rider

Durum: 95 - 0 - 0 - 0 - 02.06.2014 20:06

Puan: 998 - Sözlük Kezbanı

11 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 5

device 6

isveçli developer simogo'nun bir oyunu. interaktif roman gibi, puzzle gibi. pek cok oyundan esinlenmiş gibi. görsel tasarımı şahane, film noir, 60'lar ve 70'lerin dedektiflik film ve dizilerinin grafik dünyalarında çok iyi esintiler var. müzikleri de şahane, akla hemen barry adamson'u getiriyor ama o yapmamış. akıllı telefon, tablet falan varsa hemen alın kendinizi mutlu edin derim.

eau sauvage

dior'un 1966'da çıkardığı ilk erkek parfümü. ergenken 8 yaş büyük kuzenimde koklayıp şişeyi bana vermesini istemiştim. hala kullandığım tek kokudur. çok temiz, üstünüzde kaldıkça limonlu sabun kokusu gibi bir koku haline gelen bir rahiyası vardır. rahmetli john lennon da çok severmiş.

dark bear

tanımıyorum. fakat bu kadar yorum yapıldığına göre, ya aşırı yakışıklı, ya hayvan gibi seksi, ya çok dostane, ya da feci akıllı. belki hepsi. 300 yorumcu boşuna yazıyor olamaz.

knife

az evvel caddeyle ilgili bi yorum yazdim, ister istemez aklima çok eskiler geldi. knife, rockwell'in 80'lerin ortasinda esmiş bir slow parçasıdır. buluğ çağı denen şey geldiğinde ilk platonik aşk hislerime eşlik etmiştir. how can i disguise what's in my eyes diyorum yine şimdi dinlerken... the pain of wanting you... yardırmışsın vaktinde rockwell!

you touched my life
with your softness in the night
my wish was your command
until you ran out of love

i tell myself i'm free
got the chance of livin' just for me
no need to hurry home
now that youre gone

knife, cuts like a knife
how will i ever heal?
im so deeply wounded
knife, cuts like a knife
you cut away the heart of my life

when i pretend, wear a smile
to fool my dearest friends
i wonder if they know
it's just a show

im on a stage, day and night
i go through my charades
but how can i disguise
whats in my eyes

knife, cuts like a knife
how will i ever heal?
im so deeply wounded
knife, cuts like a knife
you cut away the heart of my life

oh, oh, oh, oh, oh, oh
oh, oh, oh, oh, oh

ive tried and tried
blocking out the pain i feel inside
the pain of wanting you
wanting you

knife, cuts like a knife
how will i ever heal?
im so deeply wounded
knife, cuts like a knife
how will i ever heal?
im so deeply wounded

you cut away the heart
of my life

bağdat caddesi

büyüdüğümüz, okulumuzun olduğu, okul çıkışlarında kaldırımlarında, kafelerinde gülmekten karın ağrısı çekene kadar muhabbetlediğimiz, mahallemizin afilli abla ve abilerini bazen takip ettiğimiz, işportacılarından önce haribo, büyüyünce traş köpüğü ve deodorant aldığımız, anılara hala ev sahipliği yapan, sonradan kazık kadar haliyle göç etmiş insanların bunların hiç birinden haberi olmadan "tiki mekanı ayol nasıl seversiniz" dediği şahane yer. evet bozulmuştur. ama hala güzeldir. opera pastanesini, metronom'u, a-la-minute'i, altuğ'u, kristal'i, mr. rooster'i, kral ve ben'i hasretle hatirlariz.

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

larry carlton & robben ford - hand in hand with the blues (live)

eşcinsellerin farklı cinsel organı olduğunu sanan insan

hayatımda duymadım görmedim böyle bir insan. türk insanları için ibne, götverendir. öyle uzaydan gelmiş bir cinsel organ falan hayal etmelerine hiç gerek olmamıştır.

gök gürlemesi

bu cuma veya cumartesi duyacagimiz guzel dogal ses. caddebostanda piknik yatar.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

greg howe - child's play, herkese kolay gelsin.

tuhafiye

biz ufakken göztepe'de (tren istasyonunu yıkmak istedikleri) eski yazlık sinemanın sokağında vardı. hatta adı tosun'du. yuzlerce cesit dugme, tığ, yün, iplik ve kolonya (doldurma) satardı.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

bu saatte...
elliot smith - let's get lost

sevgilisi olan sarilip dinlesin, ben de kedimle.

