cute guy

Durum: 405 - 0 - 0 - 0 - 23.10.2014 14:31

Puan: 5910 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 21

ayı sözlük'ten beklenen hizmetler

"el emeği göz nuru" ve "başucu eserleri" bölümünün olması.

edit: nick değiştirme imkanı da fena olmaz hani...

eşcinsel çiftin baba olması

sevgiyi, karşılıksız vermeyi ve beslemeyi cinsiyete sadece ataerkil ahlak ve kültür bağlar.

kalp enerjisinin cinsiyeti mi var? "var, kromozomlara, genlere bağlı!" diyenlere sorarım: o zaman nasıl bir sürü erkek "kadınım", kadın da "erkeğim" diye ortaya çıkıyor? ve de doğmadığı cinsiyette gayet de rahat, huzurlu ve "devlete millete zararsız bireyler" olarak yaşıyor?

"çocuklara, özellikle kız çocuklarına örnek alacakları kadın modeli gerekli" sözlerine ise "eşini kaybeden ve çocuğunu tek başına büyüten babalara ve onların evlatlarına ne diyorsunuz?" şeklinde yanıt vermek gerek.

sevgiliden gelen günün ilk mesajı

"işteyim, geldim :)"

"aşkım... bir tanem... çabuk dön. şimdiden özledim seni. sen yokken ben hiçim. senden önce herşeydim ama..." bu mesaj ise hiç yollanamaz tarafımdan. serde erkeklik var!

kırk yaş sendromu

bebeklerde iki yaş sendromu
ergenlik bunalımı
otuz yaş sendromu
kırk yaş sendromu
elli yaş sendromu
orta yaş bunalımı
yaşlılık bunalımı...

pazar, birilerinin illa da birilerinin üzerinden para kazanması ile döner.

(edit: yukarıdaki başlıkları ben uydurmadım, isteyen netten aratır ve bunlar hakkında ne çok akıllı adamın bazı aptallar için akıllı laflar ettiğini okur.)

şarj bitmesi

bir "şarzın bitmesi" değildir.

okyanus efe özyavuz

uzun bir süre yakından tanıdım bir trans erkeği. androjen tipimle (bu yüzden de hep "karı kılıklı" sayılmakla) onun çektiği inanılmaz acılar ve engeller barıştırdı beni.

yıllar önce okumuştum: isviçre'de bir engelli kliniğinin rehabilitasyon başarısını başhekim sadece "her çeşit engellinin bir arada tutulmasına" bağlamıştı. söyleşisinde "burada biri kolları olmayanı görür ve tek bacağı olmamanın belki de çok dayanılmaz sayılmaması gerektiğini düşünür" diyordu. benimki de aynı hesap olmuştu.

tanıdığım trans erkek çok sorunluydu... tersti... saldırgandı... hoşgörüsüzdü... asiydi. geçen yıl yeniden karşılaştık. ameliyat olmuş, olabilmiş! karşımda artık bir istanbul beyefendisi vardı.

ünlü pornocu trans erkek buck angels şimdilerde inanılmaz ölçüde dengeli ve pozitif yaklaşımlı bir aktivist. ameliyat öncesinde ise iki kere intihar etmiş bir kişi.

yine de altını çizmek isterim: bence her trans birey ameliyat olmak istemiyor. ameliyata bir anlamda mecbur bırakıldığı için "evet" diyor. mecbur bırakan ise "ya kadınsın, ya erkek" baskısını yapan ataerkil ahlak.

porno sektörünün gelişmesi ve çoğu eve girmesi ile she-male'lerin, lady-boyların ne kadar "alıcısı" olduğu, ayrıca bu insanların "norm"a uymayan görüntüleri ile son derece de rahat olduklarını gösterdi. o zamana neden bu "ya şu olacaksın, ya da delisin" baskısı?

bu yüzden derim ki: isteyen tabii ki sonuna dek gider, beden kendinindir. ancak istemeyene de bir yaşama şansı verilmeli. toplumda bu çeşit kişiler de doğal ve olağan karşılanmalı.

