ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
üzerinden 1 seneden fazla geçti, arada kaç kişiyle yattım bilmiyorum *, bir uzun soluklu ilişkim oldu, türlü şey denedim ama bir türlü aklımdan/kalbimden çıkaramıyorum. ondan sonraki sevgilimin de etkisiyle saçma saçma şeyler yaptım * , tekrar benimle konuşmasını sağlamak için binbir türlü şey denedim sonra, şimdi konuşuyoruz yine ama az yani, arada sırada.

ilişkimiz de ayrılmamız da çok olaylı olmuştu, yaşça büyük benden, bunun yarattığı problemler vardı, problemler tabii ki hala mevcut ama ben onu sevdiğim gibi başka birini sevemeyeceğimi kabullenmiş durumdayım. ona hala deli gibi aşığım.

tabii şimdi bir de bunu ona söylemesi var ki... zor.
bütün platoniklerimi işlettim. "beste" isimli bir sahte msn açmıştım. gerçi 2 kişiyi işlettim. ikisi de yola geldi gayet. kamerada neler yaptırmadım soyundurmak dışında. sakız patlattırdım ne gülmüştüm. seni çılgın şey dedim. sonra bir arkadaşla da öküzün birini işletmiştik. ama gerizekalının götü kalktı sayemizde şimdi kim bilir o özgüvenle kimlerle sevişiyordur. hayata işlevsel bireyler kattık, mutlu muyuz? hayır, bir işimize yaramadı çünkü.
bir kitap yazmak istiyorum. işe, beni motive edeceğini düşünerek şu mini mini sevimli daktiloyu almakla başlıyorum -ki korkum azıcık azalsın.


http://urun.gittigidiyor.com/antika-sana...
yılların parti çocuğu, aynı gecede 3 parti düzenleyen, yılbaşında herkesin partisinde görmek istediği ben, evet ben max blum, hayıır ben büyüğüm, pardon. ne diyordum...

birkaç yıl öncesine kadar özellikle özel günlerde 5-10 partiye davetiye alan ben yılbaşına sayılı günler kala o gece nerede olacağımı bilmiyorum ve evde yalnız olmaktan çok korkuyorum.

kompleksli bir insan olduğum için millet ezik der diye millete planını da soramıyorum.

arkadaşlarım densen, dünyanın çeşitli ülkelerine, türkiyenin çeşitli şehirlerine dağılmış durumdalar. galiba 31 aralık gecesi kendimi intihar edeceğim. ya da ezik ezik birilerine yama olacağım...
30 kilo fazlalığımı deodarant şişesini alıp ayağa kalkıp terleyene kadar playback yaparak koruyorum. ama konu bu değil...

