ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
o kadar darlandım ki bu aralar, tekrar eden bir bunalım atağını kaldıramayabilirim.
benim değil bir başkasının itirafıdır öhömm;

"arkadaşlar yaşımı göstermeyen ve gay olmayan sadece kadın bulamadığı için mecburiyeten buraya giren ve kadınsı passiv birini arıyan biriyim ltf erkeksi olan ücretli olan kimse yazmasın bana resim sormayın"

bu nasıl bir olaydır. tamam alışkınız böylelerine de bu kadar ayan beyan yapmayın şunu yaa bu ne yaa. git adam gibi ver parasını bir escorta ne bok yiyosan ye amk. ama sorsan parası da yoktur bu pezevengin. özellikle genç arkadaşlarıma sesleniyorum böyle orospuçocuklarına prim vermeyiniz. bu ne be la havle adamı zorla dine sokacaksınız.
7.5 ay sonunda sadece friends with benefits seklinde takildigimiz kisiden hoslanmaya basladim. iyi ki gelecek ay sehir disina tasiniyor
flörtüm çok odun. yeter artık ben de sevgi istiyorum bana ne.
sadece ayıların bulunduğu bi tane oyun grubu var facebook'ta, çok seviyeli bir ortam. çok da kibarlar.
sevgili adayımı sevgili adayım sanıyordum, o beni arkadaşı olarak görüyormuş. üzücü.
uykum geldi. canım sıkılınca bilgisayarı açtım. ne yapsam diye bakarken biraz daha düşünmeye, hayal falan kurmaya, saçmalamaya, kendi kendime gülmeye, yazıp yine okuyup yine yazıp yine okumaya vakit ayırmak gerektiği aklıma geldi. bira içip biraz rahatladım. kafam karışınca da yazdıklarımı yeniden okudum. okuduklarımla ne yazsam diye düşünmeden uydurmanın, uydurduklarımla oynamanın, herkes için aynı şey sayıldığı gibi görüşlerim, uyurken tatlı rüyalar görmek içindir diye umdum. gerçekten udurduğuma inanmak için de gerçeklerden kaçtığım fikri doğuyor. onun içindir diye yazdıklarımın çoğunu kendime yazdığımı açıklamaktan kaçınmayıp ilerlemek için yalnız başıma kaldığım anlarda konuşmayı başardığımı ona söylüyorum. dün gece yürüdüğü yolu izlediğimi gördüğünü bildiğimi sandığında da öyle söylemişti. biram bitti. şimdi de uykum var. uyumak dışında bir şeye isteğim yok. peki niye paylaşıyorum? düşünmek için yazmak gerektiğini hatırlıyorum. not defterine günce tutarak her türlü duyguyu yaşamış gibi anlatmaya çalışmak eğlenceli sanki. yazarken çoğu zaman kendimi olmayan yönlerimle görüyorum. olmayan insanların olmayan bakış açıları; hepsi benim içimde. onları yutmak için doğuruyorum. gerçekleşme arzularına ben bile imreniyorum bazen. hiç değilse yalan söylediğim için kendime güveniyorum. yalnızlığımı bulduğumda oraya sığınıyorum. başkalarının, onların olmadığı yerlerde nefes aldığımı hissediyorum. umursadığım şeyleri de kendime saklamam gerektiği sıkıldığımdan anlaşılıyor.
benlik duygumu yitirip hiç olmaya çalışmanın kuytularında kendimden başkası yoktu. hayvanlaşmayı düşündüm. içimden gelen gerçek pis duyguyu içime anlatırken karnım acıktı.
aramın çok iyi olduğu insanlara birden küfür ederek, o insanlarla aramı bozmak istiyorum. çok komik olurdu. düşünsene, herkesi yemeğe çağırmışsın, herkes tam yemeğe oturuyor, kovuyorsun herkesi gidiyorlar. heh.
çok özledim sözlük. yine hayatım dramalardan geçilmiyor ve yine bu zor zamanlarıma yalnız başıma göğüs germek zorunda kaldım. halbuki gidip kucağına kıvrılıp hem destek görmeye hem de arka çıkılmaya çok ihtiyacım var bu aralar. üzülüyorururururu....
sürekli ayı sözlük itiraf başlığına yazmaktan bazen kendimi alıkoymaya çalışıyorum. daha cool görünmek için sürekli aynı şeyi tekrar etmekten kaçınan insanlardanım. bu yüzden utandığımı bile açıkça söyleyemem. sır tutmakta başarılıyımdır. şimdilik beni kahreden bir şey yok, iyiyim de yani, teşekkür.
sürekli anı yazarı, anlatı yazarı, öykü yazarı olmak gibi istekler içimden geçiyor. anlatacaklarımı dümdüz anlatmak için kendime köşe edinebileceğim bu gibi başlıklara daha çok ihtiyacım var. bu şekilde sürekli yeni entry'ler girebileceğim başlıkları aslında arayıp bulabilir ya da kendim açabilirim. sanırım şimdilik ev sahipliği taslamamak için böyle çekingenim. ama gey olduğum için burası beni "dışlayamaz" diye düşünmem de yanlış olur. hepimizin burada bir takım ortak noktaları olmasının hepimizi, her birimizi birbirimize kesin olarak bağladığı düşünülemez. ayrıtlarımızın arasından yeni kesişimler doğuyor. böylelikle örüntülerimiz kendini yarattıkça benliklerimizin bir kopyası bu çorbaya ekleniyor. bu şekilde düşünmeyi seviyorum. kimin; neyi okumayı, kimi okumayı, kimin hangi yönünü neyin vasıtasıyla okumayı seçtiği, neyin ne sıklıkla görünürleştiğine bağlı değil.
sol framede ilgimi çeken bir başlık görünce yazmaya gayret ediyorum. çünkü içimden geliyor.
diğer günler ne yaptığımı unuttum. bugün neydi diye baktım şimdi. oyun oynadığımız kartonlar eskidi. hayatı hatırladım önce. kemiklerim ıslanır uyandığımda. sen olurum.
yoktum, şimdi varım. neredeyim, dur bakayım. masamın altından çıktım. dizlerimi birbirine yanaştırdım. banyoda ısındım. kahvem buzluydu. parmaklarımı koklamalıyım. üşüdüm sanki şimdi.
köpek gibi acıkmadan yemek yememeye çalıştığım için çok yürüdüğüm günler bol yiyorum. yakından izlediğim yeni videoları uzaktan izlerken de