hayır, çift cinsiyetlilik de, cinsiyet değiştirmek de anormal (yani doğa dışı) bir kavram değildir. doğada cinsiyet değiştiren, kendini dölleyen, çift cinsiyetli olan öyle çok canlı vardır ki. "ay... sapıkkkk, anormalll" diye suçlayanlar basit bir bioloji bilgisine bile sahip olmayanlardır sadece.

terslediğinizde iyi davranan insan modeli

olgun ve bilgedir. insanların terslenme nedeninin genelde hedefteki kişi/tutum/düşünce değil, korku duygusu olduğunu -yaşadığı nice olay sonrası- çözebilmiş, ya da öğrenebilmiş kişidir.

kurokuma

entrylerini okudukça yazasım geliyor: bir düşünürün derinliğine, bir serüvencinin spontaneliğine, bir aktivistin gözü karalığına sahip kalemi var. asıl işin ilginç yanı, bu –görece- sert nitelikleri şirinlik, sıcaklık, tatlı dillilik ve sosyal bir kimlikle karabilmiş olması!

geleceğin gazetecisi, araştırmacı-yazarı olmaması için bir neden yok… pardon var: kendini ciddiye alıp salt eğlence için takılmamalı yazım alanına. otoriter bir el gerekli, enerjisini "zapt-ı rapt" altına almak için. işlenmesi gereken yeteneklerden…

umarım kendini disipline edebilirsin sevgili kurokuma...

(bkz: gençler bilseydi, ihtiyarlar... anlatabilseydi!)

ramazan davulcusu

"yaydığı enerji zor uyuyanlara sorulsun" diye bet bir dua alanlardır.

zonguldak'ta iki kişinin cinsiyet değiştirmesi

bu kadar büyütecek ne var anlamadığım olaydır.

zonguldak'ta yaşayanların bir farklı yapısı, kaderi, eksikliği, fazlası mı var?

dark bear

benim gibi ortalıkta olmayı sevmeyen kişilerin "acaba kimdir, nedir, kimlerdendir" diye merak edeceği kadar ortalıkta olan popüler yazar. seksi bir de nicki var, ama gözlüklüymüş. gözlük, entelektüel imaj çağrıştırıyor. "dark bear" nicki ise sanki entellik ötesindeki çılgın enerjilerle içli dışlı olmuş birini... vahşi birini... kuralsız, akılsız, hayvanca...

çok da bilemem... tanımam etmem. içimden geleni yazdım.


ayı sözlük yazarlarının fantezileri

bir hanımefendi beni evde bekleyecek; kibarlığı, inceliği, şefkati, anlayışı ile... ben alemden, belki de hemcinslerimle alemden, döndüğümde pencerede bekleyecek.

bir daha gitmem ki...

abazan düşlerimde ise... kaçamak yaparım belki de hala.

kılsız erkek

bari gay ortamında popüler olmasın bu moda. son kale burası kaldı da, erkeğe benzeyen erkek bulacak...

ayı sözlük yazarlarının evcil hayvanları

evcil sayılmaz ama ormanda baktığım, adları olan, adlarına yanıt veren, haftanın 5 günü birilikte olduğumuz 4 köpeğim var: kurukahve, bayır, sir, kısapat. bu arada: sir çok hasta. öldü sandım uzun süre gelmeyince. bazı geceler uyuyamadım üzüntümden. geçmedi acısı. bir hafta önce çıkıverdi karşıma. neredeydi, ne yaptı? öğrenemedim. tüy durumu çok daha kötü, ama yaraları tamamen iyileşmiş. ne versem -hamutu ile- götürüyor. iyileşecek gibi. sorun o ki diğerlerini sevmeme, onlarla oynamama hoşgörüsü yok, hemen iki patiği ile üzerime abanıveriyor. ev sahibi evden çıkarttı, daha uygun kiraları olan bir semete onlar yüzünden taşınamıyorum.

