alttaki yazara soracaklarım var

  • /
  • 137
çok fena örgü ördüm çok çılgındı özellikle bir ters bir düz giderken kendimi kaybedecek gibi oldum.

en sevdiğin çizgi film karakteri kim ve neden?

bugs bunny, fırlama, zeki ve sevimli!

bir filmin içinde olabilseydin hangi filmin kahramanı olmak isterdin?
bülent arıncın uykusuz kalmış gibi konuşmasından, muhtemelen gece kalkıp onun poposunu örtüyordur

-alttaki yapmak isteyip de yapamadığın şeylerin sorumlusu olarak kimi veya neyi görüyorsun?

ücreti iyi olanı. gençken hem tecrübe edinmek için hem para biriktirmek için hem de kişisel gelişime daha fazla zaman ayırabilmek için.

ne tür filmleri seversin?
ya öncelikle istediğin yerde ne var o önemli. sevdiğin biri varsa gitme. sevdiğin insanı bırakma, uzakda olma. çevre falansa uzağı istememenin sebebi git. çevre her yerde çevre. yeni insanlar tanımış olursun hem. yol uzun olduğu içinse yine git. kitap okur müzik dinlersin. tabi kullanacağın taşıtın ulşım yolunun kalabalıklığı da önemli. rahat değilse kendine işkence etmenin bi mnası yok. ailene yakın olmak istiyosan onu bilemedim işte. eğer annen falan çok üzerine düşüyosa gitme uzağa, yazık kadına. ama eğer normalse alışıklarsa bu duruma gitmen daha iyi olur aileden uzak olunca daha iyi öğreniyomuşsun hayatı. ben öyle duydum. o şekilde yani...

alttaki yazarı yalnızlık seni korkutuyo mu? ölümden korkuyo musun? yaşlılığınla ilgili ne düşünüyosun? ne gibi planların var. yani yaşlandığın zaman diyince ben sana ne geliyo gözlerinin önüne?
yalnızlıktan korkmuyorum çünkü evrendeki herşey bana bişey anlatıyor ve herşey benim için var diye düşünüyorum onu dinlemek yeterli hem yalnızken öğrenmek istediklerimi öğreniyorum yemek yapmayı çok seviyorum yeni yemekler yapıyorum mesela ölümden korkmuyorum çünkü içimden gelen her soruya cevap arıyorum benle beraber bütün insanların da ölecek olması beni rahatlatıyor bir de ölümden sonra tanrıyla sohbet edeceğimi düşünmüşümdür hep, tüm bu gizemi bana anlatacak olması fikri hoşuma gidiyor (hatta bana anlatırken bende hep '-vallahi bunu düşünmüştüm ama ne olur ne olmaz diye söylemedim, -hadi ya demek benim hakkımda bunu söyleyen oydu ha -iyi de ademle havvayı kim uydurdu peki -seni şimdi daha iyi anlıyorum yerinde olsam bende öyle yapardım...diye tepki verecekmişim gibi geliyor )ama ölümden sonrasını deli gibi merak ettiğimi söyleyebilirim, yaşlılığımda adanada memleketimde bir çiftlikte yaşamak istiyorum, atların ineklerin tavukların olduğu bir çiftlik ve cocuklara yaz tatıllerinde fransızca edebiyat felsefe matematık öğretmek istiyorum, bir cafe ve bir restaurant sahibi olmak istiyorum dünyanın en iyi adana kebabını yapmak en büyük hedefim
madem tanrı ve ölüm dedik alttaki söyle bakalım
-öldün ve tanrının huzurundasın sana bakıyor, ona söyleyeceğin veya soracağın ilk şey ne olurdu?
neden? evet neden olurdu ama hangi biri için bilmiyorum. çünkü çok doluyum ona. muhtemelen o da bana. ben senin sevgilin için yarattığın dünyada bir piyonum, sonumu biliyormuşsun zaten neler konuşacağıma kadar biliyorsundur o halde neden bana 50-60 yıl verdin de bu zaman sürecinde kimi sevdilerimi aldın şimdi de beni sevenlerden ayırdın beni. inkar edemem gerçekten güzel zamanlardı ancak bunu ben yaşadım senin kurallarınla ya da kuralsız. zaten bir piyonum beni cehennemine göndereceksen mutlu olacak mısın? bu mu vicdanın?

