balık beslemek istesek akvaryum alırdık, balık yemek istesek gider marketten alırdık zaten ama o kadar sabırla bekleyip bütün sülinaları ** denizdeki balıklara yedirmek insana çok koyuyor çünkü yemi yiyor hayvan ama oltaya gelmiyor. a balık canım balık sendeki omega 3 bana lazım benim zekama lazım sen alık ol oltaya gel kaderine karşı gelme.
balık tutmaya gittiğinizde oltaya gelenler için (bkz: sandal) (bkz: yosun) (bkz: yandaki amcanın oltası)
insanları pencereden izlemeyi, genelde birayı ama sabahları vitamin olsun diye votka portakalı, at yarışlarını, fanteyi, daktilosunu, sevişmeyi seven yer altı edebiyatının babası; şair. çok içmesi, çok kadınla birlikte olması, parasızlığı, yaptığı pis işleri, lafı uzatmayan net betimlemeleri, sövmeleri, sevmeleri, beklentisizlikleri ile fenomen olmuş delikli suratı, kirli sakalı, büyük çıbanları, kusmuklu atletiyle kitaplarında kokusunu bırakan yazar, bazen de çizer..
bu işin erbabı ispanyollar sayesinde kasım ayından itibaren ülkemizde de şarap tadım uzmanları gibi zeytinyağı tadımcıları yetiştirilecekmiş; damağımızdaki yağın rekolte tarihini, menşeini snop bir biçimde söyleyip; kokusunda aromatik dokular arayabilecekmişiz. *
el kadar ülkeyi geçindiremeyip,krizden krize sokup da hala büyümeye mi çalışıyormuş, sefer falan mı yapacak acaba. hayır ayvalıktan rüzgarı arkama alıp işesem midilliye varacakken biz ses etmiyoruz da ona ne oluyormuş.başkanım uzoyu az iç düzenli siestaya devam..çok aç kalırsanız biz tekneyle bir kap yemek yollarız. hatta şu borçlarımız bitsin size zahmet olmasın biz sizi geri alalım..*
top kesen amcaların merhametlisidir. gençliğinde yaptıklarını hatırlayıp, çocuğuna tebessüm eden babadır. salakça bir durum onu kızdırsa da hıhh diye burnundan hava verip tek yanağını gülümsetirmiş gibi yana kaydırırken kafasını geriye doğru atandır. hayatta kıl payı kaçırdığı şeyleri umursamayan çünkü çok da fırsat kovalama girişimi olmayan adamdır. hevesini kursağında bırakmadan, tiye alma yollu uyarandır.*
yaz geldi diye artık dışarıda top oynayabileceğini düşünen çocuğun annesinin sitenin dışında oynamasına izin vermemesi ve duvar tellerinin bazen o topu patlaması..bazen de alçak kalıp topu sokağa kaçırması ve o çocuğun, topu siteye atsın diye yoldan birinin geçmesini beklemesidir.. *
imam olmaya puanları yetmemiş dışarıdan *okuyan amcaların söylemidir.ayrıca kanserin hindiba ya da kuşburnu içerek geçeceğini sanan bu amcalar; eşcinselliğin tedavisini ve eşcinsellerin topluma geri kazandırılmasını istemektedir. belki kendi oğlu da eşcinseldir ve ona akşamları okunmuş yeşil mercimek yedirerek rol yeteneğinin gelişmesini sağlamıştır.devamındaki kürtaj olsun zina olsun konularda da yine etrafta hiç kadın görülmemiştir.. ne konuşan..ne dinleyen..ne de chp teyzesi gibi cık cık diye yazıklanan..