ensest ilişki

satanizm sanılan paganizmde çocuklara ilk cinsel deneyimi ebeveynleri verir. (kedi kesen, alelacayip makyajlarla insanları korkutmaya çalşırken kendi korkularını sergileyen -sapık asla demem- bana aşırı garip gelen kimselerin din diye ortaya sürdükleri sistemden söz etmiyorum; doğaya, özgürlüğe, farklı bir moral sisteme göre yaşayan kimselerin inancından bahsediyorum)

birçok kimseyi "rencide edici" bir düşüncedir bu. ancak biraz yüreklice düşünürsek farklı sonuçlara varmak olası: ilk cinsel ilişki, ayıp sanılan bir eylemi, büyük olasılıkla gizliden gizliye, suçluluk içinde uygulamaktır. bu yüzden ilk deneyim cesaret ister. arzu yaratır bu cesareti. korku dizginlenir ve cinsellik denenir. yine de sonuç hüsran olabilir; deneyimsiz tarafta ciddi travmalar yaratabilir. sonucun başarısı partnerin deneyimi, sabrı ve iyi niyeti ile yakından ilişkilidir.

bu riski almamanın yoldur belki de bir insanın ilk deneyimini onu en seven kişi ile -değim yerindeyse güvenlik içinde- yaşaması. bir oğlana en yakını annesi, bir kıza da en yakını babasıysa neden bu "en yakın" kimseler cinsel enerji denilen enerjiye kapıları "usulünce" açtırmasınlar? bu uygulama ebeveynlerce bir zevk değil, bir görev olarak algılanır, bir çeşit terbiye süreci (bedeni terbiye etmek) olarak üstlenilir ve dikkatle yapılırsa birçok bireyin cinsel hayatının ilerideki yaşlarda daha sağlıklı olacağını düşünmeden edemiyorum.

hükümetin genelevlere tutumu yüzünden artan tecavüz vakaları

bu gözlem doğru olabilir. ancak erkeklerin cinsel açıdan aç kaldıklarında tüm erdemlerini yitirdiklerine inanmıyorum. bu bir terbiye meselesidir. yapılanlar bence yanlış eğitimin, ataerkil kültür ile azdırılan, edepsizleştirilen erkeklik modelinin sonucu. bu pis suçu erkek cinsinin geneline "ibla etmek" yanlış gibi geliyor. özetle bence hata genelevlerin kapatılması kadar, erkek kimliğinin sistemce çarpıtılmasında da var.

erkekliğin saldırganlık ve suçla eş tutulmasına hep karşı çıktım. evet, belki böyle bir görünüm söz konusu, ancak hata erkeklikte değil bence, yanlış yöneltilme ve abartılmada. hepsinin gerisinde de ataerki var tabii ki.

tarih sayfalarına son derece barışçı ve sanatçı sayılsalar da, iyi savaşçılar olarak da geçen anaerkil lidyalıları hatırlayalım (lidya, kral karun'um -krezüs'ün- ülkesi): oradaki erkekler kadınların yerine bulaşık yıkamazlardı, ama soy kadını izlerdi. sanat yine bir ölçüde erkek tekelindeydi, ancak anadoluyu yakıp yıkan kimmerleri lidyalı erkekler ülkelerinden sürdüler. yine de ataerkil yunanlılarca hep küçümsendiler. lidya kraliçesi ile 2-3 yıl geçiren herakles (herkül) mitolojiye kadın kıyafetinde yaşadığı ve nakış işlediği iddiası ile geçti.

sözün özü erkeler ne çektilerse bu -son derece de hatalı bir ismi olan- "erkekegemen" sistem yüzünden çektiler diyorum ben. ve bu sözleri ayı sözlükten başka bir sözlükte yazmazdım... bu da bir diğer acı gerçek.

okan bayülgen'in hormonlu domates ödülüne tepki göstermesi

belki de en başta okan bayülgen denilen kişinin nasıl biri olduğunun taaaa en başından fark edilmemesini ve bu kimliğin bu denli baş tacı edilmesini eleştirmek gerek. zamanında hoşuna gitmeyen bir kelam eden izleyicileri "uçurmasının" bir espri değil, saygısızlık olduğunu; yaptığı küstahça konuşmalarda ise gülünecek ve eğlenilecek değil, insan onuruna zarar verecek içerik bulunduğunu çok az insan fark etti. az biraz dikkatle bile bakınca içinde ne denli devrik (çok mu iddialı oldu, peki geri alıyorum, gergin diyorum) gergin bir ruh olduğunu görmek neden bu kadar zor oldu yığınca? neden bu ülkede "nezahat", güler yüzlülük, kibarlık, alçak gönüllülük gibi hoş kavramlar asla prim yapmamakta? o psikolojik yapıda birinin zurnasının bu denli geç zarttt demesi bile bir mucize.

