rider

Durum: 95 - 0 - 0 - 0 - 02.06.2014 20:06

Puan: 998 - Sözlük Kezbanı

11 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 5

motosikletçi ayılar

var mı acaba diye merak ettiğim insanlar. gezi duzenlemek guzel olabilir.

liseli lgbti

keşke biz de lisede bu kadar akıllı olabilseydik...

heisenberg

hosgeldin, ben de çömezim.

ayı sözlük yazarlarına şarkı armağan etmek

archer prewitt / way of the sun

rider

tesekkur ederiz efenim. herkese merhaba...

anlamlı şarkı sözleri

spending my time, beni gençken yerden yere vurmuştur. sonra rahmetli jeff healey'den i need to be loved ve river of no return. king crimson-walking on air. ulan çok var.

ayı sözlük'teki asabi yazarlar

asabi gördünüz mü, altyapıda ne eksik diye düşünmeye başlayabilirsiniz. tahmin yürütmek bazen eğlenceli olabiliyor.

otuz yaşında olmak

gay olarak yaşamak için nedense gelmek için beklediğim yaş. şimdi 42 yim.

kullanışlı bir planetromeo profili açmanın incelikleri

sevgiliden 2013 ağustosunda ayrıldım. telefon uygulamalarındakilerin beyni alınmış gibi. hatırladığım kadarı ile o sitelerde daha iyi tipler oluyordu. nedense ölümcül üşendim açmaya. ama lazım artık. burdaki tavsiyeleri dikkate alacağım.

akla gelen ilk küfür

türkiye'de geylerin akp zihniyetinin bile ötesine geçememesi

bu super başlık çok az ilgi görmüş. kendini çok akıllı görme ve her haltı yemeyi özgürlük sanma, o muktedirlik duygusu pek hakim. birbirimize karşı yaptığımız ayıpların çoğu buradan geliyor. geçen ay konuşmaya başlayıp yemeğe dahi çıktığımız saygıdeğer bir tip birden iletişimi kesti. 10 gün sonra güllük gülistanlık mesajlarla whatsapp'da belirdi. dedi araya başka bi deneme aldım, olmadı görüşelim. dedim bu dürüstlük mü, yüzsüzlük mü bilemedim, bence görüşmeyelim. böyle. akepenin sorunu da biraz haddini bilememe ya... benzer. sonumuz benzemesin.

yatarak kitap okumak

iki yastık gerektirir, gıdı çizgisi yapar

gay çevre sahibi olmayı tanışmada çekince konusu yapan gay

hayatta insanin başına binbir türlü şey geliyor. bu lafı eden insan tipi nasıl bir değilse her gay çevre de aynı değil. arkadaşının mutluluğunu kıskanan ve düpedüz gıcıklık yapan gay çevre de gördüm. efendi olanını da. insan hormonlarla aklini yitirmeden sakin yaklasabilirse olaya zaten cevresi sorun olmayacak, hayata guzellik katacak efendi insanı seçiyor...

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

darkstar / dear heartbeat

  • /
  • 5
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 95

güne kahveyle başlamak

sevgiliyi öpmekten sonraki en iyi başlangıçtır

sabah ezanı

pek cok problemi vardir. arapca olmasi, desibeli, okundugu yoreye sorulmadan bagirtilmasi, okuyanlarin okuma cirkinligi... ben hepsinden rahatsiz oluyorum o ayri.

yurtdışında yaşayan birine aşık olmak

aralık 2013'te başıma gelen olaydır. hepsini anlatacağım.

iş için londraya gittim. çoktandır gitmediğim ve oraya taşınan bir eşcinsel arkadaşımla görüşüp gezmek istediğim için toplantılar bittikten sonra 4 gün daha kaldım. londra tabii ki her gidişte insanı mutlu eden bir yer. sevgiliden ayrılalı 4 ay olmuş, çok iyi geldi. arkadaşın evine yakın pubda akşam içiyoruz. masada telefonlar, dedi ki yeni birileri var mi? dedim yok, hiç profil bile açmadım. gel açalım, hadi, eglencesine falan derken aldı, daha once bilmedigim growlr'i kurdu. adi herif fotografimi da cekti koydu. bakiyoruz, ordaki herifler zaten taş gibi. ben zaten sarışınım. onlara yabancı bir durum değil, pek ilgi görmeyi beklemiyorum kısaca. çok umrumda da değil. kalmış bi kaç günüm. keyfim yerinde. neyse, bi profilden mesaj geldi. nasilsin bilmem ne. naparsin. ne seversin. bir iki yazisma. ufaktan bir kaç oha anı. ortak bi sürü nokta. hmm ne güzelmiş bunun kafası düşünceleri. biralar. geyik. sonra adam fotografını yolladı, gel bana yatalım dedi. dedim bende işler pek öyle olmuyor. ama çok harika bi insansın. chate devam istersen... bu arada gelen fotograf benim çekici bulmam için çok fazla kilolu bir fotograftı. obez+ diyebiliriz. ama konusunu bile etmedim tabii ki.