toplu taşıma araçlarında leş gibi kokan insan modeli

ozonla dost olan kişiler

samsara

tum filmlerin dijital cekilmeye basladigi bu zamanlarda 70mm film secimini cok etkileyici buluyorum. yaklasik 5 yilda tamamlanmis bir proje. her detayi emek kokuyor. keske imax de izleme imkani olsaydi. arsivimin kiymetli parcalarindan.

blade runner

tanıdığım her sinema severin top10 listesinde olan film. epey bi süre her yerde deckard nickini kullandım. etkisi geçmezlerden.zhora karakterinin vurulması, o sekanstaki müzik... aşılması zor karışımlar.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

en eglenceli baslik bu galiba. bugun benden bu!
the cribs - we share the same skies

sevgili

karl urban

hayatta çekici bulduğum tek aktör desem, yalan olmaz. ben çok harika biri olduğum için değil, kendi halinde tipleri çekici bulduğum için aktör beğenmem. en bomba hali bourne supremacy'deki halidir. öyle gelse, öldürecem dese, peki deme ihtimalim var. ve tabii ki underrated olduğunu düşünüyorum. abrams'in star trek ekibindeki tek otantik canlandırmayı kendisi yapabilmektedir kanaatimce.

gitar

sevgili diyebiliriz gitara. ilgilenmezseniz küser. ilişkiniz kötüye gider. üstündeki her bir darbe önce sizin içinizi acıtır. ve o çizikleri, vurukları kendi üstünüzdeki benlerden daha iyi bilirsiniz. para harcatır size. pedal takıştırırsınız, güzelliği artsın diye. sevgilidir gitar.

öküz gibi makarna yemek

öküz gibi pizza yemekten daha sağlıklı olduğu kesin olan öküzlemedir.

hearthstone

müptelası oldum. fakat hep yeniliyorum. wow'da fena degildim. oyuncu da biriyim. cozecegim :)
  • /
  • 5
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 95

güne kahveyle başlamak

sevgiliyi öpmekten sonraki en iyi başlangıçtır

sabah ezanı

pek cok problemi vardir. arapca olmasi, desibeli, okundugu yoreye sorulmadan bagirtilmasi, okuyanlarin okuma cirkinligi... ben hepsinden rahatsiz oluyorum o ayri.

yurtdışında yaşayan birine aşık olmak

aralık 2013'te başıma gelen olaydır. hepsini anlatacağım.

iş için londraya gittim. çoktandır gitmediğim ve oraya taşınan bir eşcinsel arkadaşımla görüşüp gezmek istediğim için toplantılar bittikten sonra 4 gün daha kaldım. londra tabii ki her gidişte insanı mutlu eden bir yer. sevgiliden ayrılalı 4 ay olmuş, çok iyi geldi. arkadaşın evine yakın pubda akşam içiyoruz. masada telefonlar, dedi ki yeni birileri var mi? dedim yok, hiç profil bile açmadım. gel açalım, hadi, eglencesine falan derken aldı, daha once bilmedigim growlr'i kurdu. adi herif fotografimi da cekti koydu. bakiyoruz, ordaki herifler zaten taş gibi. ben zaten sarışınım. onlara yabancı bir durum değil, pek ilgi görmeyi beklemiyorum kısaca. çok umrumda da değil. kalmış bi kaç günüm. keyfim yerinde. neyse, bi profilden mesaj geldi. nasilsin bilmem ne. naparsin. ne seversin. bir iki yazisma. ufaktan bir kaç oha anı. ortak bi sürü nokta. hmm ne güzelmiş bunun kafası düşünceleri. biralar. geyik. sonra adam fotografını yolladı, gel bana yatalım dedi. dedim bende işler pek öyle olmuyor. ama çok harika bi insansın. chate devam istersen... bu arada gelen fotograf benim çekici bulmam için çok fazla kilolu bir fotograftı. obez+ diyebiliriz. ama konusunu bile etmedim tabii ki.