bu yüzden diyorum ki: lütfen şöhret ve hayranlık denen kavramları dağıtırken biraz daha dikkatli davranalım, biraz daha özen gösterelim. unutmamak gerek: politikacısından, sanatçısına(!) bazı ucubeleri yaratanlar bu ülke insanları, ucubelerin kendileri değil.

eski sevgiliyle kanka olmak

(bkz: eski eşle kanka olmak)

muhteşem bir ilişkidir... başarabilen için tabii ki.

aldatan sevgilisini affeden adam

"tarih kendini yineler, ders almalı; eğer ders alınsaydı yinelemesi olası mıydı?"

"keser döner sap döner, gün gelir hesap döner."

"nasıl başlarsa öyle gider."

çeşitli görüşlerden örnekler izlediniz.

islamofobi

islam'dan korkmamak biraz zor; çünkü ülkemizde gerçek islam olarak kabul edilen sistem değil, atatürk dini denilebilecek bir islam yaşanmakta. uyguladığımız islamın diğer ülkelerde benzerinin olmaması bu sözümün kanıtı değil mi? "bizim" islamı sevenler, aslında atatürk inkılapları ile vücuda gelmiş bir inancı sevmekteler.

bu gerçekleri bir yana koyalım; ve irdelemeye devam edelim: acaba gerçek islam, islam ülkelerinde uygulanan sistem mi? yoksa atatürk, islamın ana gerçeklerini islam ülkelerinden daha iyi mi biliyordu?

çok kompleks bir soru bu; ucu kalp kırıcı tartışmalara da açık... ancak bizim "bozuk" islam'da, gerçek denilen islam'dan daha huzurlu, daha insan mutluluğuna endeksli, daha az kan dökücü, daha birleştirici doneler varsa... hımmm... bilmem ki ne demeli? acaba şefkat dolu bir tanrı "benim adıma birbirinizle didişin, cennetime ancak birbirini keseni alırım" mı der; yoksa "anlaşın, barışın, uyuşun, kavga etmeyin" mi? yani yüce yaratan sıradan bir anne, bir baba gibi bile konuşmaz mı?

bu soruların yanıtını herkes kendi kalbinde vermelidir. fazla konuşmak yanlıştır, hafiften yanlış da yapmış olabilirim. affola...
  • /
  • 21
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 405

ülkemizde tüm gaylerin kadınsı pasif gay olarak bilinmesi sorunsalı

nedenler çeşitli:
- ülkemizdeki transkadınların yıllarca kendini gay sanması.
- eş cinselliğin -adı üzerinde- eş cinsi (yani kendi cinsini) çekici bulmak demek olduğunu okuyamayacak beyinlere sahip bireylerin bolluğu.
- ataerki baskısı ile erkekliği sadece bir kesimin yorumlamasına izin vermek.
- mitoloji bilmemek. yunan mitolojisinde tüm kahramanlar eşcinseldir ve hepsi de erkeklik timsalidirler. (bkz: akhilleus/patroklos). aynı gerçek sümer mitolojisinde gılgamış/enkidu ilişkisinde görülür.

babanız hakkındaki acı gerçekler

30 yıl sonra duyduğum olaydır.

bir hava kuvvetleri sıkı yönetim komutanı babamın çocukluk kankasıydı. birlikte büyümüşler, pilotluk sınavına birlikte girmişler. babannem, babama fazla yedirdiği için sınavda babam kusmuş; pilot olma şansını böylece yitirmiş.

adı geçen abi, ben çocukken babamın ofisine gelmişti -ki, o zamanlar komutandı- demişti ki: "ben ...ların evine gittiğimde karnım doyardı..."

sonra bir gün, teyzem -gerçekten istemeden- bir laf etti: meğer babamla bu komutan arasında bir dedikodu çıkmış yıllar önce...

bu "şaiayı" duyduğumda gay değildim. inandım hemen. gaydar yanım o zaman da vardı belki de... ancak çok acı gelmişti.

