bodurayi

Durum: 3105 - 0 - 0 - 0 - 03.11.2020 18:52

Puan: 49510 - Sözlük Kaşarı

15 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

lanettayin bir mahlukat.
  • /
  • 156

her şey seks değil

bu sözün hemen ardından mühim olan insanlık denilir ama yalandır.

kıç çatalı

böylesine bir sahneye gözünü dikmiş bakan erkek kendini belli eder.

eski sevgiliyi facebooktan silmek

sebebi ve neden yapılması gerektiği kesinlikle bilinerek yapılmalıdır.

o kime ait

onu bunu bırakıp kendimizle ilgilenmemiz gerektiği akla getirilesi sözdür.

pişmeyene söyle ne denirdi

  • /
  • 156
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 3105

bursa

son 10 yıl içerisinde kamuoyuna yansımış ya da yansıtılmamış düzinelerce gay ve trans nefreti olayı vardır bursa'da. son üç yılda 15 ten fazla trans ve eşcinsel türlü sebeplerle öldürüldü. bunların ancak bi kaçı medyaya yansıdı. gerisi sümenaltı... dahası burda sorgusuz sualsiz lan ibne diye saldırırlar ruhunuz duymaz. çünkü bursa ülkenin kültürel çeşitliliği istanbuldan sonra en çok olan yeridir. hal böyleyken kültürel çeşitliliği hazmetmemiş anlamamış bir sosyokültür hakimdir.

bir bursa kanunu olarak gaylerle kuytuda sikişilir, kamuda görünce zorbalık yapılır ya da saldırılır. saldırırsa içindeki dürtüyü bastırıyor ve rahatlıyor sanıyor andavallar. yani kısacası klasik muhafazakarlık , aşırı milliyetçilik yuvası davranışları had safhadadır. lgbti yaşamı için dengesiz, extra temkinli olunması gereken ve diğer metropollere göre kısıtlı rahatlığı olan bir yerdir. herhangi örtülü ya da resmi gay cafe ya da mekan yoktur. şehir genelinde gay toplanma alanı, bir hotpot oluştuğu anda milliyetçiler gelir olay çıkarır. yıllar önce bursa'da düzenlenen onur yürüyüşüne katılanlara sokak dayağı atılmış, linç etmeye kalkışılmıştır. nasıl bir hazımsızlık siz düşünün. madi , koli , laço , sipet ...vb gibi genel lubunca kelimeleri konuşurken bursa'da anlaşılmayacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

iyi yanı hiç mi yok... nilüfer ilçesi ülkenin en refah 10 ilçesinden biridir. nilüfer belediyesi lgbti kapsayıcı olmaya calışır. iyidir ama burada yaşam şehrin diğer bölgelerine göre oldukça pahalıdır. araban varsa orda yaşamaya çalışırsın. özgür renkler lgbti derneği nilüfer belediyesi desteği sayesinde faliyet göstermektedir. dernek ve belediyenin ortak çalışmasıyla anonim test merkezi kurulmuştur.

şehrin batısı nispeten daha iyi görünse bile bursa'nın huyunu suyunu alan herkes ilk paragrafta bahsettiğim örtük davranışlara sanki kuralmış gibi uyar. hani bir yazar tayin düşünüyorum demiş. bunları söylemek boynumun borcudur.

alternatif yerler:
(bkz:antalya)
(bkz:izmir)
(bkz:mersin)

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

fade out

efsane kliptir. zamanında sezen aksuda bir klibinde benzer tekniği kullanmıştır. fazla söze gerek yok buyrun burdan yakın.

yılda 200 film çeken porno yıldızının göt deliği

1 yılın sonunda folloş olup, jübilesini yapması muhtemel porno yıldızıdır. bir de gerçek yaşamda porno filmi çeker gibi yaşayanlar vardır ki; onların hali daha vahimdir. vahim çünkü malesef o kadar para kazanmaz. belkide hiç... *

ünlülerin seks sonrası yorumları

aşkın nur yengi: bilseydim sana böyle davranmazdım yar.
harun kolçak: ne olur gülme! gülme! yapamıyorum.
rte: sen büyüksün. büyük düşün.

