antalya

turizmin başkentidir bence. doğusuna değil de batısına doğru ilerlenmeli ve oralarda tatil yapılmalıdır. ruslar azalmış ya da artık tam pansiyon tatil köylerine hücum etmiştir. çarşı pazar hep mutsuzdu bu sene. eski 'çok da skimde' tipinde esnaflar pek kalmamış. size de bakmıyorlar, kendilerine de... ayrıca belediye başkanı (menderes türel) bir a-acayiptir. halihazırda muğla yolu üzerinde karayollarının yaptığı tüm tamir, kavşak vb. şeylere ben yapıyorum demekte, algı yaratmaya çalışmaktadır. kemer tarafına gidenlerin kemer belediye başkanı ile olan pankart atışmasını görmeleri bile bir turistik gezi sebebi olabilir. neyse halk yine de yiyor bu numaraları.
iyice bokunun çıktığı yer. nerede çokluk, orada bokluk diye boşuna dememişler. biz çocukken burada dereler büyük bir hızla akardı, sahil kenarları düzgün insanlarla doluydu ve sahiller o kadar kalabalık değildi. mahallede oturanlar hep elit insanlardı. çoğu yurtdışı görmüş kişilerdi mesela. çok az kişi vardı ama yeterliydi bu kişiler. şimdiki gibi köylü ve rus dolu değildi. sahil kenarlarında hep müzik çalardı, insanlar sahil kenarlarındaki büfelerde oturup eğlenirlerdi canlı müziklerle. her yıl ağustos'ta karnaval yapılırdı. renkli renkli araçlara, ilginç elbiseli insanlar binerdi, ilerlerdik falan. sonra festivalin bitiş yerinde bir konser olurdu. festivallerde ilginç şeyler atarlardı araçlardan. benim en sevdiğim nesne fosforlu çubuktu. ışığı ertesi gün bitiyordu ama olsun. bir de atılan naneli şekerleri ve ilginç bardak altlıklarını severdim. okul hayatım çok renkliydi, sürekli arkadaşlarla inip voleyboldan tut, rpg'sine kadar oynardık. sonra evime dönüp playstation'ı oynamaya başlardım. grafikleri kötüydü ama önemli değil, mutluydum nasıl olsa. yaşamdaki beklentilerimin hepsi karşımdaydı. ama şimdi öyle değil. dereleri kuruttular, o çok sevdiğim ağaçlık alanı yakında yıkacaklar biliyorum. o güzel çam ağaçlarını kesip, yerine cami diktiler. şimdi çam ağaçlarının rahatlatıcı esintileri yerine rahatsız edici ezan sesini duyuyorum. eskiden boş arazilere oturup piknik yapardık. böceklerle iç içeydik ama hiçbir zarar gelmiyordu onlardan bize. şimdi o boş arazilere ev yaptılar. evlerde kimse oturmuyor. birkaç rus oturuyor oturuyorsa, onlar da ahlaksız zaten. şimdi deniz kenarındaki büfeleri yıktılar. artık hiçbir şarkı çalmıyor. kimse eğlenmiyor. insanlar sahile içmeye geliyor sadece. şimdi insan daha çok ama eskisi gibi ilginç insanlar yok. sahil kenarları 15 kişilik geniş ailelerden oluşuyor. hepsi çay demlemeye geliyor. çok sıkıcı. genç nüfus ve avrupalı turist eskisi kadar yok. şimdi festival yerine belediye başkanı, kutlu doğum haftası şenliği yapıyor. şu an yaşamımdan pek bir beklentim olmayabilir, ağaçlar kesilebilir, dereler kuruyabilir. ama her zaman ben antalya'yı içimde tutacağım. nereye gidersem gideyim, antalya'nın o eski barışçıl, o değerli topraklarını içimde taşıyacağım.
siz üşüyedurun, biz hala denize giriyoruz bu şehirde. hem de tertemiz. *
çok özledim çok.
nefes aldığım yer.
muazzam dogal guzelligini, kotu yerel yonetimler ve rant istahi yuzunden giderek kaybeden akdeniz sehri. vizyonsuzlugunu genel secimler ardindan gazetelere tesekkurler sunan akp'li turizmcilerden anlayabilirsiniz. bir zamanlar plajlarinda alman ve iskandinav turistleri agirlarken sonrasinda bunu her sey dahil sistemi yuzunden gorgusuz ruslara kaptirmistir. ve mahvolan dis iliskilerimiz yuzunden artik rus'lari da kaybetmistir. bu sene sonunda buyuk otel iflaslari olabilir. yine de mersin'den guzeldir. tasra'da yasamak istiyorsaniz listenize alabilirsiniz.
ps: yazin sicaklik adana ile yarisir...
şehir içinde olmama rağmen, denize girebildiğim, doğasının tadını çıkarabildiğim, kapari çiçeği toplayıp turşusunu yapabildiğim, şifalı, ya da besin değeri olan otları toplayıp taze taze tüketebildiğim, yok olmaya yüz tutmuş çaylarından su içebildiğim harika bir şehirdir. diğer büyükşehirlerde bunları yapabileceğinizi sanmıyorum. sadece kötü bir yanı var, gay oluşumu çok tırt. ama nereye gidersem gideyim, bana kattıklarını unutmayacağım, o huzur verici bataklıkımsı doğası hep içimde olacak. bilenler bilir, antalya bataklık üzerinde kurulmuş bir kenttir ve her yerde bataklıkımsı sulak alanlar vardır.