doktorlara yüzde beş indirim yaptığından; doktorlar zengin olmadan önce bu arabayı kullanırlar. çok yaygın olmasına rağmen iyi kullanıcılar arasında fransız teknolojisi, özellikle şanzuman kısmı kilometre arttığında sorun çıkardığı için tercih edilmez. *
annemizin ceket vatkasından meme yapmak , mermer sehpada kafa yarmak, asansörde fahrenheit ve brüt kokusuna boğulmak, bankanın verdiği kumbaradaki paraları günde 18 defa saymak, dandik tencerelerdeki dibi tutmuş pudingi kaşıklamak, misafirlikte uzatılan çikolatayı kibarca reddetme terbiyesi, kullanılmayan koltuk üstleri örtülü salondan anne evde yokken korkmak, akşam elma ve portakal soyup bıçağın ucundan yemek, kozalak toplayıp boyamak, yabancı dizilerde görüp ev köpeği için tutturup en fazla balık ya da muhabbet kuşu izni koparıp; o kuşa pis cimbom dedirtmeye çalışmak, keşke babam cosby olsa diye özenmek, semt pazarında annenin arabasını tutup kaybolmamaya çalışmak, hemen sofraya oturmak için ellerimi yıkadım diye, hemen uyumak için de diş fırçasını ıslatıp; dişlerimi fırçaladım diye yalan söylemek, yara bandını çok mühim ilaç sanıp karın ağrısı geçsin diye göbeğine yapıştırmak, kanayan dizlere daha tentürdiyot sürülmeden üfleyip bağırmak, evden çıkmadan mutlaka çişini yapmak, o zamanın matematik kitabı yazarı ahmet buhanın ölmesini istemek, akşam ezanından önce evde olmak, muzlu şampuanın tadına bakmak, pilavı ketçapla yemek, gece apartman yöneticisinden gizli kapıcıya inip kazana kömür at diye yalvarmak, yazın gelen kapıya yığılmış kömürlerden ufak bir parça alıp yere sek sek çizmek, tebeşir yutup ateş çıkarmak, casio saatlerle mahalle arkadaşlarının yaşlarını hesaplamak bu dönemin çocuklarına has hareketlerdir.
annemizin ceket vatkasından meme yapmak , mermer sehpada kafa yarmak, asansörde fahrenheit ve brüt kokusuna boğulmak, bankanın verdiği kumbaradaki paraları günde 18 defa saymak, dandik tencerelerdeki dibi tutmuş pudingi kaşıklamak, misafirlikte uzatılan çikolatayı kibarca reddetme terbiyesi, kullanılmayan koltuk üstleri örtülü salondan anne evde yokken korkmak, akşam elma ve portakal soyup bıçağın ucundan yemek, kozalak toplayıp boyamak, yabancı dizilerde görüp ev köpeği için tutturup en fazla balık ya da muhabbet kuşu izni koparıp; o kuşa pis cimbom dedirtmeye çalışmak, keşke babam cosby olsa diye özenmek, semt pazarında annenin arabasını tutup kaybolmamaya çalışmak, hemen sofraya oturmak için ellerimi yıkadım diye, hemen uyumak için de diş fırçasını ıslatıp; dişlerimi fırçaladım diye yalan söylemek, yara bandını çok mühim ilaç sanıp karın ağrısı geçsin diye göbeğine yapıştırmak, kanayan dizlere daha tentürdiyot sürülmeden üfleyip bağırmak, evden çıkmadan mutlaka çişini yapmak, o zamanın matematik kitabı yazarı ahmet buhanın ölmesini istemek, akşam ezanından önce evde olmak, muzlu şampuanın tadına bakmak, pilavı ketçapla yemek, gece apartman yöneticisinden gizli kapıcıya inip kazana kömür at diye yalvarmak, yazın gelen kapıya yığılmış kömürlerden ufak bir parça alıp yere sek sek çizmek, tebeşir yutup ateş çıkarmak, casio saatlerle mahalle arkadaşlarının yaşlarını hesaplamak bu dönemin çocuklarına has hareketlerdir.
okulda öğrendiğimiz, ışık hızının ses hızından yüksek olmasıdır. şimşek çaktığında önce ışığın gelmesi bize ardından gök gürültüsünün kopacağının habercisidir. peki bu günlük hayatımızda ne işimize yarar ki * sesimizi tek tek duyuramayacağımız zamanlarda.., mesela batmanı çağırırken; ya da bir zamanlar erbakan döneminde yaptığımız gibi zaman aşımından düşen sivas katliamına karşı çıkarken..her gece aynı saatte ışıklar açılıp kapatılarak yakında gökgürültüsü geleceğini haber verebilir; öğrendiklerimizi pratiğe dökebiliriz..
bize eğlenceli gelen dildir. (bkz: azericede silah) fakat bunun yanı sıra kelimeleri başka bir dilden alıp, uyarlamak yerine, anlamına uygun bir felsefeyle isimleştirmeyi yeğlemişlerdir. örn: artık=fazla demektir.
http://mikiurl.com/r/cqiga9