ankara
ulu tengrinin istirahatgahı olmadı haricinde bir numarası yok.bşr birde belki anadolu medeniyetler müzesi
denizi olmayan ama sağlam gökyüzü bulunan şehir.
sevgililerimi neden hep ankara'dan seçtiğim sorunsalını hala çözememekle birlikte, esaslı adamların yaşadığı şehir de denebilir.
adını bile söylersek yürek burkan şehir
gerçekte adı ankara ama bana göre en kara şehir ankara
perdenin arkasındakiler grubu ne güzel anlatmış şarkılarında...
yine boş yine loş bu oda
seni benden ayıran tüm anılarla.
dur, daha gitme yolumuz uzun,
zamanı gelir elbet başka kalplere dokunuruz.
dokunuruz, başka tenlere sokuluruz yine yeryüzünde kayboluruz,
kibrimizde boğuluruz
başka dudaklarla öpüşürüz yine yine.
gökyüzünde buluşuruz, ankara'yla bozuşuruz.
gecenin bana oyununa bak, gülüşünde gizlenmiş tüm yildizlar.
belki kötü bir başlangica son oluruz, başka evlerde, oda
larda soyunuruz soyunuruz, başka tenlere sokuluruz yine.
yeryüzünde kayboluruz,
kibrimizde boğuluruz.
başka dudaklarla öpüşürüz yine
gökyüzünde buluşuruz, ankara'yla bozuşuruz
bu aralar üzgünüm ki melihland olarak anılan sehir.
üniversite hayatım boyunca ikamet etmek zorunda kaldığım, memur aromalı şehir. ankara o kadar renksiz bir yerdir ki hiçbir yerde okumadığınız kadar kitap okur, inanılmaz dostluklar kurasınız. şehrin imkansızlıkları sizi entellektüel faaliyetlere yöneltir. iyi üniversiteler ve lezzetli kokoreç yapan yerler vardır. kapadokya'ya yakındır ve kışın soğuktan burnunuz düşer.
(bkz:
bilkent üniversitesi)
her bahtı karanın görmek istediği, çorak bozkır kasabasından renkli ve yeşil bir başkente, renkli yeşil bir başkentten ise adeta bir alt geçitler üst geçitler lunaparkına dönüşmüş şehirdir.
arabayla gezerken inersiniz, çıkarsınız, tünele girersiniz, dönersiniz. ciden çok eğlenceli. gel gör ki yaya olarak yaşamak biraz zordur.
yaşadığında tekdüzeliğinden nefret ettiğin, fazla düzenli ve kuralcı olmasının insanı rutinleştirdiği şehir. kelimenin tam anlamıyla siyah beyaz bir şehirdir. eğer doğma büyüme ankaralı iseniz şehri terkedene kadar sizde hep en iyi şehir olarak kalacaktır. öğrenciliğiniz ankara'da geçti ise sizin için özel bir şehirdir. fakat sosyal hayatın kısır bir döngü içinde geçtiği gerçektir; cafe restoran kültürü, eş dostlarla yapılan sohbetlerden ibarettir.
ama ankara'nın öyle güzel bir yeri vardır ki başka hiçbiryerde yoktur. o da istanbul yolu.
*
az önce mavi üzerine beyaz harflerle gördüm bu kelimeyi bi tabela üzerinde yazıyordu. yanında da 60 sayısı. tabelanın arkasında buza kesmiş yeşiller, sarilarla koskoca bir bozkır... bozkırın ortasi ilk gençlik; bozkırın ortasi biraz uzaklasinca özlenen samimiyet, dostluk...
çocukken her sömestr tatilinde trenle yaklaşık 11 saatte gittiğimiz, soğuğu göt donduran şehir. kar sevmeme rağmen yerlerdeki karlar buz tuttuğundandır sanırım kışın hiç bir zevki yok. yaklaşık 10 senedir adımımı atmadım atmayı da düşünmüyorum.
doğma büyüme izmirli olmama rağmen hayatımın en büyük aşkına ev sahipliği yapmış şehirdir. 7 sene boyunca her cuma akşamı işten çıkıp cumartesi sabahı gözü aştide açmam, daha sonrasında pazar akşamı aştiden otobüse binip pazartesi sabahı işe gitme durumları. dediğim gibi doğma büyüme izmirli olmama rağmen hayatımda en çok büyülü fener de film izlemişimdir, muhtemelen ulus civarında içtiğim kadar hiç bir mekanda içmemişimdir, hiç bir tatilimi asla o kadar süre deniz olmayan bi yerde geçirmemişimdir. bak gene içerledim, yeter bu kadar sözlük sustur beni.
yaşadığım şehir.
son beş yılda çok yara aldı bu gri şehir.
peş peşe patlayan bombalardan yaka silkti. yüksel caddesinde, güvenpark'ta polisin saldırganlığından illallah etti. gezi parkı zamanında gaz bombaları ile darbe yedi, sisin pusun altına gömüldü.
yine de bozmadı düzenini.
trafik yine aynı saatlerde kilitlenmeye devam etti,
insanlar yine tandoğan'dan kızılay'a yürümeyi tercih etti.
ve ben, ne olursa olursun cuma akşamları kızılay'da bir kafede oturup kahve içmeyi ve ankara'nın kalbini izlemekten vazgeçmedim.
katılmak isteyen?
dayanamadığım, kurtulmak için gün saydığım şehir. gitsem de ne okuyacağıma dair hiçbir fikrim yok. bakalım hayırlısı diyip geçiştiriyorum
hala emin olamıyorum ya çok iyi bir şehir yaşamak için ya da çok kötü, sosyal hayat ev muhabbetlerinden veya cafe restaurant olayından öteye gitmiyor. zihniyet hiç değişmiyor, 30 yıl önce de aynı zihniyet hakimdi..
sanırım tek artısı dostlukları, gerçekten ilişkiler daha esaslı, birileriyle görüştüğün zaman o kişileri özlediğin için onları görmek için buluşursun, istanbuldaki gibi mekan veya manzara için değil.
karın en çok yakıştığı şehir. kar olmadan ankara = an...a
üniversite öğrenciliği için güzel bir şehirdir. istanbul'un pahalılığı yoktur. eğlenilecek mekanlar boldur. hayat kolaycadır, ulaşım rahat sayılır. ancak hayatı güzelleştiren bağzı şeyler sadece istanbul'da bulunur.
"denizi yok yha o" diye burun kıvıranlar oluyor bu şehre. ama ruhu vardır ankaranın.
sonbaharla birlikte daha da güzelleşen şehir
hiç sevmediğim şehirken, gitmek için gün saydığım şehir oldu. hangi anıları barındaracak o griliğinde? neyse, metrosu eski ve soğuk, kızılay'daki ışıklandırmaları güzel olan şehir. şoförleri de kaba sanki.
gözünü sevdiğimin şehri. bekle beni geliyorum.
denizi yoktur, ama siyah-beyaz bir ruhu vardır.