aklıma yeni bir şey geldi: kaç tane sapıklığım var diye düşünürken aklıma gelenlerle ilgili yeni bir şeyler yazmak. aklıma gelen sapıklıkları yazmak. bende aslında sapıklık yok. aklıma gelen sapıklıklar da, ırkçılık, cinsiyetçilik, pedofili falan.
yaşça büyük erkeklerin yazdıklarını okumaya bayılıyorum.

her saat aynı şarkıyı dinlemekten sıkılınca bir sigara yakıp tişörtüme bastırıyorum. yaladığım bardakları yıkayıp yan tarafıma bırakınca biraz daha su içiyorum. giyindiğimde terliyorum. terim kuruyunca da yıkanabilirim. ingilizceyi okulda öğrenmiştim. utangaçlık beni yalnızlığımı sevmeye zorladı. işemiş gibi yazdığımda
aklıma gelenleri söyleyen biri varmış gibi davrandığımı anlatanların baktığı taraftan geçen parlak, ışıksızlıklarım içimden geçiyor. bulanıklıklar bezlerin arasından az daha az daha ileride. nerede, diyen taraftan baktığımda nefes aldım. tepeleri özümsemek gibi bir düşüncem var mıdır? verimsizlik içinde balıkların üşüdüğünü az önce gördüm. kulaklarım tıkalıydı. bir şarkı daha açtım.
bugün de iyi başlamasına rağmen başladığı gibi yarım kalan tüm aşklara yakıyorum.keşke bitse ama bitmiyor orada öylece tek amacı işkence etmekmiş gibi duruyor fırsatını bulunca canını yakmadan bırakmıyor içten içe yavaş yavaş yakıyor içinizi.
bütün gün tlc izledim. ağır yaşamlar, temizlik bağımlıları, emlak avcıları falan filan. en sevdiğim de temizlik bağımlıları sanırım. bu programı izledikçe canım bir yerleri çamaşır suyuyla silmek istiyor.
içime kapanık bir insan olmaktan nefret ediyorum bazen.

