ankara

15 yıldır yaşadığım halde,hiç sevmediğim şehir.
kimileri için cennete ya da cehenneme gitmeden önce sıralarını bekledikleri yerdir. bir araftır ankara. tüm o kasveti, sıkıcılığı, tedirgin edici sakinliği ondandır.

beklemeyişi bitiren ya eceldir, ya da istanbul.
karın en çok yakıştığı şehir. kar olmadan ankara = an...a
zamanında şu şekilde özetlemiştim;

ulan bu ankara bizi çok üzdü be.
ankara'da sabahlara kadar içip kızılay'ın sokaklarında bas bas şarkı söylediğim günleri özledim.
ardıç kitapevi’nde saatlerce çay içip kitap okumayı,dostlarla edebiyattan konuşmayı özledim.
konur sokakta bir aşağı-bir yukarı boş yürümeyi özledim.
fidan kültür kafede dostlarla bi çay bi sigarayla ülkeyi kurtarma planları yapmayı özledim.
aynı dostlarla karakollarda sorguya çekilmeyi bile özledim, hayattaydılar çünkü.
ankara'da halk için mücadele vermiş gençler ahmet kaya'nın arka mahalle türküsüne en az bir kere bir sigara yakıp ağlamıştır.
henüz ankara'nın en hüzünlü şiiri yazılmadı. kalanlar ölenlere yazsın arkadaşlar.
ben artık ankara'nın herhangi bir sokağında bile ayık gezemem çünkü.
"denizi yok yha o" diye burun kıvıranlar oluyor bu şehre. ama ruhu vardır ankaranın.
haluk levent'in sevgilisine neler neler yaptığını sorduğu şarkıdaki şehir.
istanbul'a kıyasla düzenlidir. bence daha da güzeldir. caddeleri, sokakları insan gibidir. insanları da bir nebze daha insan gibidir. bazen pişman olmuyor değilim neden ankara'ya gitmedim diye.
hala emin olamıyorum ya çok iyi bir şehir yaşamak için ya da çok kötü, sosyal hayat ev muhabbetlerinden veya cafe restaurant olayından öteye gitmiyor. zihniyet hiç değişmiyor, 30 yıl önce de aynı zihniyet hakimdi..

sanırım tek artısı dostlukları, gerçekten ilişkiler daha esaslı, birileriyle görüştüğün zaman o kişileri özlediğin için onları görmek için buluşursun, istanbuldaki gibi mekan veya manzara için değil.
diğer büyük şehirlere göre (istanbul, izmir vb.) gay yaşantı adına daha az sahtekarla karşılaşabileceğiniz, türkiyenin başkenti. tüm dostlarımın, aşklarımın, ailemin, arkadaşlarımın, anılarımın olduğu, nereye gitsem özlediğim, vazgeçilmezim yaşadığım şehir.
adının geçtiği en güzel şarkı sanırım zuhal olcaya ait. ankarada aşık olmak zor iki gözüm diyor.tez zamanda ağzı yenilesi bu kadının...
soğuktan bir yerlerimizin donduğu, otopark bulmak için çok zorlandığımız*, trafiğinin istanbul trafiğinden daha karışık bir yaşam sergilediği şehirdir. *
kendimi en cok benzettigim şehirdir. belki dogup buyudugum, yasadigim yer oldugu için ankara'ya baya güzelleme diziyorum... esasinda dışardan gorenler soguk, gri ve resmi oldugunu dusunur. fakat biraz alisinca keyifli noktları varmiş dedirtir. sanki garip bi şekilde güvende hissettirir insana kendini. çok gösterişli değildir fakat altta da kalmaz. fazla kalabalığı sevmez ama yalnız da değildir. herkese samimi davranmaz misal bu şehir, sadece ona ayak uyduranlara selam çakar. denizi yok ama sevene kuru soğuğu bile güzel geliyor bu şehrin.
bugün ki görüntülerden sonra gelecek kış gitmek istediğim şehirdir
dışarıdan gelen birini yalnızlığa iten şehir. * sosyal hayat açısından bir istanbul bir izmir değil.
yaşamayanın neden sevildiğini anlamayacağı şehirdir. doğal güzelliklerden nasibini almamış, ayazıyla insanı bezdiren, gösterişsiz bir şehirdir. ama ruhsuz değildir. vefalı bir dost gibidir ankara. bir süre burada yaşayıp ayrılanlar ne zaman dönseler ankara sıcak bir arkadaş gibi karşılar onları. çünkü ankara'da insan ilişkileri kolay kurulur ve yapacak en güzel şey dostlarla zaman geçirmektir. bu şehirde iyi arkadaşlarınız yoksa şehir sizi tek başına oyalamaya yetmez. ama varsa şöyle güzel bir iki eş dost onlarla geçirilen zamana sessizce eşlik eder. artık burada yaşanan güzel anıların simgesi olur. mütevazi, efendi, görgülü şehirdir.
ankara'da aşık olmak sevdiğimiz zuhal olcay şarkısıdır. *

