yaz
patlıcanın, domatesin en lezzetlisinin ( art niyetli arkadaşlara benden bir bostan patlıcanı) çıktığı, taze nanenin salataları süslediği, şeftalinin baştan çıkarıcı kokusunun etrafa yayıldığı mevsimdir. sıcaklardan dolayı şahsen sevmem ama baktığım bitkilerimin dörtgözle bu mevsimi beklemesinden dolayı saygıda kusur etmem.
istanbul
napolyon, dünya bir ülke olsa, istanbul başkenti olurdu diyerek, şehirlerin "kraliçesi" olduğunu söylemiştir... konumu, tarihi ve güzelliği ile istanbul, bizlere rağmen güzelliğini ve ihtişamını sürdürmekte. bir uyuşturucu gibi damarlarınıza işler, onsuz yapamaz duruma gelirsiniz... birçok güzel şehir vardır dünyada ama her birini ziyaretten sonra, istanbul'a dönüşün güzelliği hiçbirinde yoktur. kalabalığı ile, gürültüsü ile, renkleri ile sizi sarıverir...
mağara insanlarından, günümüz metropol insanlarına, yaşamın sürekli aktığı bu güzel şehir, insanların açgözlülüğü ile yıllardır yağmalanmış ama hala güzelliği ile akılları baştan almaya devam etmiştir
umarım ömrüm boyunca da böyle devam eder ve güzelliği ile hep ayakta kalır, böcekler altında kıvranırken, o güzel topukları ile onları kendince ezer durur...
sözlükte tek online olmak
önemsiz bir anlık durumdur...
elif şafak
yazılarını sevdiğim, başarılı bulduğum iyi bir kalem. yazdıklarının derinliği düşünüldüğünde, sadece dravdan bir yazar olmadığını anlarsınız...
yastık
her gece biri başımın altında, diğerinide kollarımın arasına aldığım, sarılmadan uyumadığım nesne . kalın ve orta sert olması tercihimdir... ( yoksa bu başka birşey için tercihim miydi?)
growlr
sesi kapanmayan uygulama... verem etti beni verem. telefonun sesini kapatasanızda ses çıkarıyor...
eşcinsellik ve yalnızlık
yalnızlık kişisel bir durumdur. cinsel kimliğin bir yan ürünü olduğunu düşünmüyorum... genelde etrafımıza karşı kapalı kutu gibi oluruz. her şeyi paylaşmamanın, bazı şeyleri saklamanın, bazen üst kimlik sebebi ile, klasımız yerinde olsun diye bir şeyler saklıyoruz. ve gün gelip bu saklananları konuşmak istediğimizde, etrafta kimse kalmamış oluyor.
bazen hayat sizi yalnız olmaya alıştırıyor. hep bir şeyleri saklamanın verdiği o garip olgunlukla, yalnız kalmanın en iyisi olacağını düşünüp, böyle takılmaya başlıyorsunuz. hele birde bundan keyif alıyorsanız, işte o zaman sorun başlıyor. çok saçma , çelişik bir durumdur. hem etrafınızda birileri olsun istersiniz, hem de bir süre sonra off yeter kaçayım ben diye aranırsınız...
yalnızlık yine de , keyifli olsa da, zordur. ama bizlerin hayatında, doyumsuz cinsel iştahımız ile, ya yalnız kalıp, arı misali çiçekten çiçeğe koşarız, ya da yalnızlığımızı içimizde yaşar, hayatımızı birisi ile paylaşırız... en azından fiziken yalnız kalmamış oluruz... ama bu süre zarfında gözler hep fıldır fıldırdır...
içinde hiç boş şarkı olmayan albümler
sezen aksu - düğün ve cenaze
tanju duru- duru zamanlar
hande yener - hipnoz
gaylerin sevdiği kelimeler
ilkokulda statü farkı yaratan nesneler
çizgiromanlarımdı bir zamanlar. ilginç kalemler ise her zaman gözdeydi... kokulusu, üçgeni, büyük olanı...
kadınbudu köfte
lezzetlidir, mis gibidir. yanında bol ekşili çoban salatası ile afiyetle her daim tüketilir...
van
farklı coğrafyası, kültür çeşitliliği ve doğal güzelliği ile türkiye'nin keşfedilememiş güzellikteki şehridir.
haddini bilmek
negatif bir enerjiye sahip bu iki kelime aslında günümüz coğrafyasının belkide en büyük sıkıntılarından biri... haddini bilmek, yerini konumunu bilmek demenin yanında, karşıdakinin de kim olduğunu algılayabilmeyi gerektirir. fakat etrafınıza biraz baktığınızda, hadsizlik kavramının alıp başını yürüdüğünü görürsünüz. haddini bilmediği için hasta doktorunu döver, polis mağdura tecavüz eder, taksici yolun ortasında durup müşteri indirir...
peki, nedir bunun sonu? haddini bilmek kast sistemine öykünen bir durum mu? evrensel özgür insanlık hadsizliği de beraberinde mi getiriyor?
cevabı bilemesem de, eskiden öğretmenimiz sokaktan geçerken görmesin diye saklanan bizler ve "hoca"sı ile bilardoya giden yeni gençlik arasında "had" kavramı ve uygulanışı arasında fazlaca bir fark var...
ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar
craig armstrong- this love... ( dinlememiş olan şahıs çok şey kaçırmıştır... su gibi akar, demedi demeyin)
true blood
bu dizide bir karakter vardır ki beni benden alır... tamam bende istiyorum, eric gelsin kucağına yatayım başıma masaj yapsın, alcide gelsin bana meyve yedirsin neresi ile isterse... ama sohbet için tek kişi pam'dir. eric'in sadık çocuğu, inanılmaz komik ve cool kadın. sırf bu kadının olduğu sahneleri tekrar tekrar seyrediyorum. çok özgün bir karakter. will& grace'te karen walker neyse true blood'da da pam o'dur...
gelse de gitsek
sade gelse de su gibi aksa şarkıları
* smooth criminal dese önce, sonrada no ordinary love dese...
bir eşcinsel için en iyi tatil yöresi
bir eşcinsel için diye başladığında, işin içinde cinsel bir beklentinin olduğunu düşünerek, mykonos belki hoş bir opsiyon olabilir yada kuşadasi civarı... ( cruise'larla gelen gay ve bearlardan dolayı akıllıca bir durak olabilir)
deep throat
bir nevi ustalıktır, çok zevklidir, her iki taraf içinde ... ( ben öyle şeyler yapmam, yutamayacağım şeyleri ağzıma alma gibi bir adetim yok diyerek daha da cinsel göndermeli bir kuyuya düşeyim..)
incubbus
yuvada olmanın tadı bir başka... şimdiden hoşbuldum...
orgazmik yiyecekler
kestane şekeridir...
yarım ekmek köfte ( içinde közlenmiş domates, biber ve soğan ile) + ayran
şeftali (yumuşak ve sulu olanı)