tek çocuk olmamın bana getirdiği tek ve en iyi şey dört duvar arasında kocaman bir dünya yaratmamdır. temiz bir sayfa açar 30 tane farklı karakter çıkarıp onlara isim verir ve onları hergün canlandırırdım. çoğunlukla süper güçlerim olurdu ama çok eğlenceliydi. oradan oraya zıplardım. annem bu oyunuma "fışfış" adını taktı çünkü bunu olayı gerçekleştirirken sürekli ağzımdan ses efektleri çıkartıyordum, baya aksiyonlu şeylerdi doğrusu. ama artık oynayamıyorum tuhaf geliyor.
diğer şey ise yatağımın yorganını koca bir dağlık bölge haline getirerek oyuncak askerlerimle savaş çıkartmamdır. itiraf etmeliyimki halen istiyorum o tür oyun oynamayı ama gidip oyuncak askerler almaya üşeniyorum.
sonra bu yaratıcılığımı yazıya dökmeye çalıştım oynamak saçma gelmeye başlayınca. 3-4 hikayeye başladım ama hiçbirinin arkasını getiremedim. nedendir bilinmez kendi yazdığım herhangi bir şeyi okumaktan nefret ediyorum. o yüzden bir türlü hiçbir hikayemi bitiremedim. ama bir hikayem vardır ki 4 yıldır yazları üstünde çalışıyorum. her senede yepyeni manyak fikirler aklıma geliyor. ve resmen konuya 3 defa başladıp sil baştan. şuan elim bomboş. o yüzden bende ne cevherler olduğunun farkında olup aksine gidip boşanma avukatı olmaya çalışıyorum. yaratıcılığımı pek konuşturamayacağım orası kesin. insan hakları avukatı olacaktım ama türkiyede öyle bir hak olmadığını görünce vazgeçtim.
içimde anlayamadığım bir his oluşmaya başladı, gerçi ara ara bunu yaşıyorum. birine ya da birilerine karşı nefret kusmak gibi bu duygu. hep içime attığım için o boşluk ters tepip kara delik gibi içine çekmeye çalışıyor beni. düşersem, ölürüm.
aghyy aşıklardayım bu aralar birine fena abayı yaktım ve çocuk da benle çok ilgili işi gücü yerinde ama gel gör ki herif de her bokta var pıtından çıtına kadar ve sen kullanmasan da ben böyleyim diyor. ilk başlarda hayatı siklemiyor tripleri hoşuma gidiyordu da iş ciddiye binince düşündürmeye başladı çünkü ciddi bir şeyler olmak üzere ve ben acaba bağımlı bir kişiyle ilişki nasıl sürdürülür düşünmekteyim ama emin olduğum tek bir şey var isterse kenan imirzalıoğlu siksin beni kullanamam.
çok uzun zamandır ben olmaktan korkuyorum
hayatımda hiç pisuvar kullanmadım, kullanmayacağım da. kullanamıyorum çünkü. o kadar halka açık bir ortam gibi geliyor ki herkes sanki seninkine bakıyormuş hissi yaratıyor. utanıyorum, yapamıyorum.
profilimde tam 999 tane entry girdiğimi görünce 1000. entrymde sağlam bir itiraf yazmaya karar verdim.
