bodurayi

Durum: 3105 - 0 - 0 - 0 - 03.11.2020 18:52

Puan: 49490 - Sözlük Kaşarı

14 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

lanettayin bir mahlukat.
  • /
  • 156

beni ağlatma

akıp giden sel gibi
esip geçen yel gibi

neden yoksun yanımda
bir sen yoksun
arar gözler hep seni

neden yoksun yanımda
bir sen yoksun
sorar gönlüm hep seni

bir gün gelip de karşıma çıkınca
başkası varsa dilinin ucunda
anlatma
beni ağlatma

söz-müzik: mustafa sandal

ağlamak

aklıma hemen mustafa sandaldan beni ağlatma gelir.

beni ağlatma

mustafa sandalın güzellemelerinden.

sax 5 vuruş 15

bu sözü söyleyip müşteri çekmeye çalışan bir travesti olabilir. olası cevap: hasan abla siviller etrafta ikile.

2 eylül 2011 türkiye litvanya maçı

hazırlık maçlarında ümitsizliğe kapıldığım türkiyenin dev uyanışı. hadi be güzelim böyle devam. tüm basketler uyuz olduğum litvanyalı eski komşularıma kapak olsun.

yaz günlerinde en iyi giden içecekler

ne olursa olsun ev yapımı buzlu çay.(bkz: ayı sözlük yazarlarının sevdiği içkiler) #3400 çayın içine atılan buz, limon kabuğu ile yoğurulmuş şeker, nane ve dilimlenmiş yarım yeşil elmanın katılması ve buzdolabında 1 saat bekletilmesiyle elde edilen muhteşem tat.

sanal yalancılar

internet bağımlılarının her daim başvurdukları durumdur. bazen karakterler karışır hatta deşifre olduğunun farkına varırsa hırçınlaşırlar, kırar, dökerler.

üreme psikolojisi

psikolojisini bildiğimiz ama kendi aramızda üreyemediğimiz durum.

yaz günlerinde en iyi giden içecekler

sex on the beach. hiç içmedim ama aynı zamanda hiç aklımdan çıkmıyor ki*

ayı sözlük yazarlarının şu an yaptıkları

ribauntlarda muhteşem türkiye ile litvanyanın nefes kesen maçı, şarap, sigara, birde sözlükteyim daha ne olsun.

türk misafirperverliği

bazen inasnı canından bezdirir.
- bir çatal alsaydın
-ne olur allah aşkına bak ant ettim ye...
diye diye misafirperverlikten rahatsızlığa geçiş yapabilir.

apocalyptica

çello yada viyolonseli anlatabilmek için çok yardımları vardır.
örn: - hani 4 tane adam var. metalica parçalarını çalgı ile çalıyorlar. hani oturarak çalıyorlar. bildin mi?

kahvehaneyle evli evli erkek

bodur tavuk her dem piliç

karakterine bakılması gerekir. piliç olsa ne yazar.

kendini sevdirmek için yapılması gereken hareketler

sevdirmek gereksizdir. severse sever. sevdirmektense adam akıllı tanımak gerekir.

sarhoş sevişmek

yeni tanıştığınız biri bu durumda ise tek gecelik ilişki olduğunu bilerek yapılması gerekir.

sevgi bittiğinde kırıntıları ile yetinmek

yalnız kalan ve muhtemelen terk edilen bireyin tek avuntusudur.

değişim

değişmeyen tek şeydir.

mühim olan insanlık

piyangoda büyük ikramiye olduğu zaman, haberlerde arka fonda genelde çalan şarkıdır.

