forrest gump: my momma always said, "life was like a box of chocolates. you never know what you're gonna get."

forrest gump: my momma always said, "life was like a box of chocolates. you never know what you're gonna get."

(bkz: angels ın america)

acım sürekli ve keskin. hiç kimse için daha iyi bir dünya dilemiyorum. hatta acımı başkalarına yüklemek istiyorum.

(bkz: american psycho)

-hangisi doğru bilmiyorum. hepimizin belli bir kaderi mi var? yoksa hepimiz kazara rüzgarda uçuşuyor muyuz? ama, galiba her ikisi de doğru. (forrest gump)

-hangisi doğru bilmiyorum. hepimizin belli bir kaderi mi var? yoksa hepimiz kazara rüzgarda uçuşuyor muyuz? ama, galiba her ikisi de doğru. (forrest gump)

servis yapıyorsun. servis yapma sanatın en üst noktasıdır.

hizmet büyük bir sanattır, tanrı en büyük hizmetkardır.

insanlara hizmet verir ama insanların kölesi değildir, bunu aklından çıkarma.

ay çiçeğini düşün.. güneşe doğru eğilir. fazla eğilmiş bir ay çiçeği ölmüş demektir.

tartışmasız:

- tükür ulan babanın suratına.

bir diğeri de:

- anne tükürecek miyim babamın suratına?
+ aaaa ayıp oğlum. hiç babaya tükürülür mü?



(bkz: ne olacak şimdi)

(bkz: das ist meiner protein)
(bkz: wunderbar)
(bkz: denizin buz gibi sularından gelen yarraamı heeh istiyo musun)
*

"gerçek kaybedenler, deneyenler değildir. gerçek kaybedenler, denemekten bile korkanlardır. sen bir şeyler deneyerek, kaybeden olmadığını kanıtladın."

little miss sunshine. *

yaşar: duyuyor musunuz?
fikret: bu onun sesi.
yunus: kimin sesi?
fikret: vecihimin.
hikmet: geliyor baba, senin ki geliyor.

gülen gözler

"bak beyim, sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, her şeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? ama nasıl yakışmasın! sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. hıh, sen, büyük patron, milyarder, fabrikalar sahibi saim bey! sen mi büyüksün? hayır, ben büyüğüm! ben, yaşar usta! sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! gözümde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? dokunma artık aileme! dokunma çocuklarıma! dokunma oğluma! dokunma gelinime! eğer onların kılına zarar gelirse, ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! anlıyor musun, vururum ve dönüp arkama bakmam bile!"

(bkz:#222990)

''see daddy, sinners have souls too.'' (the color purple) - gördün mü babacığım, günahkarların da ruhu vardır.

''you had me at hello'' (jerry maguire)'', ''to me you are perfect.'' (love actually)

''i should tear your eyes out right now, but how would you ever be able to look at yourself in the morning?'' (little black book) - ''gözlerini tam şu anda oymalıyım aslında ama o zaman sabah kalkığ kendine nasıl bakabilirsin ki? ''

''you're mad, bonkers, off your head! but i'll tell you a secret: all the best people are.'' (alice in wonderland) - '' sen deli, çılgının tekisin! ama biliyor musun, bütün en iyi insanlar öyledir.''

"vanity, definitely my favourite sin." (the devil's advocate) - ''kibir, kesinlikle en sevdiğim günahım.''

ahbap aç gözlü değildi. tek istediği halısıydı. the big lebowsky

- derler ki; hayat size ne sunarsa, birine veya bir yere karşı hissettikleriniz ne olursa olsun, hakkında bir şarkı yazılmıştır... şimdi, umarım bu doğrudur... ama biri bir gün: " umarım seni genç ve güzel bi modelle aldatırım, seni küçük penisli iğrenç yaratık! " adında bir şarkı yazana kadar, size " hafıza " şarkısını söylemem gerekecek...

(bkz: müstehcen çizmeler)

burada daha mutlu olacağz leon. (leonun saksıyı toprağa dikerken) * *

* miranda priestly - florals? for spring? ground breaking. *

emily - you went upstairs? why didn't you just crawl into bed with her ask a bedtime story? *

* carrie bradshaw - some love stories aren't epic novels, some are short stories. but, that doesn't make them any less filled with love.

bridget jones - friends: they spend years trying to find you a boyfriend, but the moment you get one, they instantly tell you to dump him!

you met me a very strange time in my life - fight club

"insanın hissetmediği halde hissediyor gibi davranması, hissettiği halde hissetmiyor gibi davranmasından daha zor!" the lobster - 2015