(bkz: boğaçayı)
2014'ten beri onur yürüyüşü yapılmayan şehir.
libido yükselten şehir.

neden bilmiyorum ama ne zaman tatil için antalya'ya gidecek olsam libidom tavan yapıyor. hatta bana göre havası seks kokuyor. bildiğin seks.

izmir'de böyle değil.
az önce twitter'da arkadaşın attığı konyaaltı sahil görseli ile yeniden gözlerimi yaşartan şehir..

özledik be reyiz..
bu aralar konyaaltı sahili yürüyüşü + blind guardian yaptığım güzide şehir.
geçen seneye kadar hep kışın gittiğim ve çok beğendiğim, yaşanılası bulduğum şehirdi. geçen sene iş nedeniyle haziran ayı sonunda gitmek durumunda kaldım ve tüm düşüncelerim değişti. kışın o yumuşak havası ile cennet gibi olan şehir, yazın tam manası ile cehennem gibi oluyormuş.
bu ilin türkçe karşılığı teke'dir. *
bir hafta kafa dinlemek için çok güzel bir şehir. ayrıca, yanılmıyorsam, kale içinde nazım hikmet kültür merkezi adında gay friendly bir mekan var. o dönem takıldığım çocukla rahatça el ele tutuşup öpüşüyorduk.
bayram tatilini geçirdiğim şehir. çakırlar cennet vadisi'nde kahvaltı * phaselis antik kenti ve olimposa mutlaka uğrayın. expo'ya gerekli önemin verilmediği su götürmez bir gerçek. böyle muhteşem bir organizasyonun kulak arkası edilmesi içler acısı. *
expo fuarına maroon5, one republic, demi lovato falan gelip gidiyormuş. şaka mı dedim ama cidden geliyorlarmış. biletler de 50-150 tl arası çok ucuz fiyatlara yani. cidden büyük bir etkinlik ama biz darbedir şorttur bilmem nedir derken aklımıza bile gelmiyor. ne acı!
şu anda konyaaltı ilçesinde pkk terör saldırıları var. bir terörist ölü ele geçirilmiş. 300 m ötemde saldırılar oluyor, ben burada entry giriyorum yani.

http://www.karar.com/guncel-haberler/ant...
uzun süreden sonra, ilk kez kar yağan şehir. gerçi yüksek yerlere yağdı ama olsun. bu da hayattaki ilk kardanadamım(ız).

  • /
  • 4