türk milleti!
kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. bugün cumhuriyet’imizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
kutlu olsun! bu anda büyük türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.yurttaşlarım!
az zamanda çok ve büyük işler yaptık. bu işlerin en büyüğü, temeli türk kahramanlığı ve yüksek türk kültürü olan türkiye cumhuriyeti’dir.bundaki başarıyı türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlılıkla yürümesine borçluyuz.
fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunda ve kararlılığındayız. yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar memleketlerin seviyesine çıkaracağız. milletimizi en geniş rahatlık, araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız.bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici anlayışına göre değil, asrımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. bunda da başarılı olacağımıza şüphem yoktur. çünkü, türk milletinin karakteri yüksektir, türk milleti çalışkandır, türk milleti zekidir. çünkü, türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. ve çünkü, türk milletinin yürümekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif ilimdir. şunu da önemle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan topluluğu olan türk milletinin tarihi bir niteliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaratılış zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek millî idealimizdir.türk milletine çok yaraşan bu ideal, onu bütün insanlığa gerçek rahatlığın sağlanması yolunda, kendine düşen uygar görevi yapmakta başarılı yapacaktır.büyük türk milleti, onbeş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok sözlerimi duydunuz. mutluyum ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, millî ideale, tam bir bütünlükle yürümekte olan türk milletinin büyük millet olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.asla şüphem yoktur ki, türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar kabiliyeti, bundan sonraki gelişimi ile geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.türk milleti!
sonsuza akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, mutluluklarla huzur ve rahatlık içinde kutlamanızı gönülden dilerim.
ne mutlu türküm diyene!
hâkimiyet-i milliye 30/10/1933
zamanında rusya ve isveç baskısı altında kalmış fakir, bataklıklar içerisinde bir ülkeyken günümüzün en ileri medeniyetlerinden birisi olan ülkedir. öyle ki bu ülkedeki memurlar isveç'ten gelirmiş. insanları hayattan bezmiş, geleceğe karşı umudu olmayan, kendi öz saygısını kaybetmiş bir toplum ve onlara bakıcılık bir nevi sürgün addedilerek çobanlık eden isveçli memurlar. sonrasında öğretmenler çıkıyor, aydın insanlar çıkıyor ve düzeni sorguluyorlar. yeni nesli tutuşturuyorlar. misal bir tabir okumuştum. insanlar bir yeri kötülerken kışla gibi dermiş. askeriyeyi it kopuk olarak görürlermiş. fakat eğitimle insanlar artık kışla gibi kavramını tertipli düzenli yerler için kullanır olmuşlar. çünkü kışlalar da dingonun ahırından bir düzenin olduğu, bilgili aydın subayların yetiştiği yerlere dönüşmüş. finlandiya'nın finlandiya olmasında isveç yerine rusya hakimiyetini seçmelerinin dönüm noktası olduğunu söylerler. şöyle ki rusya ile konuşurken dışarıda bağımlı içte özgür bir oluşum istemişler. rusya da zaten bataklık ve bitik bir ülkenin sadece kendisine tampon olmasını kafi görüp kabul etmiş. o aşamadan sonra kendi öz evlatları ülkenin yönetiminde, askeriyesinde, hukukunda bilhassa eğitiminde söz sahibi olmaya başlayınca finlandiya artık, bizim halk evleri, köy enstitüleri ile başlayıp devamını getiremediğimiz, muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın ilk adımını atmış.
ilk yerleşim yerlerindendir. tüfek, mikrop ve çelik adlı bir kitap vardı. gerçekten dünyanın beşeri tarihini biraz kavradığınızda nasıl bir yer olduğunu daha iyi idrak ediyorsunuz. başka coğrafyalarda insanlar hayatta kalmak için kalorisiz lapa yerken mezopotamyada buğday ana besin maddesi oluyor. bir veriyorsun, yirmi otuz alıyorsun. bu şekilde hayvancılık yapabiliyor, onları besleyebiliyor keza yemek sorununu kısmen çözdüğünüz içinse ilerlemeye bilhassa düşünmeye vakit ayırabiliyorsunuz. burada bölgenin temel özelliği tabiki de verimli topraklar ve su. iki nehirin olması bu coğrafyayı bambaşka bir havaya sokmuş olmalı. işte böyle medeniyet başlangıcı bir coğrafyada daha düne kadar gap projesi olmasaydı güney doğu illerimiz doğru dürüst suyu bulamayacaktı.