ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
aslında içten içe hep bildiğim bir şeyin çok net farkına vardım son zamanlarda. out olmasam da her konuda olabildiğince açık olduğumu, kendimi ifade ettiğimi. 1000. entrymi de böyle girmek istedim. burada itiraflarda, dışarıda yeni tanıştığım insanlarla bile bir anda sanki yıllardır arkadaşmış gibi içimi dökmeler, gerçekten içimden geçeni söylemem vs...

bunun artık çok doğru-yerinde olmadığına karar kıldım. bundan sonra herkese gittiği kadar, aynı mesafede olmak en iyisi gibi.
bu gece sırf böyle bir düğünüm olmayacak diye içiyorum sözlük.
tuvalete gitmem, tırnaklarımı kesmem, duş almam, ders çalışmam, kulak tıkacını bulup uyumam, pijamalarımı giymem ve bunların hepsinden önce kalkmam lazım, itiraf ediyorum acayip üşeniyorum.
yaşlanmak bencilleşmek demekmiş meğer.kimseye halinin kalmaması demekmiş.kendine bile tahammül edememekmiş.en garibi de bunun aslın da olması gerektiği için olmasıymış.
bugün beyoğlu' ndaydım. istanbul lgbtt dayanışma derneği diye bi yere gidecektim. gittim, eski püskü bir bina, tepesinde gökkuşağı bayrağı asılı hah dedim geldim. neyse içeri girdim, birde ne olsa beğenirsiniz, orada ayakkabıcılar var ve ayakkabı boyalarının kokusu o kadar kötü ki... birden başım döndü ve midem bulandı, zaten etraf bi acayipti emeneke, yukarıdan inen bir kız mıdır travesti midir çözemediğim biri vardı. insanlık etti de yukarı çıkmama yardımcı oldu. ama benim başım fenaağ! sonra daha yukarı çıkacaktım ama cesaret edemedim, zaten karanlıktı. daha daha sonra dolandım beyoğlu' nda, bir süre sonra derneğin yakınlarında dört beş tane garip tip gördüm. gey idiler. ama varya, gece rüyamda görsem altıma sısardım emeneke. o nasıl bi tip lan! burada fiziki olarak değil, giyiniş ve davranış olarak bahsediyorum, yoksa öbür türlü yaradılanı hoş gördük yaradandan ötürü. emocu saçlar, kulakta şu kulak derisini sündüren, kulak memesine takılan küpeler, yüzde bin çeşit boya, dötte bacakları et döner misali sıkıştırmış daracık bir pantolon. üstelik tek bi tanesi böyle değildi, hepsi öyleydi. zaten tansiyonu 8 lere düşmüş olan bendeniz bu manzarayla karşı karşıya kalınca iyice kötülendim, gözlerim kocaman olmuştu, yüzüm kireç gibi bembeyaz kesildi. eve gidince hemen kendimi yatağa attım zaten, hiçbi şey düşünmeden.
ama yol boyunca düşündüğüm tek bişey varsa o da bu tipler bu dernektemi emeneke, öyleyse vay halime, bunlar beni evire çevire fafeynklerler oldu. tırstım ve bu legebetete derneği işini bir süreliğine daha kenara attım.
gay dediğin kesinlikle böyle olmamalı, her daim farklı gözükmeli ama güzel gözükmeli.
ve şu an sizlerden de yardım bekliyorum canlar. eğer bi lgbt derneği üyesi falan olmuşunuz/olanınız varsa beni bilgilendirsin, çok rica ediyorum...
not: fazla sansürlü entry, biliyorum.


son iki haftadır hayatımda öyle şeyler oluyor ki ve benim bunları anlatacak/anlatabileceğim hiç kimse olmaması kilitledi beni. zaten anlatacak olsam da anlatamam herhalde, hiç benden beklenen şeyler değil. böyle bi (her ne kadar telaffuz etmek istemesem de) basitlikler, her gün ayrı birine vurulmak falan. burayı ağlama duvarına çevirmemek ya da paylaşımı abartmamak için tutuyorum. çocukken birkaç sefer günlük yazmayı denemiştim ama başarılı ve sürekli olmamıştı, sanırım bu sefer bunları bir şekilde ifade etmem gerektiği için yazacağım ne-nasıl olursa. son 1,5 yıldır türlü türlü şeyle baş etmişken bu sıralar kendime inanamıyorum, kendimi öyle bir aştım ki.

bir de çok alakasız bi durumda, öyle bi etkilendim ki birinden... hem de hiç beklemezken. ama allah kahretsin her zamanki gibi erkenden çenem ile yine baştan kendimi yaktım. hakikaten bravo bana!
tam şu anda deliler gibi sevdiğim adamı aldatıyorum daha ötesi var mı ?!?
komşular yetişin! yalnız başıma öleceğim, gebereceğim ben burada ben!
sözlüğün kapandığını zannedip yazdan beri sözlüğe girmiyordum.bugun bir kez daha saf biri olduğumu anladım
son 2-3 hafta beni epey şaşırtıyor. aslında birçok insana göre belki normal sayılabilecek düzeyde gelişmeler ancak benim için, duygusal anlamda hiçbir şey yaşamamışken garip geliyor. her senaryoyu, her ihtimali saniyeler içinde hesaplayan birisi olarak ''akışına bırakmak'' pek benim olayım değil. adam öylesine bir kahve içmekten el tutuşmaları, masum öpücüklere falan geçiyor-ki ben açık bir şekilde şu sıralar sadece ''takıldığımı'' söylerken.

