insan kendinde olmayanı ister diye bişey yok. öyle olsa hiç birimiz kendi cinsimize bakmazdık. ama bir zayıf olarak benzer durumdan ben de şikayetçiyim. ya biraz biz zayıfları da sevin ama ya. lütfen ama ya.
fikri şemsigil: saadetcim senin hiç hayal gücün yok mu?
saadet şemsigil: senle evlenmeden önce vardı fikricim. ama sonra hayal gücümün yerini dayanma gücüm aldı. düşlerimin yerine de irademi koydum.
fikri şemsigil: senin iraden güçlü değil, tutkuların zayıf
çok eğlenceli çok komik bi video ama bir o kadar da tatlı bi kız. bir eğitimci olarak diyebilirim ki, eline bir kitap alıp adını -yanlış bile olsa- okuyan bir genç bulduysanız, alın onu baş tacı yapın. öğrencilerimin yüzde doksanı hep şu modda:
'hocam ben kitap okumayı sevmiyorum.'
'kitap okumak çok sıkıcı.'
'filmini yapmışlar zaten okumaya ne gerek var' vs. vs.
sen bi insanı seveceksin. ve o da seni sevecek. resmen karşılıklı birbirinizi seveceksiniz. e bu tabi ki kutlanacak bir şey. ben olsam bunu bir gün değil hergün kutlarım lan. ama yok ki.
sorulmasını garip bulanları garip bulduğum soru. körpecikler sorarmış, cinayet sebebiymiş vs. nasıl bi dünyada nasıl bi hayat yaşıyorsunuz arkadaşım siz? seviştiği adama bile açılamayan insanlar var bu ülkede. can korkusundan ya da göt korkusundan ya da tamamen cahillikten artık her neyse, 'gay değilim sadece aktifim' diyenleri hepimiz görüyoruz. tabi ki aileyi soracağım, tabi ki arkadaşını soracağım. herkesin anlatmaya değer bi hikayesi var, ve o hikayeyi dinlemezsen kişiyi tanıyamazsın. tanımadığına da düşman olursun, bütün faşistler gibi.
yakın zaman önce sigarayı bırakmışken ve şimdi öpecek kimsem yokken, yapmayın, bunlarla gelmeyin. tekrar başlamak istemiyorum. freud amca tekel sektörünün yeni reklam yüzü olmasın lüdven.
soracakları soruları onlardan önce sorarak delirtmek için cevap yazıyorum genelde.ilk eşcinselmisin diye soruyorum gelen cevap malum s ile başlıyor.kılsızmısın bende parlak severim diye giriyorum muhabbete,küfür etmeye başlamadıysa kalçaların güzelmi kilolusun ya kesin dolgundur seninkiler diyorum.daha da delirmediyse hiç pasif olmayı düşündünmü diyerek bana selam yazdığına pişman ediyorum.
tabiki cevap vermeliyiz çünkü parasızlıktan yolunu şaşırmış bedava orospu peşinde koşan hertürlü cinsel yolla bulaşan hastalığı defalarca geçirmiş beş para etmez insanlar olduklarını bildiğimizi göstermemiz gerekir ki böyle insanlar yüzünden toplum bizi daha fazla yanlış yargılamasın.
öyle ayı deyip geçme, bunun boz ayısı var, kutup ayısı var, pandası var koalası var. var oğlu var yani.
halbuki goril öyle mi ya? sadece goril. pfft, çok sıkıcı.
millet uzaya kapsüller roketler füzeler gönderiyor, biz hala tarayıcıdan sözlüğe girmeye çalışıyoruz. bir babayiğit çıkıp şöyle güzelinden bir app yapsa da, app storelardan google play storelardan indiri indiriveesek gaari *
çalıştığım lisede son zamanlarda sık karşılaştığım durum. öğrenciler okulu -hem mevcut okulu, hem okul olgusunu-, dersleri, ders çalışmayı, kitap okumayı vs. o kadar sevmiyorlar ki, öğretmenin işini yapması, yani derse gelip bir şeyler öğretmeye çalışması öğrencilerin gözünde suç (!) oluyor.
dersin boş geçmesini istemek tabi ki normal, buna itirazım yok. ben de öğrenci oldum, dersin boş olmasına ben de hep sevindim. ama benim itirazım, olayı bedduaya kadar vardıran okul-öğretmen düşmanı yeni zihniyete.
geçtiğimiz günlerde bir kadın meslektaşım rahatsızlığı sebebiyle bir gün okula gelemiyor. ertesi gün okula gelip derse girdiğinde öğrenciler dersini protesto etmeye kalkıyorlar. uyuyor taklidi yapıyorlar, defter kitap açmıyorlar, açanları tehdit edip engelliyorlar filan. kadının tek suçu, o gün hasta olmamak!
yine bugün dersin sonunda toparladım, özet geçtim, yarın dedim şu şu konuyu işleyeceğiz. çocuğun biri dedi ki, 'hocam yarın inşallah hasta olursunuz'. orospu çocuğuna bak dedim ya, içimden. o boş derse top koşturacak diye ben hasta olacakmışım. piç.
ilk dönem de, bahçeye girdiğimi gören bir çocuk pencereden bağırıyor; 'gelme hocaa gelmee! allah belanı versin!' ulan şerefsizin evladı, allah senin belanı versin pezevenk, diyemiyosun işte.
öğretmen çalışmıyor, yatıyor goygoyunun aksine, derse girerek de dünyanın küfrünü bedduasını yiyoruz anlayacağınız. ne yapsak kabahat.
türkiye'nin ilk açık eşcinsel belediye başkanı aday adayıdır muhtemelen diye düşündüğüm kişi. eminim daha önce, hatta şimdi, eşcinsel belediye başkanları/başkan adayları olmuştur/vardır ama kim bile, kim göre işte. bunun yanında, can çavuşoğlu'na başarılar.
zuhal akmeşenin yönettiği, 8 mart'ta izmir fransız kültür merkezi'nde ilk gösterimi yapılan, manisa'nın bir köyünde yaşayan transseksüel ihsan'ın hayatını anlatan kısa belgesel filmdir.
yönetmen pek çok sahnede beni vur şarkısını çalarak ahmet kaya'ya bir tür saygı duruşunda bulunmuş. ayrıca bütün karakterleri öldürerek ölüme de bir güzelleme yapmış. insanın ölesi geliyor sırayla insanlar öldükçe.
benim için "güneş doğudan doğar" ya da "su ısınınca buharlaşır" ve yahut da "insan ölümlüdür" demek gibi birşey. uzun saçlıdan seksi mi olurmuş allasen?
sorulmasını garip bulanları garip bulduğum soru. körpecikler sorarmış, cinayet sebebiymiş vs. nasıl bi dünyada nasıl bi hayat yaşıyorsunuz arkadaşım siz? seviştiği adama bile açılamayan insanlar var bu ülkede. can korkusundan ya da göt korkusundan ya da tamamen cahillikten artık her neyse, 'gay değilim sadece aktifim' diyenleri hepimiz görüyoruz. tabi ki aileyi soracağım, tabi ki arkadaşını soracağım. herkesin anlatmaya değer bi hikayesi var, ve o hikayeyi dinlemezsen kişiyi tanıyamazsın. tanımadığına da düşman olursun, bütün faşistler gibi.