http://ayisozluk.com/lnk/ac16c4

eğer üç dört yıl ve fazlası bir süre yaşadıysan çok büyük ihtimalle özleyeceğiniz şehirdir. çünkü ankara'yı sevmek vakit alır. kısa süreli kaldıysan "kurtuldum" dersin, benim gibi uzun süre yaşadıysan "özlüyorum" dersin zaman zaman. evet, ankara'yı sevmek zordur. gri gelir insana, hatta karanlık. oysa öyle değildir. işte bunu görebilmek için uzun süre yaşamak gerekir. önce nefret edersin, sonra alışmaya başlarsın, sonra ısınırsın ve sonunda seversin ankara'yı. çünkü kim ne derse desin ankara güzel şehirdir.

niyetim ankara'ya methiye düzmek değil. zira çok eksiği vardır ankara'nın da, her şehrin olduğu gibi. bir de gökçek gibi bir kusuru vardır ama bir türlü atıp kurtulamaz o kusurdan. her sene kaldırımları değişir, yol çalışması bitmez, yağmur yağdı mı su basar alt geçitleri, zaten alt geçitlerle delik deşiktir şehrin altı. ttafiği de vardır istanbul'dan az, izmir'den çok olmak üzere. alt yapı sorunu vardır, üst yapı sorunu vardır, zihniyet sorunu vardır ama yine de kendini rahat hissedersin ankara'da. güvende hissedersin. konur'da, karanfil'de aylak aylak gezersin, dost'a girer saatlerce kitaplara bakarsın, sonra çıkıp çay içersin, gelen geçeni izlersin. illa ki bir tanıdık görürsün, laflarsın. bir eylem görürsün durup alkışlarsın, slogan atarsın. üksel'de hep eylem vardır çünkü. çünkü ankara muhaliftir. sesini çıkarır, hakkını arar. yolda düşsen saniyesinde birileri koşar yanına. otobüste, minibüste sohbete başlarlar sizinle. kartın bitse üç dört kişi kartını uzatır sana.

evet, ankara özlenir, hele de benim gibi on iki yıl yaşadıysan daha çok özlenir. uzun süre bir şehirde kalınca ister istemez bir bağ kurarsın şehirle ve süre ne kadar uzun olursa o bağ da o kadar güçlü olur. evet ankara da özlenir, bunu ancak özleyenler bilir!*

bu yaz istanbullu +40 birkaç arkadaştan 80 sonu 90 başı ne kadar güzel bir ortamı olduğunu ve sayın i. melih gökçek ile bunun tarihe karıştığını duyduğumda ömrü hayatım boyunca ilk defa kendimi soğuk hissettiğim şehrimdir. genelde sadece ankaralıların sevebildiği doğrudur ama şaşırtıcı değildir.
  • /
  • 4