ağzına ağzına vurmak istediğim insandır. şahsen dövmelerimi başkası görsün yahut begensin diye değil, kendim icin yaptiririm. anlamlari bana ozeldir annem bile gorunmuyo zaten orda niye yaptiriyosun diye sordu sakince cunku seviyorum dedim. sakinligimi bi ona koruyabilirim.
izlediğim müzikaller arasında en birinci olan müzikaldir .tüm lgbt camiasının izlemesini öneririm. hele ki rock'n roll severler koş koş koş.
filmin en etkileyici kısmı ise benim nazarımda the origin of love şarkısının animasyonel klibinin olduğu sahnedir.
thats here :
zamanında kadın kadına öykü yarışmasında jüri özel ödülünü kazandığım bir öyküyü literatüre katmışlığım vardır övünmek gibi olmasın. aşkın l haline basılmış olması lazım. hali hazırda yazılmakta olan bir de roman var. daha da çok olmalı görünür kılınmalı tüm yanlış düşünenlere karşı bu işin yürek kısmını da anlatmalı insanlara..
arzusuyla çalışıp didindiğim eylemdir. bir gün yapabileceğime olan inancımı 12 yaşımdan beri yitirmedim umarım yitirmeden de gidebilirim bu nalet, uykusuz, aksi memleketten.
insanların zihinlerindeki algıyı değiştirmeden, cinsel kimlik ve cinsiyet rolleri eğitimlerini önemsemeden, çekirdekten homofobi, transfobi vs yok etmeden, anayasaya altın harflerle yazsalar yine de bir şeye yaramaz güzel kardeşim. bu ülkenin içişleri bakanı, bu ülkenin meclisinin kürsüsünden: ''ben bu anayasayı tanımıyorum '' diye bağırdı bu ülkede. sonumuz hayrolsun.
adetim olmadığı halde kuzenimin ısrarıyla hiçbir şekilde hakkında bir şey okumadan, fragmanına bile bakmadan, izleyip muazzam keyif aldığım filmdir. kesinlikle izleyin ama öncesinde araştırmayın.
bakış açınızı değiştirmenize neden olabilecek kudrette etkileyici bir yapımdır bakın istirham ediyorum açın izleyin.
dün iki kere başıma gelip 3.de ara ara kaydederek ağlamadan ve ekranı kırmadan yazmayı tamamladığım durumdur. çaylak demesini biliyorsunuz da insan bi uyarır ayıptır yazıktır günahtır.
her başarıli sozlugun arkasinda bir kac yuz kadin vardir. tum cilekes kadinlar birlesin! birles derken oyle degi edepsiz. yazar olarak geleceksin. cık cık cık ayıp.
''bugün geri kalan hayatımın ilk günü..'' repliğiyle aklımda yer etmiş, sürükleyici, alışılagelmiş yerli yapımlarımızdan akış bakımından farklı olan ve merak uyandıran güzel bir filmdir kendisi. farah zeynep abdullah'a olan hayranlığımı katlamıştır.
mezun olmamış olsaydım okula giderken evden tuz getireceğim durumdur. ben ki akşamdan menüye bakıp çorbasına göre yanında limon götüren insanım-limon suyu dedikleri pis şeye karşıyız!- sen benim tuzumu mu keseceksin?
üniveristeye başlamamla başıma gelen olaydır. çocukluğumda kaldığım o ev, nasıl da küçük gelmişti gözüme, büyüdüğümü kabul etmektense evin küçüldüğünü söylemek daha rahatlatıcı geliyordu. o çık çık bitiremediğim merdivenler bir iki adımda biter olmuştu.. iki yanımızdaki emniyet müdürünün bahçesinden çaldığımız kayısıların eriklerin tadı gelmişti dilime- evet biz emniyet müdürünün bahçesinden meyve çalardık o zamanlar kimse de bir şey demezdi şimdilerde kale gibi olmuş korkarım ki duvarlarına dokunanlar lazerle ortadan ikiye falan ayrılıyordur- neyse ki arka bahçemiz hala aynıydı 5 kafadar ilerde gelirsek alır antikacılara satarız diye köşeye gömdüğümüz liraları aradım sanırım çok yüzeyi kazmışız minnak ellerimizle ki sulara karışmışlar bulamadım. tuhaftı 4 yıl okuyup yine göçtüm oralardan. ayrıca çocukluk anıları başlığındaki entrym( #id:2227722 )deki mevzunun geçtiği mahalledir kendileri.