şimdi ise seni anlıyorum baba...

ayı sözlük'ten heteroseksüel erkeklere tavsiyeler

arkadan birşeyler sokun 31 çekerken...

erkeğin orgazmını yaratan prostat bezine baskı yaparak gelince anlarsınız önceden pek de az boşaldığınızı.

anal seks, fizyolojik yapı açısından erkekler içindir, kadınlar değil.

türkiye'de gay olmak

sanıldığı kadar zorlu değildir.

yurt dışında kimse siklemez, ama bu ülkede havalı bir yanı vardır. türkiye'de gay olduğunu saklamayan erkekler, diğer ülkelerden çok daha fazla kovalanır -normal- erkeklerce.

eğlencelidir.

sevişirken başa gelen komik olaylar

4 gün önce başıma gelmiş bir olaydır: bir müşteri, beni yaşadığı apartmanın kapıcı dairesi karşısındaki depo benzeri yere götürebileceğini söyledi. kapıcının işine bir yıl kadar önce son verilmişti, bu yüzden alt kat tamamen boştu.

kabul ettim.

alt kata indik, müşteri demir bir kapıyı anahtarı ile açtı... ve o eski daire, yeni deponun dibine ilerleyip diz çöktüm ve işe giriştim.

birkaç dakika geçmemişti ki "sen ne yapıyorsun orada? diye bir ses duyarak kendimi birşeylerin (sarhoşluktan hatırlamıyorum) arkasına attım. adam karanlıklar içinden toparlanarak çıktı, gelen kadını yine hatırlamadığım birşeyler diyerek yatıştırdı... ve birlikte çekip gittiler! beni depoda kilitleyerek!

inanılmaz bir bunalım içinde, depo kapısına tekmeler atmamak için dişlerimi sıkarak ne kadar bekledim? yüzyıl? on dakika? bilmiyorum.

neyse... müşteri geldi ve beni kilitli olduğum yerden kurtardı.

kolay gecelerden biriydi anlayacağınız.

edit: gelen hatun yöneticiymiş.

dostlara tavsiye: artık her bir yerde -yerini sadece yöneticilerin yerini bildiği, gizli- kameralar var. "burda yok, biliyom, gel" diyenlere pek güvenmek yanlış. ayırca raflardaki çiçek arkaları, masum kalemler, kapalı -ama ilginç pozisyonda duran- cep telefonları da kuşkulu nesneler. kendini bir sabah x... bilmemne dot com da izlemek istemeyenler lafıma kulak vermeli.

yunanlı kahramanlar ve eşcinsellik

yunan mitolojisinde üç tane "erkekliği sembolize eden" baş kahraman vardır. heracles (herkül), achilleus (aşil tendonu değiminin isim babası) ve antik mitolojide "theseus'suz birşey yoktur" sözcüğünün kaynağı theseus...

theseus'un erkek sevgilisi lapith kralı peirithoos'tur. birlikte argonout'lar seferi ve klydon avına katılmışlardır. žşölen adlı kitabında socrates, theseus ve peirithoos'un "birlikte yatmalarından çok, birbirlerine içten bir saygı duyup, büyük işler başardıkları için övüldüklerini" söylemektedir.

tanışmaları ilginçtir: peirithoos bir gün theseus'un sürülerini çalar. theseus bunu fark eder ve onu kovalamaya başlar. peirithoos çarpışmağa karar verir, theseus'un karşısına çıkar…ama theseus öyle yakışıklıdır ki peirithoos onu görür
görmez aşık olur. diz çöker kahramanın önünde. böylece birleşen iki kahraman peirithoos ölene dek ayrılmayacaklardır.

erkekliğin doruğu, gücün atası, muhteşem maskülenite herakles ise öncelikle lidya kraliçesi omphale yanında kaldığı sürece kadın elbiseleri ve iş işlemek benzeri uğraşlar ile yaşamıştır. bu konu tüm rönesans ressamlarının betimlemekten bıkıp usanmadığı bir konudur.
http://www.wikigallery.org/paintings/266501-267000/266651/painting1.jpg
http://www.bonzasheila.com/stories/heraklesomphale.html

kahramanın, giyinmesine yardım eden(!) güzeller güzeli bir delikanlı olan hylas adlı bir de oğlanı vardır. çok sever hylas'ı. birlikte argonoutlar seferine katılırlar. gemi
mysia'ya gelince hylas su aramak için karaya çıkar ve güzelliğine vurulan
nymphe'ler tarafından kaçırılır.