bir de galiba yalnızlıkla lanetlendim.
vakti zamanında korktuğum için cinsellikten uzak tutmuştum kendimi ha bir de kimseyi kandırmamak için sonra farkına vardım ki ben sevilmek istiyorum beni ben olduğum için sevecek birini arıyordum etrafıma baktım bunun bir hayal oldugunu anladım ama ben yinede deneyecektim tabii sonuç hüsran genelde son sözler eve gel ev araba ev şeklindeydi bu insanin gururunu kırıyor haliyle zaman ilerledi sanırım üst tipler olduklarından böyle bunlar diye dusundum ardından daha da düşürdüm kriterleri gayet normal bir şekilde sanaldan konuşurken birden muhabbeti kesen vardı baktım bu da böyle olmuyor komple kendimi soyutladım tamam kendime aseksüel diyemem elbet ancak ben kendi kendime yetebiliyorum bunun farkına çok iyi vardım artık sosyal anlamda hiç üzülmüyorum gayet mutluyum hatta insanlarla oturup konuşmak bile saçma geliyor zaman kaybı gibi geliyor acaba sosyopat mı oldum bilemedim? sonuç olarak mutluyum sözlük kendimi seviyorum
bazı ergenler neden bu kadar ergen?
ha pardon itiraf olmadı bu.
tamam şimdi olacak.
evet oldu.
adsfadfsda
kepçe kulaklıyım ve insanlar sürekli benle dalga geçiyor. bunu sakın kismeye söylemeyin.
tavuk büzüğü ile ayı ayağı arasındaki fark üzerine düşünüyorum. şişman olmadığım aklıma geliyor. saç boyası reklamı izlerken daha ırkçıyım.
dün otobüste yanıma oturdu. nefsimi tuttum. sonra dayadı.
oh ne güzeldi. gözlerim kapalıydı. sürtündükçe yumuşadı.
kafamda bütün enerjimi emen bir düşünce var. her gece aklıma takılıyor ve orada kalıyor. kendi kendime diyorum ki:

“şu anda bile ülkenin bir kenarında eşcinsel bir bebek doğdu. o da seninle aynı acıları yaşayacak, toplum onu da senin gibi [belki benden beter] yaralayacak. ve sen bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmadın”

yani yaşadığım onca ayrımcılığı kanıksadım, öyle bir durum ki gülünç geliyor. alışıyorsun çünkü. ama küçücük bir çocuğun [daha doğrusu çocukların] daha aynı şeyleri yaşayacak olması beni çıldırtıyor.

gelecekleri çalınacak o çocukların. hakları çalınacak. çocuklukları çalınacak. sürekli gizlemekten masumlukları çalınacak. hayalleri çalınacak.

ve en kötüsü; bir gün en büyük pişmanlıkları “acaba düzgün bir toplumda büyüsem nasıl birisi olurdum?” olacak.

kendimden biliyorum sözlük.
her gece uyumadan önce uykularımı kaçıran cümle bu. “acaba düzgün bir toplumda büyüsem nasıl birisi olurdum?”

ailem beni sever miydi?
sürekli ne söylediğimi düşünmek zorunda kalır mıydım?
anlamsız bir ayrımcılığa uğrar mıydım?
şiddet görür müydüm mesela?
hayalimdeki mesleği yapmam “etik dışı” (!) olur muydu?
günlerce hiçbir şey yemeden sadece yatakta ölü gibi yatarak depresyonda geçirir miydim en güzel yıllarımı?

işte böyle sözlük.
şimdi bana kaybolan yıllarımı kimse veremez.
ama o çocukların bir şansı var.
ve o çocuklar için savaşmamız gerek.
  • /
  • 181