her yeni ilişkiye başladığımda biteceğini düşünerek başlıyorum. sürdürmeye değil ilişkiden nasıl ağrısız sızısız sıyrılabilirim diye uğraşıyorum. sevdiğim halde ayrılma planları yapıyorum kafamda. daha da kötüsü aldatmaya çok müsait bir yapım var. ama en kötüsü, ayrıldığımda aşk acısı çekiyorum zannettiğim şey sadece yalnız kaldığımda ve sıkıldığımda ortaya çıkıyor. çok sevdiğim insanlar da oldu, hakkıyla seviyorum, onun için risk alıyorum, güven veriyorum, sevdiğim için herşeyi yapmaya hazırım. yani iyi olduğum zaman çok iyiyim. ama dengesizliğim tuttuğunda ilişkide tam bir götüm. karşımdakine bok gibi davranıyorum, yalan söylüyorum, aşağılıyorum, kendimden uzaklaştırıyorum ve nihayet terkedip bırakıyorum. buna pişman olduğum, üzüldüğüm zamanlarsa dedim ya sadece yalnız kaldığım sıkıcı zamanlar. son ilişkimden birşeyler öğrendim sanırım, uslandığımı, ilişki kurmayı öğrendiğimi umut ediyorum. bir sonraki ilişkimde bunların olmamasını diliyorum. ama bir sonraki ilişkiyi başlatmaya korkuyorum şimdi de.
güzel bir cafe de paris yaptım kendime üşenmeden, yılmadan. annemden çaldığım super tuscan masetto'yu açtım. acımadım, neye saklayacağımı bulamadım yemeğimi yerken farkına vardım. yapayalnızdım evde, mutfakta, yemek masasında, dünyada... ne yaparsanız yapın olmayınca olmuyor acı çektirmemek için çekmeyi öğretiyorsa hayat tamam öğrendim şu an kestiğim bir lokma dışıında bütün yemeğim duruyor ama masetto yarılandı. öğretileri kabul etmeme yetkisi var mı ? kim ne zaman farkında olacak ? durmadan devam eden hayatın, zamanın, aslında bizden öncekilerin sadece bir şeyler daha kolay olsun diye uydurduğu bir kaç olgu olduğunun. bana bakmayın siz. iyi akşamlar.
şu birkaç haftadır neden yalnız olduğumu sorguluyorum. tek başıma sorgulamıyorum tabi arkadaşlarıma soruyorum. 19 yıldır eksikliğini hissetmediğim içinmiş. arayışta hiç olmadım. öyle ortamlarda hiç bulunmadım. eşcinsel bir çevrem yok, sadece 1-2 tane eşcinsel arkadaşım var gerisi hetero. 19 yıl boyunca "aman arkadaşlarım var, ne gerek var gönül işlerine. üniversiteyi bitirince başlarım." dedim. ki bu kullandığım en son büyük lafımdı. altında eziliyorum bu lafın artık bunalımlardayım. 2 kere psikiyatrist randevusu alıp gitmedim üşengeçlikten, heyecansızlıktan. aldığım önerilere göre ya "takma" diyorlar ya da "git ortamlara gir" diyorlar. takmamazlık edemiyorum. hatta artık uyuyamıyorum. 2-3 saatlik beynimin iflas etmesiyle sonuçlanıyor günlerim. ilaç kullanmayacağım uyumak için çünkü zaten 3-4 çeşit ilaç kullanıyorum günde. ama arayışta olsam mı bilemiyorum hiç. aşırı duygusal biri olduğum için ve bir o kadar güçsüz olduğum için en ufak şeyi kaldıramayacakmışım gibi geliyor. ki böylece insanları kendimden uzak tutuyormuşum... bir de tabi en büyük etken başka bir şehre taşınmamız olmuştur. kimseyi tanımadığım bir yere gelip, okulu dondurup, evde tekrar sınava hazırlanınca ne bir ortamın oluyor ne de dışarı çıkıp dolaşabileceğin kimse. 1-2 ayda bir istanbula gidiyorum işte, anca o zamanlar dışarı çıkıyorum, arkadaşlarla takılıyorum. onun dışında hayatım klavye ve monitör olmuş durumda. neler yapsam, nelere gitsem hiçbir fikrim yok kaldım öyle hayatın ortasında.