ertesi gün oldu, ben yine dolanmalarda, 5-6 katlı bir waterstones'da kendimi kaybetmişken yine mesajlar... kitaplar, sinema, müzik, ve hatta onun yunan asıllı olduğunu öğrenme. ve sonunda bir direkt teklif telefon numarasıyla birlikte: öğlen yemek yiyelim mi diye... ben tabii böbreğimi çalmasınlar 4 günlük londra ferahlamasında diye temkinliyim :), çok merkezi bir yerde, danimarka kraliçesinin londra halkına armağan ettiği dikilitaşın dibinde buluşalım yiyelim bişiler etrafta zaten bi sürü iyi yer var dedim. gittim bekliyorum. etrafta fotografta gördüğüm gibi biri yok. uzaktan beyzbol şapkalı harika görünen, benim boyda iri bir adam geldi. 6 metre kala telefonumu çaldırdı. o olduğunu öyle anladım. bana gönderdiği fotograf 2 yıl önceki haliymiş. kilo vermiş, kas yapmış, insanların buna gelmemesi için eski fotoğraflarını gönderirmiş.

yanıma geldi, merhabalaştık. ve kaldık öyle. tuhaf bir iyi hissetme. iç ısınması. içi gülen gözlere dalıp gitme, dakika mı geçti, kendine gel, gerizekalı gibi görünme düşüncelerinin akıldan zıp zıp geçmesi anları. nasılsın diyebilme. ve onun sarılması. sarılıp öyle kalma. kontrol bağımlısı olduğum için aklımdan geçen kendine gel, kendine gel büyük sıçacaksın uyarıları. vücudumda ve beynimde aşırı uzun bir zamandır hissedilmemiş elektrik yükü patlamaları. sonra koluma girdi. 2 saatim var, yemek yemek istemiyorum, böyle yürür müsün benimle dedi. yürüdük. atina, anadolu, deniz, ege, gezi olayları, müzik... konuştuk durduk. hayatımda kimse ile kol kola sokakta yürümemiştim. o güven duygusu, ve bunun 10 saniyede nasıl oluştuğu, ilk bakışta aşık olma. bunun tam 10 yıl sonra tekrarlaması. beynim yandı o yürüyüşte. sonra sarıldık, ayrıldık.

her akşam benim arkadaşımla evinin yakınında gittiğim pub'a geldi bisikletiyle. arkadaşım yatmaya gittikten sonra sokakta yine kolkola yürüdük. ölene kadar unutmayacağım sohbetler ettik. üstümüze yağmur yağdı. kanal kenarında öpüştük. evine davet ederse işin sex'e bağlayacağını ve şu anda yaşadığımızı daha çok önemsediğini söyledi, ve istersem eve gidebileceğimizi hatırlattı. yok dedim. bu iyi. bu çok özel. biz paso yürüdük.

londraya temelli gelip gelemeyeceğim, onun istanbula ne kadar gelebileceğini konuştuk. baktık ki hesap tutmuyor. bu birkaç gün böyle özel kalsın dedik. ben 4 gün sonunda geri geldim. 15 gün mutsuzluktan kimseyle konuşmadım bile. sosyal medyada ekleştik. daha önce yapmamıştım, adamı google'layınca aslında biraz ünlü sayılabilecek, bazı işleri cannes'da özel ödül almış bir yönetmen olduğunu gördüm. oturdum işlerine baktım ona bakar gibi.

bunalımımın geçmesi vakit aldı. arkadaşımın telefonuma londrada açtığı profilde böylece şaka kaka oldu, tabiri caizse. iki hafta önce yine gittim londraya. bi akşam yemek yedik. kafaları toparlamış bir halde. harika bir insan, sanki aradan aylar geçmemiş gibiydi. dost kalabilmeyi başardık. malesef sadece bu kadar. ama beklemediğim bir anda karşıma harika bir insan çıkması ihtimalini teoride düşünüp umutlu olmak durumunu, acısı da geçtikten sonra gerçek hayatta yaşamış olmanın verdiği iyi hissetme vaziyeti, bana kattığı en güzel hislerden biri oldu. hayatıma umut getirdi.

ağlatan şarkılar

joe satriani / the forgotten

http://www.youtube.com/watch?v=nozrhdraxfk

rider

cok tesekkurler. müzik evet, ağırlıklı hobim. sayenizde tüm sözlük ailesine aranıza katılmaktan ne kadar mutlu olduğumu söylemek isterim. benim ilk sözlük tecrübem. hata yaparsam af buyrunuz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.