağına oturmamı ve öndeki birkaç sırayı boşaltacak kadar insanın trenden indiği bir durağa geldiğimizde boşalan yerde yanyana oturmak istemesi ve benim bu durumdan hoşlanmam entry'nin ilk cümlesini makul ölçüde destekler.
karşılıklı sevgi varsa önemsenmemesi gereken durumdur. tek sorun şudur ki dışarda çok fazla takılamazsınız. çünkü aradaki yaş farkından dolayı dikkat çekebilirsiniz. tabi benim burada bahsettiğim yaş farkı 10 ve üstü. ilk sevgilimle aramızda 25 yaş vardı ve dışarda dolaşırken, bir restoranda yemek yerken çok geriliyordum.
ne kadar zihinler uyuşsada fiziksel engellerin, hoşlantıların, hayata bakışın muhakkak farklı olacağına inandığım durumdur. belki gay ilişkilerde çok, ama gerçekten çok uzun süreli ilişkiler yaşanması küçük ihtimal kaldığından başlangıçta önemsiz gibidir, ama yaş ilerledikçe daha küçük olanın ilişkiden sıkılma ihtimalinin yüksek olduğu bir durumdurda aynı zamanda. hele günümüzde elinden akıllı telefonu düşmeyen, bilgisayarın altını üstüne getiren bir nesil ile kendisinden 15 yaş küçük olup klavyenin her tuşuna basışında acaba diyen birinin birlikteliği bu kişinin ancak bir kursa gitmesiyle kurtulabilir bir birlikteliktir. ama işin içinde gerçekten sevgi varsa da bizi entry girmek düşmez diye düşündüğüm durumdur.
hele de benim gibi küçük gösteriyorsa nema problema
karşınızdaki kişi ergen kafası yaşıyorsa ilişki tam bir cinnet halini alır. siz olgunlugunuzun, anaçlığınızın ve tecrübenizin üzerine eklediğiniz fedakar tavrınızla tavan yaparken o hiçbirsey yapmadan sadece liseli bir çocuk edasıyla pastanın kaymağını yer bide niye kaymak beyaz renk diye mızmızlanır. mutlu etmek zor olur siz köpek gibi peşinde koştukça o sultan süleyman tavrını takınmaya devam eder. bir de cahil ve kırsal kafa yapısına sahipse sizi eleştirmekten geri durmaz sürekli üste çıkar. her zaman o mutlu olsun diye susarsınız bir gün siz dayanamayıp içinizde biriktirdiklerinizi patlarsanız bilin ki siz kırıcı, ilişkiyi baltalayan olursunuz. ne zaman ki gücünüz tükenir takatsiz kalırsanız o zaman ilişkiyi ayakta tutan tek saglam köprü ayagı da yıkılmış olur. emek zahmet ördüğünüz o aşk duvarı yıkılır harabeye dönersiniz. tam parçalarınızı toparlamak için ayaga kalktıgınız anda bir bakarsınız ki o kapınızda. sizde gördüğünü başkasında bulamaz o pamuk gibi yumuşak yatagı, sevgiyle koklayan öpen şefkatı arar bulamaz. kürkçü dükkanına geri döner. hala içinizde aşk kaldıysa ve biraz da akıl aynı fedakarlığı ondan sunmasını isteyin. farkındalığını kazanmış ve elini taşın altına koyacak kadar akıllanmışsa ne mutlu size. büyük savaşı kazandınız.