sonra neyse, bundan bir gün sonra yabancı bir dating sitesinde (nasıl olduysa) kendimi aşıp ilk adımı atıp bir adama ''dövmelerin baya cool'' dedim. oradan laf lafı açtı, yarım saat sonra bayağı elimizde olsa birimiz atlayıp gelecek, öyle bi şeye dönüştü. ben yine her zamanki gibi aşırı gerçekçi olmaya çalışsam da bildiğin 2 saat sonunda gerçekten bi ''the one'' muhabbeti döndü. yaş farkı, ülkeler vs hepsi o güzel cümlelerin yanında uçup gitti. bildiğin skype'ta ölüyoruz karşılıklı. düşün, 2 saat önce birbirimizden haberimiz yok, belki ben yazmasam hiç olmayacaktı bile. ben ısrarla bunun belki bu kadar ''o'' kişi muhabbeti vs olmadığını, bir kapılma olmayabileceğini söylesem de ne karşıdan öyle bir tepki aldım adam bana gelmiş yıllardır aradığım sensin diyor, mavi mavi gözlerini açmış bakıyor. ben eriyorum orada, içimden ''kendini bu sefer akışa bırak'' dedim sonunda.

yıllarca hep bir amerikan romantik komedisi tadında, biraz epik biraz masalsı bi aşk-ilişki yaşacağımı sanıyordum. sanırım da ilginç bi şeyler oluyor. ben finallerdi, okulu bitirmeye çalışmaktı derken öyle bir yerden, öyle bir zamanda geldi ki... evrenin gerçekten çok ilginç bir mizah anlayışı var; daha dün bağcılar'a damat gidecekken şimdi güney afrika'ya yol gözüktü... kısmet.

tanıdığım(ı sandığım) en içten, şirin adamın bile bugün ne kadar çirkefleşebildiğini gördükten sonra ilişki işleriyle uzun bir süre işim bitti gibi. 3 günde tanıdığın adamdan ne hayır gelir denir ya, gerçekten öyle. istediği kadar bakışları, sözleri içten olsun insanların esas karakteri çok da değil bir hafta, on günde ortaya çıkıyor kuyruğuna basılınca. inanamıyorum daha ilk seferinde böyleyse bunun kötüsü nasıl olur, iyi dediğim böyleyse. biri yüzünden bini yakmak da, umudu kesmek de doğru değil ama gerçekten ilişkilere, dahası insanlara güvenimi iyice kaybediyorum diyeceğim ama daha dip noktası yok. büyük aşklarla işim bitti, harika sevişmelere geri döndüm.
yalnız kalmak çok iyi geliyormuş, yıllarca aksini savunmuştum.

sözlük, iki duble rakı getir de güneye karşı şöyle bi içelim seninle..

bu gece bitmiyor sözlük kedim bile ilginç bi şekilde bugün benden daha fazla uyudu. bide bana bak! resmen onunla yer değiştirdim, parça pinçik bi ordan bi burdan uyudum.
bir kadına aşığım.
böyle ifade edebileceğim, bu kadar basitleştirebileceğim aklıma gelmezdi. o'nun uğruna tüm değerleri ezip geçeceğim..
hep demiştim o'na seni ben çağırdım diye.. ben aldım hayatıma.. şimdi o'na gerçekten dokunabileceğim günleri sayıyorum. ilk sevgilimin hemcinsim olması mı tehlikeli, bunu içimde artık saklayamıyor oluşum mu? ömrümce böyle sevilmedim sözlük. bir ateşe çağırıyor beni, beraber yanalım olur mu diyor.. benimse tüm bedenimi kavuruyor bu çağırış. gözleri bu kadar güzelken nasıl karşılık vermeyeyim.. tüm bedenim o'nu isterken.. o'nu bu kadar benimsemişken.
artık sonu ne olursa olsun, ben kestiremediğim o sona doğru gideceğim.. onun saçlarını okşayacağım, dudaklarını öpeceğim ve doyasıya sevişeceğim sözlük..
durakta otobüs beklerken bir çocuğa aşık oldum. aynı otobüse bindik. çaktırmadan bakışıp durduk. kafamdan uydurmuyorumdur umarım, sanırım gülümsedi de.
lütfen çocuk, pazar günü 13.30'da durakta ol bunu görüyorsan. yüzünü unutmamak için defterlere çizip duruyorum.
artık mutlu olamayacağımı düşünüyorum.
ilkokulda koridorda koşan kıza sebepsiz yere çelme takmıştım, düşünce de aa nolduu diye yardımına koşmuştum. (bkz: oh god why?)
kendime bile itiraf etmeye korktuğum bir şey oldu sözlük... tanıştık, ilk buluşmada ekti ve normalde asla yapmayacağım bir şeyi yapıp samimiyetine inanmak istediğim için tekrar buluşmak istedim... gittim yanında saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım ilk önce. sonrasında hoşlandığı ve birşeyler yaşamak istediği kişiden bahsetti bana, ilişkiler konusunda çok yeni olduğu için tüyolar istedi benden işine yarayacağını düşündüğüm bilgileri verdim ona. yeni yıla onunla yazışarak belki bir ihtimal olur da beraber geçiririz diye hep bir adım bekledim kendisinden. asansörde aldığım o öpücük belki de ilk kıvılcım oldu. kalbimden birşeyler akıp ona doğru o öpücükten sonra... ve aşık oldum... benim seni üzmeme sakın izin verme dedi o da bu olanların farkında ve sanırım hoşlandığı kişiden bir umutsuzluk belirtisi bekliyor bana adım atmak için. daha önce hiç bu şekilde hissetmemiştim ama kendimi engelleyemiyorum...
  • /
  • 181