ayı sözlük itiraf

  • /
  • 91
dün gece kendimi aştım ve bugüne kadar birlikte olduğum en güzel kadınla birlikte oldum. insan bir gecelik ilişkisiyle gurur duyar mı? ben duyuyorum sözlük...nasıl oldu ben de anlamadım ama çok güzel oldu.
2 saat uyuyup işe gelmeme rağmen enerji doluyum, yere göğe sığamıyorum. bir de gözüm sürekli telefonda mesaj atar mı diye, atsa da mutluyum atmasa da..
edit: mesaj attı, buluştuk filan ama olaylar olaylar..atmasa daha mı iyiydi acaba bilemedim.
işyerinde sakal traşı olmamış personel varsa, * yüzlerini elimin tersiyle kontrol edip, bir de makas aldıktan sonra, tatlı sert bir tavırla "günlük sakal traşımıza özen göstermeliyiz arkadaşlar" demek çok hoşuma gidiyor.

(bkz: işyerinde elle taciz)
dizüstünde yerini unuttuğum eğitim videolarını ararken, sildiğimi sandığım 15 gb lık porno arşivimi buldum, sevinçten havaya uçmak üzereyimm be sözlük, pornoları bulur bulmaz banyoya gidip dakikalarca......ağladım
efendim malumunuz adeta filipinli tesktil işçisi bir çocuk gibi gece gündüz çalışan bir insanım ve çalıştığım şirketten nefret ediyorum. yeni müdürüm geleli 6 ay oldu ve hala hiç bir iş yapmadığından ne işi ne de projeleri öğrenebildi. mutsuz mutsuz onun işlerini de ben yapıyorum. neden konuşmuyorsun diyenlere "burdaki işimi sevmediğimden durumu düzeltmek ya da iyileştirmek için çaba sarfetmek içimden gelmiyor" diyorum. ama aslında bir gün iş bulıp da ayrılırsam göt gibi ortada kalsınlar istiyorum. bu nedenle yıllık izin kullanmıyorum ki ihbar süremde millete iş anlatmak yerine istifamı verip bir ay tatile çıkıp onlar kıvranırken evimden para kazanayım.
bugün akşam üzeri, asla yapmayacağım bir şey yaptım, hayatımda ilk defa sadece fotosunu gördüğüm ve toplamda dört cümle yazıştığım biriyle tanıştım. -selamlar, -avm'nin üst katında x yerde yemek yiyorum, -yalnız? -evet, gelsene... bu kadar. ne olacak ki, diyip bindim asansöre, çıktım yemek katına.
plansız bir durum ve önceden verilmiş başka bir sözüm olmasından dolayı kısa bir sohbet oldu ama nasıl güzel, nasıl tatlı adamın teki namussuz. şu kadarını söyleyeyim, elimden tutup -hadi deseydi, gitmiştim adamla. o an bu hissettiğimi ne belli ettim, ne de söyledim. eğer iletişim sürerse bir gün zaten anlatırım ona da, benim pek içimde kalmaz. ama o güne kadar ne siz okudunuz ne de ben anlattım ona göre...
şimdi düşündüm de, ister misin adam sözlük yazarlarından biri olsun, rezilliğe gel
hayatımda ilk defa grup seks deneyimi yaşadım geçenlerde. eşcinsel bir erkek olarak bir erkeğin bir kadınla ilişkiye girdiğine canlı canlı şahit olmak benim için mide bulandırıcıydı. o gün gerçekten gay olduğumun kanıtıydı sanırım. yalnız ablamızla yatan arkadaşın sonrasında bana arkasını dönmesi paha biçilemez bir durumdu.
abim iphone'un videoyu yavaşlatma özelliğini gösterdi. benim ilk düşündüğüm şey, "sperm çıkarken yavaşlatsak nasıl olur acaba" oldu. ne kadar iğrencim.
deli gözlerin gelir aklıma... *
gülüşün, öpüşün, iç çekişin gelir... *
tanıdığım, bildiğim insanlar arasında en boş beleş, işe yaramaz insan olabilirim. ne savunduğum bir şey var, ne bir amacım. genelde insanların bir 'duruşu' vardır. bende o bile yok. olsa olsa 'yatış' vardır. niye böyle, normal bir şey mi, sorunsa çaresi nedir, işsizlik artı depresyonun olağan sonucu mu gibi türlü sorular kafamda 10000 metre yarışındalar. olimpiyat yarışı da değil, diamond league, bir süreklilik arz ediyor yani. mistik bir takım olaylar gelişsin diye bekliyom sanırım. o da bize denk gelir mi, gelse de fark eder miyim? antidepresanları bıraktıktan sonra kafamdaki fay hareketlendi sanırım. resmen kafamın içindekileri akıttım buraya. okurzedelerden özür dilerim. ilk cümleden sonra okumamanız gerekiyordu ya, neyse. otobüs kalkıyor, entry biter.
sevdiğin şarkı eşliğinde kek yapmak kadar mutluluk veren bir şey varsa, o da sevdiğin kişinin yanında olup sana eşlik etmesidir sözlük.
yerim neresi, kendimi nereye ait hissediyorum artık hiç bir fikrim yok sözlük. üniversitemin bulunduğu ildeyken kendimi oraya pek ait hissetmiyorum, 3 gündür ailemin yanındayım kendimi buraya da ait hissetmiyorum. gerçi bu durumu yaklaşık 1senedir yaşıyorum. yurt dışındayken de kendimi oraya ait hissetmiyordum ülkemde ülkem diyordum *. fransız şair charles baudelaire'e ait şu söze tamı tamına uyuyorum sanırım: "nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor."
24 saat "koli" ve "seks" dışında bir şey konuşamayan ibneleri sevmiyorum. iticiler, gereksizler, anlamsızlar, bunaltıcılar, dövülesiler, hadi sonra görüşürükcüler. *
- süpermarketlerde en fazla 5 adet ürüne kadar kabul eden hızlı kasalardan elimde 6 adet ürün varken geçmeyi çok planladım. bazen birini sonradan banta koymayı bile düşündüm ya da a 6 tane miymiş, farketmemişim demeyi planladım. ama yapamadım, içim elvermedi.