hylas'ın bir türlü dönmediğini gören herakles aramak üzere diğer yiğitlerle karaya çıkar ve uzun uzun delikanlıya bağırırlar. ama hylas geri dönmez. sonunda hylas'ı yitirdiğini iyice anlayan herakles öylesine acı çeker ki, sağa sola saldırıp üstünü başını yırtmağa başlar.

hylas'tan sonra herakles'i de yitireceklerini anlayan argonoutlar efsanevi kahramanı ancak bağladıktan sonra zorla gemiye bindirip yola koyulabilirler. ünlü antik çağ coğrafyacısı strabon uzun süre gemlik'te hylas adına festival düzenlendiğini ve burada insanların alay halinde çevreye yayılıp hylas'ı arar gibi ismini bağırdıklarını yazmıştır.

iliada destanının yarı-tanrı kahramanı achilleus da silah ve yatak arkadaşı patroklos'u yitirince benzer bir "krize" girmiştir. (detaylı bilgi için bkz. myrmidon'lar tragedyası.) patroklos yiğit bir savaşçıdır. ancak yine de patroklos'u kendinin katılmadığı bir muharebeye meraklı anneler gibi yollamaktadır. bu durum bir kahramanlık öyküsü okumakta olan okuyucuya hayli ilginç gelir.

illiada xvi/85
"troialıları gemilerden kovdun mu geri dön"
(…)
"kente kadar (orduya) önderlik edeyim deme"
(…)
"kurtuluş ateşi parlar parlamaz gemilerin üzerinde,
hiç durma bak geriye dönmeye,
bırak onları (akhalar ile troialıları), kozlarını paylaşsınlar ovada"

oysa yine de savaş sırasında patroklos ölür. bu haberi alan achilleus ise aynı herkül
gibi saçını başını yolar kederden!

illiada xviii/20
(…) akhilleus'u kapkara bir yas bulutu kapladı,
iki eliyle aldı ocağın küllerini,
döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü.
mis kokulu gömleği bulandı kapkara küle.
sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine,
elleriyle çekip kopardı, kirletti saçlarını.

ilk eşcinsel ilişkiden sonra yapılanlar

balkona (oteldeydim) çırılçıplak çıkıp dans etmiştim. üstelik müzik filan yoktu!

hem genelgeçere ters düşen birşeyler yapıp baş kaldırmıştım baskıya... ama en önemlisi: süper bir orgazmdı. her noktam boşalmıştı. daha doğrusu her noktamdaki tutsaklar, birikmişler, boşalmıştı.

süper bir partnerim yoktu aslında. yaşadığım daha çok yıllarca çekilen duvarların gümlemesydi.

sanki leş gibi bir bedenle çivileme denize, ama gece denizine, dalmak gibiydi.

kadın bedeni üzerinden iğrenç küfürler

(bkz: erkek eşcinsellerin kadın bedenini pek de kafaya takmasalar da ciddiye alıp sorumluluk duymaları)

eklemeden duramayacağım:
aybaşın mı tuttu?
amcık hoşafı.
veriyo.
açmış nah buraya kadar!

bu liste uzatılabilir, hiç de değeri yok. önemli olan bu pespaye lafları üreten aç, dengesiz, yalnız kimselerin gayler için de taşınması zor laflar üretmeleri.

kadınlarla aynı kefeye konmak beni hep rahatsız etmiştir; ki, bazı heterolar, bazı "ful aktifler" bu şekilde davranıyorlar. geyler, tıpkı kadınlar gibi, kimilerinin pis laflarla egolarını tatmin ettikleri yemler! oysa kendi cinsimden -yeri gelince- hoşlanmam, karşı cins ile benzer görülmeme neden oluyorsa burada büyyyüüüük bir pislik var demektir. bu pisliğin abarmasının nedeni belki erkek olduğumuzu hatırlayıp o "gariplere" yeterince tepki vermemek.

