çocukken hayal edilen tanrı şekli

benimkisi sadece dev bir ayak baş parmağı idi. çünkü o kadar büyüktü ki, geri kalan kısmını bulutlardan göremiyordum, ve hep şöyle düşünüyordum, "biraz daha büyürsem, boyum uzarsa, belki ayak bileklerine kadar görebilirim."
bu yüzden boyu uzun olanlara hep imrenerek bakardım.
sanırım ben zerre hayal gücü olmayan düz bir çocuktum.
tanrı fikri zaten çok karışıktı ne bileyim...
cinsiyeti olmaması benim için başlı başına bir problemdi mesela. *
daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzememesi de gerekiyordu üstelik.
sonunda annem onu bir ışık gibi düşünmemi söylemişti.
ama ben düşünemedim.
onu yaşlı bir teyze gibi hayal etmeye başladım.
annem gibi, şefkatli, görmüş geçirmiş bir kadındı sanırım kafamdaki.
babam gibi anlaşamadığım, tuhaf bir adam değildi.
hep annem yüzünden.
ben de atatürkün kalpaklı fotosundaki halini allah sanırdım.
lan sen ne biçim çocuktun diyebilirsiniz ama ben hayal edemiyordum. zaman ve uzamdan bağımsız olmalı ve aynı zamanda tüm bunlara aşkın ve içkin de olmalıydı. bu yüzden benim için tanrı bir boşluktu, hiçlikti. şu an bir pastafaryanım. çocukluğumda da olsaydı bu din, gözüm kapalı ramen derdim.
nedense erkekti, aslında nedeni basit, üstün cinsiyet erkekti. olsa olsa tanrı da erkek olurdu.
10000 liralık banknotların üzerindeki mimar sinanı allah sandığım için benim için hayal ürününden öteydi gerçeği de lisede öğrendim, hala da dua ederken hep gözümün onüne o mimar sinan gelir
inanmayacaksını belki ama penguen.* * sebebine dair hiçbir fikrim olmamakla birlikte aklım erer ermez allahsız olmamı genel hatlarıyla açıklayan çocukluk hayalim.
annelerimiz ve babalarımız, hangi dinden ve mezhepten olursak olalım, ilk ahlaki bilgilerimizi "allah baba" diyerek öğretir bu topraklarda. o nedenle, birçoğumuzun kafasında yaşlı bir erkek figürünün oluşması doğaldır.
fakat, bu figürün karakteri örülürken ailevi ortamın koşulları, yerel kültür ve mezhep gibi etkenler ağırlık kazanır.
bizim ailede, "allah baba" korkutan, tehdit eden ve cezalandırmaktan feyz alan sadist bir karakter olarak işlenmedi.
dolayısıyla, babacan bir ihtiyar adam figürüdür zihinde canlanması beklenen. bildiğiniz ak sakallı ve ak saçlı ve sevgi dolu bir dededir.
suudi'nin, radikal bir yobazın veya ışid'in kafa kestiren tanrısıyla alakası yoktur ve olamaz da...
çünkü, ister inanın ister inanmayın ama, siz ne iseniz, tanrınız da tıpatıp öyledir!!
çok söylenmiştir ama selena dizisindeki yüce honos tarzında ak sakallı bir dede modelidir.
bol soslu ve bol yağlı 1,5 iskender

-höfff bi eski entrtylerime bakayım dedim tam da omlet yapıp sağlıklı bir kahvaltı yapacaktım iskender sipariş ediyorum şu an allah kahretsin
nasreddin hoca gibi kafasında bir kavuk olan, bıyıklı, uçan bir minderin üstünde yoga yapan bir adam. çok yanlış anlamışım ben bu olayı.
kafa kısmı daha büyük gülümseyen ağzında pipo olan bulut şeklinde bir tanrı.
iskambil kağıtlarından pek korardım o yüzden yukarıdakini dehep kağıtlardaki papaz figüründe sanırım, çocukluk işte..
yaşlı beyaz sakallı bastonlu tombul dede .. bear sevdam tanrı da bile var ilginç.
küçükken bana, hep allah baba diye tanıttılar...
yemeğini yemezsen allah baba çarpar seni.
hadi bakalım paw ellerini aç allah babaya dua et.
yemekten kalk allah babaya şükret.

bende hep noel baba gibi birşey bilirdim.
''çocukken ne kezbanmışız yaaw''
aynı persepolis?teki gibi
kocaman pembe gözleri olan bir toz bulutu
şekil olarak değil de genel olarak düşünmeye çalıştığımda kadın düşünürdüm. adını koyabilseydim eğer benim gibi erkeklere ilgi duyan bir erkek olduğunu da düşünebilridim ama yaş çok küçük daha.
neden derseniz şöyle ki: erkeklere çok özen gösteriyor. kadınları geri planda tutuyor. peygamberler erkek. doğada her şeyin erkeğini heybetli ve çekici yaratmış ama dişileri de öylesine işte. bir de kendi güzelliğinden çok bahsediyor falan. çok dindar bir ailede yetiştiğim için gece gündüz dini konulardan konuşulurdu evde. e haliyle küçük yaşta dini konularda çok şey öğrenmiştim. sonrasında tabi hemen töbe töbee diye başka şeyler düşünmeye çalışırdım. geçer giderdi. *
  • /
  • 2