mühim olan insanlık

paranın ne önemi var mühim olan insan diye sözleri olan özdemir erdoğanın hoş parçadır.
  • /
  • 156
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 3105

fade out

efsane kliptir. zamanında sezen aksuda bir klibinde benzer tekniği kullanmıştır. fazla söze gerek yok buyrun burdan yakın.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

bursa

son 10 yıl içerisinde kamuoyuna yansımış ya da yansıtılmamış düzinelerce gay ve trans nefreti olayı vardır bursa'da. son üç yılda 15 ten fazla trans ve eşcinsel türlü sebeplerle öldürüldü. bunların ancak bi kaçı medyaya yansıdı. gerisi sümenaltı... dahası burda sorgusuz sualsiz lan ibne diye saldırırlar ruhunuz duymaz. çünkü bursa ülkenin kültürel çeşitliliği istanbuldan sonra en çok olan yeridir. hal böyleyken kültürel çeşitliliği hazmetmemiş anlamamış bir sosyokültür hakimdir.

bir bursa kanunu olarak gaylerle kuytuda sikişilir, kamuda görünce zorbalık yapılır ya da saldırılır. saldırırsa içindeki dürtüyü bastırıyor ve rahatlıyor sanıyor andavallar. yani kısacası klasik muhafazakarlık , aşırı milliyetçilik yuvası davranışları had safhadadır. lgbti yaşamı için dengesiz, extra temkinli olunması gereken ve diğer metropollere göre kısıtlı rahatlığı olan bir yerdir. herhangi örtülü ya da resmi gay cafe ya da mekan yoktur. şehir genelinde gay toplanma alanı, bir hotpot oluştuğu anda milliyetçiler gelir olay çıkarır. yıllar önce bursa'da düzenlenen onur yürüyüşüne katılanlara sokak dayağı atılmış, linç etmeye kalkışılmıştır. nasıl bir hazımsızlık siz düşünün. madi , koli , laço , sipet ...vb gibi genel lubunca kelimeleri konuşurken bursa'da anlaşılmayacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

iyi yanı hiç mi yok... nilüfer ilçesi ülkenin en refah 10 ilçesinden biridir. nilüfer belediyesi lgbti kapsayıcı olmaya calışır. iyidir ama burada yaşam şehrin diğer bölgelerine göre oldukça pahalıdır. araban varsa orda yaşamaya çalışırsın. özgür renkler lgbti derneği nilüfer belediyesi desteği sayesinde faliyet göstermektedir. dernek ve belediyenin ortak çalışmasıyla anonim test merkezi kurulmuştur.

şehrin batısı nispeten daha iyi görünse bile bursa'nın huyunu suyunu alan herkes ilk paragrafta bahsettiğim örtük davranışlara sanki kuralmış gibi uyar. hani bir yazar tayin düşünüyorum demiş. bunları söylemek boynumun borcudur.

alternatif yerler:
(bkz:antalya)
(bkz:izmir)
(bkz:mersin)

lezbiyen çiftin erkek çocukları kıza dönüşüyor

amerikada yaşayan lezbiyen bir çift ile evlat edindikleri erkek çocuğunun hikayesidir. lezbiyen aileyi rol model alan çocuk 8 yaşında kız olmak istediğini dile getirince lezbiyen ebeveynleri bu durumu gerçekleştirmeye karar vermişler. hatta bunu ne kadar erken yaparsak o kadar iyi diye bir açıklamaları bile vardır. çocuk şu an 11 yaşındaymış. bu konu beni derinden yaraladı. çünkü daha 18 yaşındayken, hatta şu yaşta bile verdiğimiz kararlar ne kadar sağlıklı ki, böylesine bir konunun kararını çocuğa bırakılabilsin. çoğumuz bir aile sahibi olmak yada çocuk sahibi olmak istiyoruz. bir kısmımızında belki vardır. ama gel gelelim çocuk yetiştirmek bir erkek ve bir kadın rol modeli olduğunda mümkündür. bu bağlamda her ne yaşanırsa yaşansın olan bitenin çocuğa, aileye nasıl yansıyacağı düşünerek yapılması gerektiği unutulmamalıdır. çocuk sahibi olmak bu yaşamda başınıza gelebilecek mutluluğu tarifsiz bir duygudur ama bir o kadarda zor ve manevi olarak yorucudur. çocuklu evliliklerde her ne olursanız olun ailenin korunması olmazsa olmazlardandır. yoksa sıkıntılı bir ailede çocuk güveneceği kimseyi bulamaz ve bu konuda dışarıya yönelir.
bir çoğumuz bu konunun zorluğundan bir haber yaşar ve aile sahibi gayleri/ayıları hor görür. ama inanın başa gelmeden bilinmeyecek bir durumdur. aile sahibi soydaşlarımız (ayılar) için konuşurken, davranırken bir çok kez düşünmek gerekir. e haliyle bu kişiler de düşünmelidir ama böyle bir durumdaysalar düşünmemeleri düşünülemez. bu konularda gerek ailemize, gerekse soydaşlarımıza (ayılar/ eşcinseller) karşı sağlam bir empati geliştirmelidir. her alanda olduğundan biraz daha özenli.