islam'da eşcinsellik

şirinler

* uzun uzun yıllar önce, ormanın derinliklerinde, küçük mavi yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı. onlar kendilerine şirinler derlerdi. çok iyiydiler. ve sonra korkunç büyücü gargamel vardı. o kötüydü...
" gargamel= aa! şirinlerden nefret ediyorum. * sizi yakalayacağım. yıllarca uğraşmam gerekse bile sizi ele geçiricem. hepinizi hi he he he he he heeeeee! * oooo! sizi yakalayacağım. elbet bir gün yerinizi bulacağım. o zaman... o zaman pişman olacaksınız. "
* bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin. belki gargamel'in çığlıklarını duyabilirsiniz. ve iyi bir çocuk olursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz.

yazarların hatırladıkları en eski anıları

* 5-6 yaşlarındaykende bir deniz maceram vardır. yazın sahilde tanıdık ailelerle düzenlenmiş bir plaj aktivitesiydi. bende suyu seven, derisi sünger bob olana kadar sudan çıkmayan bir çocuktum. tabiki annem bu durumu ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir çocuk olduğumu bildiği içinde sürekli diken üstündeydi. * ne hikmetse yüzmeyi bilir halde doğmuştum ama önlem olarak kolluk takarlardı. o kolluklar her 5 dakikada bir ailem tarafından takılır ve benim tarafımdan çıkartılırdı. kıyıda oynamayı reddederdim her zaman. açılmak isterdim.

neyse tüm aileler denizin, yaz gününün tadını çıkartıyordu. * gruptaki erkekler mangal, tavla alıp, sandala atlayıp biraz açılmayı planlıyorlardı. kadınlar ise güneşlenip dedikodu yapmayı. *. hal böyleyken bende babamlarla tüm erkekler gibi sandala binmeyi istedim. annem buna pek sıcak bakmıyordu. ama babam ben hallederim bir şey olmaz havasındaydı. öyle böyle derken bende sandal ekibine dahil olmuştum artık. çünkü yanımızda diğer ailenin ben yaşlarındaki bir oğlu daha vardı. onun binmesi ama benim binmemem ufak çaplı bir kriz çıkartacağıma delaletti. * neyse biz ikisi mayolu çocukla birlikte toplamda 6 erkek olmak üzere sandalla açılmaya başladık. ben ve diğer çocuk haricindeki erkekler mayolu değil, giyinikti. * tam bilemiyorum ama çok açılmadık. olsa olsa kıyıdan 25-30 metre falan. çünkü o mesafeden annemin hareketlerini net bir şekilde görebiliyordum. kadıncağız ikide birde kayığı gözleyip duruyordu. hatta annemin ifadesine göre o an diğer kadınlar merak etme, o kadar adamın içinde bir şey olmaz diye anneme söyleyip durmuşlar. *

neyse kayık sabitlenmiş, tavla açılmış ve mangalda da mısırlar pişirilmeye başlanmıştı. plana göre pişen mısırlar iskeleye getirilip kadınlara da ulaştırılacaktı. iskele ile de olsa olsa 10 metre var yada yoktu aramızda. babam bu arada tavla oynuyordu. bende arkasında " aslan babam hadi yen " gibisinden gaz veriyordum. fakat gaz vermemdeki amaç biraz farklıydı. bu sırada kollukları yavaş yavaş çıkarıp suya atlayacaktım ve kıyıya yüzecektim. böylece çocuk aklımla yüzdüğümü ispat edecektim sanırım. neyse ben gazlama eşliğinde kollukları çıkartıp fark ettirmeden kenara koydum. ve yine fark edilmeyecek bir anı gözetip sandaldan kendimi yavaşça denize bıraktım. sandalda keyifler öylesine yerindeydi ki; kimse böyle yaptığımın farkına bile varmamıştı. kimin aklına gelirdi ki... * neyse ben iskeleye doğru yavaş yavaş yüzmeye başladım. bu sırada annem tetikte olduğu için bir kaç dakika içinde durumu fark etti ve feryat figan olayı sandaldakilere haber vermeye çalıştı. tabi bu sırada ben iskeleye varmak üzereydim. tüm kadınlar ve plaj ahalisi iskelede toplandı ve sandala " çocuk suda " diye bağırınmaya başladı. bunu duyan sandal ahalisi bir anda ayaklanınca da... beklenen durum gerçekleşti ve sandal alabora oldu. bende bu sırada iskele kenarındaydım artık. olay sonrasında annemin telaşla karışık beni azarlayışını ve daha sonrada gevrek gülüşünü hatırlıyorum. hatta bu sebepten annem bir süre babamı fena diline dolamıştı. ardından babamdan yediğim temiz bir sopa sayesinde bu olanlar hafızama kazınmış oldu. tadı hala ruhumda yankılanır.