yaşadığın en uç duyguya kim sebep oldu? ne kadar bulundu hayatında,nasıl başladı, nasıl bitti?
yaşadığım en 'extreme' duygu, aileme eşcinsel olduğumu söylediğim anda hissedildi. aslında söylemek te değildi, bir çeşit kusma gibi, istemsizce ağzımdan çıkan ve kendi kendimi dumura uğratan sözcükler..
-anne... .. ben kadınlardan hoşlanmıyorum..

sonrasında annemin gözlerinin dolmasıyla birlikte bana bir titreme gelmiş, sinir krizine girilmiş, gecenin sonu hastanede geçirilmiş, hemşire hanımın ilk müdahale sırasında bana ''iyi misiniz'' demesiyle tüm ağlama ve öğürme nöbetleri bir kenara çekilip kahkahalarla hastaneyi inletme moduna geçilmiştir. çok azını hatırlıyorum ama hayatımda öyle bir duygu yoğunluğu yaşadığımı hatırlamıyorum. gülmek ve ağlamak çok yakın eylemlermiş, ölümle yaşam çok yakınmış birbirine, adeta ikiz kardeşmiş tüm bunlar.. o zaman öğrenmiştim...

peki ya sen alttaki yazar; senin şimdiye kadar en büyük ' travman' ne oldu hayatta?
bu en özel anılarımdan birisi st bear . paylaşmaktan çekinmiyorum . 2007 yılı 8 nisan pazar sabah ezanından hemen önce teyzemin büyük kızı yani kuzenimin ölüm haberini almamdı. hastaneye üşüttüğü ve serum taktırmak için gittiklerini haber vermek için aramışlardı gece . doktorlar septisemiyi fark edememişler ve bir kaç saat içinde bütün sinir sistemi çökmüştü kuzenimin.
5. sınıftayken doğmuştu kuzenim . onunla ben bir bebek büyütmeyi öğrendim. kuzenim kardeşim aynı zamanda benim kızımdı . onunla birlikte büyüdüm . ve bir kaç saat içinde kaybettim .lisedeydim sınav haftamdaydım . kuzenimi ve kızımı pazar sabahı toprağa gömdüm ve ertesi gün sınava uyandım , gittim ve 15 aldım . çünkü sınav boyunca hocanın gözlerine baktım. daha fazla yazamıcam st bear . belki bir gün karşılaşır ve o zaman devam ederim .

peki ya sen alttaki yazar kendini yaşayabiliyor musun ?
inancım ve yaşama tarzım gereği ölümü kabullenmiş ve gerekli gören birisiyim.hatta ölüm en az doğum kadar güzeldir.insanların kötü ve iyiyi bu kadar somutlaştırması bana hep ilginç gelmiştir zira insanlar ölmeseydi , doğuma sevinebilir miydik?

evcil hayvanı ölünce 3 ay her gün ağlamış bir insanım da aynı zaman da , yaşamadan bilemeyeceğim tabi bir yakını kaybetmenin verdiği duyguları.üzüleceğim kesin tabii ama...hem duygusal , hem realist bir insan olmanın verdiği garip bir ruh haline sahibim ölüm konusunda.ne yaparsak yapalım , elimizden bir şey gelmiyor.


alttaki yazar , hiç birisini hayattan daha çok sevdin mi ?