http://gundem.milliyet.com.tr/lezbiyen-c... *

ölmeden önce söylenen son sözler

seyfullah ve kamuran eve henüz girmişler ve kapıyı kapatmışlardır.ev karanlıktır.

-kamuran evde bir gaz kokusu mu var?
-dur bir ışığı yakayım...*

islam'da eşcinsellik

yazarların hatırladıkları en eski anıları

* 5-6 yaşlarındaykende bir deniz maceram vardır. yazın sahilde tanıdık ailelerle düzenlenmiş bir plaj aktivitesiydi. bende suyu seven, derisi sünger bob olana kadar sudan çıkmayan bir çocuktum. tabiki annem bu durumu ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir çocuk olduğumu bildiği içinde sürekli diken üstündeydi. * ne hikmetse yüzmeyi bilir halde doğmuştum ama önlem olarak kolluk takarlardı. o kolluklar her 5 dakikada bir ailem tarafından takılır ve benim tarafımdan çıkartılırdı. kıyıda oynamayı reddederdim her zaman. açılmak isterdim.

neyse tüm aileler denizin, yaz gününün tadını çıkartıyordu. * gruptaki erkekler mangal, tavla alıp, sandala atlayıp biraz açılmayı planlıyorlardı. kadınlar ise güneşlenip dedikodu yapmayı. *. hal böyleyken bende babamlarla tüm erkekler gibi sandala binmeyi istedim. annem buna pek sıcak bakmıyordu. ama babam ben hallederim bir şey olmaz havasındaydı. öyle böyle derken bende sandal ekibine dahil olmuştum artık. çünkü yanımızda diğer ailenin ben yaşlarındaki bir oğlu daha vardı. onun binmesi ama benim binmemem ufak çaplı bir kriz çıkartacağıma delaletti. * neyse biz ikisi mayolu çocukla birlikte toplamda 6 erkek olmak üzere sandalla açılmaya başladık. ben ve diğer çocuk haricindeki erkekler mayolu değil, giyinikti. * tam bilemiyorum ama çok açılmadık. olsa olsa kıyıdan 25-30 metre falan. çünkü o mesafeden annemin hareketlerini net bir şekilde görebiliyordum. kadıncağız ikide birde kayığı gözleyip duruyordu. hatta annemin ifadesine göre o an diğer kadınlar merak etme, o kadar adamın içinde bir şey olmaz diye anneme söyleyip durmuşlar. *

