maklube

nurcuların ana besin kaynağı olarak türkiye'de yaygınlaşan arap mutfağı şahanesidir. arapça kalıp kökünden gelen bu yemeğin ismi şeklini de yansıtır. dibinde patates olan bir tencerede pişirilen nohutlu pirinç pilavı bir tepsi üzerine tenceredeki şekli bozulmadan boca edilir. pilavın çevresine de yoğurt ve salata dikey şekilde servis edilir. son olarak da pilav kavurmayla kaplanır. afiyet olsun. hey gidi hey**, küçük şakirde olduğum günler geldi aklıma...*

anlamadınız di mi.. neyse burdan buyrun o vakit:

*
her hafta bir abi evinde sohbet sonrası dağıtılan etli pilav
güzel ve lezzetli bir yemektir, üniversitede okurkenki zamanlarımda cemaat evinde kalan bir arkadaşımın yemeğe davet etmesi sonucunda yemiştim. çok ilginç bir deneyimdi benim için cemaat evi bu arada onu da anlatayım, ben açık bir eşcinseldim yine, beni evine davet eden arkadaşım da biliyor, herhalde evdeki arkadaşlarına bahsetti, onlar da çağırmışlar eve ben de erotik bir muhabbet diye düşündüm, yani 7 erkek evde, televizyon yok, napıcaz muhabbet edicez, laf lafı açınca konu sekse gelecek, ve ben grup seks yapacağız zannettim. ama tabii hiç sandığım gibi olmadı çok ılımlıydılar ancak konuyla ilgili yani günah vs. diyorlardı ama mesela bir ara para toplamışlardı aralarında beni tedavi ettirmek için kıyamam. hem üzülüyorum hem de yaptıkları şeyi çok önemsiyorlar, kıramıyorum da. ya ben tedavi olmayı düşünmüyorum böyle mutluyum demiştim.
her hafta çok iyi niyetli ve kandırıldığını düşündüğüm, çok saf ve temiz bir sınıf arkadaşım tarafından davet edildiğim ve hep bahane uydurarak gitmediğim bir ritüel gibi geliyor aslına bakarsanız.
öğrencilik yıllarında rakının yanına hemde ramazanda meze niyetine yediğimiz yemektir. olay kısaca şöyle olmuştur:

yakın arkadaşım çalgı müziği için extraya giderdi. daha önce gençliğinde de dini ortamlarda müzik yaptığından bu tarz işlerin aranan adamı halindeydi. hele hele bu tarz etkinliklerde parçaların arasında bazı bazı grup yorum!un , ahmet kaya'nın pek bilinmeyen parçalarının da melodilerini koyardı. bir de ağzı iyi laf yapardı piçin. hatta bir gün bende gitmiştim. kimseyi kırmadan sakin, makul iletişim kurabildiğime sevmişlerdi beni. kendi tabirleriyle efendiliğime tav olmuşlardı. ama gelin görünki yaşadığımız hayat bildiğin bohem müzisyen hayatı. nerde alatura orda biz yani.

o geceki sahneden önce öğrenci olduğu için nerdeyse 1 tencereye yakın maklube ayırmışlar önceden. sırf götürsün evdeki mümin arkadaşlarında nasiplensinler diye. neyse bizimki çalmışmaya başlamış. aralara yine bir özgün müzikten bir iki ezgisini koyunca salonda birisi organizatöre homurdanmaya başlamış. programı da artık bitirmek üzereymiş. neyse bunun üzerine organizatör gelmiş, sahneden indirmiş. bizimki şaşkın tabi. kuliste bitti sevmeyenler oldu diye organizatör izah etmiş. bizimkide melodiyi benzetmiştir falan diye kıvırmaya çalışsa da olmamış. birde üzerine anlaştıkları paranın baya bir azını vermişler kapı dışarı etmişler.

sonra akşam beni aradı. sinirli ama gülerek "rakıyı dolaba koy soğuk su al acil" dedi. neye uğradığımı şaşırdım. hayırdır desemde anlatmadı telefonda. bir süre önceden tekirdağ fabrikasından gelmiş bir büyük rakı vardı. ama ramazan diye hadi geçsinde içeriz mantığındaydık.*. daha sonra eve gelince artık olayı enine boyuna anlattı. bizde böylelikle maklubeyi rakı ile ıslatarak eşi benzeri olmayan bir keyifi yaşamış olduk.
dili dönmeyen birinin makbule ismini yanlış söylemesinden kaynaklanan çok heceli bir kelime.
zamanında abiler olarak bilinen bir sürü bok püsür tipler tarafından yenen cemaatçi yemeği.
bir mcdonald's menüsüdür. (bkz: mclube)