yazarların hatırladıkları en eski anıları

sayfiye yerinden bir bahçe yağmalaması anım vardır. 5 arkadaş şehrin biraz dışındaki bir bahçeye göz dikmiştik. adama inat gider ne varsa yerdik. tabi annelerimizde tok karnına geldiğimiz; hatta sonrasında motoru bozduğumuz için bu duruma anlam veremezlerdi. bahçe sahibinin her zaman kullandığı yol bizim oturduğumuz yere yakındı. amcayı motor üzerinde uzaklaşırken gördüğümüzde aynen bahçede alırdık soluğu. kiraz senin, elma, kayısı, dut benim yer dururduk. hatta bir kaç sefer yakalanmanın eşiğinden bile dönmüştük.

neyse yine böyle bir gün amcayı uzaklaşırken gördük ve bahçeye daldık. ben dut ağacının tepesine tırmandım. diğerleri de şurda var, burda var, şu tarafta çok var diye beni yönlendiriyorlardı. böyle yönlendirdikleri bir anda bir hışımla " kaç laaaan geldi " diye bağırınıp topukladı arkadaşlar. bende ağaç tepesinde mal gibi kaldım. hemen ardındanda bahçenin sahibi adam geldi. işte o an tarrağa yan bastığım andı. adam sövüyordu. dal parçası, ufak tefek taş, toprak atıp duruyordu. bana da yavaş yavaş aşağıya inmekten başka bir çare kalmamıştı. ağaçtan inerken o an bir fikir geldi ve " ne kaybederim " diyip uygulamaya karar verdim. aşağıya iniğimde adama konuşması bozuk, bir spastik çocuk numarası yapmaya başladım. " amca aldık biz, onlar dedi , gittiler amca " gibisinden devrik, cümle etmeyecek düzensiz kelimeler kullanıyordum. hatta sürekli kafamı rastgele sağa, sola, aşağı, yukarı yavaşça haretket ettiriyor, hafif eğilip kalkıyor ve gözlerimi rasgele oynatıyordum. neyse adam bağırınırken bir anda sakinledi. acıdığını belli eder haldeydi, yüzünde görmüştüm. yani benim spastik olduğuma inanmıştı. işin iyi tarafı bahçe sahibi vicdanlı çıkmıştı. * neyse bizim amca " oğlum yapmayın etmeyin... isteyin benden... ben size veririm.... ama bu hırsızlık günah... " gibisinden cümleler kurmaya başladı. bende bozuk konuşmalarla, rastgele hareketler eşliğinde " amja amjaaaaa annem var benim. anneme gidicem ben amja " falan diye saçmaladığımı hatırlıyorum. * sonra bizim amca hemen motorundan 2 tane boş torba çıkarttı. torbalara da bahçesindeki elma, kiraz... gibi bilimum meyvalar doldurarak beni yolcu etti. önce kendisi götüreyim diye ısrar etti ama ben " gidicem ben giderim çocuk değilim ben. ben pilot olucam " gibisinden 4-5 yaş cümleleri kurdum. neyseki ikna oldu yavaştan yavaştan aldım torbaları ve eve geri döndüm. diğer çocukların yanına gittiğimde elimde torbalarla geri geldiğimi gördüklerinde mal olmuşlardı.