ben bu başlığı da yeni gördüm az biraz teknoloji özürlüyüm fakat kuralları okuma konusunda titizim aşırı uyarmışlar cevap vermeyin entrylerinizde diye o yüzden birazcık gerildim ama yine de teşekkürlerimi sunarak sözlüğü çok ''hoşbulduğumu'' söylemek isterim.
yamulmuyorsam on yaşlarındayım. yazları anneanne dede yanına gidiyorum denizli'ye. tabi sıra sıra apartmanların dikilmeye başladığı yıllar. bizim evin yanında da bi boş arazi var bütün mahallenin çocukları ordayız her gün gece 2-3'lere kadar -sen bilmezsin liseli bizim çocukluğumuzda dünya daha güvenilir bir yerdi- gelsin yakar toplar, 9 aylıklar 24'lükler gitsin simiiiiiittler, saklambaçlar, bilyeler, 7 kiremitler, göt kazmacalar..
bi gün yine çift kale maç yapıcaz adam seçiyoruz, bi araba durdu içinden 4 adam indi biri bagajdan boyumuzca tabela çıkardı öbürü balyoz; çaktılar girişine, biraz sohbet edip binip gittiler biz tabi bıraktık maçı falan koştur koştur gittik baktık ki satilik bilemkaç m2 arazi 0258.... birbirimize bakışımızı hiç unutmam.
o ilk şokun ardından bizim tosun söktüğü gibi fırlattı kenara tabelayı oleeeeyyy hüloooğğ ahhahaha nidalarıyla koşup maça başladık.
aradan bi kaç gün geçti adam o civarda-bilen bilir çamlık'ı-yerlerin kapış kapış gittiğini bildiğinden kimse aramayınca işkillenmiş olacak ki tekrar geldi. söylene söylene tekrar çaktı göz ucuyla bize bakarak. o çaktı biz söktük o çaktı biz yine söktük çocuk aklı korkuyoruz da alıp götürmeye başımıza iş açılmasın diye kenarına kenarına atıyoruz hep.
bi gün adam yanında biriyle bi çuval çimento ve kumla geldi, bizim apartmandan su rica edip hortumu çekti, bir güzel harcı karıp döktü dibine, bi de bütün gün kuruyana kadar dolandı durdu oralarda. garip bi şekilde eğleniyo gibiydi. biz de ertesi gün pastel boyayla numarayı değiştirdik. adam artık sinirlenip şikayet etmiş, analarımız babalarımız danalarımız ağzımıza sıçınca bir şey yapamadık e haliyle satıldı kısa sürede bir ay demeden demirleri tahtaları yığmaya başladılar temel kazılacak yerin yanına. işin ciddiyetini görünce bu sefer tahtaları yürütmeye başladık arka bahçeye yığıp üzerine dedemin araba brandasını çektik bacak kadar boyumuzla o tahtaları taşımamız.. o birlik.. anlayamazsınız..
velhasıl araziyi alan adam satan adam kadar naif ve sabırlı olmayınca ortalığı ayağa kaldırdı tabi. dedem de sıraya dizip ağzımıza sıçtı ki höt dese altınıza sıçardınız zaten.. tek tek taşıttı geriye tahtaları. bir de özür diletti adamdan. biz böylece ilk direnişimizi kaybetmiş olduk ama oyun alanımızı savunduğumuz için hiçbir zaman utanmadık. o özür mecburiyettendi ve bir daha hiç bir mücadelemiz için özür dilemedik kimseden.
yarın öbür gün her birimizin başına gelebilecek bir olaydır. bırakınız hakkı hukuku insan yerine konmadığımız bir coğrafyada gözümüze gökkuşağı gözlükleri takıp dolaşıyoruz. biz dünyayı rengarenk görürken onlar sadece kırmızıya buluyorlar hayatlarımızı. gerisi de karanlık zaten. utanıyorum hepsinden, iğrenç zihniyetlerinden, alaycı gülüşlerinden, salyalarından, 'güçlerinden' iğreniyorum.
eşcinsel olmasından iyi olan durumdur. keza görüşlerimiz ters düşse dahi 7 yıldır bir kere bile bırakınız kavgayı küslüğü birbirimize trip bile atmışlığımızın olmadığı bir arkadaşım var ki dostlar başınadır. bana da her seferinde ''hayatımdaki en güzel ibnesin ama şimdiye dek hiçbir ibneliğini görmedim.'' der canını yediğim. gideyim biraz da şurada özleyeyim kendisini.