valla bir zaman öyle bir duruma düşmüştüm. bundan birbuçuk sene önce. ve şaşırtıcıdır ki adamı sadece kameradan görmüştüm, çok az şey konuşmuştuk. ve (nasılsa) bir bear sayılmazdı. ama gönül işte.. bu adam izmirde yaşıyordu, birkaç gün telefonlaştık.. ama bana hayal kurmamam gerektiğini söyledi. o zamanlar 'kezbanlık'tan olsa gerek gerçekten ütopik hayallerim vardı.. okuldan sonra onun yanına yerleşmek, orada çalışmak gibi. (bu olaylar oluyorken hala kendimi bir eşcinsel olarak tanımlayamıyor olmam da işin ayrı bir trajedisi tabi.) neyse, ben çok geçmeden olmayacağını anladım ama içimde bitiremedim bu ' aşk'ı. tüm yaşamım evde uzanıp düşünmek oldu, o dönemki derslerimin hiçbirini veremedim. sadece kameradan gördüğüm bir adam yüzünden bu hale düşmüş olmamı yediremiyordum da kendime. yaklaşık 3 ay böyle acı çektim. 3 ay sonrasında silkelenip kendime geldim ve kendikendime ''naaptın hacı sen yaav..'' dedim. benden ve benim hayat enerjimden daha önemli ne vardı ki bu dünyada? sonradan sonraya lise arkadaşlarımla yaptığımız bir izmir seyahatinde bindiğimiz uçakta (ilk uçuş deneyimim) ekrandaki hostes şunları söylüyordu;
**olası bir aksilik durumunda tavanlardaki oksijen tüpü açılacaktır. çocuklu kişilerin ''çocuklarından önce'' kendilerinin oksijen maskesini takmaları gerekmektedir. bu anons bana çok iyi gelmişti.. yani insanın kendisi iyi olmadan hayatı algılaması, çevresindekileri sevmesi, koruması mümkün olamıyordu, hayat aslında herbirimizin enerjisinin yansıttığı bir süreçti. biz olmadan ''bizim için'' dünya'da olamayacaktı. ama yine de izmire vardığımda yine aklıma geldi bu insanevladı, yine az biraz depresyon karıştı ruhuma. arkadaşlarım sağolsunlar beni kendime getirdi. ve geriye baktığımda gördüğüm, *bir aşk, 3 ay boyunca sadece biyolojik faaliyetleri devam eden bir yaşam formu olan ben, ve büyük bir ders.

diyeceğim o ki siz siz olun kimseyi kendinizden çok sevmeyin *

aşık insan rezilleşir:


aşağıdaki yazar; hayatının en rezil anını anlatabilir misin ?
tabi ki kabul etmezdim bu güne gelebilmek için o kadar çok emek harcadım hepsini çöpe atamam kocaman bi 7 yıl daha yaşayamam *
hey sen evet sana diyorum alttaki ayıcık başından geçen en komik olayı anlat bakalım
hatırlamıyom valla. alttaki, "yarrrağım" ispanyolca nası söyleniyor? *
aynen, hiç bozmadan devam etmesini söylerdim. kulaklarıyla dalga geçenleri de kafasına takmamasını tembihlerdim. çocuklar çok acımasız olabiliyor.
en büyük üzüntün, en mutlu olduğun ana göre daha mı baskın?
tuvaletim geldi, bozukluk varmı?
hatırladığım kadarıyla yapılan son meclis görüşmelerinde çoğu (sözüm ona) milletvekili chpnin getirdiği yasa önerisini dinlemeden, söz almadan, empati kurmadan red oy verdiklerinden dolayı pek sanmıyorum... alttaki o işi ne yaptın ya?
olmuyor ya, ne kadar debelenirsen debelen bazen iş karşındakinde bitiyor. alttaki, hiç hayatını birisi için ya da birisine göre şekillendirme gafletinde bulundun mu?
bir yüzükle evlenme teklifi yazılan bir not.

şimdiye kadar verdiğine en çok pişman olduğun şey nedir ?
her entry altında bir yorumu olduğu için kendisini tanımamak ne hacet?

yaşamaya mecburum dediğin an var mı?
hamdolsun iyidir * )

seni hiç deli sananlar oldu mu?
  • /
  • 137