- uzun süredir aklımda olup da aramadığım birinden telefon geldiğinde müsait değilmişim ya da duymamışım gibi davranıp kısa süre içinde kendim arayarak geri dönüyorum. böylece vicdanımı hafif de olsa rahatlatıyorum.
3 haftadır birisiyle konuşuyorum.
o kadar çok saf, temiz kalpli geliyor ki bana kendi kendime yorgo acaba buldun mu sorusunu soruyorum.
bir yandan bu soruyu sorduğum için eksik bir şeyler var diyorum kendime. kapılmak istiyorun mantığımı devreye sokmadan. bakalım sözlük bu hafta sonu buluşuyoruz bir edit atarım buraya..
kendimi kayıp hissediyorum. türkiye'deki aylık ortalama gelirin çok çok üzerindeyim, iyi bir işim var ve başarılıyım. eli yüzü düzgün, konuşması düzgün biriyim. prezentıbıl holding bebesiyim ama holdingde değilim.

süper süper lükslerde yaşamak gibi bir derdim yok fakat üstüm başım düzgün, evim sıcak, dolabım dolu, konser listem tıka basa, sinema keza, kitap aynı şekilde. ancak hayatımda, uzun süreli bir ilişkiden çıkmamın üzerinden fazlaca zaman geçmesine rağmen, özel birisi yok ve istemiyorum da. kendimi yorgun hissediyorum, her şeye ve herkese karşı yorgun hissediyorum. birilerini tanımak gibi bir niyetim yok, birileriyle buluşmaya isteğim yok.

anlamıyorum neden fakat bana doğru geliyor. resim yapmaya, oyun oynamaya, kitap okumaya, müzik dinlemeye ve daha da önemlisi tezime çok fazla vakit ayırıyorum. hiçbirinden dolayı kendimi yorgun da hissetmiyorum.

tam tersine birisiyle anlamsız konuşmalara girip benim vaktimi çalıyor gibi hissettirdiğinde bu yorgunluğu hissediyorum.

asosyalliğin ve sosyopatlığın tanımlarının çok yakınlarından geçiyorum. zira kendi içimde aşırı asosyal ve insanlara uzak hissederken dışarıdan insanlara kendimi sevdirecek ve yakın hissettirecek her şeyi yapıyorum. resmen iki değil, dört değil; binlerce maskenin altında kendimi saklıyorum.

ne yapacağımı bilmiyorum. intiharı her gün düşünmenin sağlıklı olmadığının da farkındayım üstelik.

benimki eşcinsellikle verilen bir savaş da değil, hayatla ve insanların sahteliğiyle verilen bir holden caulfield'lık. üstelik ilk değilim bunu düşünen, son da değilim.
yıllar önce buradan tanıştığım bir hanım vardı, öyle sohbet edip birbirimizi dinliyorduk. geçenlerde facebook'umu tekrar açtığımda gördüm ki evlenmiş, bir çocuğu olmuş.
o o zamanlar çektiği acıyı atlatabilmiş, hatta tamamen farklı bir hisse evrilmiş bense hala aynı yerde atamadığım adımlarımı sayıyorum.
zorlama edebiyatçılar yüzünden çaya olan sevgimi dile getiremiyorum. valla fantastik edebiyat dışında edebiyat kültürüm çok yoktur, twitter'da cemal süreya rt'lemiyorum, zeki demirkubuz izlemiyorum. ama çayın yeri çok ayrı bende ya. şu an yazdığım bu girdiyi eksilemek istiyorum mesela, bu zihniyeti yaratana lanet olsun. *
dün birkaç arkadaşla eve dönerken hadi otobüsle metroyla uğraşmayalım otostop çekelim rahat gideriz hem de belki kafa insanlar olur eğleniriz dedik. cektik işte bir tane teyze durdu olsun dedik atladık arabaya. teyze bir anda bize ayar vermeye basladı zaten sizi bu yüzden arabama aldım dedi. işte yardırıyor otostop çeken kadınlara ne gözle bakılıyor bilmiyor musunuz işte ben ne pislikler tanıyorum bak buralarda neler duyuyorum kızsınız siz yarım saat gec gidin metroyla gidin falan. bizde sessizce dinliyoruz sonra sözünü kesip kadının meslegini sordum emlakcıyım dedi ben de dalga amaclı siz insan sarrafısınız dedim başta kadın ciddiye aldı hoşuna gitti sonra biz arabada yarılmaya başladık ve kadın bir anda cıldırdı. bir altgecitte arabayı durdurdu ve bizi arabadan attı. altgecit de altgecit yani cok uzun ve kaldırım da yok vızır vızır araba. dedik lan hepimiz sağlam cıkar mıyız buradan manyak kadın ölüme terk etti. sonra götümüzü duvara yapıstırıp sürüne sürüne fear factor oynadık gecitte otostoptan vazgectik mi hayır, çıkınca tekrar cevirip önümüzdeki maclara baktık
  • /
  • 91