ertesi gün oldu, ben yine dolanmalarda, 5-6 katlı bir waterstones'da kendimi kaybetmişken yine mesajlar... kitaplar, sinema, müzik, ve hatta onun yunan asıllı olduğunu öğrenme. ve sonunda bir direkt teklif telefon numarasıyla birlikte: öğlen yemek yiyelim mi diye... ben tabii böbreğimi çalmasınlar 4 günlük londra ferahlamasında diye temkinliyim :), çok merkezi bir yerde, danimarka kraliçesinin londra halkına armağan ettiği dikilitaşın dibinde buluşalım yiyelim bişiler etrafta zaten bi sürü iyi yer var dedim. gittim bekliyorum. etrafta fotografta gördüğüm gibi biri yok. uzaktan beyzbol şapkalı harika görünen, benim boyda iri bir adam geldi. 6 metre kala telefonumu çaldırdı. o olduğunu öyle anladım. bana gönderdiği fotograf 2 yıl önceki haliymiş. kilo vermiş, kas yapmış, insanların buna gelmemesi için eski fotoğraflarını gönderirmiş.

yanıma geldi, merhabalaştık. ve kaldık öyle. tuhaf bir iyi hissetme. iç ısınması. içi gülen gözlere dalıp gitme, dakika mı geçti, kendine gel, gerizekalı gibi görünme düşüncelerinin akıldan zıp zıp geçmesi anları. nasılsın diyebilme. ve onun sarılması. sarılıp öyle kalma. kontrol bağımlısı olduğum için aklımdan geçen kendine gel, kendine gel büyük sıçacaksın uyarıları. vücudumda ve beynimde aşırı uzun bir zamandır hissedilmemiş elektrik yükü patlamaları. sonra koluma girdi. 2 saatim var, yemek yemek istemiyorum, böyle yürür müsün benimle dedi. yürüdük. atina, anadolu, deniz, ege, gezi olayları, müzik... konuştuk durduk. hayatımda kimse ile kol kola sokakta yürümemiştim. o güven duygusu, ve bunun 10 saniyede nasıl oluştuğu, ilk bakışta aşık olma. bunun tam 10 yıl sonra tekrarlaması. beynim yandı o yürüyüşte. sonra sarıldık, ayrıldık.

her akşam benim arkadaşımla evinin yakınında gittiğim pub'a geldi bisikletiyle. arkadaşım yatmaya gittikten sonra sokakta yine kolkola yürüdük. ölene kadar unutmayacağım sohbetler ettik. üstümüze yağmur yağdı. kanal kenarında öpüştük. evine davet ederse işin sex'e bağlayacağını ve şu anda yaşadığımızı daha çok önemsediğini söyledi, ve istersem eve gidebileceğimizi hatırlattı. yok dedim. bu iyi. bu çok özel. biz paso yürüdük.

londraya temelli gelip gelemeyeceğim, onun istanbula ne kadar gelebileceğini konuştuk. baktık ki hesap tutmuyor. bu birkaç gün böyle özel kalsın dedik. ben 4 gün sonunda geri geldim. 15 gün mutsuzluktan kimseyle konuşmadım bile. sosyal medyada ekleştik. daha önce yapmamıştım, adamı google'layınca aslında biraz ünlü sayılabilecek, bazı işleri cannes'da özel ödül almış bir yönetmen olduğunu gördüm. oturdum işlerine baktım ona bakar gibi.

bunalımımın geçmesi vakit aldı. arkadaşımın telefonuma londrada açtığı profilde böylece şaka kaka oldu, tabiri caizse. iki hafta önce yine gittim londraya. bi akşam yemek yedik. kafaları toparlamış bir halde. harika bir insan, sanki aradan aylar geçmemiş gibiydi. dost kalabilmeyi başardık. malesef sadece bu kadar. ama beklemediğim bir anda karşıma harika bir insan çıkması ihtimalini teoride düşünüp umutlu olmak durumunu, acısı da geçtikten sonra gerçek hayatta yaşamış olmanın verdiği iyi hissetme vaziyeti, bana kattığı en güzel hislerden biri oldu. hayatıma umut getirdi.

ağlatan şarkılar

joe satriani / the forgotten

http://www.youtube.com/watch?v=nozrhdraxfk

rider

cok tesekkurler. müzik evet, ağırlıklı hobim. sayenizde tüm sözlük ailesine aranıza katılmaktan ne kadar mutlu olduğumu söylemek isterim. benim ilk sözlük tecrübem. hata yaparsam af buyrunuz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.