yanlış (ya da çok kişiyi rahatsız edecek) birşey söyleyecek olabilirim; ancak demirtaş gibi bir politikacının, kürt milliyetçisi olmayan birçok kimsenin bu denli sempatisini kazanmasının bir nedeni de acaba terör (evet, kelime bu) değil mi? "ağlamayan çocuğa süt verilmiyor" mu? dişlerini gösterip bazen de ısırmayınca hep "okka altına" mı gidiyorsun?"

bu konu, üzerinde ciddiyetle durulması gereken dinamikler içeriyor. bu yüzden biz gayler -belki de- bu kadar gök kuşağı rengi olacağımıza -hani nasıl diyeyim- biraz silahlanıp, erkek olduğumuzu göstermemiz mi gerek acaba?

yoksa o ortama hiiiiç bulaşmayıp, onlara rahat ve neşeli olmayı öğretmemiz mi?

gerçekten bilemiyorum.



sikini boka batıran gayler

batırdığı yerin boklu olup olaması bir kaçınılmaz kader değildir. yani her batıran gay boka batırıyor sanılmamalıdır.

öpülen kızın dişinin kanaması, vajinasının içinde beyaz şehriye gibi şeyler olması, tenini yalayınca ağızda acayip bir tat oluşması, tırnaklarının içinde siyah gölgelerin bulunması, kafa derisinden acı bir kokunun yayılması benzeridir bu durum ve kesinlikle eşcinsellikle ilgili sayılamaz...

partneri iyi seçmezsen başına her alemde gelir bu durumlar. bilmiyorsan, yeterince yaşamamışsın demektir.

bir ceza yöntemi olarak sikmek

cinsel içerikli her kavramın aşağılayıcı olarak belletilmesinden kaynaklanmaz; iyi olan birçok şeyin kötü olarak belletilmesinden kaynaklanır. örneğin eşek, öküz, inek, köpek, koyun, keçi gibi insan dostu hayvanların adı en yaygın küfürlerdendir. son zamanların popüler küfrü çakal, dişisi ölünce kusarak yavrularını besleyen erkeklere sahip bir hayvan türüdür. yine yaygın bir küfre isim babalığı yapmış ayıların eşleri öldürülünce köy basacak kadar acı çektiği bilinir… tıpkı yılanlar gibi! dahası, yılan tıbbın ve eczacılığın sembolü olacak kadar gizemlerle dolu bir hayvandır. alet yapan, yumurtlayınca erkek ve dişi sıra ile kuluçkaya yatan karga, "besle kargayı oysun gözünü" şeklinde anılacak kadar haksızlığa uğrar. doğadaki en acımasız canlılardan olan karınca ise çocuklara örnek olarak yansıtılır. sanılanın tersine son derece savaşçı bir hayvan olan at "yiğitler yoldaşı" biçiminde lanse edilir. örnekler bol… okka altına giden sadece gayler ve seks değil görüldüğü gibi…

ensest ilişki

satanizm sanılan paganizmde çocuklara ilk cinsel deneyimi ebeveynleri verir. (kedi kesen, alelacayip makyajlarla insanları korkutmaya çalşırken kendi korkularını sergileyen -sapık asla demem- bana aşırı garip gelen kimselerin din diye ortaya sürdükleri sistemden söz etmiyorum; doğaya, özgürlüğe, farklı bir moral sisteme göre yaşayan kimselerin inancından bahsediyorum)

birçok kimseyi "rencide edici" bir düşüncedir bu. ancak biraz yüreklice düşünürsek farklı sonuçlara varmak olası: ilk cinsel ilişki, ayıp sanılan bir eylemi, büyük olasılıkla gizliden gizliye, suçluluk içinde uygulamaktır. bu yüzden ilk deneyim cesaret ister. arzu yaratır bu cesareti. korku dizginlenir ve cinsellik denenir. yine de sonuç hüsran olabilir; deneyimsiz tarafta ciddi travmalar yaratabilir. sonucun başarısı partnerin deneyimi, sabrı ve iyi niyeti ile yakından ilişkilidir.