neyse kayık sabitlenmiş, tavla açılmış ve mangalda da mısırlar pişirilmeye başlanmıştı. plana göre pişen mısırlar iskeleye getirilip kadınlara da ulaştırılacaktı. iskele ile de olsa olsa 10 metre var yada yoktu aramızda. babam bu arada tavla oynuyordu. bende arkasında " aslan babam hadi yen " gibisinden gaz veriyordum. fakat gaz vermemdeki amaç biraz farklıydı. bu sırada kollukları yavaş yavaş çıkarıp suya atlayacaktım ve kıyıya yüzecektim. böylece çocuk aklımla yüzdüğümü ispat edecektim sanırım. neyse ben gazlama eşliğinde kollukları çıkartıp fark ettirmeden kenara koydum. ve yine fark edilmeyecek bir anı gözetip sandaldan kendimi yavaşça denize bıraktım. sandalda keyifler öylesine yerindeydi ki; kimse böyle yaptığımın farkına bile varmamıştı. kimin aklına gelirdi ki... * neyse ben iskeleye doğru yavaş yavaş yüzmeye başladım. bu sırada annem tetikte olduğu için bir kaç dakika içinde durumu fark etti ve feryat figan olayı sandaldakilere haber vermeye çalıştı. tabi bu sırada ben iskeleye varmak üzereydim. tüm kadınlar ve plaj ahalisi iskelede toplandı ve sandala " çocuk suda " diye bağırınmaya başladı. bunu duyan sandal ahalisi bir anda ayaklanınca da... beklenen durum gerçekleşti ve sandal alabora oldu. bende bu sırada iskele kenarındaydım artık. olay sonrasında annemin telaşla karışık beni azarlayışını ve daha sonrada gevrek gülüşünü hatırlıyorum. hatta bu sebepten annem bir süre babamı fena diline dolamıştı. ardından babamdan yediğim temiz bir sopa sayesinde bu olanlar hafızama kazınmış oldu. tadı hala ruhumda yankılanır.

şirinler

* uzun uzun yıllar önce, ormanın derinliklerinde, küçük mavi yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı. onlar kendilerine şirinler derlerdi. çok iyiydiler. ve sonra korkunç büyücü gargamel vardı. o kötüydü...
" gargamel= aa! şirinlerden nefret ediyorum. * sizi yakalayacağım. yıllarca uğraşmam gerekse bile sizi ele geçiricem. hepinizi hi he he he he he heeeeee! * oooo! sizi yakalayacağım. elbet bir gün yerinizi bulacağım. o zaman... o zaman pişman olacaksınız. "
* bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin. belki gargamel'in çığlıklarını duyabilirsiniz. ve iyi bir çocuk olursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz.

yazarların hatırladıkları en eski anıları

sayfiye yerinden bir bahçe yağmalaması anım vardır. 5 arkadaş şehrin biraz dışındaki bir bahçeye göz dikmiştik. adama inat gider ne varsa yerdik. tabi annelerimizde tok karnına geldiğimiz; hatta sonrasında motoru bozduğumuz için bu duruma anlam veremezlerdi. bahçe sahibinin her zaman kullandığı yol bizim oturduğumuz yere yakındı. amcayı motor üzerinde uzaklaşırken gördüğümüzde aynen bahçede alırdık soluğu. kiraz senin, elma, kayısı, dut benim yer dururduk. hatta bir kaç sefer yakalanmanın eşiğinden bile dönmüştük.

neyse yine böyle bir gün amcayı uzaklaşırken gördük ve bahçeye daldık. ben dut ağacının tepesine tırmandım. diğerleri de şurda var, burda var, şu tarafta çok var diye beni yönlendiriyorlardı. böyle yönlendirdikleri bir anda bir hışımla " kaç laaaan geldi " diye bağırınıp topukladı arkadaşlar. bende ağaç tepesinde mal gibi kaldım. hemen ardındanda bahçenin sahibi adam geldi. işte o an tarrağa yan bastığım andı. adam sövüyordu. dal parçası, ufak tefek taş, toprak atıp duruyordu. bana da yavaş yavaş aşağıya inmekten başka bir çare kalmamıştı. ağaçtan inerken o an bir fikir geldi ve " ne kaybederim " diyip uygulamaya karar verdim. aşağıya iniğimde adama konuşması bozuk, bir spastik çocuk numarası yapmaya başladım. " amca aldık biz, onlar dedi , gittiler amca " gibisinden devrik, cümle etmeyecek düzensiz kelimeler kullanıyordum. hatta sürekli kafamı rastgele sağa, sola, aşağı, yukarı yavaşça haretket ettiriyor, hafif eğilip kalkıyor ve gözlerimi rasgele oynatıyordum. neyse adam bağırınırken bir anda sakinledi. acıdığını belli eder haldeydi, yüzünde görmüştüm. yani benim spastik olduğuma inanmıştı. işin iyi tarafı bahçe sahibi vicdanlı çıkmıştı. * neyse bizim amca " oğlum yapmayın etmeyin... isteyin benden... ben size veririm.... ama bu hırsızlık günah... " gibisinden cümleler kurmaya başladı. bende bozuk konuşmalarla, rastgele hareketler eşliğinde " amja amjaaaaa annem var benim. anneme gidicem ben amja " falan diye saçmaladığımı hatırlıyorum. * sonra bizim amca hemen motorundan 2 tane boş torba çıkarttı. torbalara da bahçesindeki elma, kiraz... gibi bilimum meyvalar doldurarak beni yolcu etti. önce kendisi götüreyim diye ısrar etti ama ben " gidicem ben giderim çocuk değilim ben. ben pilot olucam " gibisinden 4-5 yaş cümleleri kurdum. neyseki ikna oldu yavaştan yavaştan aldım torbaları ve eve geri döndüm. diğer çocukların yanına gittiğimde elimde torbalarla geri geldiğimi gördüklerinde mal olmuşlardı.