neyse aradan bir kaç hafta sonra bizim amca ile pazarda karşılaştık. işin garibi meğer bizim amca annemin sürekli kiraz aldığı adammış. ben alı al moru mor kaldım öyle. ağzımı açamadım. tanıyacak diye üç buçuk attım. neyseki tanımadı ama bunu yaşamak rol kabileyetimin olduğunu ve kullanabildiğimi gösterdi bana. her ne kadar utansamda; yaptığımın matah bir şey olduğunu bilsemde; ikna edici bir rol kabiliyetim olduğundan emindim artık.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

aileye açılmak

aileye karşı yapılmış bencilce bir açıklamadır. kendimizi düşünüp rahat yaşama isteğini açığa çıkartmak için bu durum dile getirilir. fakat gerçek böyle değildir. hayat daha da karışır, saklanması gereken bir eşyaymışçasına sokakta sizinle rahat edemezler, her hareketinizi, her bakışınızı duruşunuzu, sözünüzü yargılar hale gelirler. olası girişimler söyledir:

- anne ben bir denizatı olmak isityorum. yani istemiyorumda farkındayım ben bir denizatıyım.
-aaa! yavrucum o nasıl şey öyle hay allah! senin baya bir aklın karışmış. nazara gelmişsin sen... olmaz öyle şey. feytullah hocaya götüreyim seni bir güzel üfleyiversin sana hiçbirşeyin kalmaz.


-baba ben şerimanla beşik kertmesi olamam. bundan sonra korhan ile aynı evde yaşayacağız?
-ne demek olamam yavrucum. sen onu bunu boşver. dayınlar yeni ev için temel kazıyorlar. benle gel de temeli kaz bende (üstüne) beton dökeyim.

ancak ve ancak sosyal ortam itibarı ve dernekler vasıtasıyla bu durum açıklanmaya çalışılabilir. bu tür yardımlar alınabilir. böylelikle bencillik dediğimiz şey bir nebze birbirinizi anlamaya dönük bir çabaya dönüşebilir. yalnız olmadığınızı ve durumunuzu en iyi şekilde anlatmanıza yardımcı olacak bir topluluk anlaşılmanızı ufak da olsa kolaylaştırabilir.

aids

ayran gönüllü bünyenin başına gelmesi olası bir hastalıktır.

(bkz: kim vurduya gitmek)

sözlüğün suyunun çıkması

suyunu da taze tüketmek gerekir yoksa bir boka yaramaz ama asıl vitamini kabuğundaymış *

kadınsı vs ayı

kadınsılık toplumumuzda olduğu kadar malesef bizim aramızda da tartışma konusudur. hatta çoğu zaman kadınsı tabirleri üstü kapalı bir aşağılama ünlemi olarak birbirimize dahi kullanıyoruz. sanki kadınsı tipleri görmezden gelmek özellikle de ayı olmanın getirdiği doğal bir sonuçmuş gibi görülüp yaşanıp gidilmektedir. elbette bu söylediklerimi tüm ayılara mal etmek doğru değildir. fakat bizler erkek görünüşümüzle eşcinselliği çağırıştırmadığımız için korunaklı durumdayız. ama genel tavrın temellerinin bu olduğunu da inkar edemeyeyiz. ister kabul edin ister etmeyin ama kadınsı davranan ya da kadınlığı seçenler kadar cesaretli değiliz. öyle olsaydık kim ne derse desin lgbt kimliğimizi söylemekten çekinmezdik. bu da(bende dahil) bizim seçimimiz ne de olsa. çünkü ayılar haricindeki diğer lgbt bireyler haklarına sahip çıkmak için canla başla bu hayatta mücadele ediyorlar. kendi sosyal grubuma laf etmek hoşuma gitmiyor ama ben dahil çoğumuzun buna cesareti yok. çünkü onlar toplumda parmakla gösteriliyorlar ve saklansalar bile göze batıyorlar. bu nedenle kendi yaşamlarını korumak, kabul ettirmek için herkesdendaha çok savaşmak zorundalar.