aslında itiraf değil bu, bilen biliyor durumumu ama yine de yazıya dökmek istedim.

hatta artık öyle bir hale geldim ki dizilere gülemediğimi farkettim dün. gülerken bir anda ağlamaya başladım. dizilerdeki mutluluklar beni çok fazla üzmeye başladı galiba. yalnızlığıma binlerce tuz serpiyorlar sağolsunlar. mutluyum, arkadaşlarım var diye mutluyum ama onlar kalbimin deli gibi çarpmasını ya da hayatıma heyecan, yenilik, çılgınlık katmıyor. zaten hepsine uzağım telefondan internetten pek bir etkileri olmuyor. ama yine de iyiki varlar, çünkü pek düşünebilen bir insan olamadım hiç. hep başkaları düşündü, düşündürdü beni. gibi gibi uzar gider konu...
sonunda kendim olacağım bir yer bulmuş gibiyim. evet o yer sensin sözlükcüm. kendi kafama göre olacak her şey kimse de beni tanımayacak. ehe rüya gibi. senin hakkında düşündüklerimi söyleyeceğim ilk önce bebeğim. burada ben gibi dolu eşcinsel var ve bundan çok mutluyum ama bazıları çılgın biraz. bastırdıkları duygularını, söylemek istediklerini burada açıkcası bağırıyorlar. içlerindekinin hepsinide bir anda çıkarmaya çalışıyor gibi çoğu yazarın. çok iyi anlayabiliyorum fakat bilmeliler ki sözlükcüm bazen iğrenç oluyor. söylemek istedim sadece. tamam itiraflara geçelim. en yakın arkadaşlarımdan birine karşı hislerim var ama anlayamıyorum sözlük hetero olduğunu bile bile bişeyler oluyor içerimde sözlük! bir gün ona söyleyeceğim diyorum ama o gün asla gelmeyecek biliyorum çünkü ben asla o cesarete sahip olamayacağım.
yeni itiraf- özgüvenim sıfır sözlük öyle böyle değil. etrafımdaki insanlara kızmıyorum ama bana çok zarar veriyorlar aslında dişlerin bozuk, burnun çirkin, saçların seyrek yeter amıssına koyim ya. bizde insanız bi durun. aslında bu böyle değildi sözlük ben ki bin kişi önünde sahneye çıkıp dans edip şarkı söylemiş adamım. hayat yordu beni sözlük çok yoruldum.
birde şey oldu çok güldüm sözlük; sınıfımda biri var hatun harbi taş hetero olsam affetmezdim. taş ablam beni soruyormuş. beni lan şok oldum ilk dalga geçiyorlar sandım siktirin lan dedim fakat iş ciddiymiş. tamam kesiyordum ablam ama çok tatlı giyiniyorsun kıyafetlerini kesiyordum seni değildi beya.
son olarak bu itiraftan öte bir yardım çağrısı. yaşım genç ayılarım. çok toyum öğrenmem gereken çok şey var biliyorum. o yüzden buradayım zaten. yani diyorum ki yardımcı olalım dedemize. **
kendi içimde beyaz bayrağı çektim. ve teslim oldum. savaşmıyorum, bu zamanında savaştığım insanların gücümü bitirmesiyle ilişkiliydi.
her gün ''en az'' iki adet ağrı kesici içiyorum.. ağrılarım başka türlü geçmiyor* ama her gün bu kadar ağrı kesici içmek yanlış biliyorum. ama doktora gitmek istemiyorum!!
yine ben yine ben! amma sorunluyum. sorunum ise kimseyi kıramamak. üzememek. yani tamam üzüyorum bazen ama kimse bana küsmemeli, kırılmamalı. bu aslında kötü bir düşünce yani sanırım, bilmiyorum, düşünmedim hiç bu huyumu. zaten pek düşünen biri olmadığımı söylemiştim. düşüncelerimde boğulmaktan korkuyorum bazen, o yüzden kapatıyorum düşüncelerimin sesini. işte, kimseyi üzememek, herkesi beni sevmeli modundayım. ama bu kendimi seviyorum anlamına gelmemeli, hayır, aksine kendimden nefret ettiğim kadar kimseden etmedim. herkes benden daha iyi, daha mükemmel, daha daha daha diye uzar bunun örnekleri. her şeye karşı iyimser ama kendime karşı dibine kadar karamsar bir kişiliğimdir. bana güzel laf edenleri de elimin tersiyle iterim. kabullenemiyorum, hayır ben öyle biri değilim diyorum. aslında kötü bir şey hiç yapmadım, sıradan köşedeki çocuğum. ama yine de kendimi beğenmiyorum bir çok konuda. he vücudumla oldukça barışık bir insanım sorun o değil. ama dağlara tepelere kadar bir özgüven eksikliği var bende o kesin zaten. ve kendime özgüvenim anca hazirandaki sınavda hukuk kazanırsam yerine gelecek gibi. 1 ay önce tüm amacım sadece buydu. hukuk kazanmış olarak gördüm kendimi hep, yani hiç bu kadar güvenmemiştim kendime hayatta hiçbir konuda. dedim kazanacağım, olacak bu. çünkü eğer bu olmazsa olmayan özgüvenim bir daha inşa edilemez. yapılamaz, düzelemem. kendime güvenemem artık başka şeyler hakkında. ve gencecik 20lik bir çocuğun hayatı son bulur sözde. fiilen yaşar ama ruhsal olarak yoktur. yani aslında bütün her şeyin kilit noktası sonunda bir şeyi başarabiliyor olmam, yapabiliyorum demem. çünkü şuana kadar pek hayallerim gerçekleşmiş değil, daha yaşım genç tabi ama kendimi avutamam böyle. 20-30 yıl daha yaşayacağım diyemem, denilemez zaten... yalnız nereden nereye geldim, susamadım, insanları kırmamaktan başlayıp kendime sövmeye geldi konu. neyse ne yapmalıyım bilmiyorum aslında kafam çok karışık göründüğü üzere. sorarım, söyleyecek lafı olan var mı?
bu sefer ki kısa... yeni bir huyum, tikim oluştuğunu farkettim. ama anladığım kadarıyla bu huya sahip olan tek ben değilim. şöyle ki, dışarıda ya da herhangi bir yerde hoşlandığım birini görünce dudağımı ısırıyorum çok fena. yiyorum hatta, sonra yalıyorum. sonra tekrar bu olay dönüyor dönüyor dönüyor... yapmaktan vazgeçemiyorum, istemsiz oluyor yani bu olay. her erkeğe de olmuyor tabi. ve dilimi çıkartıp yalamıyorum dudaklarımı, o biraz seksi olurdu yok. neyse işte, niye kendinizini tanıtın diye bir başlık yok?
bir sevdiğim var çok özlediğim...
sessizlik, çok fazla sessizlik var kıyılarımda. bu sessizlik beni korkutur. içine çektiği olur bazen. ismimin yaratılışına uyan beni de taşıyan bir özellik. sessizlik ve durgunluk.
bir erkeği becermek istiyorum.
  • /
  • 181