iz bırakan kitap cümleleri

"dünyada hiçbir gerçeği söylemek kadar zor ve dalkavukluk yapmak kadar kolay bir şey yoktur."

* *

"önde mi koşuyorsun? bir çoban mısın? yoksa bir istisna mı? bir kaçak olarak üçüncü olasılık da bu. vicdan sorusu.
gerçekçi misin? yoksa yalnızca bir oyuncu mu? bir temsilci? yoksa temsil edilenin kendisi mi? sonuç olarak bir oyuncunun taklidinden başka bir şey değilsin. ikinci vicdan sorusu.
bakıp duran biri misiniz? yoksa işe koyulan mı? yoksa kafasını çevirip giden mi? üçüncü vicdan sorusu.
birlikte yürümek mi istiyorsun? önde gitmek mi? yoksa tek başına çekip gitmek mi? kişi ne istediğini ve istediği gerçeğini bilmeli. dördüncü vicdan sorusu."

* *

"işler yolunda gitmiyorsa mazi denilen şey bir enkazdır ve hatıraların da son kullanma tarihleri vardır. küflenirler, kokuşurlar, bozulurlar. mezunlar derneğine pilav yemeye gidenlerin çoğunun halinin vaktinin yerinde olması tesadüf olamaz. ancak şimdiki halinden memnunsan geçmişi hatırlatacak organizasyonlardan keyif alırsın. hatta geçmişin ne kadar boktan olursa, aldığın keyif de o kadar artar. işler yolunda gitmiyorsa hiçbir yere de gidemezsin. ardında bırakacak bir şey yokken kim gidebilir? hiçbir yere doğru uzun bir yürüyüş... bunu kim göze alabilir?"

"insan, zamanını durdurmak istediği yere aittir."

* *
“önümde yürüme, seni takip edemeyebilirim. arkamda yürüme, sana yol gösteremeyebilirim. sadece yanımda yürü ve dostum ol…”

(bkz: albert camus)
(bkz: baş kaldıran insan)
"ancak çağın ruhu öyle dik başlıdır ki karşısına dikilenleri kendisine ayak uyduranlardan daha fazla hırpalar..." vw, orlando'dan
“'uzan şu divana da sözlerimi dinle,’ dedi hüsamettin bey. insanları tanımıyorsun hikmet oğlum.’ hikmet uzandığı yerde, gözleri kapalı, albayın sözünü kesti: 'daha önce hiç karşılaşmadım da bu ülkede, ondan albayım. siz arada bana gösterseniz…”

tehlikeli oyunlar - oğuz atay
“bir zamanlar seni sevmiştim. ve sevgiyi senin suretinde yaratmıştım.”

oğuz atay - tehlikeli oyunlar
"5 yaş insanın en olgun çağıdır, sonra çürüme başlar"

(bkz: alper kamu)
(bkz: oğullar ve rencide ruhlar)
(bkz: alper canıgüz)

* * *
" hayatımda ilk defa bir tane dilek tuttum. arzumun muhatabının kim olduğunu bilmiyordum tabii. pasta tanrısı mı , mum tanrısı mı , krema mı ? ve içimden o dilek cümlesini kurdum *iyi bir insan olmak istiyorum* ... mum söndü. "

kinyas ve kayra- hakan günday
gökyüzünde özgürce uçabildiğin zaman, o sıcacık kanat arasını özlersin, kanat arasındayken uçmaya imrendiğin gibi.

selda terek
o kadar aşıktım ki taşlı sopalı bir öğrenci eyleminde, elimde aşkımdan geberiyorum yazılı bir pankartla en önde yürüyebilirdim-gabriel garcia marquez-benim hüzünlü orospularım
"unuttuğum hiçbir şey hatırlanmaya değmiyordu." foe-coetzee
kendimizi özgür zannediyoruz. oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. sınırlara gelince fark ediliyor bu. dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran, yarı delirmiş kara sinekler gibiyken... sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var. / hikayem paramparça
yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. o da hırsızlıktır. onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir.
bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.
(bkz: uçurtma avcısı)
"elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."

jose mauro de vasconcelo - şeker portakalı
"this life is a test—it is only a test.

if it had been an actual life, you would have received further instructions on where to go and what to do.

remember, this life is only a test."

jack kornfield - a path with heart
senin için bin tane olsa yakalarım.
(bkz: uçurtma avcısı )
ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? birdenbire: “buraya kadar!” dediler. oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. bütün sularda gölgeni seyrederdin. üstelik, daha önce haber vermiştik, derler onlar. her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik.
oğuz atay / tutunamayanlar
"kendimi bildim bileli bütün günlerimi, haberim olmadan ve nefsime itiraf etmeden, bir insanı aramakla geçirmiş ve bu yüzden bütün diğer insanlardan kaçmıştım."
(bkz: kürk mantolu madonna )
"beni kuru bir ağaç kavuğunda yaşamaya zorlasalardı da gökyüzüne bakmaktan başka işim olmasaydı, yavaş yavaş buna da alışır giderdim, diyordum."
(bkz: albert camus )
(bkz: yabancı )
"gizlenmenin en iyi yolu çok görünmektir aslında. tıp kı kasadaki kız gibi.. onu herkes görür ama hiç kimse tanımaz."
üç aynalı kırk oda - murathan mungan
içinde şüphe varsa söyle gitsin-ramses serisi,christian jacq
  • /
  • 4