kadınsı davranışları kimimiz geyiğine yapabilmektedir. hatta aynaya baktığında kendini katıksız erkek ve hetero gören feminenler bile vardır. ama gel gelelim mesele toplum önünde cereyan edince genelde no femme tavırlarını ilk sergileyenlerde, bu tür kadınsılar olabilmektedir. bu da ayrı bir tezattır. sözlüğün ilk kurulduğu zamanlarda no femme akımını destekleyen kimi yazarcanlar sayesinde bir hayli kan kaybetmişizdir. ay lı maylı konusmalarla süslü, feminen repliklerinin olduğu girdiler eksilenir hatta o kişiler rencide edilirdi. kimisi de bunu geyiğine yaptığını bildirip sözlük içinde hor görülmekten kurtulurdu. bunun olduğuna inanmayanlar, inkar edenler için arama butonu sebildir. özellikle de 2010 ve 2011 yıllarına bir göz atın derim


işin asıl boktan tarafıda deminden beri bahsettiğimiz gibi ötekiler arası bir tür hiyerarşi yaratmaktır. yani piramidin en altında kadınsılar, kadınlar, trans bireyler; ondan sonra lubunlar, sonra etnik eşcinseller ve en tepede de ayıların varolduğunu sanan bir mantık var. bu konuda yok diye tepinseniz dahi var malesef. fakat komedinin dik alası da benzer şeyleri hissedip, arzulayıp birbirimize tepeden bakmamızdır. neyseki bu tavırlar artık sözlüğümüzde bariz şekilde yok.hatta bazılarının aklı başına gelmiş ya da sözlükte artık bu ayrımcılığın hoş karşılanmayacağının farkına varıp ona göre davranıyorlardır.

çoğu zaman kadınsı kişileri bir eş, bir sevgili olarak görmemekle, iletişim kurmak arasındaki farkı tam olarak bilmiyoruz. kadınsı tavıra alışık olmayabiliriz. hatta bizim yaşam penceremize de aykırı olabilir. fakat! aynı ortamda bulunduğunuzda onları görmezden gelip ya da parmakla göstermeye de hakkınız yoktur. bu manada şundan da bahsetmeden edemeyeceğim. 1 kadınsı lubun dostum vardı. onunla aynı ortamdayken sanki kendi eşcinselliğiminde görünür olduğunu düşünüyordum. yani üzülerek söylüyorum ki malesef bu duyguyu bende yaşadım. fakat bunları düşünmüş olsam dahi kendime yapıldığı gibi bende onu ötekileştiremezdim. zamanla asıl endişe ettiğim şeyin onun kadınsılığı olmadığını anladım. çünkü ne zaman ağlayasım gelse kapısını çalabiliyordum. ne zaman isyan etsem ona içimi döküyordum. zamanla anladım ki benim asıl çekindiğim onun kadınsı lubun kimliği değildi. asıl tehlikeli olan şey; yüze gülen arkadan konuşan, ne istediğini bilemeyen, riyakar, her defasında herkesi suçlayan, kendini kaf dağında sanan, kirli ve zayıf karakterli insanlardı. kadın kimliği ile bir sorunum yoktu. sonra mı ne oldu. bu gururlu ayi(!)* bi boka cesaret edemeyip türkiyede kaldı. o ise isveçte hayat kurdu. kapiş? yani bu anlattığımda genellenemez. her kadınsı hak ettiği yaşama kavuşamıyor malesef ama bizden daha cesurlar. bunuda unutmayın.

herhangi bir pride'ta onları en önde görürsünüz. neredeyse hepsi gider pride'a. çünkü hakları olan yaşamı kabul ettirebilmek, bizimde ahkam kestiğimiz ama çekindiklerimizi görünür hale getimek, burdayız demek için pride'a giderler. biz ayılar bunları asla yapmıyoruz demekte ayıptır ama yaptığımız kısıtlı. hele hele türkiye bizi tanıyarak eşcinselliği anlamaya başlayacaksa bu çabalar onlarınkinin yanında kısıtlı. çünkü toplumda eşcinsel demek kadın demek ve biz bunun öyle olmadığını gösterebilen bir topluluğuz. bunun bir kimlik olduğunu daha somut anlatacabilecek bireyleriz.


not: ey ahali bahsi başlatıyorum bu entry en az 10 eksi alacak. 1'e 10 bahis başlamıştır.

aşk istemek

heteroların ben karı istiyem serzenişinin *ayılarca ben ayı istiyem olarak söylenmesidir.
Henüz takip ettiği biri yok.