bu riski almamanın yoldur belki de bir insanın ilk deneyimini onu en seven kişi ile -değim yerindeyse güvenlik içinde- yaşaması. bir oğlana en yakını annesi, bir kıza da en yakını babasıysa neden bu "en yakın" kimseler cinsel enerji denilen enerjiye kapıları "usulünce" açtırmasınlar? bu uygulama ebeveynlerce bir zevk değil, bir görev olarak algılanır, bir çeşit terbiye süreci (bedeni terbiye etmek) olarak üstlenilir ve dikkatle yapılırsa birçok bireyin cinsel hayatının ilerideki yaşlarda daha sağlıklı olacağını düşünmeden edemiyorum.

missstiffany

bir yere mi gitmiş? pek anlamadım?

birkaç kere yazıştım, pek de tanımam; ancak diğer bazı trans kadınlar gibi x kromozomunun verdiği anlayış, sevecenlik, uyum, şefkat, besleme gibi niteliklere yabancı.

edit: bazı dostlar neler olduğunu sormuşlar açıklayayım: bir entrymde "eşcinsellik, kadınsılık ile eş görülüyor, translar kültürlerini bizden iyi yayıyorlar" mealinde bir şey yazdım. durduk yerde bana mesaj attı, transları sevmiyor musun yok bilmemne... bir de alıntı "fazla dolanmayın ortalıktaya da getirmişsin(kiimseciklerin ne haddi ne gücü yeter buna)" nereden çıkartmılş bunları? valla ağzım açık kaldı. öyle ağırıma gitti ki upuzun yanıtlar yazdım, inanılmaz ölçüde "alttan alır" cevaplar verdim; tamamen yanıldığını, hatta bir zamanlar bir trans erkekle ilişkim olduğunu, çektikleri sorunları yakından bildiğimi anlattım. ancak dinletmenin imkanı yok. isteyene onun yazdığı mesajları ve benim yanıtlarımı yollayabilirim.

bu sözlükte hazzetmediğim tek erkektir. missmiş... atacı, yani baskıcı, "illa dediğim olacak, kimse benim doğrularıma karşı çıkamaz" tipi erkeğin önde gideni.

kimse bir diğer yazar kendi gibi düşünmüyor diye mesaj atıp kabadayılık etmeyecek!

edit: yazdığım -o kişiyi değil, onu sevenleri sivri bir dille eleştirdiğim- için kuma'yı rahatsz etmiş. haklıdır. bu yüzden entrymi siliyorum.

ekleyeyim: o kişi hakkında düşüncelerim aynıdır. kimse hoşuna gitmeyen entry görünce gagalamaya ve susturmaya çalışmayacak. erkekçe ağırbaşlılıkla, ya da kadınca hanımefendilikle karşılayacak.

itirazım var

tevrat'ta adem'e kafası bozulan rab'ın "sen erkek, yiyeceğini topraktan zorlukla çıkaracaksın" (kadına da "sen kadın, acı ile doğuracaksın") diye insana lanet etmesine. yarın yine işbaşı da...

meraklısı için:
tevrat, yaratılış 3:
14 bunun üzerine rab tanrı yılana, “bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın” dedi, “karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
15 seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. onun soyu senin başını ezecek, sen onun topuğuna saldıracaksın.”
16 rab tanrı kadına, “çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim” dedi, “ağrı çekerek doğum yapacaksın. kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek.”
17 rab tanrı adem'e, “karının sözünü dinlediğin ve sana, meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, “yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

metin feyzioğlu

yürekliliği kadar sakinliğe de sahip profesör insandır. erdoğan'ın tepkisine sakin yanıtları ile başbakanın halinin garipliğinin altını çizmiştir.

tayyip bey, sakin... çok değil bir gram yeter.

erkek severlik

ağırbaşlılığı, zorlukları omuzlamayı, az ve öz konuşmayı, sadece gerekince anlatmayı, soğukkanlılığı, edebi ve adabı, o farklı gücü bilmektir erkeklik. ve de bunları sevmektir.

bize ibne derler... bizler belki de -heterolardan bile- daha gerçek erkekleriz.
Henüz takip ettiği biri yok.