neyse aradan bir kaç hafta sonra bizim amca ile pazarda karşılaştık. işin garibi meğer bizim amca annemin sürekli kiraz aldığı adammış. ben alı al moru mor kaldım öyle. ağzımı açamadım. tanıyacak diye üç buçuk attım. neyseki tanımadı ama bunu yaşamak rol kabileyetimin olduğunu ve kullanabildiğimi gösterdi bana. her ne kadar utansamda; yaptığımın matah bir şey olduğunu bilsemde; ikna edici bir rol kabiliyetim olduğundan emindim artık.

gökyüzünde yalnız gezen ayılar

aileye açılmak

aileye karşı yapılmış bencilce bir açıklamadır. kendimizi düşünüp rahat yaşama isteğini açığa çıkartmak için bu durum dile getirilir. fakat gerçek böyle değildir. hayat daha da karışır, saklanması gereken bir eşyaymışçasına sokakta sizinle rahat edemezler, her hareketinizi, her bakışınızı duruşunuzu, sözünüzü yargılar hale gelirler. olası girişimler söyledir:

- anne ben bir denizatı olmak isityorum. yani istemiyorumda farkındayım ben bir denizatıyım.
-aaa! yavrucum o nasıl şey öyle hay allah! senin baya bir aklın karışmış. nazara gelmişsin sen... olmaz öyle şey. feytullah hocaya götüreyim seni bir güzel üfleyiversin sana hiçbirşeyin kalmaz.


-baba ben şerimanla beşik kertmesi olamam. bundan sonra korhan ile aynı evde yaşayacağız?
-ne demek olamam yavrucum. sen onu bunu boşver. dayınlar yeni ev için temel kazıyorlar. benle gel de temeli kaz bende (üstüne) beton dökeyim.

ancak ve ancak sosyal ortam itibarı ve dernekler vasıtasıyla bu durum açıklanmaya çalışılabilir. bu tür yardımlar alınabilir. böylelikle bencillik dediğimiz şey bir nebze birbirinizi anlamaya dönük bir çabaya dönüşebilir. yalnız olmadığınızı ve durumunuzu en iyi şekilde anlatmanıza yardımcı olacak bir topluluk anlaşılmanızı ufak da olsa kolaylaştırabilir.

aids

ayran gönüllü bünyenin başına gelmesi olası bir hastalıktır.

(bkz: kim vurduya gitmek)

sözlüğün suyunun çıkması

suyunu da taze tüketmek gerekir yoksa bir boka yaramaz ama asıl vitamini kabuğundaymış *

ayakkabılarını kapımın önünde görmek istiyorum

fırtına öncüsü de olabilir.

örn:

x= ayakkabılarını kapının önünde görmek istiyorum. evi mis gibi yaptım anam ağladı. git o ayaklarını da yıka yemeğin içine etme.
y= yemekte ne var?
x= eşşeeeeeen ayağı var...! bugün şecaattin'le görüşmüşsün?

(bkz: ikile) *

hayatı boyunca koli kesmemiş gay

Henüz takip ettiği biri yok.