acı veren şeyler
bilgi verenleri de vardır.
bdsmcilere ise acayip zevkler bilem verirler.
gitmek
bazen... evet, bazen "basıp gitmek" kuralların ve yasakların üzerinden... yine de insana yakışırcasına.
ya da coşup gitmek, kopup gitmek, kaybolmak... sadece yolda olmak... her nereye gidiyorsa gözüpekçe...
dağılmak. ve sonunda gerçeği gizli bulmak. nanik yapmak hayata.
ya da, ya da, ya da... pc başinde oturmak, açık pencereden girebilen rüzgarla dağılmak. bir yere de gidemeden oturup kalmak.
don kokusu
don giyen kukudur ve de bir "tanga kukusu" ya da "g string kukusu" değildir.
edit: pardon, kokusuymuş. söyleyen gitti!
(edit2: şaka tabii ki, kuromuma'ya da o kadar takılalım.)
biri için savaşmaktan vazgeçmek
just give me a reason
birkaç gün önce "kadir kıymet bilmeyen" birine yolladığım parça.
ayı sözlük yazarlarının şu an yaptıkları
niyetlilere saygısızlık olmasın, şişesi 11 tllik şarap, az önce demolution man izlemek, şimdi sözlüğe takılmak ve az sonra balkonda mat'imin üzerinde, altımda uyku tulumum, açık havada uyumak... düşlerimde çadırımı göreceğime emin olarak yine.
anlamsız entry seçilebilir, ben yine de yazıyorum: alçıtepe'de -daha doğrusu gelibolu/alçıtepe'ye giderken- eğer ki vakt-i saat erişmiş de geceyse, aracınızı ya da motorunuzu çekin yana, yatın sırt üstü çimenlere (yanlış, dökülmüş çam dikenlerine) bakın göğe... istanbul'da görmenize imkan olmayacak kadar çok yıldız görür... şaşarsınız. hani orhan veli "gemlik'e doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma" demiş ya... o hesap.
kıskanılmayı isteyen sevgili
karma açısından öğrenecek daha çok dersi olan sevgilidir.
hepimiz ya aynı yolun yolcusuyuz, ya da şanslıyız, geçip gittik önceden.
astral
birçok entrysi ile beni acayip güldüren, yine de an gelince çok ciddi yazabildiğini şaşarak gördüğüm yazar.
sıkılınca yapılan anlamsız hareketler
- geçmişe dönüp hesaplaşmak.
- kendi kendinle ve diğerleri ile kavga etmek.
ancak bu yazdıklarım hareket değil. hemen düzeltiyorum:
- yemek yemek.
- uyuklamak.
- surf yapmak.
babanın söylediği unutulmayan sözler
"artık ayrılıyoruz, iyisi ve doğrusu da budur."
eşimle ayrı eve taşınırken gelmişti yanıma ve böyle konuşmuştu.
can arkadaşımdı. bana hep "senin yanında numcukla yeniden beraberim gibi hissediyorum" derdi. numcuk dediği, çocukluklarında birlikte bir dolu serüvene imza attığı amcamdı.
ona ne kadar sarılıp uyumuşumdur. "gel kola" diye mırıldandığında hemen koşar koluna yatardım, sonra "boğa yılanı" oyunu oynardık. o beni sıkardı, ben kurtulmaya uğraşırdım. "motosiklete ben de binmek istiyorum" dediğimde üç kuruş parası ile motor aradı. bana öğretmek için arkamda gelirdi aracıyla.
sonra annemden boşandı, genç bir hanımla evlendi. ben de öyle... koptuk.
bir kızı oldu.
bir gün kızına yazdığı bir notu buldum rastlantı eseri. diyordu ki: "ne mutlu bana, bana -babacığım- diyecek bir kızım var."
unutmadığım lafı budur, entrynin başında yazdığım değil..
keşke ben deseydim o sözleri. hiç aklıma gelmedi, yüreğim sürekli yinelese de...
serde erkeklik var ya... kolay mı?
her ne ise bu "erkeklik" diye bize kakaladıkları palyaçoluk, o beni aldattı.
bakıyorum, şimdilerde ağlayan, çocuk balan erkekler pek "revaçta".
ah babacığım, dedim ya, biz kültür aldattı.
ayı sözlük yazarlarının ilk aşkları
türk kızlarının yatakta en çok söylediği sözler
benim karşıma hep sokakta çok konuşup yatakta susanlar çıktı. şans işte...
motosikletçi ayılar
535 virago. 97 model. bebeğim.
satılıyor artık.
bir yol tanrısı varsa eğer, bunca yaptığım kilometreye beni motorsuz bırakmaz. 125e de rzıyım. iş ki rüzgarsız kalmayayım. yalnızlık sadece bu benim için.
burası dünya ama... zor bir yer.
ayı sözlük yazarlarının sevdiği içkiler
ukalaca olacak ama: pina colada, üzerine çikolata rendesi ile.
kaç yıl geçti içmeyeli?
zen ve motosiklet bakım sanatı
motor basıp gitmektir ağır düşünceleri ardında bırakmacasına... itlikten, uğursuzluktan arınmış serseriliktir. kopup dağıtmaktır (yine de olabildiğince dikkatlice). kitapla, felsefe ile bende bağdaşmaz.
bağdaştıranlar da can dosttur... ne de olsa aynı asfalta düşüyoruzdur.
görüşlerin, yaklaşımların farklı olması düşmanlık doğurursa biz hala insan olamamışızdır. hayır, hayvan da değilizdir. sadece ataerkil tiplerdenizdir.
hava sıcakken gazlayalım derim. isteyen yan çantasında getirir kitabını, bakarsın yollar kesişir; bir paylaşım olur, bize de öğrenmek düşer.
ayı sözlük yazarlarının sosyalleşme adına yaptıkları
adı geçen eylemler lise eğitimim sürecinde verilen ödevleri her yapışımda yaşadığım sıkıntı ve bunaltıyı bana bir kez daha yaşatan eylemlerdir... her ne iseler.
ayı sözlük itiraf
ctesi gecesi bir başıma evde oturmaktan bu kadar zevk alınca... utanıyorum! bir eksikliğim var gibi geliyor. kuşku, rahatlığımın içine ediyor. "sosyalleş" diye öylesine beynimi düzmüşler ki...
ruhuma "embed edilmiş" kalıpları bir kırabilsem, uçacağım rahatlıktan.
ay elim ayağım titriyor
eli ayağı titreyenler vs. eli ayağı titrediğinde "ay, elim ayağım titriyor" diyenler.
ayı sözlük ile sahur keyfi
oruç tutanların, tutabilenlerin, "iman" denen zevki tadacak şansta olanların ayrıcalığıdır.
çocukluğumu hatırlatır bana... tıpkı bayram namazında "tüm aile efradının" erkenden kalkması gibi.
(bkz:
genele uygun modda yaşamanın dayanılmaz hafifliği)
azmak
hayatta çok şeyin yolunda gitmesi ile ilgilidir. hormon düzeyiymiş, aşkmış, "karizma yar"mış... bunlar sonra gelir.
(bkz:
aç adam sanattan anlamaz.)
yaşam koşullar berbatsa, ruh mutluluk açıysa, azmak uzak diyarlarda bırakılmış bir sevgili gibi gelir adama. unutamazsın... ama önünde bambaşka yollar vardır aşılacak.