neden sevgilin yok

bakımı çok zor ya onun
sevgilin var mı sorusuna- olur ha- hayır cevabı verildiğinde devreye girecek can alıcı! soru. kapitalizmin aşıladığı ölçüde girilen zorunlu zincirleme ilişki tepkimelerindeki temsiliyet hakkını kaybedenlerin kırk fırın ekmek yese ikna edici cevap bulamayacağı sualdir bu.

ilişkileri sadece mantık temeline oturtanların sürekli aşk çemberinden geçip hiç yara almamış tablolarda konu mankeni olunması beklentisi vuku bulmakta insan pazarında. bir türlü dizginlenemeyen sevgi açlığıyla kapatılmaya çalışılan yalnızlık, yanınızda sevgiliniz! varken sadece maskelenmiş haliyle saklanmakta, aslında katmerlenmiş haliyle çığ gibi büyürken.

yanında hiç kız arkadaşını göremedik, elalem neler götürüyor oğlum, yakışıklısın da aslında gazları ve tesellileriyle çarkın dişlileri arasına itme girişimleri arasında bir ruhunuz olduğu ya da farklı dünyalarda olduğunuz düşüncesi dillenmemekte. yoksa ibne misin oğlum sorusuyla şenlenen! ortamda gülmekle yutkunmak arasında renkten renge giren surat ifadeniz ise empatiden yoksunluk karşısındaki çaresizliğinizi resmetmekte.

bu sevgililenme işinde başarısız olduğunuz- dikiş tutturamadığınız- etrafça farkedildiğinde, devreye evlendirme girişimleri girmekte. böylece siz de dayatılan bu ilişki formülünde sevgililenme bölümündeki evriminizi tamamlayamadan mutlu mesut! bir hayata merhaba dersiniz. ha unutmadan burada da neden çocuğun yok sorusu kapıda bekleyecektir, ona göre...
sevilmek icin cok cirkiniz lan
olunca ne oluyor ki? ne katıyor ki hayata. hayat denen şey zaten shikik. tamam başlarda çok iyi geliyor. renkler hiç görmemiş gibi parlak oluyor, her şey inanılmaz oluyor kısaca. ya sonra. şerefsizler gidince, tam tepeden en dibe düşüveriyorsun. oysa sevgilin olmasa zaten ortalama bir hayat sürersin, düşsen dizin acımaz. sevgili denen dümbükler gidince kırılmadık kemik kalmaz. en kötüsü de kalbin kırılması. kalp kırıkları alçıya da alınmıyor. bekleyeceksin de iyileşsin. tamam da, her yer anı ile doluyken nasıl olacak bu. olmayacak. kırık kalacak. işte bu yüzden, keşke olmasa.
çünkü tinder. kimsenin kimseyle konuşmak istemediği, adeta pokemon biriktirir gibi match biriktirdiğiniz bir uygulama dışında oturup da tanışacak, düzgün muhabbet kuracak bir ortam bilmiyorum (dernekler, cluplar falan var biliyorum da, hiç çekici gelmiyor bana o konsept. yok mu şöyle sakin, rahat, chill ve birası olan-opsiyoneldir- bir mekan ya?).
paket yaptırdım evde soğuk soğuk yiyiyorum diye birisine cevap vermiştim bundan yıllar önce. benle alakasını kesmişti.
"teklif edicen de, önce ortam mı yaratıyorsun?" diye karşı soruyla cevap veriyorum genelde. hatta samimiysek, "hadi hadi sıklıma, bana açılabilirsin, senin göte de ne zamandır hastaydım zaten" diye devam ediyorum. karşınızdaki ister erkek, ister bayan olsun, bir daha asla bu konuyu gündeme getiremiyor.
- neden sevgilin yok
+ çıkar üstündekileri duyamıyorum seni
aynı anda üçünü birden idare etmek biraz yordu. hepsini şutladım.
gay aleminde sevgili bulmak, bulursan o sevgiliyi elinde tutmak çok zordur da ondan yoktur. sen ona sadık kalsan o kalmaz. maalesef sadakat çok az bizim dünyamızda.
yine sevipte sevilmemekten korkuyorum.
yine terazinin kefesine ağır gelen taraf olmak istemiyorum.
yine kandırılmak istemiyorum.
yine sonumuz belli klişesini duymayı arzulamıyorum.
bakıyorumda ben sevgilim olsun istemiyor değilim, onlar istemeyen taraftalar.
insanlar iki yüzlü,bencil,öz saygıdan yoksun varlıklar.
unutulmuş şehir osmaniyede yaşamaya devam ettiğim için
bayramda seyranda, düğünde dernekte korkulu rüyam olmuş sorudur. bir elde çay diğerinde tatlı tabağı sünnetlenirken adına akraba denen magazin kalemşörleri "şşştttt, vağ mı bakam birileri" diyerek soruyu yapıştırır, o vakit ufak ufak uzama zamanı gelmiş demektir. tabi her zaman şanslı da olamayız, gündüz vakti sizi kıstıramayan bir adet enişte içki sofrasında tam da kafanız kıyak yıldızlara doğru uçarken "seneye de kız arkadaşınla gelirsin" diye lafı vurarak sizi o masaya yeniden indirebilir. yetmezse babanız bir köşeye çeker ve "oğlum her şey siyaset değil, dünya meseleleri kadar sevmek de sevilmek de var" diyerek nasihat verir. ne de olsa biz geri zekalı olduğumuz için hiç anlamayız bu işlerden, ya da onlar oğullarının bu yaşına gelip de koluna bir kız takıp "bak bu benim sevgilim" dememiş olmasından asla şüphelenmez, masumiyet had safhadadır.